OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 19, 2002 00:00
Bugüne kadar kabul gören teori, Dünyamızın merkezinde demir-nikel-küresi çekirdeği bulunduğunu ileri sürüyordu.Fakat bir ünlü jeofizikçi yeni bir kuram geliştirdi ve ortalığı karıştırdı: Dünya’nın merkezinde, 8 kilometre genişliğinde uranyum yüklü bir küre var ve bu dev bir nükleer santral biçiminde çalışıyor.
Biz yukarıda mutlu yaÅŸarken, yerin 6 bin 400 kilometre derininde yanan, hareket eden ve reaksiyona giren 8 kilometre geniÅŸliÄŸindeki uranyum topu, gezegenin manyetik alanıyla volkanları ateÅŸleyen ısıyı yaratıyor ve kıtalararası plakaların hareketlerini düzenliyor. Dünya nedir? Åžairler, O'nun gök mavisi renginde kutsal bir küre olduÄŸunu söyledi. Astronomlar, gezegenimizin ortalama büyüklükte bir yıldızın etrafında dönen küçük bir gezegen olduÄŸuna inanırken, bazı çevreciler O'na ‘‘Toprak Ana’ dedi. Ancak bilimsel açıdan en kesin tanım, belki de hiç beklenmeyen bir yanıttı. Jeofizikçi J. Marvin Herndon, ‘‘Dünya'nın, dev bir nükleer santral olduÄŸunu’ belirtiyor. Biz bu kalın tabaka üzerinde yaÅŸarken, yerin 6 bin 400 kilometre derininde yanan, hareket eden ve reaksiyona giren 8 kilometre geniÅŸliÄŸindeki uranyum topu, gezegenin manyetik alanıyla volkanları ateÅŸleyen ısıyı yaratıyor ve kıtalararası plakaların hareketlerini düzenliyor. Herndon'un teorisi, 1940'lardan beri jeofizik bilimini temelini oluÅŸturuyor. Bu görüşe göre, Dünya'nın çekirdeÄŸi, kısmen kristalleÅŸmiÅŸ dev bir demir ve nikel topudur. Bu çekirdek, ısıyı sıvı çekirdeÄŸe aktardıkça soÄŸuyor ve büyüyor. Bu görüşte radyoaktivite sadece, kendi kendine çürüyen geniÅŸ bir alana yayılmış izotoplar içeren ek bir ısı kaynağıdır. Carnegie Enstitüsü Jeofizik laboratuvarları BaÅŸkanı Hatten Yoder, ‘‘Bu görüşü, tektonik hareketlerle birlikte, gerçek keÅŸiflerden biri sayıyorum'' diyor.Füzyonun önemiHerndon, insanları ve dünyadaki diÄŸer canlıları da bu kuramına katıyor. Nükleer füzyonun (atom çekirdeÄŸinin parçalanmasının) çok yaÅŸamsal bir önemi olduÄŸuna dikkat çekiyor: ‘‘YaÅŸamımızı atomun parçalanmasına borçluyuz. Yeraltındaki bu nükleer reaksiyon, bizi GüneÅŸ'in zararlarından koruyan manyetik alanı harekete geçiren dinamodur’.Herndon'un çalışma arkadaÅŸlarından nükleer mühendis Daniel Hollenbech, ‘‘Alanın yarattığı itme olmasaydı Güneş’ten gelen radyasyon, atmosferi çoktan yok ederdi. Bu nedenle ona baÄŸlıyız’ diyerek fisionun önemine deÄŸiniyor.Herndon, teorisinin en çok tartışılan bölümünü, Proceedings of the National Academy dergisinde yayımladı. Bilgisayar simülasyonları kullanan bilim adamı, nükleer santrallardaki yakıt kullanımını ölçen yazılımla, ‘‘gezegen ölçüsünde bir geo-reaktörün'', aslında Dünya'nın kabul edilen yaşı kadar yani 4.5 milyar yıl çalışabileceÄŸini ve reaktörün kapasitesine eÅŸit ısı deÄŸerlerinde, -yaklaşık 4 teravat- üretim gerçekleÅŸtirebileceÄŸini gösterdi. Dahası, böyle bir reaktör, bazen güçlenir, bazen zayıflar ve bazen de tamamen kapanarak, ÅŸiddetinde farklılıklar meydana gelir. Bu farklılıklar da, Dünya'nın manyetik alanının milyonlarca yıldır neden periyodik olarak azaldığını, çoÄŸaldığını ve tersine döndüğünü açıklar.DiÄŸerlerinde de varHerndon, yalnızca Dünya'nın deÄŸil Jüpiter, Satürn ve Neptün'ün de çekirdeklerinde hızlı hareket halinde bir reaktör bulunduÄŸuna inanıyor. DoÄŸal nükleer reaktörler, yıldızların nasıl tutuÅŸtuklarından, uzayda, sıradan maddelerden en az 10 kat daha yoÄŸun olduÄŸu söylenen gizemli ve açıklanamayan karanlık maddeye kadar bir çok bilinmeyeni ortaya çıkarabilir. Herndon'un teorisinin doÄŸru çıkması halinde, çekirdekte olan biteni anlayabileceÄŸiz. Kabul gören çekirdek teorisine göre, manyetik alan, katı bir demir-nikel topu, çevresinde dönen erimiÅŸ demir ve nikel kabukları tarafından güçlendirilir. Ancak Herndon bu gücün, yanmakta olan bir nükleer reaktörü çevreleyen yüklü parçalarla saÄŸlandığını savunuyor. British Columbia Ãœniversitesi'nden Bruce Buffett ise ‘‘Herndon'un yaptığı bir kanıtlama deÄŸil, bir dizi akıl yürütme gibi gözüküyor’ diyor.ÇekirdeÄŸin gerçek yapısıHerndon, Dünya'nın çekirdeÄŸinin, demir-nikel deÄŸil, nikel silisit denilen nikel-silisyum bileÅŸiÄŸi olduÄŸuna inanıyor. Herndon, bu görüşünü yapılandıran ilk kanıtını, 1972'de Fransız bilim adamlarının bir uranyum damarında neodinyum ve samaryumun fizyonla üretilmiÅŸ izotoplarını buldukları Afrika'daki Gabon madeninde elde etti. Jüpiter de bir reaktörBilim adamları, uranyumun bundan 2 milyar yıl önce, 200 milyon yıl boyunca doÄŸal bir nükleer reaktör olarak çalıştığını saptadı. Herndon, bununla ilgili 1998'de Journal of Geophysical Research adlı dergiye makale yazdı.Herndon'u etkileyen bir baÅŸka bulguysa, 1960'larda Jüpiter'in parlaklığının, bu dev gezegenin Güneş’ten aldığı enerjinin neredeyse iki katı kadar enerjiyi uzaya yaydığının bulunması oldu. Arizona Ãœniversitesi'nden William Hubbard bu keÅŸfi, modern gezegen bilimi açısından en ilginç saptamalardan biri olduÄŸunu vurguluyor.Herndon'un oÄŸlu Joshua, 1990'da babasına, The New Solar System adlı dergide okuduÄŸu Jüpiter'in fazla enerji üretimi üzerine bir yazıdan söz etti. ‘‘3 hafta sonra, birden yanıtı buldum. Jüpiter'de, gezegen ölçüsünde bir nükleer reaktöre sahip olmak için tüm bileÅŸenler var’. AraÅŸtırmacı, daha önce kimsenin bu sonuca varmadığını saptadı. Herndon, tüm hesaplamaları yaptı ve sonuçlarını ‘‘Uzak Gezegenlerin Enerji Kaynakları Olarak Nükleer Fizyon Reaktörleri’ baÅŸlığıyla yayımladı. Herndon, ardından dikkatini Dünya'ya çevirdi ve belki küçük gezegenlerde de nükleer güç kaynaklarının bulunabileceÄŸini düşündü.Manyetik alanDünya'daki manyetik alanın en ilginç noktalarından biri, her 200 bin yılda bir tersine dönmesi. Manyetik alan, aynı zamanda periyodik olarak zayıflıyor ve yeniden güçleniyor. Bu yalnızca bir teori deÄŸil. Manyetik alanın karmaşık tarihi, tam olarak kayalarda gizlidir; tek bir tabakada bulunan demir içeren minerallerin özellikle de manyetitin, çarpıcı bir ÅŸekilde farklı yönelimleri var.Dünya'nın çekirdeÄŸinde, Ay'ın çapının 10'da 7'si kadar bir demir-nikel topu yerine, uranyum 235 ve uranyum 238 izotoplarını içeren 8 kilometre geniÅŸliÄŸinde doÄŸal bir nükleer reaktör topu düşünün. Bu reaktör, hem uranyum hem de ayrılabilen plütonyumdan enerji elde eden ve nükleer mühendislerin ‘‘hızlı nötron üreticisi'' olarak niteledikleri kaynak olabilir. Kürenin, sıvı demir ve nikel yerine, katı nikel ve silisyumdan yapılan ve nikel silisite eritilmiÅŸ bir maddeden yapıldığını düşünün. Herndon, reaktörün, bu nikel silisit küre içinde parçalanma yarattıkça, yüklü parçaları iten ve sonuç olarak da manyetik alan yaratan bir ısı ürettiÄŸine inanıyor.Uranyumun yeriBir çok jeofizikçi ise bu teoriye karşı çıkıyor ve soÄŸuyan demir-nikel-küresi çekirdeÄŸi kuramının yaygın kabul gören bir teori olduÄŸunu belirtiyor ve soruyor: ‘‘Dünya'nın oluÅŸumu sırasında, bu kadar büyük oranda uranyum nasıl merkeze toplanabilir?’ AraÅŸtırmacılar, silikatların uranyumla baÄŸ oluÅŸturmaya meyilli olduklarını ve oluÅŸan bileÅŸiÄŸin de hafif olacağından aÅŸağı inemeyeceÄŸini belirtiyor.Herndon ise yanıtın, Dünya'ya düşen ve GüneÅŸ Sistemi’nin ortaya çıkışı sırasındaki koÅŸulları temsil ettiÄŸine inanılan kondrit adlı taÅŸ göktaÅŸlarında olduÄŸunu iddia ediyor. ‘‘Günümüz jeofiziÄŸinin büyük bir bölümü, Dünya'nın, oksijen bakımından zengin koÅŸullarda oluÅŸan kondritlere benzediÄŸi fikrine dayanır. Öte yandan, enstatit kondrit denilen ve daha az oksijen bulunan ortamlarda oluÅŸmuÅŸ olan göktaÅŸları da var. Bunlardaki oksijen izotopları, Dünya'da bulduklarımızla özdeÅŸlerÉortamda çok fazla oksijen varsa, tüm elementler oksijenle birleÅŸmek isteyecektir. Ancak oksijen oranı azsa, uranyum ve magnezyum gibi elementler, serbest olarak Dünya'nın merkezine inerler’. Herndon, gezegendeki uranyumun yüzde 64'ünün bu yolla Dünya'nın merkezine gittiÄŸini ve bu miktarın da bir reaksiyon baÅŸlatmak için gereÄŸinden fazla olduÄŸunu söylüyor.Havai volkanlarıHerndon'un en büyük fiziksel kanıtı, Hawaii'deki bazaltların bileÅŸiminde yatıyor. Sismologlar, bu bazaltların, Dünya'nın derinliklerinde belki de dış çekirdek sınırının yakınlarındaki ısı kaynaklarından ortaya çıktıklarını düşünüyor. Herndon'un nükleer reaktör teorisine göre, bazaltları oluÅŸturan lavlar radyoaktif olamaz, çünkü ağır uranyum Dünya'nın merkezinden yukarı çıkamaz. Ancak, helyum gibi görece daha hafif baÅŸka bir element, 6 bin 400 kilometrelik dikey yolu, nükleer parçalanmanın izlerini taşıyarak katedebilir. ‘32 yıl boyunca, bu bazaltların helyumlar incelendi.  Helyum 3 bulundu, bu büyük bir sürpriz, çünkü Helyum 3 çekirdek parçalanmasının bir yan ürünüdür. Hiç kimse, onun Dünya'nın derinine nasıl indiÄŸini bilmiyor. Yaptığımız simülasyonlarda, Helyum 4 ve Helyum 3'ün oranlarını elde ettik. Bu deÄŸerler, herhangi bir deÄŸer olabilirdi, ancak tam olarak bazaltlarda incelenen oranlarla aynı çıktılar. Bu oran en önemli kanıttır’. Yoder, sonuçların olaÄŸanüstü olduÄŸunu ve teoriye tam olarak oturduklarını söylüyor. Herndon, ‘‘Tek adamım ve büyük ilerlemeler kaydettim, ancak yapılması gereken daha çok ÅŸey var. Bu araÅŸtırılabilecek bir fikirdir. Titiz bir araÅŸtırma ve gerçek bir tartışma gerekiyor'' diyerek, gelecek beklentilerini sıraladı.Kaynak: Discover, AÄŸustos 2002Â
button