Güncelleme Tarihi:
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu üyesi Prof. Dr. Nizamettin Kazancı, yaptığı açıklamada, Kula Volkanik Jeopark Alanı'nın, kısa süre önce İtalya'da düzenlenen 12. Uluslararası Avrupa Jeopark Konferansı'nda, dünyanın en prestijli jeoparkları arasında olmaya hak kazandığını belirtti.
Kula Volkanik Jeoparkı'nın, Avrupa ve UNESCO Küresel Jeopark Ağı'na dahil edilmesiyle geçmişin ayak izlerinin korunması açısından çok büyük bir adım atıldığını dile getiren Kazancı, "Bu listeye giren ve Uluslararası Jeopark Kalite Sertifikası'nı alan önemli mirasımız sayesinde, hem turizmin farklı alanlarında hem de ülkemizin sahip olduğu zenginliklerin gelecek kuşaklara aktarılması anlamında güzel gelişmeler yaşanacak" dedi.
Türkiye'nin, uluslararası camia tarafından kabul edilen ve önerilen ilk jeoparkı olan Kula Volkanik Jeoparkı'nın, 300 kilometre karelik bir alanı kapsadığını anlatan Kazancı, "Kula Belediye Başkanımız Selim Aşkın ve diğer yetkililerle katıldığımız konferanstaki başarı sonucunda ülkemiz, turizm alanında yeni bir değerini daha dünyaya tanıtma fırsatı buluyor. UNESCO ve Avrupa Jeoparklar Ağı tarafından dünyanın 99. jeopark alanı olarak tescillenen Kula Volkanik Jeopark Alanı, önümüzdeki günlerde ziyaretçilerini ağırlamaya başlayacak" diye konuştu.
İlk insanın ayak izleri Kula'da
Türkiye'nin jeolojik kaynaklar açısından çok zengin bir ülke olduğunu vurgulayan Kazancı, Kula Belediyesinin gösterdiği başarı ve sergilediği çabanın, benzer yönetimlere de örnek olması gerektiğini söyledi.
Jeoparkların, jeolojik miras öğelerini bulunduran gezme mesafesindeki alanlar olduğunu kaydeden Kazancı, şunları söyledi:
"Kula Belediyesinin yoğun çabası ve uzmanların destekleriyle dünyaya açılan bu alan benzerlerinden farklı birçok özelliğe sahip. Kula'da her şeyden önce volkanlardan oluşan görkemli bir arazi yapısı ve Türkiye'nin ilk lav tüneli var. Ayrıca yine burada ilk insanlara ait olduğu düşünülen ayak izleri mevcut. Bir yetişkin, çocuk ve köpeğe ait ayak izleri dünya tarihi açısından çok önemli, çünkü köpeğin insanlarla birlikte olması daha o dönemde evcilleştirildiğini bize anlatıyor. Burada yine çok sayıda tarihi ve kültürel eser var. Volkanik malzemeden dolayı bereketli topraklara sahip olması nedeniyle hem milattan önce hem de milattan sonra yaşamın yoğunlaştığı yerlerden biri olmuş bölge."
Kırsal bölgenin kalkınması sağlanacak
Bölgenin jeopark ağı olarak önerilmesinin, Jeolejik Miras Koruma Derneğinin 2002'deki çalışmalarıyla ortaya çıktığını ancak öncesinde de incelemeler yapıldığını kaydeden Kazancı, "Jeopark oluşturma kriterleri var bu kriterlerin yerine getirilmesi Kula Belediyesinin 2010-2013'teki çalışmaları ve Kula Volkanik Jeopark Koordinatörü Erdal Gümüş'ün çabalarıyla mümkün oldu" diye konuştu.
Alanın bir marka haline gelmesinin tanıtıma bağlı olduğuna dikkati çeken Kazancı, şunları söyledi:
"Antik Çağ coğrafyacısı Strabon'un Geographika adlı eserinde 'Katakekaumene-Yanık Ülke' olarak tanımladığı Kula, yaklaşık 300 kilometrekarelik alanıyla 80'den fazla volkan konisi, peri bacaları, karstik mağaraları, kanyonları, kaya mezarları, taş köprüleri, tarihi evlerinin yanı sıra pek çok jeolojik, jeomorfolojik ve doğal mirası bünyesinde barındırıyor. Uluslararası camia tarafından da tescilledikten sonra artık tanıtımla birlikte yerel halkın bu turizm çeşidinden daha fazla faydalanabilmesini sağlamalıyız. Bundan sonraki aşamada görev hepimize düşüyor. Jeoparka ve Kula Belediyesine yardımcı olmalıyız. Bunun başında da bölge halkının eğitilmesi ve doğru yönlendirilmesi geliyor.
Jeoturizm kırsal alan turizmidir. Bizim şikayetçi olduğumuz da zaten kırsal alanların boşalması ve ekonomik sorunlar ortaya çıkması. Bu turizm çeşidinin bölge insanlarına sağladığı getiriye en önemli örnek Ankara Kızılcahamam'daki Çamlıdere Jeopark Alanı'dır. Burada bilhassa kadınlar gelir elde ediyor, turiste sattıkları el emeği ürünlerden... Zaten ülkemiz başta kültür varlıkları olmak üzere eşsiz bir turizm cenneti ama özellikle jeolojik malzemelerin turizm malzemesi olarak kullanılması geliri artıracak başlıca nedenlerden birisi olacaktır.
Örneğin 2009'da Niagara Şelalesi'nin tek başına aldığı ziyaretçi sayısı Türkiye'nin o dönemdeki toplam turist sayısından fazla. Bizim ülkemizde insanların görüp hayran olabileceği çok değişik turistik alan ve ürün var. Bunların bilimsel araştırmalarla halka sunulması gerekiyor. Öte yandan jeoparklarla insanların doğaya karşı bilinçlendirilmesi de mümkün oluyor."
Dünya genelinde 100 jeopark alanı var
Eğitim, koruma ve jeoturizm olmak üzere üç temel hedefi bulunan, Avrupa'da 2000 yılında doğmuş yeni bir doğa koruma ve alan yönetimi kavramı olan jeoparkların sayıları, 2004 yılında UNESCO himayesine girip kısa sürede kabul görüp yaygınlaşmalarıyla 2013 itibarıyla Avrupa'da 58'e, dünya genelinde 100'e ulaştı.