Güncelleme Tarihi:
Sabah kalktığınızda ilk yaptığınız iş ile başlayalım; kalkıp Kolombiya kahvenizi yudumlarken dünyada bugün ne olmuş diye izlediğiniz kanalın haberleri ile Latin Amerika’daki bir festivale takılı kalabilirsiniz. Yabancı ortaklarınız ile çıktığınız öğle yemeğinde müdavimi olduğunuz Çin lokantasının uzak doğu mutfağını önünüze seren mönüsü ile uluslararası bir anlaşmaya imza atabilirsiniz. Evinize dönerken dinlediğiniz caz müzik eşliğinde New Orleans’dan yükselen isyanın sesini kendi ruhunuzun sıkışmış olduğu ikilemden kurtulması için bir aracı olarak görebilirsiniz. Günün yorgunluğunu atmak için ise sıcak şarabınızın yanında size annenizin hazırladığı mis gibi kahvaltılardan “merhaba” diyen sucuk ve Fransızların övgü ile dünyaya yaydıkları baget ekmek ikilisini masanıza farklı bir kombinasyon olarak taşıyor olabilirsiniz. Günü tamamlarken ise izleyeceğiniz bir “Hollywood” ya da “Bollywood” filmiyle keyifli bir uyku moduna geçmeye hazırsınızdır artık…
Küreselleşmenin gündelik yaşamlarımıza nasıl yansıdığını anlatan bu kesit paralelinde küreselleşmenin ekonomik ve siyasi boyutunun yanında kültürel çerçevede insanların hayatlarına ne derece nüfus ettiğini çok net gözlemleyebiliriz. Gündelik yaşam üzerinden her gün tekrar tekrar hayat verdiğimiz bu kavram, içinde bulunduğumuz kültürün alışkanlık ve rutinlerini yıkmadan onları da kendi içinde muhafaza ederek devam eden bir yapıdır. Tüketim alışkanlıklarımızda farkında olmadan yaptığımız değişiklikler ile küreselleşmenin kültürel boyutunu giderek içselleştiririz aslında. En sonunda bu durum bizim Kaliforniya’da yaşayan ve biraz önceki günlük rutinler üzerinden hayatına devam eden bir Amerikalıdan farklı hissetmememiz sonucuna götürmektedir bizi. Hayata dair beklentiler, binlerce kilometre mesafe ve saat farkları ile yaşamaya devam ettiğimiz küresel köyde artık aynılaşmaktadır.
Peki bu küresel köyde her şey aynı dağılım ile mi yaşanmaktadır? Bu konuda olumlu bir tablo çizmek isterdim ancak verdiğimiz örnekten devam ederek durumun böyle olmadığını açıklama sorumluluğunu kendimde hissediyorum. Güne kahvesi ile başlayan kahramanımızın içinde bulunduğu hayat standartları ve tüketim alışkanlıkları toplumlun tamamını yansıtmamaktadır. Hal böyle olunca da küresel köy içinde yaşayan farklı kültürel değerler karşılaşma ve zaman zaman çatışma içine girebilmektedir pek tabi ki... Bundan olacak, küresel köyümüzün bakkal amcası ile “gross market” zincirleri arasındaki farklar kendilerini er meydanı da diyebileceğimiz “köy meydanında” buluvermektedir. Ve belki de yine bundandır ki bugünlerde gündemde olan küçük ölçekli işletmelerin- bizim bakkal amcalarımızın- birleşerek marketlere dönüşmesi tıpkı küresel köy mottosu gibi pek bir revaçtadır…
Küresel köy iyi midir kötü müdür bu sizin sabah kalktığınızda sınırları olmayan (!) köydeki günlük rutin ve hayat meşguliyetlerinize göre şekillenir elbette ancak market olan bakkal amcanın gözünden bakarsak değiş-tiril-en alışkanlıkların sonuçları zamanla netlik kazanacak gibi gözüküyor…
*Hacettepe Üniversitesi- Siyaset Bilimi Yüksek Lisansı