İstanbul, yine sinema dolu bir ilkbahara hazırlanıyor. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 23. Uluslararası İstanbul Film Festivali, bu yıl 10 Nisan ile 25 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek. Dünyanın dört bir yanından yüzlerce filmi sinemaseverlerle buluşturucak olan festival, 18 bölüm başlığı altında seçim yapması oldukça zor zergin bir program sunuyor. İşte festivalin bölümleri... ULUSLARARASI YARIŞMA: Festivalin en heyecanlı bu geleneksel bölümünde14 film büyük ödül
Altın Lale için mücadele edecek. Bu bölümde Türkiye'yi temsil edecek olan film Zeki Demirkubuz'un yönetmenliğini yaptığı Bekleme Odası. Cezayirli yönetmen Abdelkrim Bahloul’ün San Sebastian ve Montréal'den ödüllü filmi Güneşe Suikast (Le soleil assassiné), Alman yönetmen Achim von Barries’den gençlik, ergenliğin sorunları ve aşkın gizemli doğasıyla ilgili Düşüncelerdeki Aşk (Was nütz die Liebe in Gedanken), FIPRESCI tarafından yılın yönetmeni seçilen Danimarkalı Christopher Boe'nin imzasını taşıyan Yeniden Sev Beni (Reconstruction), Elissavet Chronopoulou’nun Bir Şarkı Yetmez (Ena Tragoudi de Ftani) , Amos Gitai'nin Alila, Jan Guillou’nun skandal yaratan otobiyografik romanından uyarlanan Şeytana Karşı (Ondskan) , Çek yönetmen Jan Hrebejk’infilmi Pupendo, Paris’in banliyölerinde yaşayan göçmen ailelerinden gençlerin hikâyesini, okulda sahneye konan bir piyesin ve aşk öyküsünün etrafında anlatan Abdel Kechiche'in Kaçak (L’esquive), Dusan Kovacevic’in Montréal ve Viareggio’dan aldığı çok sayıda ödül kazanan Profesyonel (Profesionalac) adlyapıtı, Güney Afrikalı genç yönetmen Ntshavheni Wu Luruli'in Kara Tahta'sı, İspanyol yönetmen Achero Manas’ın Kasım (Noviembre), Tsai Ming-Liang'ın Elveda Sinema ( Bu San) ve J-P Siili’nin Genç Tanrılar (Hymypoika) adlı yapıtları Bekleme Odası'nın rakipleri. ÖZEL GÖSTERİ : Bir Festival geleneği haline gelen müzik eşliğinde sessiz film gösterimleri, bu yıl da iki ayrı biçimde sürüyor. Festival’in Özel Gösteriler bölümünde, Greta Garbo’nun unutulmaz sessiz filmi “Damgalı Kadın (A Woman of Affairs), Ender Sakpınar’ın yöneteceği Borusan Oda Orkestrası eşliğinde, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 13 Nisan Salı gecesi saat 21:30’da izleyiciyle buluşacak. Sessiz sinema tarihinin başyapıtlarından biri olarak kabul edilen, F.W.Murnau’nun 1921 yılından gelen ilk Dracula uyarlaması “Nosferatu”, Alman piyanist Eunice Martins eşliğinde, ABACI KİMYA'nın sponsorluğunda,Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda, 20 Nisan Salı gecesi saat 21:30’da gösterilecek. Bu yıl Festival programında, Werner Herzog'un Klaus Kinski'li "Vampir Nosferatu"sunun da yer alması, iki önemli Alman yönetmenin farklı bakış açılarını görmek açısından kaçırılmayacak bir fırsat.ÖZEL GÖSTERİ: “ÜÇLEME”: Festival’in bu yılki bir başka özel gösterisini ise, Belçikalı ünlü aktör Lucas Belvaux’nun, gelenekleri başaşağı çeviren ilk yönetmenlik denemesi “The Trilogy (Üçleme) için ayrıldı. Kaçış (Cavale), “Şahane Bir Çift (Un couple épatant) ve Yaşamdan Sonra (Après la vie) 24 saatlik bir süreye yayılan çapraz kesişmeler ilkesiyle işleyen üç uzun metrajlı film. Ayrı ayrı her film, kendi içinde bütünlüğe sahip ama, bir arada izlendiklerinde hem sinemada anlatının olanakları yeniden tanımlanıyor, hem de ortaya tüm olayları biraraya toplayan geniş bir tablo, çok kapsamlı dördüncü bir film ortaya çıkıyor.MARTİN SCORSESE SUNAR : BLUES : Yapımcılığını Martin Scorsese’nin, yönetmenliğini de yedi ünlü yönetmenin üstlendiği Blues, bu müzik türünün özünü yakalarken, dünyanın dört bir yanındaki insanları nasıl derinden etkilediğini de araştıran yedi uzun metrajlı filmden oluşuyor. Serinin ilk filmi Sanki Yuvama Dönüyorum'da ( Feel Like Going Home) Martin Scorsese, blues şarkıcısı ve gitaristi Corey Harris’i Mali’deki Nijer Nehri kıyılarından Mississippi Deltası’na kadar izleyip, hem blues’un kökenini araştırıyor, hem de Delta Blues’una saygılarını sunuyor. Wim Wenders, Bir Adamın Ruhu'nda (The Soul of a Man), kısmen tarih kısmen de kişisel bir 'hac’dan oluşan bir filmde, en sevdiği blues sanatçılarının – Skip James, Blind Willie Johnson ve J.B. Lenoir – yaşamlarını araştırırken, onların şarkılarında ve seslerinde kendisini neyin bu kadar etkilediğini anlatmaya çalışıyor. Richard Pearce'in imzasını taşıyan Memphis’e Giden Yol (The Road to Memphis) yeni bir blues tarzını doğuran kente saygı duruşunda bulunan bu filmde, blues efsanelerinin görüntülerine de bolca yer veriyor: B.B. King, Bobby Rush, Rosco Gordon ve Ike Turner’a ait özgün performanslarla, Howlin’ Wolf ve Rufus Thomas’ın tarihsel görüntüleri birarada. Serinin tek Afro- Amerikan yönetmeni Charles Burnett Şeytan’ın Ateşiyle Isınmak'ta (Warming by the Devil’s Fire), gospel’in semavi nağmeleriyle blues’un şeytani inlemeleri arasındaki kuşaklararası gerilim üzerine bir öykü anlatıyor. Filminin teması, kutsal olanla olmayan arasındaki ilişkiyi anlatıyor.. Marc Levin'in Babalar ve Oğulları (Godfathers and Sons) hip-hop’un efsane ismi Chuck D ve ünlü Chess plakçılığın varisi Marshall Chess'in öyküsü. Kırmızı, Beyaz ve Blues'da (Red, White and Blues) yönetmen Mike Figgis, Van Morrison, Eric Clapton, Jeff Beck ve Tom Jones gibi müzisyenlere katılıp onlarla beraber çalıyor ve altmışlı yılların başında blues sound’unu Amerika’ya tekrar tanıtan İngiliz istilası hakkındaki fikirlerini dile getiriyor. Piano Blues ise Clint Eastwood'un imzasını taşıyor. Eastwood, zor bulunur tarihi görüntülerden, söyleşilerden ve yaşayan efsanelerin performanslarından oluşan bir hazineden faydalanarak, hayatı boyunca tutkuyla bağlı olduğu piyano blues’unu araştırıyor. UNUTULMAYAN YÖNETMENLER: JOHN CASSAVETES: Yönettiği ilk filmi Shadows (Gölgeler) ile Amerikan sinemasında bir dönüm noktası olan "Amerikan bağımsız sinemasının “baba”sı John Cassavetes, 1959 ile 1984arasında çektiği sekiz film ile festival seyircisinin karşısında. Bunlar, Gölgeler (Shadows), Yüzler (Faces), Kocalar (Husbands), Etki Altında Bir Kadın (A Woman Under the Influence), Çinli Bir Bahisçinin Ölümü (The Killing of a Chinese Bookie ), Açılış Gecesi (Opening Night), Gloria ve Aşk Irmakları (Love Streams) YILMAZ GÜNEY’İ ANARKEN: Türk sinemasının uluslararası arenada en fazla tanınan yönetmeni Yılmaz Güney, 9 Eylül 1984'te aramızdan ayrılmıştı. Güney’i ölümünün 20. yılında, yakın dönemde pek izlenme olanağı bulunamayan bir filmiyle anıyoruz. “Acı”, 1971’de Adana Film Festivali’nde En İyi 2. Film; En İyi Erkek Oyuncu (Yılmaz Güney); En İyi Kadın Oyuncu (Fatma Girik); En İyi Görüntü Yönetmeni ve En İyi Müzik ödüllerini almıştı. Baştan sona hiç düşmeyen bir tempoyla, eksilmeyen bir gerilimle anlatılmış, tam bir uslûp bütünlüğüne ulaşmış bir film olan “Acı”, hem Türk sinemasında, hem de Güney'in sinemasında bir aşama.BİR USTANIN SEÇTİKLERİ / THEO ANGELOPOULOS: Bu yıl programa eklenen bu yeni bölümde, her yıl, Festival’den yaşam boyu başarı veya onur ödülü almış bir başka usta yönetmen, onu etkileyen ve meslek yaşamına yön veren beş filmi seçecek. Bu bölümün ilk konuğu olan Yunan yönetmen Theo Angelopoulos’un seçimleri, sinema tarihinin en önemli filmlerinden beşini biraraya getiriyor. İşte Angelopoulos'un festival seyircisi için seçtikleri: Jean Renoir'dan Oyunun Kuralı (La règle du jeu), Drson Welles'den Yurttaş Kane (Citizen Kane), Federico Fellini'den Sonsuz Sokaklar (La strada), Michelangelo Antonioni'den Macera ( L’avventura) , Ingmar Bergman'dan Persona. USTALARA SAYGI: Festival, bu geleneksel bölümünde, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi, Yedinci Sanat'ın yaşayan ustalarına küçük ama doyurucu toplu gösterilerle saygı sunarken, sinemaseverlere de yeni keşifler ve zengin deneyimler kazandıracak. Bu kez, zengin filmografilerinden seçilen önemli filmleriyle sinemaseverlerin karşısına çıkacak usta sinemacılar: İran’dan Bahram Bayzai, Almanya’dan (Klaus Kinski'li filmleriyle) Werner Herzog, Türkiye’den Ömer Kavur ve İngiltere’den Ken Russell.BİR KÜLT FİGÜR: MARCO FERRERI: Filmleriyle herkesi sarsmaktan özel bir zevk alan Marco Ferreri, kimilerince Avrupa’nın “zevksizlik ustası”, kimilerine göre de benzersiz bir sinema ozanıdır. Bu sıradışı yönetmen, dört filmlik toplu gösterim ile festivalde. Büyük Tıkınma (La grande abbuffata), Beyaz Kadına Dokunma! (Non toccare la donna bianca), Cannes'da Jüri Büyük Ödülü'nü kazanan Elveda Erkeklik (Ciao maschio) ve Sıradan Delilik Öyküleri (Storie di ordinaria follia) Ferreri'nin festival seyircisiyle buluşacak filmleri.GECEYARISI SİNEMASI: Festival’in bu yıl Cumartesi geceleri 24:00’te ikişer filmlik programlarda sunulacak geceyarısı filmlerinin arasında, “Cube”ün yönetmeni Vincenzo Natali’den iki yeni bilim-kurgu; “Romans”ın yönetmeni Catherine Breillat’nın cinselliğin anatomisini yansıtan yepyeni skandal yapıtı; Hong Kong sinemasından hızlı ve çarpıcı bir polisiye; gerilimli, ürkütücü ve stilize bir bilim-kurgu; ve tabii ki, Festival’in değişmez kült yönetmeni Takashi Miike’nin geçen yıl yönettiği filmlerin en güzeli yer alıyor.MAYINLI BÖLGE:Bu bölüm sinemada farklı tadlar arayan sinemaseverlere hitap eden zorlayıcı filmlerden oluşuyor. Aleksei German Jr.’ın muhteşem siyah-beyaz sinemaskop filmi Son Tren (Posledniy poezd), Mike Hoolboom'un Hayatın Taklitleri (Imitations of Life), Guy Maddin'in Dünyanın En Hüzünlü Müziği (Saddest Music in the World) , Festival izleyicilerinin hiç de yabancısı olmadığı Portekizli sinemacı João César Monteiro’nun parlak ve abartılı vasiyetnamesi Gel ve Git (Vai-e-Vem), Pen-ek Ratanaruang'un Evrendeki Son Yaşam (Ruang Rak Noi Nid Mahasan), şayırtıcı Peter Greeneway'in Tulse Luper’ın Çantaları, 1. Bölüm: Moab Öyküsü ( The Tulse Luper Suitcases - Part 1: Moab Story), ilk filmi “La vie de Jésus / İsa'nın Yaşamı”yla herkesin takdirini toplayan, ardından “L’humanité / İnsanlık”la hayranlarının pek çoğunu yabancılaştıran Bruno Dumont'un Twentynine Palms, Manoel de Oliveira’nin son filmi “Konuşmalı Bir Film (Un filme falado) bu bölümde seyirciyle buluşacak yapımlandan bazıları. DÜNYA SİNEMASININ GENÇ YILDIZLARI: Her yıl, yeni ve genç bir yönetmen kuşağının imzasını taşıyan filmler dünyasinemasına farklı bir soluk ve taze kan getiriyor. Festival’in bu bölümü, ilk veya ikinci filmlerini çeken ve özgün sinema anlayışlarıyla geçtiğimiz yıl değişik festivallerde gerek film eleştirmenlerinin, gerekse izleyicilerin büyük beğenisini toplayan genç yönetmenlerin, çoğu ödüllü yapıtlarından oluşuyor. Bölümde çeşitli ülkelerden genç gözlerin özelde çevrelerini, genelde dünyayı nasıl gördüklerini yansıtan, farklı tadlar içeren 15 film yer alıyor. DÜNYA FESTİVALLERİNDEN: Dünyanın farklı köşelerinde düzenlenen önemli festivallerde gösterilmiş ve çoğu ödül kazanmış filmlerden derlenen bir bölüm sunuyor. Festival’e bir “Festivaller Festivali” özelliği katan bu bölümde, aralarında Cannes, Berlin, Locarno, Venedik, San Sebastian, Montréal ve Karlovy Vary gibi sayılı festivallerde ödül kazanmış yapıtların da bulunduğu tam 30 seçkin film yer alıyor.ÇAĞIMIZIN AYNASI SİNEMA: Günümüzde dünyanın apayrı yörelerinde yaşanan gerçekleri tarafsız bir gözle perdeye aktaran, toplumların ve kişilerin yaşamını değiştiren politikaları sorgulayan, kısacası izleyiciyi sinema salonunu terk ederken düşünmeye zorlayan belgesel ve kurmaca filmlerden oluşan bu geleneksel bölümde, bu yıl 15 film yer alıyor. Rüstem Batum’un yönettiği ve 30 yıldan sonra bölünmüş ülkelerinin diğer yanına yolculuk eden insanların hikâyelerini anlatırken, barış aktivistlerinin çalışmalarını da gösteren Hangi Kıbrıs? (Which Cyprus?); Derviş Zaim imzalı yine Kıbrıs üzerine Paralel Yolculuklar (Parallel Trips); Estella Bravo’nun son belgeseli ABD-Küba Bağlantısı (USA-Cuba Link); Samira Makhmalbaf’ın son filmi, günümüz Afganistan'ında kadınların önündeki sosyopolitik olanakları ince bir mizahla inceleyen “Öğleden Sonra Beşte (Panj e asr) bu bölümde yeralan filmlerden bazıları. UMUDA YOLCULUK: GÖÇMENLER : Son yıllarda, farklı ülkelerden pek çok insan daha iyi koşullar peşinde, anavatanlarını ve bazen de ailelerini terk ediyor ve hayatlarını başka yerde kurma girişiminde bulunuyor. Bu bölümde yeralan filmler de işte bu öykülekri beyazperdeye taşıyor.Yunanistan'dan Batıya Giden Yol (The Way to the West),Sloven yönetmen Damjam Kozole’nin Yedek Parçalar (Rezervni deli), Michael Winterbottom'ın Bu Dünyada (In This World) , Julie Bertuccelli’nin, 2003 Cannes Eleştirmenler Haftası Büyük Ödül’lü ilk kurmaca filmi, ”Otar Gittiğinden Beri (Depuis qu’Otar est parti) bu bölümün programında yeralan filmlerden bazıları. BELGESELLER: Festivalin bu bölümünde yönetmenlerinin, başka yönetmenler, müzik, insanlık halleri, siyasi hareketler üzerine yaptığı 15 çarpıcı belgeselden oluşan bölümde, dört Türk yönetmenin de farklı tonda filmleri var.CANLANDIRMA SİNEMASI: KÜBA: Programını her yıl farklı türde yapımlarla zenginleştirmeyi hedef edinen Festival, bir süredir Canlandırma Sineması’na özel bir bölüm ayırıyor. Önceki yıllarda Kanada, Hollanda, İngiltere, İtalya, Belçika ve Fransa’dan gelen animasyon filmlerini izlemiştik. Bu türün meraklılarına, bu yıl da Küba animasyon sinemasının seçkin örneklerinden derlenen iki ayrı program ve ünlü çizer Juan Padrón’dan 2 uzun metrajlı çizgi film sunulacak.LATİN AMERİKAN SİNEMASI: ARJANTİN, BREZİLYA VE DİĞERLERİ: Yeni Latin Amerika sineması, iki kıdemli ulusal film endüstrisinin – Arjantin ve Brezilya - yapımlarından hız alarak, son zamanlarda uluslararası pazarlardaki konumunu yeniledi. Bu pazarlarda, gittikçe daha çok sayıda filmleri, hem festival gözdeleri arasında yer aldı, hem de gişede başarı kazandı. Bu kapsamlı bölüm, Arjantin’den 6, Brezilya’dan 4, Meksika’dan 2 filmle, 7 farklı Latin Amerika ülkesinden: Ekvator, Bolivya, Şili, Kolombiya, Peru, Uruguay ve Venezüella’dan birer filmi biraraya getiriyor.TÜRK SİNEMASI 2003-2004 / ULUSAL YARIŞMA : Bu bölümde son yıllarda çekilen yerli filmler yarışıyor. Bunlar;Neredesin Firuze (Ezel Akay), İnat Hikayeleri (Reis Çelik), Bekleme Odası (Zeki Demirkubuz), İnsan Nedir ki? (Reha Erdem), Vizontele Tuuba (Yılmaz Erdoğan), Metropol Kâbusu (Ümit Cin Güven) , Okul (Yağmur ve Durul Taylan) , Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak (Ahmet Uluçay), Bulutları Beklerken (Yeşim Ustaoğlu), İnşaat (Ömer Vargı), Küçük Özgürlük (Yüksel Yavuz), Çamur (Derviş Zaim) .AYRINTILI BİLGİ İÇİNwww.istfest.org
button