Duygu’yu gördüm, başkasıyla evlenmiş!

Güncelleme Tarihi:

Duygu’yu gördüm, başkasıyla evlenmiş
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 22, 1999 00:00

Haberin Devamı

Donanma yatakhanesi göçüğünden sağ çıkan Mesut Bulut enkaz altında gördüğü kábusu anlattı

Saatler ilerliyor. Kurtarma ekibinde en ufak bir yorgunluk belirtisi yok. İsrailli iki kadın görevli, özel el işaretleriyle vincin hamlelerini yönetiyor. Yürekler ezik, gözler kıpırtısız dev projektörlerin aydınlattığı yıkıntıyı izliyor. Ranzalar, yataklar yepyeni. Sanki tonlarca enkazın altından çıkarılanlar onlar değil. Bembeyaz çarşaflar çıkıyor, lekesiz. Ve derken başka yatakları, başka çarşafları alıp bir kenara atıveriyor vinç. Boydan boya ıslanmış yataklar, çarşaflar; askerlerin betonla preslenmiş bedenlerinden fışkıran sıvıyla.

Kolu askıda bir er yanımızda beliriyor. İşaret ediyor. ‘‘İşte benim bitişiğimdeki İlyas'ın ranzası!’’ Adı, Mesut Bulut. Sivas-Yıldızeli'nden. Depreme yakalandığı gece, askerliğinin 25. günündeydi henüz. O ölüm presinden, yatakhaneden sağ çıkmış şanslı erlerden biriydi. Bir solukta anlatıyor o anı ve sonrasını. Ben de soluğumu tutup dinliyor, ağlamamaya çalışarak yazıyor, yazıyorum.

Mesut, yatakhanenin ikinci katında. İki katlı ranzanın alt katında uyuyor. Sarsıntıyla birlikte fırlıyor yataktan. ‘‘Kapıya baktım, kapalı. Pencereye baktım, o da kapalı. Betonun üzerime geldiğini gördüm. Ranzama kaçtım. Beton, üst ranzaya çöktü. Birkaç dakika nefes alamadım. Nişanlım Duygu'yu düşündüm. Zorladım kendimi. Kuvvet geldi bana. Döşeğin yaylı olmasından faydalandım. Altımda bir çukur oluşturup yere attım kendimi.

Ağlamaya başladım. Duygu'yu gördüm, başkasıyla evlenmiş. Bağırdım arkasından, beni unutma sakın! Annemi gördüm. Vallahi. Kefen içindeydim. Sarılmış ağlıyordu babamla.

Arkadaşlarım bağırıyordu. Kimi ezan okuyor, kimi besmele çekiyordu. Özgür Uçak, arkadaşım. ‘‘Mesut, beni kurtar’’ dedi. Öldü. Bir delik gördüm. Boruyla genişlettim. O delikten bağırıp yardım istedim.

İkinci, üçüncü depremle beton iyice çöktü. Yere yattım. Yanımda arkadaşım İlyas'ın ölümüne tanık oldum. ‘‘Hakkını helal et’’ dedi. Besmelesi yarım kaldı.

Delikten beni gördüler. Gün ışımıştı. Yardıma geldiler. Nerede olduğumu saptadılar. Ama ranzalar hapishane parmaklığı gibiydi. Testere uzattılar. Demirleri kestim.

Dışarıya çıkardılar. Ağlamaya başladım. Nasıl ağlayış hem de. Kolum, bacağım kesilseydi de arkadaşlarım kurtulsaydı. O sesleri hálá duyuyorum. Ama elimden bir şey gelmiyor. Uyuyamıyorum.

Anneme, nişanlıma dün ulaşabildim telefonla. Cep telefonum yatakhanede kaldı. Onlara, dışarıda nöbetteyken deprem oldu, o yüzden bana bir şey olmadı, dedim.

Karargáhta uzun saçlı bir delikanlı

İzmit Körfezi uzakta belirdiğinde, donanmaya bağlı çok sayıda denizaltı ve geminin Marmara açıklarına çekildiği görünüyor. Birkaç yüz kilometre uzaktaki Gölcük'e yedi saatte ulaşabiliyoruz. Ambulanslar, yardım kamyonları, yakınları için yollara düşen vatandaşlar. Çok sayıda insanın ağlayarak otomobil kullandığını gördüm. Gölcük'ün Hisareyn semti girişinden itibaren yoğun ceset kokusu başlıyor. Felaketin boyutu balyoz gibi iniyor.

Gönüllü gençler trafiği düzenliyor. Bazı sürücüler, bir an önce ulaşma isteğinin verdiği bencillikle ikinci, üçüncü sıra oluşturup yolu trafiğe, ambulans gibi acil yardımlara kapatıyorlardı. Gönüllü gençler, bazen zor kullanarak onları tek sıraya dizmeyi başarıyorlardı.

İŞTE KRİZ KARARGÁHI

Gölcük Donanma Komutanlığı Preveze Harp Oyunları Karargahı'nın Kriz Masası. 19 Ağustos Perşembe. Saat 20.30. Açık, çamlık bir alan. Renkli bantlarla bölümlere ayrılmış çalışma grupları. Donanma Komutanı Oramiral Bülent Akkaya, onlarca subay ve astsubay masa başında. Bilgisayarlar, telsizler, faks makinaları. Sessiz ve telaşsız, saatlerdir süren yoğun mu yoğun bir çalışma temposu. İşte, kayıp astsubay yakınını arayan, sağ olup olmadığını öğrenmek isteyen bir kadın. Şaşkın, yorgun. Cümle kurmakta zorlanıyor. Önce oturtuluyor, Aç olup olmadığı soruluyor. Su ikram ediyor. Sonra bir masa işaret ediliyor. Gidip oradan öğrenecek.

İşte Ankara İnşaat Mühendisleri Odası'ndan dört kişilik bir ekip. Hasar tespitinde yardımcı olmak için gelmişler. İstanbul 112 Acil Yardım'dan üç doktor iki hemşire. Galatasaray Üniversitesi'nden bir grup öğrenci. 150 kişilik İzci Grubu, Tofaş'tan, Koç Finans'tan gönüllüler... Renkli bantlarla ayrılmış bölmelerden birinde İsrailli kurtarma ekibi, birazdan gidecekleri yıkılmış blok için fizibilite çalışması yapıyorlar.

Fransız ekibe tercümanlık yapmanın, işe yaramanın sevincini yaşayan gencecik bir üniversiteli. Ve nefes nefese gelen, uzun saçlı bir delikanlı. Bugün 5 kişiyi sağ kurtarmışlar. Kayda geçmesini istiyor. Evet, Gölcük Donanma Komutanlığı Karargahı'nda, birkaç dakika içinde tanık olduğumuz görüntüler bunlar.

Donanma Komutanı Oramiral Alpkaya Hep birlikte, gayet güzel

Depremin ikinci dakikasından itibaren organizasyonu ele alan Donanma Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya, bir yandan asker karavanasından yiyor bir yandan çalışıyor. Deprem felaketiyle ilgili son durum hakkında sorularımızı cevapladı.

‘‘2. Mekanize Tugay, 8. Tugay emrimizde. 65. Tugayla organize olduk. Hemen kendimizi toparlayıp dışarıya güç aktardık. Enkaz altından canlı insan kurtarmak için çalışıyoruz. Her enkaza askeri birliklerimiz ulaştı. Gece gündüz çalışıyoruz. Gıda yardımı yapıyoruz. Çok sayıda kuruluş müracaat ediyor, gıda ve sıhhi yardım için. Hepsini Gölcük ve Değirmendere'ye aktarıyoruz. Hava Kuvvetleri hava köprüsü kurdu. Tifo aşısı geldi. Tedbir olsun diye. Bununla ilgili ekip geldi. Hijyenik tedbirler alıyoruz. 65. Tugay'la İsrail, Rus, Fransızlar ve AKUT'çular birlikte gayet güzel çalışıyor. Aksaz ve İzmir Üssü'nden deniz yoluyla askerler geliyor. Amfibi birliği de buna dahil.

17 Ağustos öğleden sonra TÜPRAŞ yangını nedeniyle tüm gemilerimizi, denizaltılarımızı Marmara'ya aldık.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!