Güncelleme Tarihi:
Dergi, “Türkiye, Osmanlı sultanları gibi davranan orta sınıf demokratlara artık tahammül etmeyecek. Erdoğan iktidarda kalırsa, ülkesini artan bir biçimde yönetilemez halde bulabilir” diyor.
Derginin kapağında Erdoğan, kaftan giymiş, bir elinde tespih diğer elinde gaz maskesi bulunan bir padişah gibi resmediliyor.
Yazıda, Gezi Parkı protestolarında ortaya çıkan görüntülerin Kahire, Trablus ya da acımasız bir diktatörlüğün başkentinde yaşanabilecek manzaralara benzediği savunularak şöyle deniyor: Ama burası Tahrir değil, Avrupa'nın en büyük kenti, demokrat Türkiye'nin finans ve ticaret merkezi İstanbul'daki Taksim meydanı.
Protestolar, Türkiye'nin Atatürk'ten sonraki en önemli lideri Erdoğan'a karşı artan huzursuzluğun işareti. Ayaklanma, orman yangını gibi ülkeye yayıldı. Bazı gözlemcilere göre Türkiye'deki olaylar, İslam ve demokrasinin bir arada olamayacağının başka bir kanıtı. Ama mesele Erdoğan'ın dindarlığı değil. Bu olaylardan çıkarılacak gerçek ders, otoriterlik.
Yazıda Erdoğan'ın iktidarı sırasında birçok başarı elde ettiği, Türkiye'nin Arap Baharı'ndan çıkan ülkeler arasında model ülke olarak görüldüğü, Başbakan'ın özellikle esnaf arasında ve Anadolu'da hala büyük desteği olduğu belirtilerek etkisiz bir muhalefet karşısında AKP'nin pekâlâ yeni seçimleri de kazanabileceği belirtiliyor.
“DEMOKRASİ TRENİNDEN İNMEK”
Yazı özetle şöyle devam ediyor: Ama Erdoğan'la ilgili kaygılar var. Bir keresinde istasyona varınca ineceğiniz bir trene benzetmişti. İstanbul ve İzmir burjuvazisini küçümsüyor. Partisinin İslami kökleri birçok kişiyi Atatürk'ün laik devletinin İslamlaştırılacağı endişesine sevk ediyor. Alkol satışını sınırlayan yasa bu kaygıları artırdı. Bazıları, AKP'nin bir İslami demokrasi modeli olmadığını aksine bu kavrama ters düştüğünü düşünüyor. Dahası partisi içinde Erdoğan'ın otoriter tavrından hoşnut olmayan ve demokrasi anlayışını dar bulan birçok kişi var. Ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban gibi mütehakkim davranan Müslüman olmayan liderler var. Sorun İslam'da değil Erdoğan'da.
“İKTİDARA DAHA SIKI TUTUNMA RİSKİ”
Yazıya göre Erdoğan’ın çoğunlukçu bir siyaset anlayışı var. Seçimi kazanırsa bir sonraki seçime kadar istediğini yapma hakkı olduğuna inanıyor. Sosyal muhafazakârlığı toplum mühendisliğe dönüştü. Şimdi iktidara daha sıkı tutunması riski var. AKP'nin milletvekilliğini üç dönemli sınırlayan kuralları uyarınca Erdoğan'ın 2015'te başbakanlıktan ayrılması gerekecek. Anayasayı değiştirip icra yetkisine sahip güçlü bir başkan olmak, ya da partisini cumhurbaşkanlığı sarayından yönetmek isteyebilir veya kuralları değiştirip iktidarda kalabilir.
THATCHER, DE GAULLE VE ERDOĞAN
Yazı şöyle devam ediyor: Erdoğan iki nedenle bu fikirlerden vazgeçmeli ve AK Parti'nin liderliğini ve icra yetkisini gelecek seçimde daha bir devlet adamı gibi davranan Gül'e devretmeli. Birincisi 1990'da kelle vergisi isyanının halkın Thatcher'dan usanmasını göstermesi ve 1968'den sonra Fransızların De Gaulle'ü reddetmesi gibi Türkler Erdoğan'dan usanmaya başladı. Ayrıca hâlâ hassas dengelere dayalı olan başarılarını korumak zorunda. Sorunsuz bir iktidar devri sözü vererek Türkiye'yi doğru istikamette tutabilir. Erdoğan kalan zamanını anayasal reformlara, Kürt sorununun çözümüne, AB'yle canlandırılacak görüşmeleri kullanarak demokrasiyi ve ekonomiyi rayına oturtmaya harcarsa Türk tarihindeki yerini alır.
Ekonomist'in yazısı şöyle noktalanıyor: Bu haftaki gösteriler sadece göz yaşartıcı gaz ve yaşaran gözlerden ibaret değildi. Sıradan semtlerde sıradan insanlar seslerini duyurmak için tencere tava çalıyor, bayrak asıyorlardı. Birçok Türk, zamanla gerçek ve çoğulcu bir demokrasiyi geliştirecek bir birlik duygusu hissediyor ama tabii sultan bunu dinlerse. Şimdi her şey büyük oranda Taksim Meydanı'ndaki protestoculara nasıl davranacağına bağlı.