Güncelleme Tarihi:
Oy kullanmayan seçmenlerin yurtiçi seçmen içinde toplam 13 milyon dolayında olduğunu düşünürsek, bu 13 milyon seçmenin neden oy kullanmadığı kadar, demografik ve sosyolojik özelliklerinin ne olduğunu anlamaya çalışmak da ayrıca önemli. Hele 30 Mart yerel seçimlerinde oy kullanan ve bu kez sandığa gitmeyen 6 milyon seçmenin hangi dürtüyle oy kullanmadığını anlamak daha da önemli. Katılım oranı niçin önemli? Ya da Batı ülkeleriyle kıyaslandığında bile yüksek olan bu yüzde 74 katılım niçin bizim için düşük?
KATILIM NİYETİ
Siyasi tarihimizin ve siyasi kültürümüzün bazı temel karakteristikleri var. Bunlardan birincisi, siyasete katılım yolları, mekanizmaları bu topraklarda hep sınırlı ve kısıtlı olmuş. Siyaset partilere kilitlenmiş, siyasi partileri adeta kamu kurumu gibi gören ve biçimleyen yasal zemin, partiler dışındaki yapılanmalara ve bazen bazı partilere bile kapalı. İkincisi, hak arama temelli siyasi hareketlere, örgütlenmelere karşı devlet, tarih boyunca kıyıcı davranmış. Bu nedenlerle siyasi örgütlülük ve eylemlilik karşısında toplumsal bellekte eşikler ve zihni engeller var. Böylesi bir toplumsal belleğe ve zihni engellere karşılık seçimler gibi bir yurttaşlık hakkını kullanmak konusunda ise toplum geneli oldukça istekli davranıyor. Bir bakıma katılım niyetliliğini seçimler yoluyla gösteriyor.
12 EYLÜL SONRASI EN DÜŞÜK
1946 yılındaki çok partili hayata geçişle beraber genel seçimlere katılım oranları genel olarak yüksek seyretmiş. Özellikle 12 Eylül darbesinden sonraki 8 genel, 7 yerel seçimde katılım oranları oldukça yüksek gerçekleşmiş. Yandaki tabloda da görüldüğü gibi en düşük katılımların olduğu iki seçim 2002 genel ve 2004 yerel seçimleri olmuş. Ki bu iki seçimde bile katılım oranı sırasıyla yüzde 79.1 ve yüzde 76.3 oranında. Bu iki seçimi, 2002 öncesi siyasi aktörlerden büyük ölçüde kopuş ve 2002 öncesi başat bazı siyasi aktörlerin tasfiyelerinin başlangıcı olarak da yorumlamak mümkün. Tabloda da görüldüğü gibi cumhurbaşkanlığı seçimindeki yüzde 74.13 katılım 12 Eylül darbesinden sonraki dönemin en düşük seçime katılma oranıyla gerçekleşmiş durumda.
2010, 2011 ve 2014’e bakalım
Katılım oranındaki bu düşüklüğü anlayabilmek ve özellikle seçim sonucuna ne yönde etki ettiğini görebilmek için 2010 referandumuna, 2011 genel ve 2014 yerel seçimlerine beraber bakmak gerekiyor. Bu 3 seçim ve referandumun oy sayıları aşağıdaki tabloda görülüyor. Referandum ve seçimlerdeki oy sayılarına gümrük oylarının dahil olduğunu, cumhurbaşkanlığı seçimine dair sonuçların yurtdışı oylar dahil geçici sonuçlar olduğunu belirtmeliyim.
Kayda değer değişiklikler var
Tablodan görüldüğü gibi 4 oylamada da katılım oranları kayda değer biçimde değişiyor. Elbette buna bağlı olarak geçerli oy sayıları da 37.4 milyondan başlayarak yerel seçimde 44.9 milyona ulaşırken bu kez 39 milyon mertebesinde kalıyor. Erdoğan’ı partisi desteklerken yine AK Parti’nin referandumda da ‘evet’ oyundan yana olduğunu hatırlayalım. Erdoğan ve destekçisi partinin oy sayıları referandumda 21.6 milyon, genel seçimde 22.2 milyon, yerel seçimde 21 milyon ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde 21 milyon. Gördüğünüz gibi Erdoğan veya AK Parti’nin oyu ortalama 21 milyon mertebesinde seyrediyor. Halbuki bu oy oranları katılım ile beraber dikkate alındığında anımsanacağı gibi referandumda yüzde 58, genel seçimde yüzde 49.8, yerel seçimde yüzde 43.4 ve cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 51.8 şeklinde oluştu.
En çok İhsanoğlu etkilendi
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu destekleyen partilerin oyları toplamındaki değişim (ki bu partilerin referandumda ‘hayır’ oyundan yana pozisyon aldıklarını da hatırlarsak) ilginç bir duruma işaret ediyor. Referandumda ‘hayır’ oyları 15.8 milyon, genel seçimde 17.7 milyon, yerel seçimde 20.9 milyon ve şimdi yine 15.5 milyon mertebesinde. Bu oyların sonuç dağılımdaki oranlarını da hatırlarsak, referandumda yüzde 42, genel seçimde 41.1, yerel seçimde yüzde 46 ve şimdi yüzde 38.4 oranında. İki adayın oy sayıları neredeyse 2010 referandum oy sayılarına denk. Yine hatırlarsak Demirtaş’ın adaylığını destekleyen parti, referandumda boykot yapmış ve seçmenini oy vermemeye çağırmıştı. Bu sayılar ve oranlar 2 temel noktayı öne çıkarıyor: Birincisi, katılımın düşüklüğü esas olarak İhsanoğlu’nun oyunu etkilemiş durumda. Katılımın düşmesiyle beraber İhsanoğlu destekçisi partilerin yerel seçimdeki 21 milyon oyu 15.5 milyona düşerken, Erdoğan destekçisi partinin yerel seçimdeki 21 milyon oyunu koruduğu görülüyor. İkincisi, 4 yıl sonrasında neredeyse donmuş bir siyasi tablo var karşımızda. İç ve dış dinamiklerde oldukça kayda değer değişikliklerin yaşandığı, Uludere, Reyhanlı, Suriye gerilimi, Gezi, 17 Aralık, açılım süreci, Anayasa Uzlaşma Komisyonu süreci gibi daha sayabileceğimiz birçok olayın, sürecin, tartışmanın yaşandığı bir 4 yıl sonrasında bile 21 milyon seçmen bir tarafta, 15.5 milyon seçmen bir tarafta çakılmış kalmış durumdayız.