Edebiyata inanmıyorum

Güncelleme Tarihi:

Edebiyata inanmıyorum
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 08, 2002 00:00

Günday'ın ilk kitabı ‘‘Kinyas ve Kayra’’ uyuÅŸturucu satan, adam öldüren ÅŸantaj yapan ve adlarını kendileri seçen iki Türk'ün Afrika'daki hikayesini anlatıyordu. 26 yaşındaki yazar bu sefer Berlin'de yaÅŸayan, gece aleminin tozunu attıran ve büyük bir aÅŸk yaÅŸayan tuhaf karakter Zargana'yı yazdı. Hayranlarına duyurulur.23 yaşındayken oturup üç ayda tam 580 küsur sayfalık bir kitap (Kinyas ve Kayra) yazdınız. Bu nasıl oldu?-Bunun hiçbir açıklaması yok. Ama o zaman oturmamış bir yazıcıydım, belki daha kısa yazmalıydım. Demek ki insanda bir patlama noktası oluyor oturuyor, yazıyorsun ve sonra kalkıyor, bitti diyorsun. Öyle kapı kapı yayınevi dolaÅŸmadım, bir yayınevine götürdüm. BeÄŸendiler ve bastılar.Ä°lk romanınız Afrika'da ve Meksika'da, ikincisi Berlin'de geçiyor. Neden Türkiye deÄŸil?-Kitapların ilginç olması açısından insanların bilmediÄŸi coÄŸrafyalardan bahsetmekte fayda var.Bu ülkelere gittiniz mi?-Bazılarına gittim. Ama eÄŸer romanın kurgusu Nazilli'de yaÅŸanmasını gerektiriyorsa Nazilli de yazılır.Ä°lk kitabınızda da vahÅŸet, kan, ÅŸiddet ve kötülük vardı. Zargana da içinde kötülük taşıyor. -Çok sıkılıyor ve çok aşık oluyor Zargana ama insanlarla baÅŸka hiçbir ortak noktası yok. Büyük hayal kırıklıkları yaşıyor, o yüzden hayatını ve insanları kırıyor. Çok büyük delikleri çok büyük yamalarla kapatmaya çalışıyor.Zargana, Jerzy Kozinski'nin kahramanlarına benziyor. Orada da insanlar doÄŸaları gereÄŸi sofistike bir kötülük sergiler. Etkilendiniz mi?-Kozinski'yi severim ama benim en çok sevdiÄŸim yazar Celine'dir. Gecenin Ucuna Yolculuk kitabı Türkçe'ye de çevrildi galiba, ben Fransızca'sından okumuÅŸtum. Afrika'ya giden ve hayatın kötü taraflarını gören genç bir doktorun hikayesini anlatıyor. Benzer sıkıntıları çeken insanların benzer ÅŸeyler yaratması bir tesadüf deÄŸil. Bir heba döneminde yaşıyoruz, kimsenin uÄŸrunda koÅŸacağı bir ideali yok. Ä°nsanlar kendilerini çözmek için kendilerini parça parça ediyorlar.Bütün acımasız kahramanların kırılma noktası aÅŸk mıdır? Zargana'ya da aynı ÅŸey oluyor.-AÅŸk kontrol dışı bir canavar gibi, Alien filmi gibi. Bütün kontrollü hayatların yangın çıkışı aÅŸk. Ama aşık olurum, hemen akabinde de mutlu olurum diye düşünmemeli. Kendinizi ben bir edebiyatçıyım diye tanımlar mısınız?-Ne iÅŸ yapıyorsunuz diye sordukları zaman roman yazarıyım diyorum. Edebiyatçı, sadece Türkçe'de olan bir kelime, edebiyat satmak gibi. Benim edebiyatla tek ortak noktam roman. Mani, koÅŸma filan yazmıyorum. Romanlarla da bir iÅŸ iliÅŸkim var. Ama yazmamayı düşündüğüm bir gün var.Hangi gün bu? -Benden sonra doÄŸmuÅŸ bir insanın yazdığı çizdiÄŸi ÅŸeyleri anlamadığım zaman. Ä°ÅŸte o zaman yazmama gerek yok. O zaman okumam lazım. Tıpkı benim ÅŸimdi bahsettiklerimden pek çok insanın anlamaması gibi. Bir gün gelecek hepimiz anne-babalarımız gibi olacağız.Peki anneniz babanız anlıyor mu yazdıklarınızı?-(Gülüyor) Hayır tabii ki. En azından hepsini deÄŸil yani.Türkiye'de yavaÅŸ yavaÅŸ bir yeraltı edebiyatı oluÅŸuyor gibi, siz de bunun bir parçası mısınız?-Bilmiyorum buna okuyanlar karar versin. Her ÅŸey yazılmalı, yemek kitapları da korku romanları da. Ama kendimi sokak edebiyatı ya da yeraltı edebiyatına ait hissetmiyorum. Yazarlar da star muamelesi görüyor. Sizde de böyle bir arzu var mı?-Kesinlikle hayır. Benim egomun tatmin olması için insanların yazdıklarıma ÅŸaşırması yeterli.Yani edebiyatın genç yıldızı olmak gibi bir iddianız yok.-Ä°ddia yetmez, yetenek de gerekir.Sizde böyle bir yetenek olduÄŸunu düşünüyor musunuz?-Evet. Celine'in lafını taklit ederek kendime uyarlayayım. Edebiyata yeteneÄŸim var ama edebiyata hiç inanmıyorum. Meslek seçerken çok rahattım, ben bu hayatta en iyi neyi yaparım diye düşünüp yazarlığı seçtim. Siyaset bilimi okuyordum, siyaset bilimci de olabilirdim.Siyasetbilim okuyan biri olarak gündelik siyasetle ilgileniyor musunuz?-Hayır. Apolitik deÄŸilim, olmama da imkan yok. Politikaya dair fikirlerim var, hem de yoÄŸun ve karmaşık fikirler. Var olan hiçbir siyasi oluÅŸuma uymayan. Sizi hep siyahlar içinde görüyoruz. Bütün kıyafetleriniz siyah mı?-Gardrobumda iki tip kıyafet var, siyahlar ve tatil kıyafetleri, bol bermudalar ve müzik gruplarının tişörtleri filan. Ben 15 yaşımdan beri punk dinliyorum. Müzikle çok ilgiliyim, kendim de gitar ve piyano çalıyordum. Ä°nsanlar bana bakıp ‘Vah vah punk dinliyor yazık, sana doÄŸru dürüst bir albüm verelim’ diyorlar. Bir ara Türkçe punk ile uÄŸraÅŸayım diye de düşündüm.Olmayınca punk müziÄŸin edebiyat karşılığını mı yaratmaya çalıştınız?-Olabilir. Çünkü punk kışkırtma, çeliÅŸme ve kafa karıştırma üzerine kurulmuÅŸtur, edebiyatta da kışkırtma güzel sanatlar seviyesine ulaÅŸmışsa bu söylediÄŸin olabilir. Bunun parçası olabilirsem eÄŸer her gün o insanların evlerine temizliÄŸe bile gidebilirim.Afrika'da kaçırıldığınız yolunda hikayeler anlatılıyor. -Kaçırılmak mı? Afrika'ya gittim ama başımdan böyle ÅŸeyler geçmedi. Celine Afrika'dan bahsediyordu ben de çok etkilenip, arkadaÅŸlarımla gidip iki ay dolaÅŸtım. FildiÅŸi Sahilleri, Burkino Faso, Gana filan... Orada yaÅŸadığım en büyük macera, turizm danışma bürosunu falan bulamamak!Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!