Dünyayı artık veri analizi yönetiyor

Güncelleme Tarihi:

Dünyayı artık veri analizi yönetiyor
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2012 11:50

İstanbul’un trafik sorunu nasıl çözülecek? ABD’de kargo kamyonları neden hiç sola sapmaz? Hangi ülkede süpermarketler indirim yapılacak ürünleri Facebook’taki takipçilerine sorar? Peki, dünya 2030’da nasıl bir yer olacak?

Haberin Devamı

İrlanda’nın başkenti Dublin’de, geçtiğimiz günlerde, Teradata Universe 2012 konferansı için bir araya gelen 982 kişi bu soruların cevaplarını ve bunu mümkün kılacak teknolojiyi tartıştı: Veri analizi.

Konferanstan bahsetmeden önce birkaç adım geri gidelim. ‘Veri analizi’ dediğimiz şey yeni bir kavram değil. Nüfus sayımlarından telefon rehberlerine, hayatımız verilere dayanarak oluşturulan yapılar içinde geçiyor.

Ancak teknolojinin gelişmesi ve ucuzlamasıyla bu geleneksel verilerin yanına çok daha kapsamlı ve gelişmiş veri tabanları eklenmeye başladı. Google aramaları, internet üzerinden yaptığımız alışverişler, yazışmalar, cep telefonları, sosyal medya şimdiden, hayatımızla ilgili en küçük detayları bile gönüllü olarak yüklediğimiz birer veri tabanı haline geldi. Örneğin hangi restoranda, hangi tarihte, hangi arkadaşlarımızla yemek yediğimiz, Facebook’ta fotoğraflarıyla belgelenebiliyor.

Haberin Devamı

KLOZETTEKİ LABORATUVAR

Buna bir de çok yakın bir gelecekte arabamızın koltuğuna, hatta çorabımızın içine yerleştirilecek sensorlar sayesinde elde edilecek verileri ekleyin. Diyelim ki banyomuzdaki klozet her sabah bizi idrar testinden geçirecek. Bu günlük testlerin sonuçları düzenli olarak bir veri tabanında toplanacak ve en ufak bir anormallikte doktorumuza haber gidecek. İşe gelmek için arabamıza bindiğimizde koltuğumuz ağırlaştığımızı fark edecek, öğle yemeklerimizi yediğimiz restorana, “Bugün kalorisi düşük bir menü hazırla” diye talimat gönderecek.

Elbette ki burada tek bir kişiden de bahsetmiyoruz. 70 milyondan fazla nüfuslu Türkiye’de herkesin banyo testi verilerinin Sağlık Bakanlığı’na ulaştırıldığını düşünün. Bunun yanı sıra, gerçek doktor raporlarını, ilaç kullanım bilgilerini, herhangi bir sebepten hastane ziyareti kayıtlarını, her vatandaşın gen haritalarını ve daha nice sağlıkla ilgili verinin bir araya toplandığını hayal edin. Peki, bu kadar veri nerede toplanacak? Veri ambarlarında.

DUVAR KADAR FLAŞ BELLEK

/images/100/0x0/563d6d28f018fb32c8eeac7f

Haberin Devamı

‘Veri ambarı’ dediğimiz cihazları en basit tabirle “duvar kadar bir flaş bellek” diye tarif etmek mümkün. Hafızası ise megabyte ya da gigabyte değil petabytelarla (1 milyon gigabyte) ölçülüyor. Teradata Universe 2012’nin organizatörü Teradata da dünya genelinde veri ambarı sağlayıcılar arasında bir numaralı isim.

Kullanıcıların ihtiyaçlarına göre özelleşmiş sistemleri, 8 bin 600 kişiden fazla ekibiyle Teradata, 70 ülkede bin 300’den fazla müşteriye hizmet veriyor. Şirketin başkanı Mike Koehler’den öğrendiğimize göre, 10 milyar doların üzerindeki piyasaya değeriyle ABD’deki en büyük 10 teknoloji şirketinden biri. Özetle, Teradata yaptığı işi iyi biliyor.

Haberin Devamı

Teradata’nın Türkiye’nin de dahil olduğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesinden sorumlu başkanı Herman Wimmer, şirketin stratejik odağının entegre pazarlama yönetimi, girişimci veri ambarı ve büyük veri analizi olduğunu anlatırken hepimiz aslında yukarıda bahsettiğim geleceğin teknik terimlerle anlatılmış halini dinliyoruz.

İYİ BİR FİKİR Mİ, MÜKEMMEL BİR FİKİR Mİ?

Elbette ki her hareketimizin bu kadar yakından inceleniyor olması etik kaygıları da beraberinde getiriyor. Devletlerin ve şirketlerin bireylerin her yaptığını takip edip kaydederek neredeyse önceden tahmin edebilir hale gelmesi “Büyük Birader” benzeri kurguları hatırlatıyor. Bununla birlikte, çok daha olası kaygılar da söz konusu.

Haberin Devamı

Örneğin, çok sık seyahat eden bir insanın egzotik hastalık ya da kaza kurbanı olma ihtimali sürekli evinde oturan bir insana göre çok daha yüksek. Dolayısıyla, bu kişi sigorta şirketleri için yüksek risk kategorisinde. Peki, ya bu kişinin sadece havayolu şirketiyle paylaştığı uçuş ve seyahat bilgileri, sigorta şirketinin eline geçer de primleri yükseltmek için bir araç olarak kullanılırsa?

Bu soruyu Wimmer’e de yöneltiyorum. Böyle kaygılara kapılmakta temelde haklı olduğumuzu kabul etmekle birlikte, “Şirketlere ait gizli bilgilerin başka şirketler tarafından kullanılması söz konusu olamaz. Zira, bizim gibi veri ambarı sağlayıcıları gizliliğe çok özen gösterir. Aksi takdirde müşterilerinizi kaybedersiniz ve bunun geri dönüşü yoktur” diyor.

Haberin Devamı

Bununla birlikte Wimmer’in bu söyledikleri özel veriler için geçerli. Kamuya açık verilerin nerede kullanılacağını bilmenize imkân yok. Öyleyse, çok dikkatli olmak gerekiyor. Örneğin, eğer sigorta şirketinizle Facebook’ta ‘arkadaş olduysanız’ ve gittiğiniz seyahatlerin fotoğraflarını albümler halinde Facebook’ta paylaşıyorsanız, o zaman şirketinizin priminizi yükseltmesine gönüllü davetiye çıkarmış bile olabilirsiniz.

“ET Mİ UCUZLASIN, SÜT MÜ?”

Neyse ki şu ana kadar olumlu örnekler ağır basıyor. Misal, İngiltere’nin en büyük süpermarket zinciri, Facebook’ta açtığı anketlerle bir sonraki ayın fırsat ürünlerini belirliyor. Böylece hem müşteriler hem de şirket memnun oluyor. ABD’de bir havayolu şirketi de Facebook’ta kendisini takip eden müşterilerini uçakta ilgi alanlarına göre gruplandırarak oturtuyor. Örneğin futbolseverler tuttukları takımın taraftarlarıyla yan yana oturup saatlerce son maçtaki kaçan penaltıyı konuşabiliyor.

Yine ABD’de kargo kamyonları hiç sola sapmıyor. Çünkü trafiğin sağdan aktığı ülkelerde, araçların sola dönmeleri hem daha fazla zaman alıyor, hem de şerit değiştirmek gibi riskli manevralar kaza ihtimalini artırıyor. Dolayısıyla, kargo kamyonları ya düz gidiyor ya sağa sapıyor. İlla sola dönmesi gerekirse bile üç kez sağa dönüp ‘sola dönmüş gibi’ yapıyor. Böylece işler daha çabuk ve daha güvenli bir şekilde hallediliyor.

TRAFİK ÇİLESİNE SON!

Ancak İstanbul’da yaşayanlar için en güzel örnek bence, MIT Dijital İş Merkezi Direktörü Profesör Erik Brynjolfsson’un bahsettiği “Reality Mining” trafik uygulamaları. San Francisco’da hayata geçirilen bu sistemle şehirdeki noktaların trafik yoğunlukları saat saat takip ve tahmin ediliyor.

İstanbul’da yaşayan herkesin otomobillerindeki ve cep telefonlarındaki GPS verilerinin bir havuzda toplandığını düşünün. Buna bir de İstanbul ahalisinin o gün ve her gün belli saatlerde gittikleri yerleri, her araçtaki GPS’in hareket hızını ve araçların gittikleri yönlerdeki yolların kapasitesini ekleyin. Bu şekilde oluşturulan yoğunluk haritalarına bir de kaza gibi olağanüstü gelişmeleri dâhil edin. İşte karşınızda dakika dakika İstanbul trafiği… Bundan sonra en doğru yolu seçmek sizin veri analizi yeteneğinize kalmış.

Sevin Turan
seturan@hurriyet.com.tr
http://twitter.com/sevinturan

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!