Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2000 00:00
Durmuş ODABAŞIYAKLAŞIK 8-10 yıl önce İzmir'e vali olarak atanan Kutlu Aktaş, Hürriyet Ege'ye ziyarete geldi. Hoş beşten sonra, kendisinin ilk icraatlarından birinin, şehir girişindeki taş ocaklarını kaldırmak olacağını söyledi. Vali ‘‘İzmir'in daha girişten imajını zedeliyor. Ortalık toz-duman, dağlar delik-deşik’’ dedi.TAŞ ocakları, İzmir'in yıllardır tartıştığı, ancak hiç bir yetkilinin hakkından gelemdiği, çok önemli bir sorun olduğu için, kendisine çok isabetli bir iş yapmış olacağın belirterek ‘‘İzmir size minnettar kalır’’ dedik. Vali Bey'in bu konuda gerçekten gayretleri oldu, ancak yetmedi. Sonra Büyükşehir Belediyesi devreye girdi. Hendek harekátları, elekriklerini kesme tehditleri falan derken bugünlere geldik.TAŞ ocakları hálá çalışıyor, hálá çevreyi toz dumana boğuyor, hálá dağları delik deşik ediyor. Hálá İzmir'in yüz karası ve utancı durumunu muhafaza ediyor. İzmir'e doğu yönünden giren yerli ve yabancıları da hálá toz duman içinde karşılıyoruz.BU önemli konuda geçenlerde bir
haber gözüme ilişti. İzmir Büyükşehir Belediyesi Encümeni, Valilik'in de talebini dikkate alarak, taş ocaklarına geçmiş dönemde verilen geçici ruhsatın iptaline karar vermiş.GEÇMİŞ dönemlerdeki kapatma girişimlerinin hiçbirinin, varılmak istenen sonuca ulaşmadığının yakın bir tanığı olarak böyle bir karara sevindiğimi söyleyemem. Konuya itidalle yaklaşıyor ve diyorum ki; bir de bu kararı alanları görelim... Eğer kararlarının gereğini yerine getirebiliyorlarsa o zaman alkışlayalım... O zaman sevinelim.* * *İZMİR'in burnunun dibindeki taş ocakları, çevre ve görüntü kirliliğinin yanında, bir çoğumuzun farkında olmadığı çok önemli bir zarara daha yol açıtı ve açmaya da devam ediyor. Hızlı nüfus artışının yanında, önemli bir göç alan kent olan İzmir sürekli büyüme halinde. Kente her yıl onlarca büyük site, bir o kadar da gecekondu mahallesi ekleniyor. Balçova'nın, Narlıdere'nin narenciye bahçelerini yiyen beton bloklar, kuzeyde Menemen, güneyde Torbalı, batıda Çeşme yönüne doğru hızla ilerlerken, dünyada belki de eşi benzeri bulunmayan verimli topraklarını da kaybediyoruz. Yine kuzeyde Menemen'le, güneyde Torbalı ile, batıda Urla ile buluşan İzmir'in yediği verimli tarım arazileri miktarı ancak yüzbinlerce dönümle ifade edilebilir. Üstelik bu tarım arazilerindeki yapıların, depreme dayanıklı, sağlam zemine oturmuş yapılar olduğunu kimse iddia edemez.* * *OYSA İzmir'in doğusu, şehirciliğe daha müsait. Eğimi yumuşak ve zemini de oldukça sağlam. Ancak şehir, vaktiyle kurulmuş iki çimento fabrikası ve çevrelerinde öbeklenmiş taş ocakları yüzünden bu yöne doğru serpilemiyor. Eğer İzmir Kemalpaşa-Turgutlu yönünde de gelişebilseydi, inanıyorum ki, binlerce dönüm zeytinlik, sebze-meyve bahçesi, hatta ormanlık arazi günümüzde de İzmir'in süsü olmayı sürdürecekti. Eğer İzmir vaktiyle uzak görüşlü yöneticilere sahip olabilseydi, şimdi şehrin önemli bir kolunu koparan bu virüs o zamanlar farkedilebilseydi diye, bir çok İzmirli gibi ben de üzüntü duyuyorum. Ancak zaman, hiç bir faydası olmayan üzüntü duymak zamanı değil, ne yapılabileceğini tartışma zamanıdır.HEPSİNDEN önemlisi de, bu korkunç virüsün nasıl bir antibiyotikle icabına bakılabileceği.VALİLİK virüse bir kez daha dikkat çekmiş, Büyükşehir Belediyesi tedavi için bir kez daha harekete geçmiş.BİZ de bir kez daha bekleyelim görelim; virüs mü yaman, belediyeci mi?.KONUMUZA yarın da devam edeceğiz.
button