Güncelleme Tarihi:
Bazı kahramanlar ve karakterler vardır ki yaratıcılarıyla özdeşleşirler, hatta onlardan daha ünlü olurlar. Avni ve Oğuz Aral, İnek Şaban ve Kemal Sunal, Mükremin Abi ve Yılmaz Erdoğan gibi...
Zihni Sinir ve Ä°rfan Sayar arasındaki iliÅŸki de böyle. 1977'de Gırgır dergisinin bir tiplemesi olarak ünlenen Zihni Sinir zamanla yaratıcısı Ä°rfan Sayar'dan bile daha meÅŸhur oldu.Â
Sayar 1951 doğumlu. Liseyi Manisa'da bitirdikten sonra İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde Dekor bölümüne girmiş. Kendi kendine çizimler yaparken bir gün ev arkadaşı çizimlerini Oğuz Aral'a götürmüş. Yaptıkları beğenilince ertesi gün dergide çizmeye başlamış. Böylece üniversite ikinci sınıftayken Gırgır dergisinde çalışmaya başlamış. Dergi ve okul bir arada gidince 10 yılda mezun olabilmiş.
Sayar farklı ve uçuk tarzı ile kısa sürede dikkatleri çekmiş. Çeşitli tipleri denerken Zihni Sinir karakteri ortaya çıkmış: ‘‘Bir tip çizmeye başladım. O giderek Zihni Sinir'e dönüştü. Aynı anda okulda sahne tasarımı okuyordum. Eğitimim karikatürle birleşince Zihni Sinir ortaya çıktı. Karikatürde insanın eşyayla ilişkisini irdeleyen şeyler çok fazla yoktu. Yarattığım tiplemeyle yalnızca insanlar ve onların aletlerle olan ilişkilerini inceledim.‘‘
Zihni Sinir ve projeleri okuyuculardan çok olumlu tepkiler alıyormuş. Hatta insanlar kendi kendilerine geliştirdikleri basit yöntemlere Zihni Sinir projeleri adını vermeye başlamışlar. Böylece Zihni Sinir günlük dile de yerleşmiş.
Yeni buluşlara proje yerine 'proce' adını vermiş. Bu şekilde, sanatsal bir yöntem kullanarak pratik ve teorik dünyayı bir araya getirdiğini söylüyor. Hayalle gerçek, teoriyle pratik arasında bir yerlerde durmuş. Ne gerçek hayatın çarkına kapılarak hayallerini yitirmiş, ne de fazlasıyla hayal kurarak her şeyi teoride bırakmış: ‘‘Örneğin bir telefon yarattım. Kablosu dönerek dünyayı dolaşıyor ve yine aynı kişiye ulaşıyor. 'Aslında yalnızca kendimizi dinliyoruz' demeye getiriyorum. İşe yaradığını düşündüğümüz aletlerin gerçekten işe yarayıp yaramadığını sorguluyorum.‘‘
Türk toplumu için özgün olmanın önem taşımadığını düşünüyor:
‘‘Herkesin bilmediği bir çaydanlıkla karşılaşınca ucube görmüş gibi oluyorlardı. O yapı içerisinde yeni bir şey yapma mücadelesi verdim. Bizde kopya yapmak yüceltiliyor. Özgür ve tek başına olma korkumuz var.‘‘
Sayar'ın özgür tasarımları ve çizgileri buluşlar alanında bir devrim yaptı. Yıllar boyunca halkın her gün kullandığı aletler üzerine sürekli düşündü, onları yeniden tasarladı. İşi Türkler'e uygun körüklü bir belediye otobüsü çizmeye kadar vardırdı. Kısa bir süre sonra çizimi gerçek oldu. Türkiye'ye körüklü otobüsler geldi.
'Dünyanın en ileri zekalı gerisi' diyerek kendini överken yerin dibine batıran Zihni Sinir yıllar boyunca hayatımızın bir parçası oldu. Sayar, mizah dergilerinde çizmeyi bırakınca atölye açarak daha önce çizdiği ürünleri tasarlamayı düşündü. Arnavutköy'de Proce adını verdiği bir atölye açtı. Burada bir bölümde çizim yapıyor ve çizimleri üç boyuta geçiriyor. Diğer bölümde ürünleri sergiliyor ve satışa sunuyor. Az sayıda üretilen ve belli bir esprisi olan tasarımlar yapıyor. Bazen de daha önce çizdiği karikatürleri gerçeğe adapte ediyor.
Bu tasarımların arasında mum söndürme makinesi ve ters yürüyen takunyalar gibi eşyalar var. Mum söndürme makinası elektrikler kesilip tekrar geldiğinde otomatik olarak mumları söndürüyor. Ters yürüyen takunyalar ise ajanları şaşırtmak için yerde ters ayak izleri bırakıyor. Sayar ürünler az olduğu için fiyatlarının pahalı olduğunu söylüyor. Bazı ürünlerin endüstriyel prototiplerini hazırlayarak ve çoğaltmayı istiyor.
İrfan Sayar son olarak Tübitak Popüler Bilim Kitaplığı tarafından basılan 'Proceler' adlı kitapta tüm Zihni Sinir projelerini topladı. Bu sayede rujlu diş fırçası, çekyatlı park bankı, frenli yaya geçidi gibi buluşlar tek bir kaynakta toplanmış oldu.
Sayar tasarım dünyasında yaşananları ‘karikatür’ olarak tanımlıyor. Yaratılan her şeyin mutlaka bir işe yaraması gerekmediğini söylüyor. Onun için önemli olan yeni tasarımların insan hayatında soru işaretlerine yol açması.