Dünyada insan soyunun tükenme olasılığı var mı?

Güncelleme Tarihi:

Dünyada insan soyunun tükenme olasılığı var mı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2002 00:00

Evet var.. Avrupa’da nüfus artışı durdu.. Avrupa’nın en katolik ülkesi Ä°talyan kadınları arasında doÄŸum boykotu baÅŸladı. Ãœlkemizde de nüfus artış hızı yüzde 1,7’ye geriledi.Dünyadaki diÄŸer kadınlar da Ä°talyan kadınlarını örnek alırsa, bir nüfus felaketiyle karşı karşıya kalabiliriz. Bir zamanlar bebek sayılarındaki patlama yerini yok olmaya bırakıyor. Yalnızca zengin deÄŸil yoksul ülkelerde de geçerli olan durum karşısında, dünya nüfusu 50 yıl içinde büyük bir düşüş yaÅŸayabilir. Nüfusun azalması gerçek dünyayı kaynak bakımından daha yaÅŸanabilir kılacak ama büyük bir tehlike var: Çok daha yaÅŸlı, muhafazakar ve biraz daha az yaratıcı bir dünya. GeleceÄŸi bütün bir halde görmek için, Avrupa’daki hemcinslerine göre daha az bebek yapmak isteyen Ä°talyan kadınlarına bakmak yeterli. DoÄŸum kontrolune karşı olan Katolik Kilisesi’nin evi konumundaki Ä°talya’da, doÄŸum oranı çok düşük. Her bir Ä°talyan kadınına 1.2 çocuk düşüyor. Ãœlkemizde de doÄŸurganlık oranı ve hızı düşüyor. Türkiye’de nüfus artış hızının son 10 Äž 15 yıl içinde yüzde 2,5’lardan yüzde 1,7’lere doÄŸru hızla gerilemeye baÅŸladığı görüldü. Ancak Türkiye yine de Avrupa’nın en genç ülkesi.Avrupa’da bu oran biraz daha düşer ve dünya geneline uyarlanırsa yeryüzünde yaÅŸam sona erebilir. Dünya nüfusunun gelecekte azalması güzel gibi gözüküyor. Bu azalmanın, doÄŸal kaynakların paylaşım sıkıntısını azaltacağı bir gerçek, ancak nüfusu giderek azalan bir dünya çok daha farklı olacak: çok daha yaÅŸlı ve muhafazakar ve biraz daha az yaratıcı bir dünya. Yeni dünya, emeÄŸin kaynak sıkıntısı çektiÄŸi ve ülkelerin, kapı dışarı etmek için deÄŸil bu kez çalıştırmak için mülteci çağıracakları bir yer olacak.Büyük deÄŸiÅŸimNüfus üzerine tahminde bulunanlar 1970’lerden beri gelecekteki nüfusun gıda, su ve toprak gibi kaynakları yok edeceÄŸi ve küresel ısınma ve daha kirli bir dünyayı tetikleyeceklerini söyleyerek bizi korkuttu. Ancak 20. yüzyıla doÄŸru, dünya nüfusunun neredeyse 4 kat artarak 1.6 milyardan 6 milyara çıkması tahminleri haklı çıkardı. Yüzyılın ortalarında baÅŸgösteren ‘bebek patlaması’ henüz sona ermedi, ancak daha derine bakarsak doÄŸurganlık büyük bir düşüş gösteriyor.1950’lerde ortalama bir kadın 5 çocuÄŸa sahipken, bugün bu sayı 2.7’ye kadar düştü. DoÄŸumlardaki bu düşüş, 21. yüzyılın en önemli demografik (nüfus istatistiklerini inceleyen alan) göstergesi oldu. Çekirdek aileDemografi uzmanları, bu yüzyıl içinde dünyadaki bir çok kadının, ailesini Batı tarzında çekirdek bir aile olarak yapılandıracağını düşündü. Bu yapılandırma, basit bir dünya nüfusu yaratacak ve 2100’de 10 milyar kiÅŸiye çıkacaktı. Kadınların bu tahminden haberi yok, ancak yine de Ä°talya’daki doÄŸum oranları, olması gerekenden çok daha düşük. Olması gereken deÄŸer kadın başına 2.1’dir; fazladan 0.1, aile kurmaya yetecek kadar çok yaÅŸamayan kızlar için geçerli. Ä°talya ise 1.2 bebek oranıyla, ortalamanın çok altında kalıyor. Ä°spanya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Rusya ve Ermenistan’daki doÄŸum oranları da aynı ÅŸekilde. En büyük ÅŸaÅŸkınlıksa, bu yılın sonunda sonuçlanması beklenen yeni BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) nüfus tahmin raporuyla yaÅŸanacak; raporun, ‘iki kuÅŸak sonra, dünyadaki her 5 kadından 4’ü, 2 veya daha az çocuÄŸa sahip olacak’ çıkarsamasını içermesi bekleniyor. Dünya, bu demografik deÄŸiÅŸime karşı neden bu kadar kayıtsız? Bunun en büyük nedeni, insanlık tarihinin en büyük nüfus patlaması sayesinde doÄŸmuÅŸ çocukların çocukları, bugünlerde çocuk büyütmekle meÅŸgul. DoÄŸurganlık oranları azalsa da, bu kiÅŸiler dünyaya hiç olmadığından daha fazla bebek getiriyor. Bu durum Avrupa’nın nüfusunu sabit tutarak, dünya nüfusunun da her yıl 80 milyon artmasına neden oluyor. Öte yandan, 20. yüzyılın bebek ‘pompalayanları’ ölmeye baÅŸladığında, ivme tersine dönecek ve nüfusun artmasını saÄŸlamak çok daha zor olacak. Dünyanın nüfusu, 14. yüzyıldaki Kara Ölüm’den beri ilk kez büyük bir düşüşe doÄŸru gidiyor.Kent ve kırsal yaÅŸamBuradaki en önemli sorular, kadınların neden daha az çocuk sahibi olmak istediÄŸi ve anneliÄŸi kabul etmedeki bu direniÅŸlerinin daha ne kadar süreceÄŸi. SaÄŸlık ve tıp alanındaki ilerlemelerle birlikte özellikle çocuk ölümlerindeki azalma, insanların çok fazla çocuk yapmayacakları ÅŸeklinde yorumlandı. DiÄŸer önemli bir nedense kentleÅŸme oldu. Kırsal kesimlerde ve köylerde çocuklar, hayvanlara bakmak ve tarlayı iÅŸlemek gibi görevleri yerine getiren bir kazançtır. Kentlerdeyse bir çocuk, ekonomik alanda büyük bir sorumluluk demek. Küçük çocuklara bakmak gerek ve büyüdüklerinde de istedikleri iÅŸi elde etmeleri için eÄŸitim görmeleri zorunlu.Tüm bunların da ötesinde, kültürel alandaki deÄŸiÅŸimler, kadınları evden ve çocuk büyütmekten uzaklaÅŸtırdı. Ataerkil topluma sahip yoksul ülkelerdeki kadınlar, televizyonla yeni dünyaları tanırken, modern doÄŸum kontrol yöntemleriyle de bu dünyaya uyum saÄŸladı. London School of Economics’ten Tim Dyson, ‘Evlenmek ve çocuk sahibi olmak, artık eskisi kadar önemli deÄŸil’ diyerek deÄŸiÅŸime dikkat çekiyor. Bugün 60’tan fazla ülkede doÄŸum oranları olması gereken deÄŸerden daha düşük. Bu grup, Karayipler’in büyük bir kısmını, Çin’i ve Kore’yi kapsarken, bu yıl Tayland, Sri Lanka ve Ä°ran’ın aralarına katılması bekleniyor. BM Nüfus Dairesi Bölüm BaÅŸkanı Joseph Chamie’nin önderliÄŸinde geçen mart düzenlenen konferansta, aralarında Brezilya, Endonezya, Meksika ve Türkiye’nin de bulunduÄŸu birçok ülkenin uzmanları, ülkelerindeki doÄŸum oranlarının 20 yıl içinde normal deÄŸerin altına ineceÄŸini açıkladı. Zorunlu kontrolBu ülkelerden çok azında zorunlu doÄŸum kontrolü uygulanıyor. Katolik Kilisesi, Brezilya’nın hiçbir aile planlaması programı yapmamasını saÄŸladı. Bu durumda bile milyonlarca Brezilyalı kadın kısırlaÅŸtırılma kliniklerine baÅŸvurdu ve doÄŸum oranı son 20 yılda yarılanarak 2.3’e indi.Ä°ran’daysa durum çok daha çarpıcı. 1994’te Kahire’de nüfus üzerine bir konferansa katılan mollalar, doÄŸum oranlarını azaltan uluslararası gündemin büyük bir kısmına karşı olduklarını açıkladı. Ancak ülkedeki kadınlar, vücutlarının kontrolünü ellerine alarak 1998’deki 5.5’lik doÄŸum oranını 2000’de 2.2’ye düşürdüler. Özgürlük tutkusuRefah ve zenginlik, bu oranı ulus çapında azaltmada önemli bir kriter deÄŸil. Afrika dışındaki en yoksul 6 ülkeden biri olan Bangladeş’te kızlar, en az eÄŸitim alan ve en erken evlenen gençler arasında. Bu durumda bile, doÄŸum oranı annelerinin yarısı oranında. Vietnam’daysa, son on yılda kadın başına düşen çocuk sayısı 2.3’e kadar azaldı. Zengin yoksul, sosyalist kapitalist, Müslüman Katolik, sıkı aile planlama yönetmeliklerine sahip olsun ya da olmasın, ülkelerin birçoÄŸunda aynı ÅŸey geçerli; kadınlar vücutlarını kendileri kontrol ediyor.Demografi uzmanı Dyson, olanların ‘kültürel yayılma’ya baÄŸlı olduÄŸunu öne sürüyor. Çocuk sahibi olmamak, bir modernlik ve özgürlük ifadesi olmaya baÅŸladı ve kadınlar da bu yeni özgürlüklerini vermek istemiyor. Kadınların, kendi toplumlarını ÅŸekillendirme yetkisini babalarının ve erkek kardeÅŸlerinin elinden almaya baÅŸladıklarını kaydeden Dyson, ‘Hindistan’ın batısına bakarsanız, tarlalarda çalışanın, iÅŸleri yapanın ve yönetenin kadınlar olduÄŸunu görürsünüz. O kadınların daha fazla çocuk yapmaya zamanları yok’ diyor. Avustralya Ulusal Ãœniversitesi’nden ünlü demografi uzmanı Jack Caldwell, ‘İtalya’nın önemli bir örnek’ olduÄŸuna inananlardan biri. Caldwell, bu ülkedeki doÄŸum oranlarının inanılmaz düşüklüğünün, kadınların özgür olmasından kaynaklandığını kaydediyor. Bir bakış açısına sahip olan bu kadınların en son istedikleri, anneleri gibi eve tıkılıp çocuk bakmak. Uzman Jean-Claude Chesnais de, çocuk bakımının zor olmasının ve erkeklerin bir çoÄŸunun yardımcı olmamasının, Ä°talya gibi ülkelerde çocuk büyütmenin önündeki engelleri katladığını ve anneler tarafından yapılan ekonomik fedakarlıkların da artık dayanılmaz olarak kabul edildiÄŸini öne sürüyor.Avrupa: Kuzeyi-güneyi Öte yandan tüm ülkeler Ä°talya gibi deÄŸil. ÖrneÄŸin Ä°sveç’te yaÅŸayan Astrid ve arkadaÅŸları, Ä°talyan hemcinslerine göre daha fazla aile sahibi olmaya meraklı. Ãœlkedeki 1.6’lık doÄŸum oranı, nüfusun artmasını saÄŸlamıyor, ancak ülkede demografik deÄŸerler de düşmüyor. Kuzey Avrupa ülkelerini birçoÄŸunda, Akdeniz’e oranla doÄŸum oranları çok daha yüksek; Norveç’te 1.8, Ä°ngiltere ve Finlandiya’daysa 1.7.Ä°ki bölge arasındaki bu farkın en önemli nedeni, kuzeydeki ülkelerin hükümetlerinin, ailelere iÅŸ ve ev yaÅŸamını dengelemede güneye oranla daha fazla yardımcı olması. Bu ülkelerdeki erkekler de, ev yaÅŸamı konusunda daha deneyimli. Bu nedenlerin var olmadığı Ä°talya’da, çalışan kadınların sadece yüzde 12’sinin yarı zamanlı iÅŸleri var ve komünizmin çöküşünden itibaren, DoÄŸu Avrupa ülkelerindeyse, aileler için devlet destekli programlar azaldı ve doÄŸum oranları da bir anda düşmeye baÅŸladı. Dünyanın geri kalanı, Kuzey mi yoksa Güney Avrupa’yı mı örnek alacak? Caldwell, göstergelerin açık olduÄŸunu kaydediyor: ‘Dünyanın genelinde, Akdeniz’in ataerkil modeli, kuzeyin daha yardımsever erkek modeline göre daha yaygın.’ AIDS’in etkisiNüfus artışının kontrol altında tutulmasının bir diÄŸer önemli nedeni de AIDS. BM gelecek 5 yıl içinde, büyük çoÄŸunluÄŸu Afrika’da olmak üzere 15 milyon insanın AIDS’ten öleceÄŸini açıkladı. Ekonomik açıdan görece daha geliÅŸmiÅŸ ülkelerde doÄŸum oranları azalırken ölüm oranları artıyor. Kenya’da doÄŸum oranı 20 yılda 8’den 5’in altına inerken, 10 yıl içinde 3’e inmesi bekleniyor. AIDS nedeniyle birçok küçük çocuÄŸun da ölmesiyle birlikte, bu oran bugünkü nüfusu korumaya yetmeyebilir. Kenya, düşüşe geçen bir nüfusa sahip ilk Afrika ülkesi olabilir. GeliÅŸmiÅŸ ülkeler de, giderek azalan doÄŸum konusunda kaygılılar. YaÅŸlı bir nüfus, sosyal hizmetler ve emekli aylıklarında büyük bir yük oluÅŸtururken, bu ülkelerin nüfusları gelecek 5 yıl içinde büyük oranda azalacak. Japonya, 2050’de nüfusunun yüzde 14’lik bir düşüşle 20 milyon olmasını beklerken, Almanya da aynı düşüşle karşı karşıya. Ä°talya ve Macaristan’da bu deÄŸer yüzde 25, Rusya’da da üçte 1 olabilir. McDonald, gelecek nesillerin, bir önceki neslin en azından yarısı kadar çocuk yapmaması halinde, Ä°talya’daki bugün 56 milyon olan nüfusun, 2100’de 8 milyona düşeceÄŸine dikkat çekiyor. Chamie ve BM çalışanları, dünya nüfusunun 2050’de 7.5 milyara ulaÅŸacağını, ardından düşerek 2150’de 5.3 milyara kadar ineceÄŸini tahmin ediyor. Uzmanlar, politikacıların, yaÅŸlı nüfusun getireceÄŸi yükler konusunda kaygı duymaya baÅŸlayacaklarını ve iÅŸ gücünü karşılamak için de mülteci çağıracaklarını vurguluyor. DoÄŸum yanlısı politikaların önem kazanacağını belirten McDonald, yeni uygulamaların içinde, kadınları iÅŸ gücünden uzak tutarak eve kapama, kürtajı yasaklama ve aile planlama servislerini kaldırmanın yer alabileceÄŸini öne sürüyor. Dyson ise, bu görüşü reddederek, kadınların bunları kabul etmeyeceklerini ekliyor. Yeni uygulamalar, kadınların özgürlüklerini kısıtlayıcı olmanın yanı sıra, erkeklerin daha fazla sorumluluk sahibi olmalarını teÅŸvik edebilir. Dyson’ın da ortaya koyduÄŸu gibi, doÄŸum oranlarındaki bu düşüşün asıl nedeni, kadınların erkekler gibi olmak istemeleri. Bunu deÄŸiÅŸtirmek için de erkekler duruma el koymalı ve kadınlar gibi olmalı. Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!