Güncelleme Tarihi:
Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim üyesi Dr. Savaş Eğilmez, 949'uncu yıl dönümü kutlanan Malazgirt Zaferi'yle ilgili açıklamalarda bulundu. 1048 yılında Pasinler Ovası'nda Türklerin Bizans ordusunu mağlup ettiğini hatırlatan Eğilmez, "Selçukluların başında bulunan Sultan Tuğrul Bey ile antlaşma imzalamak zorunda kalan Bizans İmparatorluğu, yeni gelenleri savaş meydanında dize getirmenin ne kadar zor bir iş olduğunun farkına varmış oldu. Bundan sonra Bizansın bütün önceliği, Türkleri Anadolu'dan sürüp atmak olacaktı. İşte Malazgirt Savaşı, Anadolu üzerinden gerçekleştirilen bu mücadelenin en önemli parçası olarak ortaya çıkmıştır" dedi.
Bizans İmparatoru Romanos Diyojen'in, tahta çıkışından 1071 yılına kadar her yıl ordusunun muharebe kabiliyeti ve tecrübesini artırıp, disiplinli olması amacıyla Türklere karşı sefer düzenlediğini belirten Eğilmez, "1071'de Şii-Fatımi Devleti'nin, İslam ülkeleri ve Abbasi Halifeliği için tehlike arz etmesi üzerine, Mısır seferine çıkan Selçuklu Sultanı Alp Arslan, Suriye'de bulunuyordu. Türklerin Suriye topraklarındaki harekatını haber alan Bizans İmparatoru Diyojen, doğuya hareket etti. Hareketinden önce verdiği nutukta azmini şöyle belirtiyordu: 'Doğu hudutlarımızda büyük bir İslam tehlikesi belirmiştir. Bu tehlikeyi büyümeden ortadan kaldırmalıyız ve ben bu tehlikeyi kesin olarak kaldırmaya gidiyorum'. Bizans İmparatoru Sultan Alp Arslan'a gönderdiği mektubundan Malazgirt, Ahlat, Erciş şehirlerinin Bizans'a bırakılmasını istiyor, aksi takdirde büyük bir ordu ile bu yerleri geri almak için harekete geçeceğini bildiriyordu.
İmparatorun bu tehdit dolu mesajına kızan Sultan, 'İşte biz hazırız, geleceği varsa gelsin ve bizden alacağı varsa alsın' diyerek hükümdarın taleplerini reddederek, Bizans elçisini geri yolladı ve Mısır seferinden vazgeçerek süratle geri döndü" dedi.
'BU ZAFERLE ANADOLU'NUN TAPUSU TÜRKLERE GEÇTİ'
Bizans imparatorunun tarihi kaynaklara göre, 200 bin askerle harekete geçtiğini ifade eden Eğilmez, 2 bin 400 arabanın, ordunun eşyalarını taşıdığını ayrıca savaş aletleri arasında 1200 asker tarafından çekilen mancınıklar bulunduğunu kaydetti. Eğilmez, Bizans imparatonunun yalnız Anadolu'yu elinde bulundurmak ve Türkleri yok etmek değil, bütün İslam ülkelerini ele geçirmeyi planladığını bildirdi. 26 Ağustos günü Cuma namazından sonra başlayan muharebede Sultan Alparslan'ın turan taktiğiyle Bizans ordusunu mağlup ettiğini vurgulayan Eğilmez, "Türklerin yeni yurt edinmesini sağlayan Malazgirt Zaferi'nden sonra, on beş yıl içinde, Anadolu ele geçirildi. Bu zaferle, Anadolu'nun tapusu, Türklerin eline geçti. İslam ile müşerref olan Türklerin açık denizlere ulaşmaları Selçuklular zamanıdır. Malazgirt Savaşı, bu genişlemede çok önemli ve kilit noktalardan biridir. Bugün 949'uncu yaşını dolduran Malazgirt Zaferi, sadece Türk tarihine değil, İslam ve dünya tarihine de yön vermiştir. Bu zaferle kendini iyice sağlama alan Selçuklu Türkleri, İslam sınırlarını genişletmekle yetinmemiş, kültür ve medeniyet alanında kurdukları külliyelere ve sosyal müesseselerle geliştirdikleri hastaneler ve tedavi şekilleriyle kervansarayları ve ticaret sistemleriyle ve açtıkları Nizamiye medreseleriyle İslamiyeti bir kalkan içine almışlar ve dünya tarihinde muazzam bir yere ulaşmışlardır" diye konuştu.
'SONUÇLARI GÜNÜMÜZE KADAR DEVAM ETMİŞTİR'
Malazgirt Zaferi'nin sonuçları itibariyle çok büyük bir coğrafyanın ve birçok milletin kaderini değiştirmiş tarihi olay olduğunu vurgulayan Eğilmez, açıklamasında şunları ifade etti:
"Malazgir Zaferi'nin sahipleri olan Selçuklu Türklerinin tarihi de devletlerini kurdukları süreçte dünya tarihinde az görülen bir hadisedir. Başka milletlerin tarihini incelediğinizde böyle bir emsalle karşılaşamazsınız. Çünkü 1000 yılının başlarında, yaklaşık 100 çadırlık toplulukla bir devletin içinden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Yaklaşık 40 yıl içerisinde büylük bir devleti kurmaya muvaffak olma başarısını gösteriyorlar. Bu inanılmaz bir olaydır. Ve bu insanlar devletin kuruluşuyla beraber yeni bir medeniyetin altına imza atıyorlar. Türk-İslam medeniyetinin oluşumunu gerçekleştiriyorlar. Bu oluşum içinde sağlık, eğitim sistemi, ordu teşkilatı var. Ekonomi, ticaret de var. Bu medeniyet Osmanlı ile beraber daha çok büyüyor."