OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 12, 2005 00:00
Kültür, beyinde gerçek ve somut bir ÅŸekilde tekrarlanıyor. Beynimiz ÅŸaşırtıcı derecede esnek. Müzik, iÅŸkence, tsunami ve posta kodu gri hücrelerde izler bırakıyor. Dünya ve beyin arasındaki karşılıklı oyunu, ruh ve doÄŸa bilimcileri ancak birlikte açıklayabiliyor.Yoksa nöronlarımızın (beynimizin sinir hücreleri) kuklaları mıyız sadece? AraÅŸtırma makaleleri, esenliklerimiz ve üzüntülerimizin sinir hücreleri ve bunların baÄŸlantıları (sinapslar) tarafından belirlendiÄŸi konusunda görüş ayrılıklarıyla dolu. Çekirdek spin tomografisiyle alınan renkli görüntüler, kiÅŸinin ne düşündüğünü, kimi sevdiÄŸini ve gizlice kimin eÄŸlendiÄŸini öğrenmek için insan beynini yakından incelememiz gerektiÄŸini söylüyorlar. Bu görüşü savunanlar mesela Albert Einstein gibi aykırı ve özel insanların beynini inceleyerek, gri maddeden niçin birinin dahi, örneÄŸin diÄŸerinin ise terörist olduÄŸunu öğrenmeye çalışan bilim adamları. Eskinin "genlerin esiriyiz" teorileri, ÅŸimdi yerini nöronların esiriyiz teorisi mi bırakıyor? Tabii uç noktalarda dolaÅŸanlar için öyle. Ama beyin galiba çok farklı!Sinirbilimlerinde ortaya çıkan sonuçlar nöronların, bir insanı ancak genleri kadar kısıtladığını gösteriyor. Bir insanın gen sekansı deÄŸiÅŸmez olsa da, genlerin etkinliÄŸi dışardan gelen sinyallerle çalışır. Beynimiz de bu karşılıklı oyuna baÄŸlıdır: Çevre ve deneyim, hangi sinir hücrelerinin büyüyeceÄŸine veya köreleceÄŸine, hangi sinir baÄŸlantılarının uyarılacağına ve en sonunda parmak izi kadar eÅŸsiz hale gelen beyin yapısının ne ÅŸekilde oluÅŸacağına karar verir. Beyne ciddi bir yol aranıyorKendi kendilerini eleÅŸtirebilen beyin araÅŸtırmacıları, yapılar ve moleküller üzerinde çok fazla durarak önemli noktaları kolayca gözden kaçırabileceklerini fark etti. Beynin gizlerini disiplinler arası sistem araÅŸtırmalarıyla çözmek isteyen, Frankfurt Ä°leri AraÅŸtırmalar Enstitüsü müdürü Wolf Singer, bir "perspektif deÄŸiÅŸikliliÄŸi" zorunluluÄŸundan söz eder. YaÅŸlılık uzmanı Paul B.Baltes ve nöropsikolog Frank Rösler de aynı yolda ilerliyor. Bu araÅŸtırmacılar biyoloji ve kültürün birbirlerini etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda birbirlerini yarattıklardan eminler. O halde beyni anlamak isteyen onun sosyal çevresini de incelemek zorunda. Bilim adamlarının, "Biyokültürel ortak yapısalcılık" kavramı ÅŸunu anlatıor: "Beyin, biyolojik eÄŸilim ve kültürel gerçeklikten meydana gelen bir yapıdır". Berlin Max-Planck EÄŸitim Bilimleri Enstitüsü’nde uzun yıllar müdürlük yapan Baltes ile, Marburg Ãœniversitesi biyopsikologu Rösler "ortak yapısalcık" ile ilgili tezi savunan ortak bir kitap yazıyor. Müzik, beyin için ipucuBaltes ve Rösler’in "kültürün, beyinde gerçek ve somut bir ÅŸekilde tekrarlandığı" tezi en iyi müzikle kanıtlanabilmekte. Mesela Cornell Ãœniversitesi’nce kısa bir süre önce yayımlanan bir çalışma, ritim duygusunun kültürel olarak ne kadar etkili olduÄŸunu göstermekte. DoÄŸu Avrupalılar, dörtlük ölçüyle ilgili olan her ritimde zorlanan Kuzey Amerikalılara kıyasla çok daha zor ritimleri öğrenebiliyor. Fakat psikolog Erin E.Hannon, yedi aylık bebeklerin ritim duyularını kontrol edince Amerikalılar ve Avrupalılar arasında hiçbir fark ortaya çıkmamış. Hannon bu yüzden ritmik algılamayla ilgili geliÅŸimin iÅŸitme kültürüyle ilgili olduÄŸunu düşünüyor. Yani daha basit sözlerle ifade edecek olursak, yalnızca marÅŸ müziÄŸi dinleyenler sadece marÅŸtan anlar, dolayısıyla da sadece marÅŸ üretebilir. YoÄŸun bir biçimde müzikle uÄŸraÅŸmanın nörobiyolojik deÄŸiÅŸimlere yol açtığı artık çok sayıda araÅŸtırmayla kanıtlanabiliyor. Profesyonel müzikçilerin iÅŸitme merkezleri Äžbilinçli olarak algılanmasa da- en küçük ses oynamalarına ve akort bozukluÄŸuna çok daha hassas bir ÅŸekilde reaksiyon göstermekte. Dakikada 1800 notaDakikada 1800 kadar zor notayı çalmak zorunda kalan piyanistlerin büyük beyin kabuÄŸunda, dokunma duyusundan sorumlu bölge büyümekte. Bu "somatik duyular korteksi" kemancılarda da daha geliÅŸkindir Äž tabii bu sadece kemanı tuttukları sol el için geçerli. Yayı kullanan sol elin izi, profesyonel müzisyenlerde amatörlerden farklı deÄŸildir. Bu deÄŸiÅŸimler müzikle uÄŸraÅŸmaya ne kadar erken baÅŸlanırsa o kadar belirgin oluyor. Mesela yedi yaşında bir müzik aleti çalmaya baÅŸlayan biri, saÄŸ ve sol beyin yarısını birbirine baÄŸlayan Corpus callosum’u geliÅŸtirerek, bütünsel düşünce yetisini de geliÅŸtirmiÅŸ olur. Bununla birlikte beyin yetiÅŸkinlik döneminde bile hala biçimlenecek kadar esnektir. YoÄŸun çalışmalardan sonra bir çocukta görülen etkinin yarısı elde edilebiliyor. Demek ki yaÅŸken eÄŸilmeyen aÄŸaç, büyüdükten sonra yarı yarıya eÄŸilebiliyor. Müzisyen krampıBununla birlikte beynin olaÄŸanüstü esnekliÄŸinin olumsuz tarafları da var. Mesela profesyonel müzikçilerin %1’inin kariyeri zamanından önce "müzisyen krampı" yüzünden son bulmakta. Alman psikolog Thomas Elbert’in kanıtladığı gibi, eldeki bu bozukluÄŸun (handdystonie) sebebi beyinde gizli. Parmakların sürekli aynı anda uyarılması yüzünden Äž mesela piyano çalarken olduÄŸu gibi- somatik duyularla ilgili bölgeler zamanla kaynayabiliyor. Böylece yüzük parmağını oynatmak isteyenin, tamamen istençdışı olarak küçük parmağı da hareket eder, ta ki sinir yolları, devam eden bu baskıya krampla yanıt verene dek. Elbert bu arada tamamen farklı bir alana yöneldi. Müzisyenlerden sonra ÅŸimdi iÅŸkence ve tsunami kurbanlarını inceliyor. Çünkü bu insanların travmatik bozuklukları da beyindeki deÄŸiÅŸimlere baÄŸlı. Dış etken beyni deÄŸiÅŸtiriyorBu tür örnekler Baltes ve Rösler için, "biyokültürel ortak yapısalcılıkla" ilgili tezi besliyor: Dıştaki etmenler beynin çalışma biçimini deÄŸiÅŸtirmekte, bu da çevre üzerinde etkili olmakta. ÖrneÄŸin çocuk askerlerin beyni bir kez travmatik deneyimlerin etkisinde kaldığında, dünyaya sadece travma gözlüğünden görebiliyor. Bu durumun toplum üzerindeki etkisini tahmin etmek hiç de zor deÄŸildir. Terörün etkisinde kalan, insancıl ortak yaÅŸamımızın bildik kurallarını altüst eden terör "kültürüne" daha eÄŸimlidir. Bununla birlikte ortak yapısalcılık tezinin bilimsel kanıtı o kadar basit deÄŸil. Gerçi insan evriminin tümü, çevre etkisi, beyin gücü ve çevrenin kültürel deÄŸiÅŸimi arasındaki karşılıklı oyuna dayanıyor ama bireyler üzerindeki etkisinin ve aksi tesirinin kanıtlanabilmesi için insanların laboratuar fareleri gibi benzer deneylerden geçirilmesi gerekirdi. Bunu hiçbir etik komisyonu onaylamadığı müddetçe hayvan deneylerindeki sonuçların dikkatle incelenmesi gerekiyor. BoÅŸ ortamların olumsuz etkisiBoÅŸ ve uyarımsız bir ortam, davranış bozukluÄŸuna neden olmakta. Oyuncak veya oyun arkadaşı bulamadıklarında farelerde daha az sinaptik baÄŸlantılar geliÅŸiyor. Bu etki daha çok yavrularda ortaya çıksa da yetiÅŸkin hayvanlarda da saptanmış. Hatta hayvanlarda zor ve önemsiz uÄŸraÅŸlar arasındaki farklar bile izlenebiliyor. Tekerlek içinde koÅŸan farelerle, koÅŸarken ek bir görev yerine getirmek zorunda kalan fareler karşılaÅŸtırıldığında, koÅŸan farede beyni oksijenle besleyen kılcal damarlar çoÄŸalırken, akıllarını kullanarak koÅŸan farelerde hacim başına sinaps sayısının çoÄŸalması gibi özel nöronsal deÄŸiÅŸimlerin yaÅŸandığı görülmekte. Son yıllardaki araÅŸtırmalar sonucunda ergenlikten sonra yeni sinir hücrelerinin büyümediÄŸi kanısı da geçerliliÄŸini yitirdi. YetiÅŸkin fareler uyarımlı bir ortama bırakıldıklarında hipokampüslerinde yeni hücreler büyüyor. Biçim ve boyut açısından bir denizatına benzeyen hipokampüs, yönlenme ve buna baÄŸlı beyin fonksiyonlarından sorumlu. Hipokampüsteki dejeneratif deÄŸiÅŸim, Alzheimer hastalığı belirtisidir. Ancak Alman sinirbilimci Gerd Kempermann’a göre bu bölgedeki sinirlerin uyarılmasıyla, beyin etkinlikleri artmakta. Düşünceyi deÄŸiÅŸtiren etkenlerBu tür süreçlerin gerçekten iÅŸleyip iÅŸlemediklerini ve bellek bozukluÄŸu hastalıklarını önleyip önlemediklerini Baltes, Max-Planck YaÅŸlılık AraÅŸtırmaları BirliÄŸi’nin yeni bir projesiyle araÅŸtıracak. Sonuçta her bireyin "ortak yapısal dinamiÄŸi", olaÄŸanüstü bir çeÅŸitlilik göstermekte, diyor araÅŸtırmacı. Uzun süreli çevre etkisinin beyni dolayısıyla da düşünceyi deÄŸiÅŸtirdiÄŸi, postacılarla ve taksi ÅŸoförleriyle yapılan deneyler göstermiÅŸtir. Michigan Ãœniversitesi kavram psikologu Thaddeus Polk, sürekli Kanada’ya gidecek mektupları ayıran insanları incelemiÅŸ. Kanada’daki posta kodları, harflerden ve sayılardan ( Toronto’nunki M5B 2C1) oluÅŸtuÄŸu için çalışanların beyni normalde farklı beyin bölgelerinde iÅŸlenen sayılar ve harfler arasındaki farkı silmiÅŸti. Taksi ÅŸoförlerinde de benzer bir durum söz konusu. Yıllar boyu istikametleri, tek yönlü yolları ve turistik bölgeleri ezberlemek zorunda kalan ÅŸoförlerde hipokampüsün arka kısmı, Ä°ngiliz sinirbilimci Eleanor Maguire’nin saptamasına göre büyümekte. Mekansal bellekten sorumlu bu bölge bölge taksi ÅŸoförünün deneyimiyle orantılı olarak büyür. Buna karşın hipokampüsün ön kısmı hacmini yitirdiÄŸi için beynin genel boyutu deÄŸiÅŸmez. Dünya görüşünü etkiliyorDie Zeit’in bilim sayfalarından derlediÄŸimiz (7/05, Ulrich Schnabel) bu ilginç yazıya göre, bu tür bulgular aslında her uÄŸraşın beyni biyolojik uyuma götürüşünü açıklıyor.. Tabii bu durum kiÅŸilerin dünya görüşü üzerinde de etkilidir. Bir taksi ÅŸoförünün ruh dünyası mekansal baÄŸlantılar ve yön bulma noktalarından oluÅŸurken, bir müzisyen dünyayı ses ve ritimler olarak algılar; travma geçiren savaÅŸ kurbanları içinse yeni korkuların kaynağı olur. Ve bu da nöropsikolojik anlamda geçerlidir. Bu mekanizmanın asıl esprisi- ki Rösler ve Baltes’in de "biyokültürel ortak yapısalcılıkla" anlatmak istedikleri budur- karşılıklı etkinin sonsuz oluÅŸuna dayanmakta: Yani çok müzik dinlediÄŸi için müziÄŸi daha iyi algılayan daha iyi müzik üretebiliyor ve terör deneyimi yaÅŸayanlar psikolojik olarak teröre eÄŸimli oluyorlar. Ancak beyin ve çevre arasındaki karşılıklı etkileÅŸimin nereye kadar devam edeceÄŸi belirsiz. Fakat insansı davranışları ve düşünceyi bu ÅŸekilde ele aldığımızda doÄŸa ve kültür bilimleri arasındaki tartışmaya gerek kalmıyor. Ä°ki disiplin daha çok kontürleri yeni yeni görünmeye baÅŸlayan dev bir araÅŸtırma projesinin ortakları olarak ortaya çıkmakta. Â
button