Güncelleme Tarihi:
Kuzey Kore’den geçirdiğimiz altı güne çok şey sığdırdık. Pekin’de bulunan Kuzey Kore Büyükelçiliği’nden vizelerimizi aldıktan sonra 16 Aralık’ta Pekin’den Air Koryo uçağına binip hareket ettik. 90 dakikalık uçuşumuz vatansever bir müzik eşliğinde Kuzey Kore halkının kahramanlık mücadelesini anlatan bir videoyu izlemekle geçti.
Yoğun sisten dolayı, planladığımız tarihten bir gün sonra, 22 Aralık’ta yeniden Çin’e döndük.
CNN’in Pekin’de yaşayan fotoğrafçısı Miguel Castro ve ben, ABD’nin Kore diplomasisi konusunda deneyimli eski Birleşmiş Milletler Büyükelçisi, New Mexico Valisi Bill Richardson’ın ziyaretini izlemek için Pyongyand’daydık. New York Times’ın Pekin muhabiri Sharon LaFraniere de Richardson tarafından davet edilen ve Kuzey Kore tarafından onaylanan diğer gazeteciydi.
Richardson’ın yanında 1990’lı yıllarda 40 kez Kuzey Kore’yi ziyaret eden başdanışmanı Tony Namkung da vardı. Namkung’un Kuzey ve Güney Kore ile Çin ve Japonya hakkındaki bilgi dağarcığı büyüleyiciydi. Richardson’ın ekibinde ayrıca Özel Kalem Müdür Yardımcısı Gilbert Gallegos, New Mexico Çevre Geliştirme Kurulu Başkanı Gay Dillingham ve Eyalet Polis Yetkilisi Mo Arteaga da vardı.
Kuzey Koreliler havaalanına indiğimizde pasaportlarımıza, geri dönüş biletlerimize ve cep telefonlarımıza el koydu. Pekin’e dönen uçağımıza binmek üzere olduğumuz sırada da her şey aynen iade edildi. Bence çok göz açıcı bir deneyim yaşadık. Kore Yarımadası’nda savaş çıkacağı endişesinden, Kuzey Kore’nin eşikten geri adım attığını ve Richardson’ın bazı tekliflerini kabul ettiğini görmenin rahatlığına kadar birçok duyguyu bir arada yaşadık.
Richardson’ın kendisine ev sahipliği yapan nükleer başmüzakereci, Birinci Dışişleri Bakan Yardımcısı Kim Kye Gwan, yeni Dışişleri Bakan Yardımcısı Ri Yong Ho, ateşkesten ve Askerden Arındırılmış Bölge’den sorumlu subay General Pak Rim Su ve Başkan Yardımcısı Kim Yong Dae’nin yumuşamasında olumlu bir rol oynamış olması da söz konusu.
Biz Kuzey Kore’ye gittiğimizde yarımadanın 1953’te Kore Savaşı’nı bitiren ateşkesten bu yana en büyük krizi yaşadığına ve savaşın eşiğinde olduğuna ikna olmuş durumdaydık. Unutmayın, burası bir kibrit kutusu gibi. En ufak bir kıvılcım bütün yarımadayı etkisi altına alarak her iki taraftan da yüz binlerce asker ve sivil kayıp verilmesine neden olacak bir savaşa dönüşebilir.
Milyonlarca Kuzey ve Güney Koreli, Askerden Arındırılmış Bölge’nin çok yakınlarında yaşıyor. Kuzey’in sınırda 1 milyon ağır silahlı askeri var. Güney’in asker sayısı da buna yakın. Aynı zamanda sınır boyunda 30 bin ABD askeri ile her iki tarafı da hedef alan binlerce füze rampası bulunuyor. Dahası Kuzey’in nükleer silah geliştirdiğine inanılıyor. Ben de buranın bugün dünyanın en tehlikeli yeri olduğuna inanıyorum.
Daha önce Güney Kore’ye, Askerden Arındırılmış Bölge’ye ve Çin’e gitmiş olsam da Kuzey Kore’ye ilk ziyaretimdi. Richardson beni arayıp onunla gitmek isteyip istemediğimiz soruduğunda, hemen kabul ettim ve buna çok memnunum.
Ülkeye girerken, “Bir daha çıkabilecek miyim?” acaba endişesini taşıyordum. Savaş patlarsa havaalanının kapatılacağından ve Kuzey Kore’de kalacağımdan yana kaygı duyuyordum. Hatta Kuzey Kore-Çin sınırını arabayla geçme ihtimalini bile değerlendirmeye başlamıştım. Televizyonda ve radyoda askeri müzikler duyduğum anda rejimin savaşa hazırlanıp hazırlanmadığını merak ediyordum.
Yıllar boyunca birçok savaşın ve tehlikeli durumun haberini yaptım. Böyle durumlarda her zaman bir öncesi-sırası-sonrası çevrimi yaşadım. Haberden önce her türlü olumsuzluğu düşünür ve gerilir, haber sırasında adrenalin sayesinde hiçbir sıkıntı hissetmez, haberden sonra da “Bir daha gitmeli miyim?” diye düşünürdüm. Kuzey Kore bana 1970’lerde ve 1980’lerde Ortadoğu’da yaptığım haberleri hatırladım: İnternet yok, cep telefonu yok.
Pyongyang’daki otel odamda bir karasal telefon hattı vardı ancak ABD’yle konuşmanın bedeli dakikası 10 dolardı. Hattım ABD’den gelen aramalara ise kapalıydı. Uydu üzerinden canlı yayın yapamadık ama yüzlerce fotoğraf çekip sekiz saatlik video kaydı yaptık. Odamdan CNN International’ı izleyebiliyordum, ama gazete yoktu.
Yine de internetsiz, cep telefonsuz bu altı gün benim için büyük bir dönüşüm oldu. Hatta bir şekilde alıştım ve hatta sevdim bile. Pekin’e döndüğümde beni bekleyen 983 e-mail vardı.
Etrafımızda her an Kuzey Koreli yetkililer vardı. Çok düzgün bir İngilizce’yle konuşuyorlardı, çok akıllı ve naziktiler. Kendimi hiç tehdit altında hissetmedim. Yapmaları gereken bir şey vardı ve bunu yapıyorlardı.
Yalnız çocuklar için kaygılandığımı söylemiş miydim?
CNN International'da yayımlanan "Blitzer in North Korea: Life in a tinderbox" başlıklı haberden derlenmiştir.
http://twitter.com/HurriyetPlanet