Güncelleme Tarihi:
Aylık yayımlana ‘‘Dil’’ Dergisi, Hürriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Doğan Hızlan'ın edebiyat dünyasındaki benzersiz kariyerini ‘‘Doğan Hızlan Özel Sayısı’’ çıkararak selamladı. Dergide Doğan Hızlan'la yapılmış geniş bir röportaj var. Ayrıca Adalet Ağaoğlu'ndan Enis Batur'a, Ahmet Oktay'dan Hilmi Yavuz'a edebiyatımızın birçok ünlü ismi, Hızlan'ın kültür dünyamızdaki yerini dile getiriyor.
Adalet Ağaoğlu:
Yorulmayan kalite avcısı
Adalet Ağaoğlu, ‘‘Bütün Bir Kültür İnsanı’’ başlığıyla kaleme aldığı yazısında ‘‘Yorulmaz, yakınmaz ve yıkılmaz bir kalite avcısı’’ olarak nitelediği Doğan Hızlan'ı şöyle anlatıyor: ‘‘Müziği, şiiri, görsel ya da plastik sanatı, edebiyatıyla önü geleceğe açık, içi dolu ve estetik boyutu sağlam değerleri görmezden gelemez; bunları unutulmaya bırakmaz; yok sayılmalarına, daha kötüsü yozlaştırılmalarına, har vurup harman savrulmalarına katlanmaz.’’
Enis Batur:
Edebiyatımızın merkez valisi
Hiçbir vakit muhalifliği hedef tutmamış, marjinal boyutu simgelememiş bir yönlendirici. Yaptıklarını, yapmayı sürdürdüklerini görmezlikten gelmedikçe, kültür ortamında üstlendiği rol küçümsenecek gibi değildir: Yazıları ve söyleşileriyle bir pusula işlevi görür Hızlan: Okurla, izleyiciyle, dinleyiciyle yapıtların, olayların, sorunların arasında köprü kurar: Çağırır, sevkeder, buluşturur. Bunları gerçekleştirirken, olabildiğince tarafsız kalmayı yeğlemiştir -sözgelimi ben, enikonu taraflıyımdır. Hızlan'ı Türkiye'nin Bernard Pivot'su olarak değerlendirebiliriz: Bir denge uzmanı.
Ataol Behramoğlu:
Onu görünce sevinç duyarım
Türk şiirinin usta ismi, ‘‘Hayatla Şiirin Gelgitlerinde’’ başlıklı yazısında Doğan Hızlan için şunları yazıyor:
‘‘Her karşılaşmamızda bir sevinç duyarım. Neden? Onun kıpırtılı kişiliğinde her zaman yeni bir duygunun, yeni bir düşüncenin, yeni bir arayışın kıvılcımı olduğunu bildiğimden. Eleştirmenlerin en zekisi, en duyarlısı ve belki hepsinden daha önemli olarak en iyi yüreklisi olduğunu sanıyorum ki söyleyebiliriz...’’
Fethi Naci:
Kendi şiirini bulan adam
Fethi Naci, ‘‘Doğan Hızlan İçin’’ başlıklı yazısında önce Hızlan'ın bütün sanat eserlerine sevgiyle, hoşgörüyle yaklaştığı tespitinde bulunuyor ve şunları söylüyor: ‘‘Doğan Hızlan dendi mi aklıma şiir gelir, şiir eleştirisi gelir, yıllar süren çalışmalarla hazırlanmış şiir kitapları gelir... Benim belalım romanın biraz uzağından geçer, zaman zaman sevdiği bir romandan söz eder, ama roman eleştirisinden uzak durur... Tıpkı benim şiir eleştirisinden uzak durmam gibi... Doğan Hızlan, şiir üzerine yazsa da öteki eleştirmenler gibi her şair üzerine yazma, arar ‘‘kendi şairleri’’ni, bulur ve onları yazar.’’
Hilmi Yavuz:
Tekil ve benzersiz
‘‘Bir Tekil İnsan’’ başlıklı yazısında Hilmi Yavuz şunları yazıyor:
‘‘Şimdi düşünüyorum da Doğan Hızlan'ı bir insan kimliğiyle ‘nevi şahsına münhasır' kılanın, gitgide bayağılaşan, sıradanlaşan bir dünyada, insanın düşünürken, beğenirken ve yaşarken alabildiğine tekdüze ve birörnek format'lara dönüşmesine karşı, tekil ve benzersiz olmayı seçme cesaretini göstermesi olduğuna karar veriyorum. Bunun bir ‘cesaret' işi olduğunu herkesin kolay kolay anlayamayacağını da biliyorum elbet..’’
Talat Sait Halman'dan methiye
Dışişleri Bakanı İsmail Cem'e yazdığı methiyeyle kamuoyunun gündemine gelen Talat Sait Halman da özel sayıda ‘Halman'dan Hızlan'a' başlıklı methiyesiyle yer alıyor:
Alkışlarla Doğan Hızlan! Portresi bir panorama...
Hazır ve nazır: İstanbul, Ankara, Moskova, Roma.
Doğru Türkçe'nin üstadı, beyefendiliğin piri,
Bilir Baki'yi, Nazım'ı; tanır Voltaire'i, Shakespeare'i.
Parmaklarının ucunda müzik, minyatür, mimari...
Elinde güçlü bir sanat ve bilimdir eleştiri...
Hızlan'dan gelir her kitap için en dengeli yorum:
Onunkinden daha berrak hiçbir kalem bilmiyorum.
Deneme'de büyük usta, eleştiri'de ‘‘tek bilen’’:
Hem Diderot'dur, hem Aron; hem Michelet'dir, hem Alain.
Hızlan'dan sorulur yedi tepedeki sanat:
Akılla, gülücükle açak ufuklara kanat.
Unutulmuş değerleri kurtarıp çıkarır tozdan
Ayırd eder görkemli'yi boş'tan, halis'i yoz'dan.
Toplamış binlerce dolma kalem, hepsinden bal damlar!
Hızlan'daki zerafetten ne anlar ruhsuz adamlar?
Üslubu ince, bilgisi engin ve zekası keskin.
Hoşgörünün sesidir o, hiç bilmemiş nefret ve kin.
Ama!
Türkiye bu: doğru dürüst aydım mısın - yan bakarlar.
Elinde bin hüner mi var, fena kıskanır sakarlar;
Mert düşünüp konuşanın ergeç canını yakarlar...
Namusluysan, kusursuzsan mutlaka kulp takarlar!
Gıllıgışsız yazan,
Bulacaktır karşısında binlerce şirret kalpazan,
Her biri kulp-azan!
Ben methiye yazdım ama sevgili Doğan Hızlan'a,
Türkiye'dir bu: övgü de gelir, sövgü de insana.
Ben dedim ya: ‘‘Doğan Hızlan dört başı mamur bir kritik.’’
Kulpazanlar ‘‘Yok canım,’’ der ‘‘onun işi çoktan bitik.’’
Ben dedim ya: ‘‘En iyi o anlar doğrudan, güzelden’’
Hınzırlar ‘‘Hayır gelmez,’’ der, ‘‘her telden çalan entelden!’’
Ben dedim ya: ‘‘Nasibini almış Doğan her kültürden...’’
Kulpazanlar ‘‘Ne gezer?’’ der, ‘‘anlamaz ki hiçbir türden.’’
Ben dedim ya: ‘‘Gurmelerin şahıdır...yemekten anlar...’’
‘‘Annesi ne pişirirse o kadar...’’ der kulpazanlar.
Ben dedim ya: ‘‘Çok hızlandı Doğan Bey'le televizyon...’’
‘‘Yok canım,’’ der onlar ‘‘adam bir çift gözlük, bir de papyon!’’
Behey gafil, sen dil uzat istediğin kadar, sızlan!
kalem gücüyle, onurla, yanla yürür Doğan Hızlan
Ne umurum--hoş konuşmaz, boş konuşur kulpazanlar!
Tektir Doğan Hızlan, keşke bin tane olsa Hızlanlar...