Yeşim Çobankent
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2001 21:13
Bizim yutkunarak ve iç geçirerek baktığımız cümle yıldız taifesini İstanbul'da o ağırlıyor. Klişe tabirle ‘‘Ülkemizden güzel anılarla ayrılmalarını’’ sağlıyor. İstanbul'un en ünlü caz festivalinin zaman zaman kalbimizi hoplatan rotasını da o çiziyor. Adı Görgün Taner olan bu İstanbul beyefendisi İstanbul Caz Festivali'ni yönetiyor.
Klişe tabirle ‘‘Ülkemizden güzel anılarla ayrılmalarını’’ sağlıyor. İstanbul'un en ünlü caz festivalinin zaman zaman kalbimizi hoplatan rotasını da o çiziyor. Adı Görgün Taner olan bu İstanbul beyefendisi İstanbul Caz Festivali'ni yönetiyor. Görgün Bey, bunca işin gücün arasında şimdi de Avrupa Caz Festivalleri Başkanlığı gibi mühim bir görev icra ediyor.
Görgün Bey, bu Caz Festivalleri Birliği nedir, ne değildir?
Avrupa Caz Festivali Birliği yaklaşık yirmi senelik bir kuruluş. İstanbul Caz Festivali bu birliğe dört senedir üye. Avrupa'nın caz festivali yapan ülkelerine ilave olarak Kanada'daki Montreal Caz Festivali de birliğe bağlı. İstanbul, Hollanda (North Sea), Finlandiya, İtalya (Umbria), Fransa (Rien), İsviçre (Montreux), Avusturya (Vien) ve Norveç bu birliğe bağlı. Bu festivaller her sene dört ya da beş kez müzik endüstrisinin merkezleri olduğu için çoğunlukla İngiltere ya da ABD'de de bir araya geliyorlar.
Neden?
Kendi tecrübelerini, düşüncelerini ve çizgilerini diğer festivallerle paylaşıyorlar. Eylül ayındaki toplantıda herkes geçen festivalleri konuşuyor, ‘‘Bende şu vardı, yeni şunu buldum, şu şöyleydi, bu böyleydi’’ konuşmalarını yapıyor. Dünyada müzik nereye gidiyor, bunu hep birbirimizden öğreniyoruz. Çünkü artık bir bıkkınlık ve yeni arayışlar var. Onun için farkındaysan bu sene Montreal'de bir ‘‘Türk Gecesi’’ gerçekleştirildi. Önümüzdeki senelerde Avrupa'nın hem caz festivallerinde hem de diğer festivallerinde bu tip akşamlar daha çok yer alacak.
Diğer toplantılarda neler konuşuluyor?
New York ve Londra'da endüstri toplantıları yapılıyor. Bir de Dünya Caz Eğitmenleri Birliği'nin New York'ta toplantıları oluyor ve orada da dünyanın saygın caz müzisyenlerinden birine onur ödülü veriyoruz. Ödül bu yıl büyük ihtimalle Ocak ayında Avrupalı bir müzisyene gidecek. Sponsorluklar, İnternet kullanımı, telif gibi konularda da görüş alışverişinde bulunuyoruz. Zaten birlikteki ülkelerin çoğu Avrupa Birliği'ne de üye, bütün bunlara kaynak arama ve kendini geliştirme çabaları denebilir.
Siz birliğe nasıl başkan oldunuz?
Birlik iki sene önce beni ve İstanbul Caz Festivali'ni başkanlığa seçti. Üç yılda bir başkan seçiliyor, bu yıl benim son başkanlık senem. Ondan sonra yeni bir seçim yapılacak, devam eder miyim gider miyim artık o zaman belli olur.
Peki herkes bir araya gelince festivallerinizi yarıştırıyor musunuz?
(Gülüyor) Hayır canım. Tabii bu festivaller arasında belli ayrımlar var. Ama bunların arasında en önde gelen beş festival arasında İstanbul da yer alıyor. Sen yine de ilk üçünü merak ediyorsundur, İsviçre'deki Montreux, Kanada'daki Montreal ve Hollanda'daki North Sea. Montreal'deki dünyada eşi menendi olmayan bir festival, bir buçuk milyon insan izliyor ve kent merkezinin ortasında gerçekleştiriliyor ve halka açık 200-300 bin kişinin izlediği konserler ve gösteriler yapılıyor. Ona yetişmek şu sıralar zor.
İstanbul Festivali ümit vaat ediyor mu?
Türkiye'nin vaat ettiği kadar.
Birlikteki festivaller arasında birtakım ayrışmalar olduğunu söylediniz. İstanbul'un festival karakteri nedir?
Çok renklilik. Birlikte biraz daha tutucular, geniş bir renk skalası içinde yer alma çabasında olanlar ve bunu başaranlar mevcut. Montreal, Montreux ve biz hakikaten bütün renklere yer veriyoruz. Mesela Montreal'de Prince de Manu Chao da var. Biz de Nick Cave ile PJ var, Montreux da ne ararsan var. Tutucu olan Umbria gibi festivallerin skalası dardır, maksimum Latin'e açılırlar biraz.
Ama siz de pür caz festivali olmadığınız için sık sık eleştiriliyorsunuz değil mi?
Evet eleştiriliyoruz. Biz ta baştan festivalin çizgisini böyle olduğunu koyduk, böyle de devam edeceğiz. Yapıcı bütün eleştirilere teşekkür ederiz, diğer meseleye gelince, ben bunları Montreal ve Montreux'daki diğer arkadaşlarla da konuştum. Birinin 36. senesi diğeri de epey eski, onlar da bu tür eleştirilerle karşılaştıklarını söylüyorlar. Bence festivalin iç tutarlılığına ve gelen sanatçılara bakmak daha önemli.
Gelecek yılın programından bahsetsek biraz...
Bizim program daha çok Aralık, Ocak gibi belli oluyor ama düşündüğümüz isimleri söyleyelim. Supertramp ve programımıza alabilirsek Manu Chao da var.
Ne olur getirin, ben bayılıyorum Manu Chao'ya.
Çok zor onun konserlerini yapmak ama gönlümüzden geçiyor. Bak mesela Nick Cave için beş senedir uğraşıyoruz. Bir türlü günler uymadı, birçok terslik oldu ama nihayet bu sene yakaladık. Buradan da son derece memnun kaldı. Gerçi buradan memnun kalmayan yok, onun için bu çok değişik bir şey değil.
Çok tatlı dilli ve sevecendi Nick Cave. Bildiğim kadarıyla bu davranışlar onun karakterine çok da uygun değil...
Doğru değil. Belki de son konser oluşu onu gerginlikten uzak ve tatlı dilli bir hale getirdi. Basın toplantısında herkes ikinci bir Lou Reed vakası bekliyordu ama olmadı. Genellikle Nick Cave de basın toplantılarını gazetecilere soru sorarak geçirir ama bu sefer dili çözüldü. Buradan evine gidiyor olmanın rahatlığı onu başka türlü etkiledi. Turnenin başında olsa belki basın toplantısı bile yapmazdı ki bütün turne boyunca sadece üç tane basın toplantısı yaptı.
NİCK CAVE DELİSİ
Bir tane Nick Cave delisi var. Bütün turnesi boyunca Nick Cave'i izlemiş ve İstanbul'daki konsere de geldi tabii. Adam Açıkhava'daki konserle birlikte arka arkaya tam 99 tane Nick Cave konseri izlemiş oldu!