TÜRKİYE'DE NERELER KURUDU?ARAS NEHRİ DE KURUDU! Birleşmiş Milletlerin “Dünya Su Gelişim Raporu” ile çeşitli kaynaklardan derlenen bilgilere göre, dünyanın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı son yüzyılda 0,6 derece arttı. Buna petrol ve kömür gibi yakıtlardan çıkan gazlar ile diğer sanayi ve atık gazlarının önemli katkı yaptığı belirtiliyor.
Karbondioksit, su buharı, metan gibi bazı gazların, güneşten gelen radyasyonun bir yandan dış uzaya yansımasını önleyerek ve diğer yandan da bu radyasyondaki ısıyı soğurarak yerkürenin fazlaca ısınmasına yol açtığı ileri sürülüyor.
Son 12 yılın 11'i sıcaklıkların kayıt altına alınmasından bu yana kaydedilen en sıcak yıllar arasında oldu. Dağlarda görülen buzullar ve kar örtüsü azaldı, uydularla deniz seviyesinde yükselmenin hız kazandığı gözlendi. Daha yoğun ve uzun süreli kuraklıklar gözlendi. Büyük buz kütlelerinin derinliği ve yoğunluğu azaldı.
Bu gözlemler sonucu dünya ısısının 2100 yılına dek 1,8 ile 4 derece arasında yükseleceği tahmin edildi.
NELER OLACAK? Bilim adamlarının tahminlerine göre, küresel ısınmanın nedeninin insanların faaliyetleri olması ihtimali yüksek.
Tahminlere göre, yüzyılın sonuna kadar dünyamız 1,8 ila 4 derece arasında ısınacak, deniz seviyeleri 28 ila 43 santimetre yükselecek, buzulların tamamı yüzyılın ikinci yarısında eriyecek, bu durum iklim değişiklikleri ve tropikal fırtınaların yoğunluğunda artışa neden olacak.
Dünya 2 derece daha ısındığında su sıkıntısı başlayacak, Kuzey Amerika'da kum fırtınaları tarımı yok edecek, deniz seviyesi yükselecek. Peru'da 10 milyon kişi su sıkıntısı çekecek, mercan kayalıkları yok olacak, gezegendeki canlı türlerinin yüzde 30'u yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.
Isı 5 derece arttığında denizler 5 metre yükselecek, dünyanın yiyecek stokları tükenecek. 6 derece arttığında ise göçler başlayacak. Yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç yollarına düşecek.
İklim Değişikliği 2007 raporuna göre, Avrupa'daki son iklim değişikliğinin doğal ve yönetilen ekosistemlere, buzullara ve insan hayatına çok geniş etkileri oldu. Gelecekte tüm Avrupa ani bastıran sellerin, Orta ve Doğu Avrupa karlarının erimesiyle oluşacak sellerin, Güney Avrupa orman yangınlarının ve kıyı şeritleri su baskınlarının tehdidini hissedecek. Orta ve Doğu Avrupa'da su sıkıntısı ortaya çıkacak. Sıcaklık dalgaları tüm kıtada özellikle kalp sağlığını tehdit edecek. Avrupa'nın tarım, ormancılık, turizm ve enerji üretimi gibi sektörleri başta olmak üzere tüm ekonomisi olumsuz etkilenecek.
SU SIKINTISIYLA İLGİLİ GERÇEKLER Yeryüzünün yüzde 70'i su, bunun yüzde 97,5'i tuzlu su ve yüzde 2,5'i tatlı su.
Kirli suların yol açtığı hastalıklardan her yıl 2,2 milyon insan ölüyor, her 8 saniyede bir bebek can veriyor.
Kirli su kurbanlarının çoğu gelişmekte olan ülkelerde. 1,2 milyar insanın içecek suyu yok. Dünya nüfusunun üçte birinin, 2,4 milyar insanın, su arıtma tesisi yok.
Son yüzyılda dünya nüfusu 2 kat, su tüketimi ise 6 kat arttı. Kalkınmakta olan ülkelerde sanayi atıklarının yüzde 70'i, kanalizasyonun yüzde 90'ı doğrudan su kaynaklarına veriliyor.
Dünya nüfusunun yüzde 40'ı su sıkıntısı çekmekte.
1 litre atık su, 8 litre temiz su kirletmekte.
Dünya tarım alanlarının yüzde 70'i çölleşme tehlikesi altında.
En yoksul yüzde 20'lik kesim temiz içme suyundan mahrum.
Avrupa'da kişi başına günde 160 litre su tüketilirken, bu oran Somali'de 5-10 litre ve bu suya ulaşmak için kilometrelerce yol katedilmek zorunda.
2032'de dünya nüfusunun yarısı içecek su bulamayacak.
Yıllık kişi başına en fazla tatlı suya sahip 3 ülke: Grönland 10 milyon 578 bin 950, Fransız Guyanası 736 bin 260, İzlanda 582 bin 190 metreküp.
Yıllık kişi başına en az tatlı suya sahip 3 ülke: Kuveyt 8, Gazze Şeridi 41, Birleşik Arap Emirlikleri 49 metreküp.
Gelişmekte olan ülkelerde su kaynaklı rahatsızlıklar hala hastalıkların temel nedeni olmayı sürdürüyor. Milyonlarca insan “sadece el yıkamak” gibi temel hijyenik bir pratikle bile bu rahatsızlıktan kurtulabilecekken, bu sorun çözülemiyor.
SEL VE KURAKLIK BİR ARADA Çin'de seller bu yıl 700'den fazla kişinin ölümüne neden olurken, çeşitli bölgelerdeki aşırı kuraklık nedeniyle yaklaşık 7 milyon 530 bin kişi içme suyu sıkıntısı çekiyor. Geçen yıl ülkede meydana gelen tayfun, sel ve kuraklık gibi felaketler, 2 bin 704 kişinin ölümüne ve 212 milyar yen (27,18 milyar ABD Doları) ekonomik kayba yol açtı. Çin'in bu kaybının, yoğun sel felaketinin olduğu 1998 yılındaki kayıplardan sonra ikinci sırada yer aldığı belirtiliyor.
Kuraklıktan etkilenen bölgeler arasında ülkenin kuzeydoğusundaki Heylongjiang ve Jilin eyaletleri, kuzeydeki İç Moğolistan Özerk Bölgesi ile güneydeki Ciangşi, Hunan ve Guangşi eyaletleri bulunuyor.
1 milyon kişinin içme suyu sıkıntısı çektiği Ciangşi eyaletinde 335 suni yağmur yağdırma operasyonuyla 500 milyon metreküp yağmur suyu sağlanırken, güneydeki Guangdong eyaletinde kuraklıktan dolayı 380 bin kişi içme suyu sıkıntısı yaşıyor.
FRANSA'NIN SORUNU: AŞIRI KİRLENEN SU Fransa'da 6 ırmak havzası bulunuyor ve havzalar ayrı birer ajans tarafından yönetiliyor. Bunlardan Seine-Normandy Irmak Havzası, Fransa'nın nüfusunun yüzde 30'unu yani 17,5 milyon insanı misafir ediyor ve başta başkent Paris olmak üzere birçok büyükşehri kapsıyor.
Havzanın temel problemi, aşırı kirlenen su. Su, nitrat ve zirai kalıntı içeriyor. Fransa'nın tarımsal ve sanayi üretimindeki yüksek üretkenliği birçok karmaşık çevresel probleme yol açıyor.
JAPONYA'DA EN AZ SU HARCAYAN SEKTÖR: SANAYİ Japonya'nın yıllık su kullanımı yıllık 85,2 milyar metrekübü bulurken, bunun yüzde 88 nehirlerden karşılanıyor.
Ülkede tarım sektörü tüketimin yüzde 65'ini yaparken, bunu yüzde 20 ile evsel kullanım, yüzde 15 ile sanayi kullanımı takip ediyor.
Japonya nüfusunun neredeyse yüzde 100'ü güvenli içme suyu kaynaklarına ulaşabiliyor. Yüksek ekonomik büyümenin yaşandığı periyod olan 1960'lardan başlamak üzere Japonya sanayinin su ihtiyacı artıyor, ancak 1975 yılından itibaren etkin su kullanımı sayesinde sanayi yüzde 79 geri dönüşüm oranıyla “en az su tüketen” sektör durumuna gelmiş bulunuyor.
Japonya'nın temel su politikası, su ile alakadar riskleri azaltmak.
MALİ'DE HASTALIKLARIN YÜZDE 80'İ SU KAYNAKLI Mali'de ülke topraklarınını yaklaşık yüzde 50'si Sahara Çölü'nun sınırları içinde kalırken, ülke denizden yaklaşık 1000 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Konumu itibariyle kestirilemez bir iklime sahip olan ülkeye, bazı yıllar yağışsız günler ve kuraklık hakim oluyor.
Mali'de su kaynaklı kolera, ishal gibi hastalıklar toplam hastalıkların yüzde 80'ini oluştururken, küçük çocuklarda malarya ve ishal sık sık görülen rahatsızlıklar arasında yer alıyor.
Ülkede, tarımsal üretim daha çok doğal yağış alımına bağlı olarak sürdürüldüğü için özellikle 1970 ve 1980'lerde yaşanan kuraklıklar, yiyecek üretimini olumsuz yönde etkilemiş bulunuyor.
Mali'nin güvenli su için altyapısının daha çok geliştirilmesine ihtiyacı var ve temel problem, suya erişim.
SRİ LANKA, TAYLAND, MEKSİKA, SOMALİ...
Sri Lanka'da 1947 ile 1992 yılları arasında toplam 23 kuraklık yaşandı. Ülke, 2001 yılında 8 saate varan enerji kesintileriyle karşı karşıya kaldı. 2004 yılında 50 bin hektarın üzerinde tarım ürünü kuraklıktan zarar gördü.
Tayland'da su rezervleri ve sağlık altyapısındaki gelişmelere karşın hijyen temelli sorunlarda artış yaşıyor. Arjantin, Meksika, Peru, Sri Lanka ve Tayland'ta, yeraltı su kaynaklarındaki arsenik tehlikesi rapor ediliyor.
Dünyanın birçok bölgesinde hem yüzey hem de yeraltı suları artan nüfus ve gelişen sanayileşme nedeniyle stres altında bulunuyor. Meksika'da yeraltı sularının aşırı kullanımı sonucu her yıl 40 santimetre çöküntüye neden oluyor.
Hidroelektrik enerjisi hala en ucuz ve temiz enerji kaynağı olarak teşvik edilmesine karşın Etiyopya'da yıllık enerji üretiminde hidroelektriğin kullanımı sadece yüzde 1, buna karşın fosil yakıtlar ve odun kullanımı yaygın. Mali'de de temel enerji gereksiniminin yüzde 90'ı odun kömüründen ve odundan karşılanıyor.
Somali, iç savaşın yanı sıra doğal afetlerle de sarsılıyor. Ülkede yaklaşık 10 bin kişi kuraklık ya da sellerden etkileniyor.
Gürcistan'ın başkenti Tiflis'in kenar mahallelerinde enerji tasarrufu başta olmak üzere altyapı eksikliklerine bağlı olarak içme suyu uzun yıllardır kesintili olarak veriliyor. Gürcistan'da kırsal kesimlerde de sağlıklı bir su şebekesi dağıtım sistemi mevcut olmadığı için bu kesimde yaşayan halk, artezyen suyu kullanarak ihtiyaçlarını karşılayabiliyor.
DAHA ŞANSLI ÜLKELER DE VAR Öte yandan, su rejimi ve alınan önlemler nedeniyle su ve kuraklık sorunu yaşamayan ülkeler de var.
Belçika çok yağmur alan bir ülke olması nedeniyle su rezerv sorunu yaşamıyor bu nedenle ülkede baraj yapımına ağırlık verilmiyor. Aşırı sıcaklarda acil ve yasal önlemler alınıyor, kanun hükmünde kararnamelerle halka çeşitli yükümlülükler getiriliyor.
Yakın geçmişte, aşırı sıcaklar başlayınca vatandaşların bahçe sulaması ve araba yıkaması yasaklandı, para cezaları öngörüldü.
Sular çok nadir kesildiğinde o bölgenin halkına bir ay kadar önceden yazılı uyarı mektuplar gönderiliyor, tarih ve saatler bildiriliyor, acil durumlarda radyo ve televizyondan duyurular yapılıyor. Belçika kamuoyu çevre ve su konularında çok duyarlı, aşırı ve gereksiz tüketim yapmıyor.