Güncelleme Tarihi:
Bağış, İzmir Ticaret Odası'nın, Özel Meclis Toplantısı'na katıldı. İzmir'in Türkiye'nin Avrupa kokusunu en çok hissettiren illerinden biri olduğunu ifade eden Bağış, Avrupalıların İzmir'de birkaç saat geçirdiklerinde, Türkiye ile ilgili mesajları alabileceklerini söyledi.
Türkiye'nin birçok alanda başarı elde eden, dünyada takdir edilen bir ülke olduğuna dikkati çeken Bağış, son 100 yılın en ciddi ekonomik krizinin etkileri çok net görülürken, bankalar iflas ederken, Türkiye'de 2008-2010 yılları arasında zarar eden tek bir banka olmadığını, kamu, özel sektör bütün firmaların kar ettiğini kaydetti.
Avrupalı firmaların yeni pazarlara ulaşmada Türkiye'yi tercih ettiğini belirten Bağış, diğer sıkıntısı enerji olan Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının yüzde 70'inin Türkiye'nin etrafında bulunduğuna işaret etti. Bağış, “Türkiye enerji kaynakları için doğal köprüdür. Yeni pazarlara ulaşmada köprü olduğu kadar da kalkandır. Yasa dışı göçle mücadelede, uyuşturucu ve terörle mücadelede kalkan, barış için çok önemli merkezdir” diye konuştu.
Türkiye'nin eş zamanlı olarak Bosna Hersek ile Sırbistan, Rusya ile Gürcistan, Irak ve Suriye, İsrail ve Filistin, Afganistan ve Pakistan, ABD ile İran arasında arabuluculuk yaptığını, AB ile müzakereler yürütürken, İslam Konferansı Örgütü'nün genel sekreterliğini üstlendiğini, medeniyetler ittifakında eş başkanlık yaptığını, 151 ülke desteğini alarak BM Güvenlik Konseyi'nde görev yaptığını anımsatan Bağış, şöyle devam etti: “Onun için Türkiye'nin ciddi potansiyeli var. Sizler iş adamısınız. Demokrasi yoksa kalkınma olmaz, huzur yoksa kalkınma olmaz, sizler biliyorsunuz. Reklam harcamalarına baktığınızda, 2009 ve 2010 yıllarının ilk 3 ayları arasında yüzde 45 artış var. Yüzde 45, Türkiye'nin Başbakanının sıkça vurguladığı gibi son 100 yılın en büyük ekonomik krizinin teğet geçtiğinin en önemli göstergesidir. 2010'da en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olacağız. Perspektif yüzde 5 büyüme idi ama 2010 sonunda belki 6,5-7'ye varacak büyüme beklentisine girdiğimizi gösteriyor. OECD rakamlarına göre, Türkiye, Çin ve Hindistan'dan sonra en hızlı büyüyen ekonomi olacak. Gövdesi her geçen gün sağlamlaşan Türkiye'nin kanatlanıp uçması gerekir. 1960'dan bu yana darbe anayasaları ile yürütülen bir ülkenin kanatlanması mümkün görünmüyor. Sivil iradenin hazırladığı anayasayla yürütmemiz lazım.”
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ PAKETİ
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, AB ile üyelik müzakereleri sırasında açılan fasılların Türkiye'nin modern, çağdaş, şeffaf ülke olmasını da sağladığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadın ve çocuk haklarının güçlenmesi, kamu denetçiliği, yargıda adalet, kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı verilmesi, parti kapatma, hepsi AB standartlarında olmamıza vesile olacak ve AB standartlarında ekonomiye kavuşmamızı sağlayacak temellerdir. Anayasa değişikliği sürecinde bütün ülke bir masumiyet sınavından geçecek. Demokrasiye karşı çok ayıp edenlerin bu samimiyet fırsatı büyük bir fırsattır. Demokratik yollarla mücadele yapmaktansa darbe çığırtkanlığı yapanların demokratik standartta yapması için önemli bir fırsattır. Bu kutsal metin değil, insan yapısı, eksik, fazla olabilir. İlk günden beri, yayınlamadan önce bile her birimiz müzakerelere, uzlaşmaya açık olduğumuzu söyledik. Üzüm yemek istiyoruz, bağcıyla derdimiz yok, Türkiye'nin önünü açmak istiyoruz.”
AB sürecinde buluşulacak ortak paydalar olduğunu, farklı kesimlerin farklı endişelerinin kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Bakan Bağış, şunları kaydetti:
“Kimi 'devletleşme', kimi aşırı 'liberalleşme', kimi 'çok mu özgürleşiyoruz?' diyor. 'Ona verilen hak fazla mı?' diyor. AB sürecinde bütün bu endişelerin kalktığını görüyoruz. AB her şeyin orta yolunu koymuş. 110 bin sayfalık müktesebatıyla her şeyin orta yolunu bulmuş. Ne aşırı devletleşme, ne aşırı tekelleşme, inancın devlet tekelinde olacağı, inanca başkasının baskı yapacağı endişeleri yok. Sürece hep beraber sahip çıkmalıyız, süreç sonuçtan önemli. Devlet televizyonu Kürtçe yayın yapıyor, bölmedi, kaynaştırdı. Çocuğunu dağa gönderme telkini yapan televizyonu değil, devletle milletin barışmasını sağlamaya çalışan televizyon kanalını izledi. Bu sürecin en önemli motivasyon merkezlerinden biri AB süreci oldu. İdam cezasından da Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nden birçok yasaklardan kurtulduk. Dışarıdan nasıl imaj sergilediğine sizler de bakın. Birçok eleştiriye rağmen, geçmişteki ilerleme raporlarıyla karşılaştığımız zaman çok iyi noktadayız. O raporlarda faili meçhullerin listesi yok, çünkü kalmadı. İşkence örneklerinin dökümü yok. Gözaltına alınan aydın, yazar, siyasetçi, gazeteci listesi yok. Bunlar çok önemli nokta. Türkiye küresel sahnede arka sıralardan protokol sırasına doğru geçmeye başladı. Kapatma davası haberi çıktı, o bize EXPO'ya mal oldu. Türkiye'nin kendi imajı açısında kendi içeride atması gereken adımlar var. Hep birlikte atmalıyız.”
AB FONLARI
Bakan Bağış, AB projelerinden, fonlarından daha çok yararlanılması gerektiğini, İzmir'in bu fonlardan yararlanmada 26. sırada olduğunu ifade etti. Türkiye'nin ticaretinde Avrupa'nın önemli bir yer tuttuğunu bildiren Bağış, şöyle devam etti:
“Türkiye'nin dış ticaretinin yüzde 60'ı Avrupa ile yüzde 50'si AB üyesi ülkelerle. Bu çok önemli rakam. Biz AB dışında Avrupa'nın bütün kurumlarının tam üyesiyiz, Eurovision, UEFA, Avrupa Konseyi, Avrupa Yatırım Bankası'nda varız. Türkiye, Avrupa Konseyi'nin kurucuları arasında. Avrupa Konseyi ilk defa bir Türk Parlamenterler Meclisi Başkanı gördü. Sayın Çavuşoğlu, yalnızca ilk Türk, ilk Müslüman değil, AB Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanlığı Viyana'nın doğusuna geçmesi açısından çok önemlidir. Daha önce Viyana batısında 10 ülke arasında dolaşmış. Bu, Türkiye'nin gücü, uluslararası imajı sayesinde olmuştur. Son 5 yılda doğrudan yatırım 70 milyar dolardır, rahmetli Özal zamanında 1 milyar doları geçmezdi, bunun 47,5 milyar doları AB üyesi ülkelerden gelmiştir. 2009'da 27 milyon turistin 15 milyonu AB üyesi ülkelerden gelmiştir.”
SORULARI YANITLADI
Konuşmasının ardından salonda bulunanların sorularını da yanıtlayan Egemen Bağış, bir soru üzerine, 35 müzakere başlığından 12'sinin açıldığını anımsatarak, bu başlıklar hakkında bilgi verdi.
Bağış, AB'nin dayatmalarının doğru olup olmadığı yönündeki bir soruyu şöyle yanıtladı:
“AB'yi Türkiye'nin diyetisyeni olarak algılıyorum. Hepimiz sağlıklı yaşam için yediğimize, içmemize dikkat etmemiz, spor yapmamız gerektiğini bilir ama kendi kendimize yapmayız. Doktor, diyetisyene başvurduğumuzda bir reçete verir. 'Kepek ekmek yememizi, spor yapmamız gerektiğini' söyler. Bunu uyguladığımızda kilo veririz, daha dinamik oluruz. 27 ülke bu reçeteyi uyguladı. Bunu uygulayınca daha iyi noktaya geldi. Bu sürecin sonuçtan daha önemli olduğunu vurguluyorum. Türkiye bu yolda attığı emin adımlarla çok daha çağdaş, demokratik, laik, hukuk devleti ve zengin, şeffaf, saygın ülke olacak. Buna hep beraber sahip çıkmamız lazım.”