Güncelleme Tarihi:
TESK Genel Kurulu’nda kürsüye seçim şarkısı eşliğinde çıkan Erdoğan, konuşmasında özetle şunları söyledi:
MEZHEP ÖNEMLİ DEĞİL
Biz, ‘İslami terör’ diye bir kavramı asla ve asla hiçbir zaman kabul etmedik, kabul etmiyoruz. Zira İslam, kelime itibariyle, kavram itibariyle ‘silm’ yani barış tanımından türemiştir. Barış dini olan İslam’a kimse kalkıp da terörü yakıştıramaz. Böyle bir şey bizim dinimizde yok. ‘Sünni terör, Şii terör’ diye bir kavramı, biz asla kabul etmedik. Biz, bir defa mezhepçiliği reddeden dinin mensubuyuz. Bizim için şu mezhep, bu mezhep, bunların hiçbirisi önemli değil. Bizim için aslolan İslam’dır. Bizim dinimizin de bu konudaki hükümleri bellidir. İnsan canına kast eden her türlü illegal yapı, bizim nazarımızda aynıdır ve aynı derecede kötüdür. Biz, ‘Bir insanı katleden tüm insanlığı katletmiş gibidir’ hükmünü veren bir dinin mensuplarıyız. Dolayısıyla biz, bu noktada masum insanların canına kast eden, çocuk, kadın, yaşlı demeden, bu tür eylemleri, bu tür örgütleri, nasıl tensip ederiz.
ASLA SÖZ KONUSU DEĞİL
ABD’deki bazı gazete ve televizyonlar, Avrupa’daki bazı yayın kuruluşları ve Türkiye içindeki malum medya kuruluşlarının el birliğiyle Türkiye’ye yönelik saldırı başlattı. Uluslararası bir gazete (New York Times), benim ve Sayın Başbakan’ın Hacı Bayram Camisi’nde namazdan çıkarken çekilmiş fotoğrafımızı kullanıyor, altına da bir terör örgütünün o caminin bulunduğu bölgeden terörist devşirdiğini yazıyor. Çok açık söylüyorum; bu en hafif tabiriyle, edepsizliktir, alçaklıktır, adiliktir. Türkiye’yi teröre destek veren, göz yuman bir ülke gibi göstermek densizliktir. Yok Türkiye petrol alıyormuş, yok silah veriyormuş, hastanede yaralıları tedavi ediyormuş. Bunu defaatle Enerji Bakanım da açıkladı, biz de açıkladık, böyle bir şey asla kesinlikle söz konusu değil.
49 CAN HER ŞEYDEN ÖNEMLİ
Bu haberlerin nereden pompalandığını aslında çok iyi biliyoruz. Türkiye bu algı operasyonlarına boyun eğmeyecek kadar büyük bir ülkedir. Şunu da hatırlatmak durumundayım; bizim için Musul’da alıkonulan 49 can her şeyden önemlidir. Biz konuşurken dikkatli konuşmak zorundayız. Çünkü biz mesuliyet makamındayız. 49 canın hassasiyetini dikkate alarak konuşmak, o hassasiyetle hareket etmek zorundayız. Biz deriz ki bu ülkenin medyası da bu ülkenin siyasi partileri de aynı hassasiyeti taşısınlar. Ama üzülerek ifade ediyorum, bu hassasiyetin taşınmadığını, 49 canın hayatını hiçe sayarak, ihanet şebekelerinin değirmenine su taşındığını görüyoruz.
ALGI OPERASYONUNU ANLATACAĞIM
Pazar günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’a gideceğim ve orada hem Genel Kurul’da, hem de görüşeceğim muhataplarıma, bu çirkin algı operasyonunu anlatacağım. Türkiye’deki istikrara yönelik, içeriden ve dışarıdan yapılan algı operasyonlarının bir hedefi de ekonomi. Bu operasyonlara son 12 yılda defalarca başvuruldu. Bugün de aynı bayat senaryo uygulanmak isteniyor. Hamdolsun, Türkiye bu tuzaklara da bugüne kadar düşmedi. Hükümetin yere sağlam basarak, tedbirli, temkinli ilerlemesi suretiyle bu tuzakların boşa çıkarılacağına da gönülden inanıyorum.
İLİŞKİYİ KESERİZ
Bu kredi derecelendirme kuruluşları kalkıyor, 2 tanesi şu anda Türkiye ile ilgili olumsuz bir açıklama gayreti içine giriyor. Avrupa’da batmış, çökmüş, şu anda Avrupa’nın ciddi destekleriyle ayakta tutulmaya çalışan ekonomilerin olduğu ülkeye 6 derece birden artış veren bu kuruluşların, Türkiye ile ilgili yaptıkları bu açıklama sadece siyaseten çökertemedikleri bir ülkeyi acaba ekonomik noktada nasıl çökertiriz, bu bir projedir, bunun gayretidir. Bunlar kendilerini acaba ne zannediyorlar. Biz bir kredi derecelendirme kuruluşuyla ben başbakanken ilişkiyi kestik. Bunlara biz para veriyoruz. Türkiye, bundan sonraki süreçte bu ikisiyle de ilişkisini keser. Çünkü biz bunlarla ekonomimizi büyütmedik; tüm esnafımızla dünyayı fellik fellik dolaşarak büyüttük.
ENERJİMİZİ KUTUPLAŞMAYA SARF ETMEYELİM
Artık enerjimizi faydası olmayan gerilimlere, faydası olmayan kamplaşmalara, kutuplaşmalara sarf etmeden, her zerresine kadar geleceğimiz için seferber edeceğiz. Her birimiz şunu gördük; yasakların, kısıtlamaların bu ülkeye faydası yok, husumetlerin, kamplaşmanın, kutuplaşmaların bu ülkeye faydası yok. Yasakları kaldırdıkça uhuvveti, dayanışmayı güçlendirdikçe, ekonominin de büyüdüğünü, sofradaki ekmeğin de çoğaldığını gördük. Ağır bedeller ödendi ama demokrasinin hiç kimseye kaybettirmediğini, tam tersine 77 milyona kazandırdığını bu millet tecrübe etti.