Oluşturulma Tarihi: Aralık 19, 2004 00:00
Tarih 2 Haziran 2004. Jose Mourinho (41), Porto’dan Londra’ya gelen sabah uçağından indi. Elinde tekerlekli valizi ve artık neredeyse gözle görülür bir maddeye dönüşmüş büyük egosuyla ilerledi. Böylesine bir kendine güven abidesi olmaya hakkı vardı belki de. Çünkü teknik direktörü olduÄŸu Porto takımı son 2 sezonda Avrupa’da kazanılacak bütün kupaları kazanmıştı.2 ÅŸampiyonluk kupası, bir süper kupa, bir Åžampiyonlar Ligi kupası, bir de UEFA kupası. Monaco’yu 3-0 yendiÄŸi Åžampiyonlar Ligi final maçından sonra Porto’dan ayrılacağını açıkladı. O andan itibaren de Avrupa’nın bütün takımlarından ona antrenörlük teklifi yaÄŸmaya baÅŸladı. Fransızlar peÅŸinden koÅŸtu, Ä°talyanlar vazgeçmek bilmedi. Ama o seçimini yapmıştı. Kuzey Londra takımı Chelsea’ye gidecekti. O gün de o uçaÄŸa bindi çünkü Chelsea’nin sahibi Rus petrol kralı Roman Abramovich’le bir randevusu vardı.Jose Mourinho, 1963 yılında Portekiz’in Setubal ÅŸehrinde doÄŸdu. Babası Felix Mourinho eski bir kaleciydi ve Vitoria Setubal takımının antrenörlüğünü yapıyordu. Jose, hiçbir zaman profesyonel anlamda futbol oynamadı. Bu konuda yetenekli olduÄŸunu düşünmüyordu. Zaten onu asıl ilgilendiren futbolun kendisiydi. Maçları izler, analizler çıkarırdı. Hatta babası zaman zaman onun karşı takımı izlemesini ve nasıl oynadıklarını anlatmasını isterdi. O da bir hafta boyunca karşı takımı takip eder, sürekli notlar alır, gelip babasına anlatırdı. 1986’da Lizbon Spor Akademisi’ne girdi ve futbol metodolojisi konusunda uzmanlaÅŸmış bir beden eÄŸitimi hocası olarak çıktı. Öğretmen olarak gittiÄŸi Setubal’deki Bela Vista Lisesi’ndeki kız öğrenciler ona bayılıyordu. 24 yaşında, kısa boylu, ince yapılı, esmer bir adamdı. Kızların aralarında kıkırdamasına aldırmıyor, onlarla asla laubali olmuyordu. Sertti, mesafeliydi. Arada bir yaptığı esprilerin hepsi çocuklara anlattığı beden hareketleriyle ilgili oluyordu. Mourinho, öğretmenlik iÅŸinden kısa zamanda sıkıldı ve hayalinde kurduÄŸu antrenörlüğe baÅŸladı. Ä°lk durak Portekiz’in küçük ve mütevazı kulüplerinden Estrela Amadora idi. Daha sonra 1993’te Sporting Lizbon’da çalışmaya baÅŸlayan efsanevi Ä°ngiliz teknik direktör Sir Bobby Robson’ın tercümanlığını yapmaya baÅŸladı. Ama herhangi bir tercümandan farklı olarak Robson için yaptığı Ä°ngilizce-Portekizce çevirilerine kendi gözlemlerini, hatta bazen uyarılarını ekliyordu. Robson ile aralarında karşılıklı yarar saÄŸlama üstüne kurulu bir iliÅŸki baÅŸlamıştı. Mourinho, o ve takım arasında bir köprü oluÅŸturuyor, Robson da antrenörlük tecrübelerini Mourinho ile paylaşıyordu. Beraber çok iyi çalışıyorlardı. Bu nedenle Mourinho 1993’te Robson ile Porto’ya, 1996’da Barcelona’ya transfer oldu. Barcelona’daki görevi artık tercümanlık deÄŸildi. Yardımcı koçluÄŸa terfi etmiÅŸti.Ä°LK TAKIMI BENFICA OLDU2000’de ilk antrenörlük teklifini aldı. Benfica takımını çalıştırmaya baÅŸladı. Fakat 9 ay sonra takımın yönetim kuruluyla arasında sorunlar yaÅŸamaya baÅŸladı. Ä°stifa etti. Çok kısa bir süre iÅŸsiz kaldı, ardından az bilinen bir takım olan Uniao de Leiria’ya geçti. Takımı ligin 5. sırasına kadar yükseltti. Bu baÅŸarısı dikkat çekti ve bir zamanlar tercüman olarak gittiÄŸi Porto’dan antrenörlük teklifi geldi.Porto’ya baÅŸladığında yarı sezon geçmiÅŸti ve durum hiç de parlak gözükmüyordu. Porto sürekli maç kaybediyor, sıralamada düşüyordu. Mourinho yarım sezonda takımı toparlayabildiÄŸi kadar toparladı. Sezon bittiÄŸinde Porto ligin 3. sırasındaydı. Ondan sonraki iki yıl ise altın çağını yaÅŸayacaktı.Porto, Mourinho’nun zamanında 2 kere Portekiz ÅŸampiyonluk kupasını, 2 kez Portekiz kupasını, bir kez süper kupayı, bir kez de UEFA kupasını kazandı. Yine de Portekiz’de herkes tarafından sevilmiyordu. Porto’nun holigan taraftarlarından oluÅŸan Super Dragon adlı bir grup onu telefonla arıyor, ölümle tehdit ediyor, evinin kapısının önüne kadar geliyordu. Mourinho’ya kızma sebepleri onun grup üyelerinden birinin kız arkadaşına sarkıntılık etmesiydi ki, Mourinho bunu kesinlikle yalanlıyordu. Tacizler, Åžampiyonlar Ligi final maçı olan Monaco-Porto maçından önce iyice ÅŸiddetlendi. Bütün bunlar Mourinho’nun keyfini o kadar kaçırmıştı ki Porto maçı 3-0 kazandıktan sonra sahanın ortasında sevinen futbolcularına ve ayaÄŸa kalkan tribünlere hiç iliÅŸmedi. Onun yerine onu saha kenarından izleyen karısı Isabel ve iki küçük kızının yanına gitti ve sakince oturdu. Bu davranışı ertesi günün gazetelerinde ‘çok cool’ bulundu ve takdir gördü.DÖRT DÄ°L KONUÅžUYORMourinho, Monaco maçından sonra bir dahaki sezon Porto’da olmayacağını açıkladı. O sırada baÅŸka bir açıklama da Londra’da yapılmaktaydı. Chelsea takımı Ä°talyan antrenör Claudio Ranieri’yi kibarca kovmuÅŸtu.Bundan tam iki gün sonra Chelsea’nin yeni teknik direktörünün Mourinho olduÄŸu açıklandı. Mourinho takımın sahibi ve bir futbol tutkunu olan Abromovich ile görüştü. Portekizli genç antrenör tam da Chelsea’nin aradığı adamdı. Yeni kuÅŸak bir teknik direktör. Yani futbola bilimsel bir gözle yaklaşıyor, maç kazanmak için yepyeni yöntemler deniyor, risk alıyorsa bunun matematiksel bir dayanağı oluyordu.Mourinho dört dili su gibi konuÅŸabiliyor. Fransızca, Ä°talyanca, Ä°ngilizce ve Ä°spanyolca. Bu, çok uluslu bir takım olan Chelsea’nin çok iÅŸine geliyor çünkü antrenör her futbolcuyla kendi dilinde konuÅŸabiliyor, iletiÅŸim birinci elden saÄŸlanabiliyor. Mourinho bir de futbolcularına dağıtmak üzere futbolun kuralları ve taktikleriyle ilgili bir kitap yazdı. ABROMOVICH’TEN AÇIK ÇEKAbromovich, haziran başında Mourinho ile yaptığı görüşmede kesenin aÄŸzını sonuna kadar açtı. ‘Ne kadar para istersen, hangi futbolcuyu uygun görürsen hepsi senin olsun’ dedi. Mourinho kendi ücreti için fazla mütevazı davranmasa da (3 yıl için 30 milyon dolara anlaÅŸtı), futbolcu seçiminde insaflı davrandı ve ‘Ben Ronaldo ya da Roberto Carlos gibi yıldız futbolcu istemiyorum. Bana 60 maç üst üste oynayıp, hepsinde aynı performansı gösterebilecek futbolcu gerekli. 21 kiÅŸilik küçük bir takım kuracağım’ dedi. Basın toplantısında gazetecilerin ‘Peki ya Beckham gelse istemez misiniz?’ sorusuna ise cevabı yapıştırdı: Elbette isterim ama zaten çok iyi futbolcularım var. Ve pardon ama Chelsea’nin artık çok özel bir de antrenörü var.Mourinho taktiklerini eleÅŸtiren ve ‘Futbolcu yoktur, takım vardır’ felsefesini eski moda bulan gazetecilere ise şöyle dedi: ‘Siz Ä°ngilizler neden Avrupa ÅŸampiyonasında baÅŸarılı olamadığınızı hiç düşünmediniz mi? Benim defansif ya da atak oynatmama takılmayın. Benim tek amacım futbolcularımı güzel futbol oynarken görmek. Sizin Ä°talyan, Ä°spanyol ve Portekiz futbolundan öğrenecek çok ÅŸeyiniz var.’Mourinho böyle sert ve ani çıkışlarıyla Ä°ngiltere’de ÅŸimdiden bir efsane oldu. Bir Ä°ngiliz gazetesi onun tüm zamanların en çok nefret edilen antrenörü olacağını, ondaki baÅŸarı hırsının patolojik olduÄŸunu bile iddia etti. KURALLARINI PEŞİNEN KABUL ETMELÄ°SÄ°NÄ°ZEÄŸer Mourinho’nun takımındaysanız futbolun genel geçer kuralları dışında Mourinho’nun kurallarını da kabul etmelisiniz. Bir kere kiÅŸisel hırsınızı bir kenara bırakmalı, kendinizi takıma adamalısınız. Åžahane bir futbolcu olduÄŸunuzu düşünüyor ve Mourinho’dan özel muamele bekliyorsanız, hiç beklemeyin. Göstermez. Ona göre yıldız futbolcu, favori futbolcu diye bir ÅŸey yoktur. Sonra iddia oyunlarından ve uyuÅŸturucunun her türlüsünden uzak durmalısınız. Bu iÅŸlere bulaÅŸtığınıza dair bir şüphe duyarsa, kendinizi kapının önünde bulursunuz.NE SAHADA NE DE ÖZEL YAÅžAMINDA GÃœLDÜĞÜNÃœ GÖREN VARJose Mourinho’nun güldüğünü ya da neÅŸeli olduÄŸunu pek gören yok. Kendisi dahil her ÅŸeyi fazlasıyla ciddiye alıyor. Mourinho’ya göre 90 dakikalık futbolun ÅŸakaya gelecek bir tarafı yok. Hem zaten bütün dünya, ‘Porto’da kazandıkları ÅŸans eseri miydi?’, ‘Acaba baÅŸarabilecek mi yoksa bu kadar parayı heba mı edecek?’ diye onu izlerken gerilmemek, diÅŸlerini gıcırdatma-dan gülümsemek kolay deÄŸil. Yine de o korktuÄŸunu belli etmemeye çalışarak, her ÅŸeye hazırlıklı olduÄŸunu söylüyor.Â
button