Oluşturulma Tarihi: Eylül 11, 2001 00:00
KOÇ Holding müdürlerinden dostum Mesut Ilgım, iyi bir edebiyat okurudur.Bu yaz tatildeyken, Urla'da yeni açılan Necati Cumalı Evi'ne uğramış, Batı'daki uygulamaları da bildiğinden bana telefon etti ve sordu:‘‘Neden Cumalı'nın evinde kendi kitapları satılmıyor?’’Ben de iki ay önce, Heybeliada'daki Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi'ni gezerken aklımdan aynı cevapsız soru geçmişti.Terk edilmiş, unutulmuş haliyle Halikarnas Balıkçısı'nın sözüm ona müzesinde de durum aynı.Müzeyi ziyaret edenlerin, yazarın kişisel eşyasını gördükten sonra, içlerinde onu okuma duygusu uyanır. Kitaplarını satın almak isterler, ama bu mümkün değildir. Her zaman yazdığım gibi, bütüncül (entegre) bir işi başaramıyoruz.Ben o edebiyatçıların kitaplarının satılmasının ötesinde, başka ticari girişimler de tasarlıyorum. Sanatın, edebiyatın sınırları içindeki ticarilikten söz ediyorum.O müzelerde, Gürpınar'ın, Cumalı'nın küçük biyografi kitaplarının dağıtılması gerekir.Hatta ikisinin de eserlerinden esinlenerek yapılmış, küçük anı eşyası sergilenebilir.Kalemler, tişörtler, bloknotlar, ayrıca o müzenin masrafını karşılayabilir.* * *YURTDIŞINDA sanatçıların adına açılan bütün müzelerde aynı uygulama var.Picasso Müzesi'ni gezerken, oradan tişörtler aldım, kalemlere elbette dayanamadım. Böylece, büyük bir sanatçının adının, eserinin yaygınlaşması ziyaretçiler aracılığıyla daha da artırılmış bulunuyor.Beethoven'ın Evi'nde de, onun kişiliğini simgeleyen birçok şey satılıyor.Yaşadığı dönemin piyanosunda çalınmış Beethoven sonatlarını aldım.O atmosfer sizi bir hatıra almaya zorluyor.Çünkü her müze ziyaretinden sonra insan o günün anısını ebediyen taşıyacak bir şeye sahip olma duygusundadır.Neden bu müze evlerde edebiyatçılarımızın büstleri yoktur? Neden güzel fotoğraflarının kopyası satılmaz?Böyle bir müze evi Orhan Kemal'in oğlu Işık Keçeci gerçekleştirdi. Cihangir'deki Orhan Kemal Müze Evi'nde sergilenen eşyanın yanında Orhan Kemal'in kitaplarını bulmak mümkün. Hatta müzenin yanına açılan kahveye İkbal Kıraathanesi adını verdi.Edebiyatçılarımızın, sanatçılarımızın evi türbe değildir ki, ziyaretçi gelsin, bunca güzel eser yarattı diye dua okusun ve gitsin.Oysa biz bunları daha çok okutmaya, daha çok tanıtmaya mecburuz. Edebiyat adına, kişiliklerine saygı göstererek.Hiç olmazsa, kitaplarını müzede satmakla, birinci adımı gerçekleştirebiliriz.* * *GÜZEL başlayan girişimleri nedense tamamlayamıyoruz.
button