Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2004 00:00
Hazan mevsimi “Eylül” ayı, edebiyatçılar üzerinde oluşturduğu duygu yoğunluğu nedeniyle edebiyatın en çok eserin ortaya çıktığı “hasat mevsimi” olarak nitelendiriliyor. İlkbaharda adeta yeniden canlanan doğanın, yeşilden sarıya dönerek canlılığını yitirdiği eylül ayı, yaptığı çağrışımlarla hüzün, aşk ve ayrılığı anlatıyor. Bu nedenle hüzün mevsimi olarak da bilinen eylül ayında doğada yaşanan bu değişim, duyguların yoğunlaşmasını sağlayıp şiir ya da nesir gibi edebi eserlerin ortaya çıkmasında önemli rol oynuyor. Bu çerçevede, Türk edebiyatında “Eylül”ü konu alan çok sayıda şiir, hikaye ve roman bulunuyor. Aşklar, arkasından gelen ayrılıklar, yalnızlık ve hüznün konu edildiği bu şiir ve romanlar, Türk edebiyatında her zaman “Eylül” ile ilişkilendirilip, yaprakların dökülmesi gibi kuvvetli benzetmeler yardımıyla oluşturulduğu için okuyan kişileri farklı duygulara sürüklüyor. Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı olarak bilen Mehmet Rauf'un “Eylül” adlı romanı, Türk Edebiyatı klasikleri arasında önemli bir yer tutuyor. Mehmet Rauf, “Eylül”de umutsuz bir aşkı, psikolojik boyutlarıyla ele alıyor. Gazeteci ve çağdaş Türk romancılarından Ahmet Altan ise Eylül'ü şöyle anlatıyor: "Aşkı ve ölümü ben bu ayda bekledim Nasıl da mahzun ve nasıl da tehditkardır Ben eylülde bütün aşklardan ve kadınlardan korkarım Ben her yıl eylülün çıplak beyaz ayaklarına bir yazı adarım” Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Köseoğlu, Eylül ayının yazar ve şairler için bir yılda biriktirilen duyguların hasat edildiği dönem olduğunu söyledi. Mevsimler ve doğa olaylarının kişilerin psikolojisi üzerinde büyük etkisi olduğunu anlatan Köseoğlu, şunları söyledi:“Eylül ayı bize, güzel bir şeyin sonuna yaklaşıldığını anımsatır. Edebiyatçı, herkesin hissedebildiği duyguyu derinlemesine yaşayan kişidir. Bu nedenle yazar, şair ve sanatçıların tamamına yakını, en çok eseri Eylül ayında verir. Aslında şairin kendisi eylüldür. Çünkü, sararıp yapraklarda yiten geçliğini, dökülen yapraklarda ise ebedi ayrılığın hüznünü bulur. Toplumun sıkıntılarıyla dertlenen edebiyatçı, sadece kendinin değil içinde yaşadığı toplumun duygu ve düşüncelerini eylülde dışa vurur.”
button