Güncelleme Tarihi:
Terörle mücadelenin simge isimlerinden, özel harpçi, MİT'çi, polis özel timlerinin ilk hocası, yurtiçi ve dışındaki bir çok örtülü operasyonların yöneticisi emekli yarbay Korkut Eken, "bir köydeki evinin bahçesinde çiçekleri sularken, aklı Güneyldoğu’daydı. Yetiştirdiği subayların, özel harekatçı polislerin bir bölümü Güneydoğu’daydı. Onlarla sık sık konuşuyor, danıştıkları konularla ilgili görüşlerini bildiriyor. Ancak, hükümetin Kuzey Irak ve PKK’ya karşı politikasını da hiç beğenmiyor. Çünkü, izlenen politikanın Güneydoğu halkını Devletten uzaklaşmaya başlattığının da farkında. Bilmem ne aşiretinin reisi, ne mezrasındaki çoban onun dostu. Haberi doğrudan onlardan alıyor.
Korkut Eken, “Onca emek, onca çaba, onca şehidimiz boşuna mı?” diyor. Güneydoğu’dan edindiği bilgileri aktarırken gözleri yaşarıyor. Neredeyse nefes almadan TEMPO dergisine konuşuyor:
HALK DESTEĞİ: Güneydoğu'da halkın desteğini Devletin yanına çekebilmek için yaklaşık 15 yıl uğraştık. Ancak bugün o destek kayboluyor. Örneğin, döşenen mayınların yerini önceden hep yöre halkından öğreniyorduk. Bugün, bu ihbarlar yeteri kadar yapılmıyor.
BARZANİ ETKİSİ: Örgüte yardımların artmasında özellikle Barzani'nin büyük etkisi var. Halk gönüllü olarak teröristlere yardımcı oluyor. Bazı belediye başkanlarının konuşmalarına rağmen haklarında bir şey yapılmazsa, bu mücadeleyi kazanmanın imkanı yoktur. Yasal yetkileri alınan güvenlik güçlerinin terörle mücadelesi de zorlaştı.
500-5000 TARTIŞMASI: Başbakanın 'Türkiye'deki 5 bin teröristle mücadele bitti mi ki, Kuzey Irak'taki 500 kişiyle uğraşma safahatine gelinecek' diyor. Bu tür açıklamayı yapan Başbakanımız harp şeklini bilmiyor. Bu mücadelede sivrisinekler önemli değil. Sivrisinek her zaman temizlenir. Önemli olan bataklığı kurutmaktır. Bataklık neresi? Kuzey Irak. Sivrisinekle mücadele edelemi, bataklık öylece dursun. Tabii ki içerde de mücadelenizi etkili bir biçimde yapacaksınız. Ama esaslı olan bataklıktır, dış desteği kesmektir.
ŞİMDİ BOŞUNA: Dış desteği kesmeden içerde istediğiniz kadar mücadele edin sonuç değişmez. Yurtiçinde 500 kişiyi saf dışı bırakın dışardan 500 kişi gelecek. Bin kişiyi saf dışı edin,dıyardan bin kişi gelecek. Dışarı önemli. Bir devletin Genelkurmay Başkanı 'Kuzey Irak'a müdahale etmeliyiz' diye boş yere mi söylüyor. 'Kuzey Irak'a müdahale edelim' derken Musul'a, Kerkük'e kadar gidelim' denilmiyor. Gidilmesi gereken bu adamların barındıkları sınırımıza yakın bölgeler. Şimdi Irak'a
AYRI TELDEN ÇALINIRSA: İki desteği vardır. İç ve dış destek. İç desteği kesemedik. Bu mücadele topyekün olmalıdır. Bunun askeri, sivili, siyasisi olmaz. Hükümet, asker, devletin diğer kurumları bir fikir birliği içinde topyekün mücadele etmelidir. Herkes ayrı telden çalarsa sbu mücadelenin kazanılması mümkün olmaz.
İTİBAR EDİLİNCE: Talabani ve Barzani bu mücadele bize destek veriyor mu? Hayır. O kişilerin iç çamaşırını bile biz veriyorduk. Bugün ihanet ediyorlar. İhanet edeceği de belliydi. Alt rütbedeki subaylarla ancak görüşebilen, hatta kapılarında esas duruşta bekleyen bu kişiler, ne zaman siyasetçilerle, yüksek bürokratlarla görüşmeye başladı, işte o zaman kaybetmeye başladık.Şimdi onlar meydan okuyorlar.
MGK STRATEJİSİ: İlk yıllarda etkili bir mücadele başlarken Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından belirlenmiş bir mücadele stratejisi vardı. Bu starateji devam etmeliydi. Bu strateji hükümetlerle kaim değil. Siyasi iktidarlar değişebilir ama çizilen strateji devam etmeliydi. Etmediği için vatandaş desteğini de, herşeyi de kaybederiz. Siyasi iktidarların görüşüne göre bu mücadele yürütülmez.
BU ŞEKİLDE GİDERSEK: Şunu açıkça söylemek gerekiyor. Mücadele giderek zorlaşıyor. Bu şekilde devam ederkse önümüzde iki yol var. Ya biz oraları kaybederiz, ya da bu ülkede bir iç harp çıkar. Bu mücadele eskisi gibi kararlılıkla sürdürülmez, bu şekilde sürdürülürse bizi çok kötü günler bekliyor. Bugünkü durumun tersi olur. Biz bu kez memleketimizi kurtarmak için dağa çıkarız.
Korkut Eken bunları söyledikten sonra, bir sigara daha yakıyor. Gözlerinin önünde şehitleri, gazileri, o kuş uçmaz, kervan geçmez dağlar canlanıyor. PKK’nın 15 Ağustos 1984’de Eruh ve Şemdinli ilçesi basmasından sonra “özel birliği” ile Güneydoğu’ya giden, PKK’ya ilk darbeyi indiren komutan, devletten ayrılıncaya kadar oralarla bağını hiç kesmedi. Şimdi de hep içi yanıyor. Bazen öfkeleniyor, bazen derin bir sessizliğe gömülüyor. O sessizliği şu sorum bozuyor:
-“Terörle mücadelede bölücü örgütün taktiklerinin uygulanmaması hep eksiklik olarak gösteriliyor. Benzer yöntemlerle mücadele niçin yapılmıyor?
Terörle mücadele siyasi iktidar, silahlı kuvvetler, emniyet güçleri ve diğer ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının içte ve dışta tek vücut halinde kararlı ve azimli mücadelesi, bu mücadelenin aynı kararlılıkla süreklilik arzetmesi ile uzun soluklu nihayetlendirilebilecek sabır ve özveri gerektiren bir iştir. Terörle mücadelede temel prensip terör örgütü ile aynı şekilde eğitilmiş, teşkilatlandırılmış, aynı taktik ve teknikleri kullanan unsurlar da kullanmaktır. Bu da saydığımız kurumların aynı görüş ve düşünceyi paylaşması ile gerçekleşebilecek bir olaydır.
- Devletin ilgili kuruluşları arasında görüş birliği yok mu?
- Bugün bakıldığında karar verici kurum ve kuruluşlar arasında birbirinden farklı görüş ve düşüncelerin olduğu açıktır. Silahlı Kuvvetler ve Emniyet güçleri, her türlü imkansızlığa rağmen, canlarını vererek devletin bekasına yönelik her türlü tehdidi defetmek azmi ve çabası içindedir. Ancak, benzer kararlılık siyaseten gösterilmezse terörle mücadeleden kesin sonuç almak imkansız.
- Bu durumda ülkemizi daha da sıkıntılı günler mi bekliyor?
- Bugün ülkemizde yaşanan terör içten ve dıştan desteklenen, belirlenmiş bir plan ve programa göre yürütülen, organize bir oyundur. Bu oyuna müdahale edilmemesi durumunda nasıl gelişeceği ve nereye varacağı bilinmesine rağmen uyutularak Avrupa Birliği rüyasına dalanlar tarafından rahatça oynanmasına izin verilmiş ve küllenmekte olan PKK terörü bugün şehir merkezlerine kadar girmiştir.
-Nedir yani, terörle mücadelede nerede hatalar yapılıyor?
Terörle mücadele konusunda geçmişte çok etkili çalışmalar yapıldı. Ancak, son 5 yılda yaşanan gelişmeler hep ülkemizin aleyhine, bölücü örgütün lehine oldu. Son 5 yıla neler olup bittiğine bir bakalım:
- Terörist başı kaldığı yerden rahatça emirler vererek örgütünü yönetebiliyor.
- Ankara’nın göbeğinde teröristbaşının serbest kalması için miting yapılabiliyor,
- İşlenen cinayetler milli vicdan ve hafızalardan silinmeden eli kanlı bu caniler için “eve dönüş” adıyla özel yasalar çıkartılarak tekrar dağa çıkmaları sağlanıyor.
- “vatana ihanet ve devletin bölünmez bütünlüğünü bozmak” fiilinden dolayı bağımsız Türk Mahkemelerince mahkum edilen DEP milletvekilleri tekrar meydanlara salınıyor.
- Kıbrıs AB’ye peşkeş çekiliyor.
- Çapulcu takımlarına liderlik edenlerin, teröristlerle işbirliği yapanların bugün Devlet Başkanı olmasına göz yumuluyor, bu çapulcuların Türkiye Cumhuriyeti’ne kafa tutmasına seyirci kalınıyor.
- AB’ye uyum ve kültürel zenginlik saçmalığı arkasına sığınılarak PKK’nın AB tarafından dile getirilen taleplerini karşılamak üzere yöresel ağızları Kürtçe adı altında devlet televizyonlarında yayınlamaya, bu maksatla kurslar açılmasına, dolayısıyla bölge halkının asimilasyonuna zemin hazırlanıyor,
- Tarihlerinde emperyalist güçlere maşalık etmenin ötesinde hiçbir zaman devlet olamamış aşiretlere devlet kurdurulmasına göz yumuluyor.
- Kerkük Türkleri kaderleri ile başbaşa bırakılıyor, bölgedeki sayısal çoğunluğun Kürtlerin eline geçmesine önlem alınmayarak yerel yönetim kaybediliyor.
- Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanağı olan Lozan Antlaşması batının bölücü mantığı ile yorumlanarak devletimizin dayanak noktaları çökertilmeye, Rum ve ermeni patrikhanelerine Lozan Antlaşmasında yer almayan nitelikler kazandırılmaya ve ruhban okulu açılmaya çalışılıyor.
- Adli, idari, siyasi ve ekonomik kapitülasyonlar yeniden tesis edilmeye çalışılıyor.
- Türk Devleti ve Türk Milleti düşmanlarının belediye başkanlığı yapmalarına, fütursuzca konuşmalarına, Kahraman Mehmetçiğe kurşun sıkan teröristlerin cenazelerini, Türk Milletinin ödediği vergiler ile, kaldırmalarına ve terörist ailelerine başsağlığı dilemelerine müsaade ediliyor.
- Çağdaş Türkiye’nin yegane kaynağı olan Atatürkçülük milletin gönlünden ve beyninden silinmeye çalışılıyor.
- Canını verme pahasına görev yapmaya çalışan kahraman askerlerimiz, terörist oyunları ile yargılanıyor.
- Bütün bunların yapılmasına yönelik önlerindeki en büyük engel olarak görülen kahraman ordumuz yıpratılmaya ve pasifize edilmeye çalışılıyor.
- Yani olayların yoğunlaşmasının nedeni verilen tavizler mi?
Teröristbaşının yakalanmasından sonra eylemlerin azalması, örgütsel faaliyetlerin en aza indirilmesi net bir şekilde görülmesine rağmen demin bahsettiğim konularda verilen tavizler dolayısı ile teröristler yeniden cesaretlendi ve toparlandı.
- Mücadelenin geçmişini de bilen bir kişi olarak bugün gelinen durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 1982 yılından itibaren Emniyet kadrolarından titizlikle seçilerek belirli bir program çerçevesinde yüksek seviyede eğitim verilen ve Silahlı Kuvvetler ile birlikte teröristlerin korkulu rüyası olan Özel Harekat Timlerinin bölgede terörün azaltılmasında ve kontrol altına alınmasındaki büyük yararlılıkları göz ardı edilemez. Ancak bu timlerin, içlerinde yanlış yapan birkaçı bahane edilerek, pasifize edilmesi ve bölgedeki etkinliğinin azaltılması da bu cesaretlenmede önemli rol oynamıştır. Bunların tamamı planlı ve organize şekilde gerçekleştirilen işlerdir ve kesinlikle bir tesadüften ibaret değildir.
- Son dönemde,eylemlerin artışının özel bir anlamı var mı?
- Örgütü yönlendirdiği çok aleni olan teröristbaşının şu anda örgüte liderlik eden alt kadroları önceden belirledikleri örgütsel faaliyetleri aynen planlandığı şekilde devam ettiriyor. Düşman yavaş yavaş da olsa hedefine ulaşmak için son derece kararlı, azimli bir şekilde ilerliyor. Ülke içerisinde siyasi örgütlenmenin yanı sıra silahlı propaganda eylemlerini şu günlerde askeri hedefler üzerinde yoğunlaştırarak dış güçlerin Türkiye’ye “istersem seni terörle terbiye ederim” mesajını iletiyor.
- Bu olaylarda Barzani ve Talabani’nin rolleri de var mı?
- Malum dış güçlerin ülkemiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmeye yönelik taktik ve lojistik desteğini arkasına alan Kuzey Irak’taki çapulcu takımı ve PKK kadroları ülkemiz içindeki siyasi boşluktan da faydalanarak iyice gemi azıya aldılar. Öyle ki, daha önce sınırdaki Karakol Komutanlarımızın karşısında başı öne eğik esas duruşta duran Barzani, Talabani ne yazık ki bugün Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Silahlı Kuvvetlerini tehdit edecek küstahlığı gösterebiliyor.
- Gelinen duruma bakıldığında “artık geç kaldık” diyebilir miyiz?
- Hiçbir şey için geç kalınmış değil. Oyunun bundan sonraki aşamaları biliniyor. Bunların bertaraf edilmesine yönelik her türlü tedbir Kahraman Türk Ordusu ve Emniyet Teşkilatı tarafından zaten alınıyor. Ancak, AB uyum yasaları çerçevesinde askerin ve emniyet güçlerinin elinin kolunun bağlandığı da dikkate alınırsa, sadece askeri tedbirler ile bu işin çözülemeyeceği açıktır. Siyasi kararlılık ve siyasi otoritenin yaklaşımı konunun çözülmesinde kilit rol oynayacak etkendir. Bu sağlandığı takdirde, teröre yönelik lojistik ve mali desteğin nasıl engelleneceği, teröristlerin ve yandaşlarının nasıl etkisiz hale getirileceği, PKK terörünün nasıl yok edileceği ile ilgili taktik ve stratejiler uygulamaya hazırdır.