Güncelleme Tarihi:
Büyüme hücreleri ve organlarını yöneten mekanizmaları keşfettikleri için ABD’li Stanley Cohen’le birlikte 1986 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen Montalcini’nin 103 yıllık hayatı, Roma’daki Villa Massimo Caddesi’ndeki evinde son buldu. 1950’li yıllarda yaptığı önemli araştırmalarla dikkatleri üzerine toplayan Montalcini, emekli olan kişilerin, bir zihni uğraş bulmazlarsa bir süre sonra beyinlerinin öldüğüne dikkat çekmişti.
Bu nedenle yaşamının son dakikalarına kadar çalışmayı sürdüren Montalcini, 100’üncü yaşına bastığı zaman, zihninin 20 yaşındakinden daha üstün olduğunu söylemişti.
PAPALIĞIN KABUL ETTİĞİ İLK BİLİM KADINI
Montalcini, bilim dünyasına katkılarının yanı sıra, sosyal sorumluluk duygusuyla da adından söz ettiriyordu. Afrikalı kızların eğitimi ve İslam ülkelerindeki kadınların zulüm görmemeleri için sivil bir mücadelenin içinde yer alan Montalcini, aynı zamanda Papalık Bilimler Akademisi tarafından kabul gören ilk bilim kadınıydı. Montalcini, sosyal ve bilimsel çalışmalarından ötürü 2001 yılında, Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi tarafından “Yaşam Boyu Senatör” unvanına layık görülmüştü.
MUSSOLİNİ’YE TEŞEKKÜR ETMİŞTİ
1909 yılında, Yahudi elektrik mühendisi Adamo Levi ve ressam eşi Adele Montalcini’nin çocuğu olarak Torino’da dünyaya gelen Montalcini, Benito Mussolini’nin faşist rejimi altındaki 1930’ların İtalya’sında, Yahudi karşıtı yasalardan dolayı üniversiteden ayrılmaya zorlandığını söylüyordu. Bu nedenle araştırmalarını, evinin yatak odasında ve yetersiz malzemelerle oluşturduğu laboratuvarında yapmaya devam ettiğini dile getiren Montalcini, 100’üncü doğum günü kutlaması sırasında, “Mussolini’ye aşağı bir ırktan olduğumu söylediği için teşekkür etmeliyim. Bu, bana çalışma zevki kazandırdı, ama ne yazık ki, artık üniversitede değil, bir yatak odasındaydı” diye konuşmuştu.