Güncelleme Tarihi:
Başbakan Ecevit, Oran Şehri'ndeki çalışma ofisinde, NTV Ankara Temsilcisi Murat Akgün'ün sorularını canlı yayında yanıtladı.
Başbakan Ecevit, ''Yakın bir zamanda bütün işlevlerimi yapar hale geleceğim. Son haftalar zarfında evde çalışıyor, yaşıyor olsam bile devlet işleri ile yakından ilgilendim, görevlerimi yerine getirmeye çalıştım'' dedi.
Başbakan Bülent Ecevit, idam cezasının kalkması halinde, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin kolaylaşacağının belli ancak kesin olmadığını söyledi.
DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, bu konuda ''Siz koalisyon ortakları olarak kendi aranızda anlaşın, ondan sonra bize gelin' demesinin, kendi tutumu ile çelişki olduğunu ifade eden Ecevit, ''Muhalefet partilerinin bu konuda alacakları tavır, bizim hatırımız için alacakları bir tavır değil'' dedi.
MİLLİ TAKIMA KUTLAMA
Başbakan Bülent Ecevit, Dünya Kupası finallerinde çeyrek finale yükselen A Milli Futbol Takımı'nın sporcularını ve yöneticilerini yürekten kutladığını belirtti.
Ecevit, Türk milletinin kıvancını kendisinin de paylaştığını ve vakit bulabildiği kadarıyla milli takımın maçını dikkatle izlediğini söyledi. Maçın çok kıvanç verici olduğunu ve her bakımdan uygarca geçtiğini ifade eden Ecevit, ''Futbol alanında son yıllarda milletimizin, halkımızın, sporcularımızın gösterdiği başarılar hepimize kıvanç veriyor. Ben emimin ki başka spor dallarındada basketbol, voleybol gibi, aynı başarıları gösterme yolundayız. Sporcularımızı ve milli takımımızın bütün yöneticilerini yürekten kutluyorum. Bundan sonraki aşamalarda da başarılar diliyorum'' diye konuştu.
YAKINDA DÖNECEĞİM
Ecevit, ''Sağlığınız nasıl, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Kendimi gitgide daha iyi hissediyorum. Rahat konuşabiliyorum aslında. Doktorların koyduğu kuralları çiğnemezsem, kısa sürede sağlığıma kavuşabileceğim. Bildiğiniz gibi bacak iltihabı, arkasından kaburga kırığı, arkasından omur zedelenmesi... Bunlardan ilk ikisini geride bıraktık, hallettik.
Omur zedelenmesi üzerinde doktorlar çok titiz bir çalışma yapıyorlar. Tabi benim de çok titiz davranmam gerekiyor, eşim bu konuda bana çok yardımcı oluyor. Değerli doktorlar,hemşireler çok yardımcı oluyorlar. Kısa sürede umuyorum ki o konuyu aşacağız.
Yakın bir zamanda bütün işlevlerimi yapar hale geleceğim. Zaten daha önce de, son haftalar zarfında da evde çalışıyor olsam bile, yaşıyor olsam bile devlet işleri ile yakından ilgilendim, görevlerimi yerine getirmeye çalıştım. Ama ben bir yandan da sabırsızlanıyorum bir an önce işime tam olarak dönebileyim diye. Bununda kısa sürede gerçekleşeceğini umuyorum.''
Başbakan Ecevit, ''Bu kısa sürenin ne kadar olabileceği konusunda doktorlar size bir işaret verdi mi'' sorusunu, ''Onun, benim tutumuma bağlı olduğunu söylediler. Ne kadar uygun davranırsam o kadar kısa sürede tam dönüş yapabileceğim'' şeklinde yanıtladı.
''AYAĞA KALKMIŞ OLACAĞIM''
''Önceleri doktorlar her gün geliyorlardı. Sonra bu, 2-3 günde bire indi. Şimdi bu sürenin biraz daha uzaması söz konusu mu?'' sorusuna ise Ecevit, ''Bu süreyi uzatmaları sizin tahmin edeceğiniz gibi, artık bu sağlık durumumum bir hayli iyileştiğini gösteriyor. Öyle her gün gelme gereksinmesini artık duymuyorlar. Bu sevindirici bir şey, şimdilik 3-4 günde bir gelecekler, zaten bir süre sonra, belki büyük ölçüde tam olarak ayağa kalkmış olacağım'' cevabını verdi.
Başbakan Ecevit, ''Bir gününüz nasıl geçiyor burada. Telefonla mı yürütüyorsunuz işleri?'' sorusu üzerine de şunları söyledi:
''Basını çok yakından izliyorum. Zaten basının temsilcileri de hemen kapımızın dışında karargah kurmuş durumdalar. Onun için birçok haberleri herkesten daha önce ben alabiliyorum. Herhangi bir gereksinim olduğu vakit, arkadaşlarım hükümetten beni arıyorlar veya ben onları arıyorum. Zamanım bir hayli yüklü geçiyor. Yani aslında öyle tatil yapmak ve dinlenmek şöyle dursun, sabahtan akşamın geç saatlerine kadar sürekli çalışma gereğini duyuyorum.
Ve işin biraz zevkli tarafı... Bakanlar Kurulu'nda çalışırken, insan sorunları ayrıntılı olarak derinliğine incelemeye vakit bulamıyor kolay kolay. Ben şimdi ona daha çok vakit ayırabiliyorum. Bazı önemli konuları eskisine göre daha derinliğine inceleme olanağınıbulabiliyorum, bu da işin bir tesellisi.''
Başbakan Bülent Ecevit, ''Döndüğünüz zaman yeniden büro ortamında çalışmaya başladığınız zaman, Başbakanlık ya da Başbakanlık Konutu, ikisi arasında bir tercih söz konusu mu?'' sorusu üzerine, ''Ben ikisinde de çalışmanın uygun olacağını düşünüyorum'' dedi.
EKONOMİ BRİFİNGİ
Ecevit, dün Devlet Bakanı Kemal Derviş ve ekonomi kurmaylarından bir brifing aldığının hatırlatılarak, ''Sayın Derviş size nasıl bir tablo çizdi?'' şeklindeki soru üzerine, şöyle konuştu:
''Gerçekçi bir tablo çizdi, benim teşhislerimi doğrulayan bir tablo çizdi. Bir kere, bir yandan Türk ekonomisinde çok olumlu, hatta beklenenden daha umut verici gelişmeler yer alıyor. Enflasyonun hızla düşmesi. Ayrıca, dış satımda önemli atılımlar var. İmalat sanayiinde iyi yatırımlar ve gelişmeler yer alıyor.
Bunlar son derece de sevindirici, umut verici gelişmeler. Fakat buna karşılık özellikle songünlerde doların yükselmesi, borsanın aşırı ölçüde hızlı düşmesi ve belirsizliğe yolaçıcı bir ortam var. Bu da tabi ekonomiyi etkiliyor. Yani ekonomi şu sırada, daha çok ekonomi dışı etkenler dolayısıyla birsarsıntı döneminden geçiyor.''
Başbakan Ecevit, başında bulunduğu 57. hükümetin ekonomi alanında çok büyük reformlar gerçekleştirdiğini belirterek, hükümet ortağı üç partinin büyük bir uyum içerisinde çalıştığını söyledi.
Ecevit, ''Fakat hala bankaların ilişkileri ile üretim sektörü ilişkileri, sağlıklı bir düzeye yeterince oturmadı. Bankacılık sektörü bizim başlattığımız dönemden önceki dönemde çok disiplinsiz bir şekilde işliyordu, şimdi tabi bazı kurallar getirildi. Bazı disipline tedbirler alınmaya başlandı. Buna uyum sağlayanlar var sağlayamayanlar var. Ciddi bir dönemden geçiyoruz. Onun içinde bunu fazla yadırgamıyorum. Bankacılık sistemi de yerine oturacaktır mutlaka. Ondan kuşkum yok'' dedi.
''Şu kadar sürede yerine oturacaktır diye bir süre'' verip vermediğinin sorulması üzerine Başbakan Ecevit, şu aşamada birşey söylemesinin mümkün olmadığını belirtti.
ÖZERKLİKTE ÖLÇÜYÜ KAÇIRDIK
Başbakan Ecevit, iyi niyetle kurdukları bazı kuruluşların henüz kendilerinden beklenen olumlu sonuçları yeterince vermediğini ifade ederek, bunun en belirgin örneğinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun karşılaştığı sorunlar olduğunu kaydetti.
Ecevit, bu kurumun başında Engin Akçakoca'nın yer aldığını ifade ederek ''Akçakoca, arkadaşları ile birlikte var gücüyle çalışıyor. Fakat bu çalışmaya herkes uyum sağlayamıyor. Mesela, hala bir başkan yardımcısı seçilemedi. Hangi bankalar fona ayrılacak, hangi bankalar iyileşecek, bu konularda yeterince süratli ve tatmin edici sonuçlar henüz alınamıyor.''
İstanbul'da daha önce yaptığı bir konuşmada, ''Özerklikte ölçüyü biraz kaçırdık'' dediğini anlatan Ecevit, bu teşhisinin daha sonraları doğrulandığını söyledi. Bülent Ecevit, özerk kuruluşların, özerkliği zedelememek koşuluyla yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini bildirdi.
PİYASALAR ÇOK ÇABUK NEM KAPIYOR
Siyasi ortamın, belirsizlik ortamında etkisinin bulunduğu şeklinde yorumların bulunduğunun anımsatılarak, ''Bu belirsizliğin giderilmesi için alınması gereken önlemler neler? Sadece sizin Başbakanlığa dönmeniz, bu belirsizliğin giderilmesine yetecek mi? Yoksa sizce başkaşeyler var mı?'' sorusu üzerine Ecevit, rahatsızlığının belirsizlik ortamına etki etmemesi gerektiğini söyledi.
Ecevit, bir çok ülkede, zaman zaman başbakan veya cumhurbaşkanlarının, tedavi için izne çıkmak zorunluluğu duyabileceklerini ancak bu ülkelerde ekonomik anlamda bunalımlar olmayacağını, bunun doğal bir süreç olarak düşünüleceğini ifade etti.
Türkiye'de, piyasaların, siyasetten çok çabuk ''nem kaptığını'' vurgulayan Ecevit, bir hükümet üyesinin, muhalefet ya da iktidardan önde gelen bir politikacının, toplumda tedirginlik uyandıracak, ''acaba'' sorularına yol açacak bir kelime kullanması halinde, ekonomide birtakım şeylerin yerinden oynadığını, sarsıldığını söyledi.
''PANİĞİ İSTİSMAR EDEN ÇEVRELER VAR''
Ecevit, bir başbakanın hastalanabileceğini dile getirerek, bu yüzden ekonomide bir bunalım belirtisinin ortaya çıkmasının kabul edilemeyeceğini ifade etti. Ecevit, ''Fakat demek ki bir takım eksikliklerimiz var. Sadece benim hastalığımdan kaynaklanan değil, yapısal nedenlerden kaynaklanan bir takım sorunlar var. Kamuoyumuz, ekonomi, finans ile ilgili konularda çok çabuk paniğe kapılıyor. Bu paniğe kapılışı istismar eden çevreler de var. Bunların üstesinden biran önce gelmemiz geriyor'' diye konuştu.
''Hükümete dışarıdan bakıldığında, hep uyum sorunu ortaya çıkıyor.Özellikle MHP ve ANAP kanadında. Bu sorunun devam etmesi, belirsizliği körükleyen bir unsur mu?'' yönündeki soru üzerine Ecevit, aslında bir uyumsuzluk var olduğu izleniminin doğduğunu belirtti.
Ecevit, 57. Hükümet'in, şimdiye kadar demokratik ve siyasal yaşamda eşi görülmedik ölçüde bir uzlaşma ve uyum örneği verdiğini ifade ederek, ancak koalisyon ortaklarının her konuda süratle anlaşmalarının da beklenemeyeceğini kaydetti. Ecevit, şöyle devam etti:
''Birçok konuda, beklenenin ötesinde bir süratte anlaştık. Ama bazı konularda, bunların başında idam konusu geliyor, anlaşamadıklarımız da oluyor. Bunu doğal karşılamak ve yeni uzlaşı olanakları veya bazı sorunları aşabilme olanaklarını geliştirmemiz gerekiyor.
Ben bu konuda da aslında umutluyum. Çünkü 3 koalisyon ortağı biliyorlar ki, bu hükümetin başarılı çalışması, olumlu sonuçlaralmaya devam etmesi, yalnız bu partiler açısından değil, Türkiye'nin, Türk ulusunun geleceği açısından yaşamsal önem taşıyor. İlk defa Türkiye, bu kadar büyük ölçüde, bu kadar köklü yapısal reform girişimlerinde bulunmuştur ve sonuçlarını almaya başlamıştır.
Geçen yılın Şubat veya Mart aylarını yaşayanlar, herhalde aradan bir yıl geçtikten sonra enflasyonun bu kadar düşeceğini tasavvur bile edemezlerdi. Ekonomin bu kadar kısa sürede canlanmaya başlayacağını bekleyemezlerdi. Fakat Türk toplumunun dolayısıyla Türk ekonomik yaşamının gerçek bir dinamizmi var. Bunu düzenli bir şekilde harekete geçirdiğimiz zaman, çok kısa sürede pek çok ekonomik, sosyal sorunumuzu çözebiliriz kanısındayız.''
''ZİRVEDEN HABERİM YOK''
Başbakan Ecevit, Devlet Bakanı Kemal Derviş veya bürokratların, dün yapılan ekonomi zirvesinde, ekonomik önlemler konusunda önerilerinin olup olmadığı sorusu üzerine, zirvede birlikte fikir, düşünce oluşturduklarını söyledi.
Önlemlerin ve sorunların nedenlerinin belli olduğunu ifade eden Ecevit, önlemleri, ekonomist ve uzmanlarla elbirliği ile yerine getirmeye çalıştıklarını ve çalışacaklarını bildirdi.
Bugün liderler zirvesinin toplanabileceğinin anımsatılmasına karşılık Ecevit, zirveden haberinin olmadığını söyledi.
''Böyle bir zirveden umudunuz var mı'' sorusuna, Ecevit, ''Bugün mü toplanacakmış? Bana böyle bir haber yansımadı. Olabilir de olmayabilir de... Her zaman buna gerek duyulabilir ama şu sırada bana böyle bir istek ulaşmadı. Fakat, fazla zaman geçirmeden böyle bir doruk toplantısının faydalı olacağı da kesin'' karşılığını verdi.
''MİLLET VE HÜKÜMETİN SAĞLAM İRADESİ VAR''
Başbakan Ecevit, ''İdam cezası çözüme kavuşturulursa, Türkiye'nin AB müzakerelerinde tarih alması çok daha kolaylaşacak diye bir anlayışvar. Bunu böyle mi görüyorsunuz? İdam konusu biraz düğüm olmuş gibi gözüküyor. Bu düğüm nasıl çözülecek'' sorusuna, şu yanıtı verdi:
''İdam cezası kalkarsa, AB'ye tam üyeliğimizin kolaylaşacağı belli, fakat kesinleşeceği belli değil. Sadece, bu adımı attığımız için bütün AB ölçütlerini, kriterlerini karşılamamız beklenemez. Fakato konuda milletimizin ve hükümetimizin sağlam bir iradesi var. 3 koalisyon ortağı olarak geçen yıl, üzerinde anlaştığımız çok sayıda önlem var.
Bu bakımdan idam sorununu aştıktan sonra, diğer konularda çok daha kolaylıkla koalisyon ortakları arasında uyum sağlayabileceğimize inanıyorum. İdam sorununa da bildiğiniz gibi bir çözüm bulduk gibi sayılır. Çünkü Sayın Bahçeli ile anlaştık. Her konuda değil, fakat çok istisnai bazı konularda iktidar ortakları kendi aralarında anlaşamazlarsa, diğer partilerle anlaşabilecekler. Özellikle idam konusunda. Bu da idam sorununun çözümünü kolaylaştırmışoluyor. Bu konuda, DSP girişimlere başladı. Umuyorum ki birkaç gün içinde sonuç alınacaktır. ANAP'ın tutumu belli. İdamın kalkmasını istiyor.''
''DYP, ANAHTAR DEĞİL KİLİT PARTİ''
İdam sorununun çözümünde muhalefetin desteğine güvenip güvenmediklerine ilişkin bir soruya karşılık Ecevit, bazı partilere güvendiklerini ancak DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in tutumunda bir belirsizlik bulunduğunu söyledi.
İdam sorunun çözülmesinin, AB'ye üyelik yolunda önemli bir adım olduğuna işaret eden Ecevit, DSP'nin sadece bu nedenle değil, başındanberi idamın kalkmasını desteklediğini anlattı.
''Herkes biliyor ki, AB'ye üyeliğin olmazsa olmaz bir koşulu, idam cezasının kalkması'' diyen Ecevit, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bunu da bütün partilerimiz biliyorlar. DYP de biliyor. Sayın Çiller geçmişte de AB yolunda önemli adımlar atılmasına katkıda bulunmuştu. Şimdi, (Evvela siz koalisyon ortakları olarak kendi aranızda anlaşın, ondan sonra bana, bize gelin) demesi kendi tutumu ile bir çelişki. Çünkü, diğer koalisyon partileri ile bu konuda anlaşabiliyor olsak zaten muhalefet partilerine başvurmayı gerek duymayız.
Muhalefet partilerinin bu konuda alacakları tavır da bizim hatırımız için alacakları bir tavır değil, inandıkları için, AB yolunda bir adım atmamızın sağlanabilmesi için bir adım olduğunu biliyorlar. Onun için Sayın Çiller'in ve partisinin tutumu önem taşıyor. Kilit parti, anahtar parti tabirleri vardır. Şimdi, Sayın Çiller ve partisi anahtar parti durumunda. Ama onlar kilit parti durumunda işlev görüyorlar. Ben bunu üzüntüyle izliyorum. Ama bunu, DYP'nin aşacağına inanıyorum.''
Ecevit, Çiller ile görüşmeyi düşünüp düşünmediklerine ilişkin bir soru üzerine, ''Olabilir. Geçen gün bir gazeteciye demecinde, ihtiyaç duyduğunu söylemişti. Kendisi ve arkadaşları ile görüşmekten ben de mutluluk duyarım. Şu aşamada parti organlarının temsilcileri temaslar yapıyorlar. Onlar yapsın, bitirsinler, bir tablo ortaya çıksın. Olasılıklar belirgin bir şekilde ortaya çıksın. Ondan sonra Sayın Çiller ile biraraya gelmemiz yararlı olur diye düşünüyorum'' diye konuştu.
6. PROTOKOL
Başbakan Ecevit, ''Cumhurbaşkanı'nın, 6. protokolün imzalanmasıyla idam cezasının kapsamı daraltılabilir diye bir formülü var. Bu konuda, Sayın Cumhurbaşkanı ile hiç fikir jimnastiği yaptınız mı?'' sorusunu, ''Tabii, gerek Sayın Cumhurbaşkanı'nın önerisi, gerekse bizim DSP'de kurduğumuz komisyonun önerileri Anayasa değişikliğine gerek bırakmaksızın idam sorununu çözebilme olanağı buldu'' diye yanıtladı.
Ecevit, ''Bu yaz olabilir mi?'' şeklindeki bir soruyu da, ''Olması lazım'' diye yanıtladı.
Başbakan Bülent Ecevit, Meclis'in tatile girmeden çalışmasının gerekip gerekmediği şeklindeki bir soruya karşılık da, bu olanak bulunursa, çok iyi olacağını söyledi. Ecevit, ''Bir an önce bu engeli aşmamız, Türkiye'ye içeride ve dışarıda büyük güç kazandırır'' dedi.
ANA DİLDE YAYIN VE EĞİTİM
Ana dilde yayın ve eğitim konularındaki tıkanıklığın nasıl aşılacağının sorulmasına karşılık Ecevit, şunları söyledi:
''Aramızda bunu görüşmedik. Görüştüğümüz zaman, kolaylıkla bir uzlaşmaya varacağımıza inanıyorum. Türkiye'nin özel bir konumu var. Mesela, Kürtçe televizyon yayını yapılsın mı yapılmasın mı tartışmaları yapılıyor Türkiye'de. Fakat bu tartışma çağdaş teknoloji açısından geride kalmış bir tartışma. Çünkü televizyonlara son yıllarda teknoloji sayesinde dünyanın her köşesinden erişilebiliyor.
Pek çok köyün çatısında, Kürtçe televizyon almak için kurulmuş olanaklar var. Bunlar bilinen gerçekler. Artık çağdaş iletişim teknolojisi sınır tanımayan bir iletişim ortamına getirmiştir dünyaya.Bu gerçeği de göz önünde tutarak, bu iletişim sorununu da çözmek zorundayız. Çağdaş teknoloji bunu dayatıyor.'
Ecevit, ''Bazı çevreler aslında bir ayrı ulus bilinci yaratmak, buna katkıda bulunmakiçin kültür ve dil konusunu kullanıyorlar. Onların bu istismarını ve menfi bir takım formüller için de bu soruna çözüm bulmamız gerekir'' dedi.
Ecevit, ''Bazı çevreler ana dilde öğrenim konusunun bir Kürt ulusu yaratma yolunda bir adım olduğunu düşünüyorlar. Buna katılıyor musun?'' şeklindeki soruya verdiği yanıtta, bu kaygının kendisinde de olduğunu söyledi. Ecevit, şunları kaydetti:
''Bazı çevreler, sırf Kürt kökenli yurttaşlarımız ana dillerini daha kolay öğrensinler diye istiyorlar. Ama bazıları da bunu bölücü akımlar yolunda bir araç olarak istiyorlar. Eğer o çevreler bu görüntüyü vermekten kendilerini kurtarırlarsa, bunun sadece kültür sorunu olarak ele alınması sağlanırsa, buna kimse karşı çıkmaz Türkiye'de.
Bazı çevreler aslında bir ayrı ulus bilinci yaratmak için buna katkıda bulunmak için kültür ve dil konusunu kullanıyorlar. Onların buistismarını ve menfi bir takım formüller için de bu soruna çözüm bulmamız gerekir.''
SEVİLLA ZİRVESİ
Ecevit, ''AB'nin bu hafta içinde Sevilla Zirvesi yapılacak. Bu zirveden çıkacak Türkiye'yi cesaretlendirici ne gibi bir mesaj bizi tatmin eder'' sorusuna şu karşılığı verdi:
''Onu şu anda tahmin etmek zor. Çünkü Sevilla'daki toplantı göç veinsan ticareti konusundaki bir toplantı. Türkiye bu konuda çok sağlam bir zemin üzerinde, üzerine düşen görevleri kararlı yapmış bir ülke olarak toplantıya katılıyor. Ana konu bu. Onun dışında siyasal konulara değinilecek olursa, umarım ki Laeken'de olduğu gibi yine Türkiye'nin durumu açısından umut verici bazı açıklamalarda yapılabilir diye umuyorum.''
''Yıl sonuna kadar AB'nin müzakerelere başlama tarihi vereceği konusunda umutlu musunuz?'' sorusuna karşılık Ecevit, ''Herhalde bunu kolaylaştırmak için bizim kendi üzerimize düşen her şeyi şu birkaç ay içinde yapmamız gerekir'' diye konuştu.
''Kıbrıs Rum kesimi muhtemelen bu yıl sonuna kadar tam üyeliğe kabul edilecek. Bu durum, bizim Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi dahazorlaştıramayacak mı?'' sorusunu ise Ecevit şöyle yanıtladı:
''Zorlaştırabilir tabii. Fakat bu konuda Türkiye'nin tutumu ve özellikle KKTC'nin konumu bazı ülkelerin konumundan çok farklı. Herhangi bir AB üyesi AB'ye üye olmak isteyen bir ülke başvuruda bulunduğu vakit ona diyor ki, 'AB'nin bir takım ölçütleri var, ilkeleri var. Bunlara uyum sağlayın, siz üye olabilirsiniz' diyorlar. Fakat bu koşullar arasında Kıbrıs sorunu diye bir sorun yok. Diğer ülkelere evvela Kıbrıs sorununa katkıda bulunmalısınız diye bir koşul öne sürülmüyor. Sadece nedense Türkiye'ye öne sürülen bir koşul. Bir kere bunu AB ile ilişkilerimizin genel çerçevesinin dışına çıkarmamız gerekiyor. Çok ayrı bir konu.''
KIBRIS, GÜVENCE VE GÜVENLİK
''Bu iyi niyeti AB'de görüyor musunuz?'' sorusuna verdiği cevapta da Ecevit şunları kaydetti:
''İyi niyetin ötesinde gerçekçilik gerekir bu konuda. Gerçekçiliğin gereği nedir? Kıbrıs'ta ki ayrı devlet, iki ayrı halk vardır. İki ayrı dil vardır. Ve bu küçücük adada Türkler Rum mezalimi karşısında canlarını zor kurtarmışlar. Kendi topraklarına kavuşmuşlar.Türkiye'nin güvencesi altındalar. O güvenceyi niye bıraksınlar. kaldı ki onların güvencesi değil, Türkiye'nin güvencesi çok önemli. Haritayabakan herhangi bir kimse, Kuzey Kıbrıs topraklarını yalnız Kıbrıs Türklerinin değil, Türkiye'nin güvenliği için ne kadar yaşamsal önem taşıdığını görebilirler.
Hele Bakü-Ceyhan Boru Hattı Doğu Akdeniz'e kadar uzandığı vakit KKTC'nin Türkiye için, yalnız Türkiye için değil, bütün dünya için öneminin ne kadar arttığı görülebilir.
Onun için ben bu konuda son derece haklı olduğumuza inandığım için, inanmanın ötesinde haklı olduğumuzu bildiğim için hiç kaygı duymuyorum. İleri sürülebilecek her iddiayı karşılayabilecek durumdayız. Bunu ölçütlerle karıştırmamak gerekir. Burada ancak biz kendi kendimize kötülük edebilir. Maalesef bazı uzman veya aydın kişiler değişik etkiler adı altında Kıbrıslı Türkleri, Kuzey Kıbrıs için Türkiye'den verilmesi beklenen ödünleri destekleme sevinci içindeler.''
Ecevit, aynı konuyla ilgili bir başka soruyu yanıtlarken de bazı çevrelerin Kıbrıs konusunda kendilerini engelleyici bazı tavırlar aldıklarını belirterek, ''Bu konuyu önce kendi içimizde bir sorun olmaktan çıkarmalıyız. AB'ye de aramızda bunun bir sorun olmadığını, ayrı bir özelliği olduğunu vurgulamalıyız'' dedi.
SEÇİM TARİHİ
Başbakan Ecevit ''Bahçeli'nin çekilirim açıklamaları kimi çevrelertarafından hükümetin uyumunun gölgelendiği şeklinde yorumlandı. Siz de 2004'te seçim yapılır diyorsunuz. Bu tavrınızda bir değişiklik var mı?'' şeklinde soruya da, ''Bugünkü hükümetin tam görev süresini dolduracak kadar işbaşında kalması gerektiğine inanıyorum'' karşılığını verdi.