Güncelleme Tarihi:
oğun bakım ve ameliyathane hemşiresi olarak görev yapan Dilek Akçabelen (30) 10 yıl boyunca gece gündüz demeden yüzlerce hastaya şefkat eli oldu. İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Dilek hemşire, üç yıl önce 28 Nisan’da mobilya tasarımcısı Tansu Akçabelen’le nikah masasına oturdu.
Dalış, yamaç paraşütü, doğa aşığı olan, hastanede sempatisiyle herkes tarafından sevilen genç kadın hamile olduğunu öğrendi. Kovid salgını başladığında 34 haftalık hamileydi ve doğum iznine ayrılmıştı. Dilek hemşire, birkaç hafta sonra bebeğini kucağına alma hayaliyle ona giysiler seçti, odasını hazırlamaya başladı. Ancak bu mutluluğa Koronavirüs gölgesi düştü.
OĞLUNU BİRKAÇ SANİYE GÖREBİLDİ
Dilek Akçabelen, yüksek ateş, sırt ve bel ağrısı şikayeti ile 11 Nisan gecesi hastaneye kaldırıldı. Nefes darlığı da eşlik edince yatırıldı ve bebeğin kalp atışları zayıflayınca üç gün sonra sezaryene alındı. 2.5 kilo ağırlığında dünyaya getirdiği oğlunu sadece uzaktan, o da birkaç saniyeliğine görebildi. Eşi, kardeşi, anne babasıyla görüntülü konuşma yaptı, bebeğini videoda da gördü. Her şey yolunda görünüyordu, “5 gün sonra çıkacağım hastaneden” diyecek kadar iyimserdi. Ancak sezaryenden sonra hem lohusalık hem de izole odada tek başına yatmanın yarattığı travma ile ağlama krizleri başladı. Durumu hızla kötüleşti ve doğumunun ertesi günü uyutularak yoğun bakıma kaldırıldı.
DOĞUMDAN BİR GECE SONRA YOĞUN BAKIMA KALDIRILDI
Eşinin durumunun yüksek akımlı oksijen tedavisi ile iyi bir giderken birden kötüleştiğini anlatan Tansu Akçabelen, “Sezaryen olduğu akşam gayet normaldi. Görüntülü konuştuk, yazıştık. Odaya ne ben, ne annem, hiç kimseyi alamadılar. O da eşimi olumsuz etkiledi. 15 Nisan gece 3 buçuk civarında yoğun bakıma almak zorunda kaldılar. Bir hafta sonra da akciğerinde fibroz (akciğer sertleşmesi) oluştuğu için oksijen tedavisi ya da solunum cihazı da işe yaramamaya başladı ve yapay kalp-akciğer makinesi ECMO’ya bağlandı. Yaklaşık 41 gündür yoğun bakımda Dilek. Hastalanmadan önce izindeydi, çalışmıyordu. Birkaç kez markete ve eczaneye gittik sadece. Pazara dahi gitmedik. Onda Kovid çıkınca ailede herkese testi yapıldı ama herkes negatif çıktı. Nereden kaptı hiçbir fikrimiz yok” diye konuştu.
'ORGAN BAĞIŞI İÇİN KAMPANYA DA BAŞLATTIK'
Henüz 3 yıllık evliliklerinde anne olma sevincini yaşayamadan Kovid yüzünden yaşam mücadelesi veren Dilek hemşire için tek çarenin artık akciğer nakli olduğunu söyleyen Tansu Akçabelen, konuşmakta zorlanarak “33 gündür ECMO’ya bağlı yaşıyor. Tek çaremiz akciğer nakli. Sosyal medyadan kampanya başlattık. Organ çıkarsa nakil ameliyatını yapacak olan doktor ile görüştük ama Türkiye'de Avrupa’ya göre organ bağışının çok yetersiz olduğunu söyledi o da. Ben insanları organ bağışına davet ediyorum. Beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların yakınlarına bağış yapmaları için çağrıda bulunuyorum. Eşime can, oğluma umut olun” dedi.
'NE OLDUYSA DOĞUMDAN SONRA OLDU'
Ablasının Kovid teşhisi aldığı 11 Nisan’dan sezaryene alındığı 14 Nisan’a kadar durumunun gayet iyi olduğunu söyleyen Mertcan Çetin (29), “Oksijen düzeyleri iyiydi, umutluydu. ‘Doktorum söyledi, 5 güne taburcu oluyorum’ diyordu. Çocuğun kalp atışları zayıflamaya başladığı için sezaryen ameliyatı oldu. çıktığında da iyiydi. Tunç bebek sağlıklı bir şekilde doğdu. Hepimiz görüntülü görüşme yaptık, bebeği de gördük, o da gördü. Akşamına ben de konuştum, ‘Abla, bebek nasıl, boyu kilosu nasıl’ dedim. Gayet neşeli bir şekilde ‘Tam haftasında doğsaydı daha iyi olacaktı ama buna da şükür’ dedi. Ama doğumdan sonraki lohusalık dönemi onu çok kötü etkiledi. Sürekli ağlamaya başladı. Doktoru, ‘Sürekli ağlıyordu, biz sakinleştirici verip uyutunca oksijen miktarı yükseliyordu ama kendine gelince ağlama krizi tekrar başlıyor, oksijen seviyesi düşüyordu. O nedenle uyutmak zorunda kaldık’ dedi. 22 Nisan'a kadar tedavisi iyi gidiyordu. Ama bir gece birden kötüleşince ECMO’ya bağlandı. Ondan sonra her şey kötüye gitti” diye konuştu.
'İNŞALLAH ŞİFA VERDİĞİ HASTALARIN HATRINA ORGAN BULUNUR'
Dilek hemşireye yapay kalp akciğer makinesine bağlandıktan sonra 6 kez de plazma tedavisi uygulandığını anlatan Mertcan Çetin, “Ama tedaviye cevap vermedi. Akciğerindeki hasar gören dokuları için iki kez de kök hücre tedavisi yapıldı. Hiçbirinden sonuç alınamadı. Hastaneye yattıktan 35 gün sonra bize “Tek çare kaldı, akciğer nakli olması gerekiyor” dediler. Hepimiz yıkıldık. Organ bağışı çok az, nasıl olacak diye bir an umutsuzluğa kapıldık. Devletine 10 yıl hizmet etmiş bir hemşire, çok can kurtardı yoğun bakımda. Gece yarıları kalkıp hiç tanımadığı hastalar, aileler için hastaneye koştururdu. O hastaların hatırına insanlardan yardım istiyoruz. Organ bağışı öyle bir konu ki, bağış olmazsa en iyi cerrah, hastane bile olsa hiçbir şey yapılamaz. Bu nedenle Türk halkından destek istiyoruz. Sadece biz değil, birçok aile yakınları için organ bekliyor. Ablam da onlardan biri ve Tunç bebeğine kavuşsun istiyoruz” dedi.