Oluşturulma Tarihi: Mart 15, 2003 23:41
Yazar, tarihçi ve sanat eleştirmeni Gerard- Georges Lemaire kafelerin kitabını yazdı. Geçmişin kafeleri (Cafes d'Autrefois) adlı kitap, pek çok sanat akımının doğuşuna tanıklık eden efsane kafeleri mercek altına alıyor. Tarihe ünlü kafeler armağan eden kentler arasında İstanbul da var.
‘‘Bir kafe, yeni olan herşeyden haberdar olmak için en uygun yerdir, demiş Stephan Zweig. Kafe efsanesi Paris, Londra, Viyana, Venedik ve Roma gibi Avrupa'nın büyük şehirlerinde doğdu. İlk başta bu kafeler sadece edebiyat dünyasından isimleri ağırlıyordu. 19. yüzyıldan itibaren bütün sanatçılar bu zeka mabetlerinin müdavimi oldu. Buluşma yeri ve ilham kaynağı kafeler birçok sanat akımının doğuşuna tanıklık etti.’’
Lemaire, Batı ve Doğu kafelerinin büyülü dünyasına da ışık tuttuğu Geçmişin Kafeleri adlı kitabını kısaca böyle anlatıyor.
Gerçekçilik akımı Paris'te Brasserie Andler-Keller ve Brasserie des Martyrs'de kök saldı. Empresiyonizm Cafe Guerbois ve daha sonra Cafe de la Nouvelle Athenes'de şekillendi. Alman dışavurumcular Berlin'deki Cafe des Westerns'i mesken tuttu. Fütüristler Milano'daki Caffe Savini, Floransa'daki Caffe delle Giubbe Rose ve Roma'daki Caffe Aragno'da bir araya geliyordu. Fernando Pessoa'nın öncü arkadaşları Lizbon'daki A Brasileira'da, Ramoz Gomez de la Serna ve arkadaşları ise Madrid'deki Pombo'da randevulaşıyordu.
İLK KAHVE BOĞAZDA
İstanbul'un ise ilk kahvehanesi Peçevi'ye göre 1555'te Boğaz'da açıldı. Kısa bir süre sonra Tahtakale'de benzer iki kahve daha açıldı. Bu mekanlar, insanların dama ve satranç oynadıkları ya da sanat ve edebiyat konuştukları buluşma yerlerine dönüştü. Mısır Çarşısı'nın yakındaki kahvelerin 17. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkacak edebi kafelerin atası olduğu söyleniyor. Antoine Galland, o dönemdeki Türk kahvelerini şöyle anlatıyor:
‘‘Türklerin kahvehane olarak adlandırdıkları bu yerlere eğitimli insanlar giderdi. Yirmi otuz kişilik bir grup olarak geldikleri kahvehanede kahve içerek hoş vakit geçirirlerdi. Konuşma sona erdiğinde kitap okur ya da mekanda bulunan şairlerden en yeni şiirleri dinlerlerdi.’’
Şair Ebüzziya Tevfik Civanaki Kahvesi'nin müdavimiydi. Mahmutpaşa Camii'nin yakınlarındaki bir kahve Bekir Sami Paşa, Mühif ve Ethem Pertev Paşa, Mithat Paşa ve Lütfi Efendi gibi isimleri ağırlıyordu. Kahveler özellikle de Ramazan gecelerinde dolup taşıyordu. Ahmed Rasim de kahvelerin bu büyülü ortamından söz ederdi. Buralardaki solistleri dinlemek ya da Karagöz-Hacivat oyununu seyretmek, bir zevkti. Osmanlı İmpatorluğu'nun yıkılmasıyla kahvehaneler eski havasını kaybetti.