Hikmet B. Çağlayan
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2006 00:00
Suya olan talebimiz hızla arttıkça dünyanın can damarlarını tüketiyoruz. Ucuz, küçük su pompaları ile kontrolsüz bir şekilde çekilen yeraltı suları çocuklarımızın geleceğini tehdit ediyor. Dünyaca ünlü popüler bilim dergisi New Scientist, yaklaşan küresel kuraklık ve açlığı önlemek için ne yapılması gerektiğini sorguluyor. İstatistikler çarpıcı sonuçları gözler önüne seriyor.
Bir kilo pirinç elde edebilmek için 2-5 bin litre su harcanıyor. Bir kilo buğday elde etmek için bin litre su gerekirken, bir kilo kahve için 20 bin litre, 1 pamuklu tişört için 7 bin litre, 1 kilo peynir için 5 bin litre, 1 kilo şeker için 3 bin litre su harcanıyor.
Hindistan’ın ücra köylerinden birinden küçük bir örnek: Jitbhai Chowdhury aslında örnek bir köylü. Organik tarım yapıyor, doğal gübre kullanıyor. Küçük tarlasının etrafı meyve ağaçları ile çevrili, hayvanlarına büyük bir özenle bakıyor, temizliğine dikkat ediyor. Her gün 25 litre süt elde ediyor ve yan köydeki kolektif süt toplama merkezine teslim ediyor. Chowdhury ve onun gibi insanlar yüzünden dünyanın en yoğun nüfuslu ülkelerinden olan Hindistan açlıktan kırılmıyor. Ancak tüm özenine karşın Chowdhury’nin 2 hektarlık toprağı da küresel bir hastalığın tohumlarından nasibini alıyor. İneklerini beslemek için yetiştirdiği yem bitkilerini sulamak için yeraltının derinliklerinden pompa ile su çekmek zorunda. Küçük elektrikli su pompası ile toprağa düşen yağmurun iki katı su çekiyor. Sadece bu küçük köyün bile su ölçüm tablosu 150 metre aşağıya düşmüş durumda ve her yıl 6 metre azalıyor.
YEŞİL DEVRİM SENARYOYU GECİKTİRDİ
Chowdhury, dünyada bu işi yapan milyonlarca çiftçiden yalnız biri. Çin’den Arjantin’e, Avustralya’dan Amerika’ya kadar insanlar yeraltı derinliklerinden çektikleri suya giderek daha bağımlı hale geliyorlar.
Bundan yaklaşık 40 yıl kadar önce dünyayı tehdit eden küresel kuraklık bugün yeniden hortladı. Üstelik sonuçları için endişelenmediğimiz bir eylem bu.
1960’larda dünya nüfus hızının artması ile gündeme gelen bu konu uzun süre kamuoylarını meşgul etmiş, insanların gelecekte nasıl beslenecekleri tartışılmıştı. Hatta Stanford Üniversitesi’nden biyolog Paul Ehrlich, o dönemin en çok satan kitaplar listesine giren "Nüfus Bombası" adlı kitabında tüm insanlığı beslemek için verilen savaşın sona erdiğini ve yüz milyonlarca insanın açlıktan öleceğini yazmıştı. Ancak ortaya atılan senaryolar, buğday, pirinç ve yulaf gibi ürünlerde yapılan yeni nesil tarım sayesinde gerçekleşmedi.
Bu yeşil devrimin müthiş başarısının asıl nedeni, her ne kadar fazla bilinmese de sulama sistemlerine yapılan büyük yatırımlar. Evet, günümüzde dünyada bir nesil önce yetişenin iki misli besin elde ediliyor, ancak bunları yetiştirmek için iki misli su sarf ediliyor. Çekilen suyun üçte ikisi ise sulamaya harcanıyor. Bu su kullanımı sürdürülebilir bir kullanım değil. Ve öyle görünüyor ki, 1960’lardaki senaryo yanıltıcı değildi, yalnızca ertelendi.
UCUZ POMPALARVE KONTROLSÜZLÜK
Birçok yerde, sulama sistemleri yapmak; barajlar inşa etmek ve nehirleri sulama kanallarına boşaltmak ile eş anlamlı. Bu da, yağmurun yeterli olmadığı durumlarda nehirler ve ekosistem için sağlıklı değil. Zaten bazı bölgelerde nehirlerde talebe karşılık veremeyecek kadar az su bulunuyor. Böyle durumlarda çiftçiler kendi çözümlerini kendileri yaratıyor. En çarpıcı örnek yazının başında anlattığımız olayda olduğu gibi Hindistan’da. 21 milyondan fazla çiftçi tarlalarını sulamak için yeraltı sularını kullanıyor. Hindistan’daki hasadın üçte ikisi yeraltı suları kanalı ile sulanıyor. Ucuz pompaların Hindistan’a gelişi ile birlikte sulama sistemi de kontrolden çıkmış durumda.
Nüfusu çok yoğun olduğu ve geleneksel tarzda üretim yapıldığı için IWMI uzmanlarının Dünya Bankası ile Hindistan’da ortak yürüttüğü çalışmalar sonucu Hintli çiftçilerin su rezervlerini hızla tükettikleri, bu tüketimin, çok fazla su isteyen pirinç, şekerkamışı ve pamuk gibi ürünlerin kontrolsüz ekiminde rol oynadığı belirlenmiş. Sorun, şüphesiz Hindistan’a özgü değil, aralarında Türkiye de olmak üzere dünyanın pek çok yerinde sulama kontrolsüz yapıldığı için yeraltı su rezervleri büyük hızla tükeniyor.
10 METREDEN ALINIRKEN 400 METREYE İNDİ
Ancak kontrolsüz su kullanımının etkileri de su yüzüne çıkıyor. Bundan 50 yıl önce toprağın 10 metre derinliğinden yeraltı sularını çekmek mümkünken, şimdi 400 metre derinlikten zor ulaşılıyor.
Sorunu ortaya atan New Scientist dergisi, çözüm için de yine Hindistan’da ilk kez geliştirilen bir uygulamayı anlatıyor. Pilot proje olarak seçilen bir köyün sulama sistemi yeniden tasarlanıyor. Yeni düzenleme, yazın gün ortasında yağan yağmur sularının buharlaşıp uçmasını önleyecek şekilde yapılıyor. Uygulamaya göre köylüler kuyulardaki suyu doğrudan kullanmıyor, suyun toprağa iyice süzülmesini ve yeraltı kaynaklarını doldurmasını bekliyorlar. Proje sonucu köy daha önce elde ettiğinin iki misli suya sahip olmuş. Köyün proje öncesi ve sonrasındaki uydu görüntüleri diğer ülkelerde de benzer uygulamaların gündeme getirilmesine yol açmış.
Artık bilinen gerçek, suyun miktarının hiçbir zaman artmayacağı. Var olan suyun doğru kullanımı ise eskiden hiç olmadığı kadar büyük önem taşıyor.