OluÅŸturulma Tarihi: Ocak 27, 2002 00:00
Uzayda bulunan ancak niteliÄŸi bilinmeyen Kara Enerji, evrenin geniÅŸlemesini hızlandırıyor, bu gidiÅŸle yıldız ve gökadaların birbiriyle iletiÅŸimi hiç kalmayacak ve eÄŸer sürerse yaÅŸam, bir karadeliÄŸin ortasında kalacak.Kesin olan bir ÅŸey var: içinde gezeginimizin, GüneÅŸimizin, yıldızların, Galaksilerin bulunduÄŸu Evren veya kainat, durmadan ÅŸiÅŸen bir balon örneÄŸi gibi sürekli olarak geniÅŸliyor. Bu bilimsel olarak geçen yüzyıl içinde kanıtlandıktan sonra, gökbilimciler iki ayrı olasılığı tartışmaya baÅŸladılar: Evren ya bir gün parçalanıp yok olacak ya da sürekli olarak geniÅŸlemeyi sürdürecekÉ. Ãœnlü Amerikalı fizikçi Dr. Freeman Dyson, 1979’da yazdığı bir makalede şöyle diyordu: Yıldızlar sönüp gitse ve gökadalar karadelikler tarafından yutulsa bile, böyle bir evrende yaÅŸam ve zeka varlığını sonsuza kadar sürdürebilir. Bu görüş doÄŸruysa, çok ileri bir gelecekte de her zaman yeni ÅŸeylerle karşılaşılacak, yeni bilgiler elde edilecek, araÅŸtırılacak yeni dünyalar olacak, yaÅŸam, bilinç ve bellek alanları sürekli geniÅŸleyecek.’ Sonsuz deÄŸil miyiz?Oysa 20 yılda bu görüşün tersi görüşler kuvvet kazandı. Bugünkü bilgiler, yaÅŸamın ve evrenin sonsuzluÄŸuna inancımızı sarsıyor. Gelecek evrende bugün alıştığımız fizik kurallarının geçersiz olacağı ve yepyeni fizik kurallarına göre bir evren kurulacağı ileri sürülüyor. Son dört yıl içinde yapılan araÅŸtırmalar, evrenin geniÅŸlemesini sürdürdüğünü ve dahası, uzayda bulunduÄŸu anlaşılan ve niteliÄŸi bilinmeyen bir ‘kara enerji’nin bu geniÅŸlemeyi hızlandırdığını ortaya koydu. Bu durumda birbirinden uzak gökadalar (galaksiler) daha büyük bir hızla birbirinden uzaklaÅŸacak ve artık iletiÅŸim kuramayacaklar. Böyle bir evrende yaÅŸam, gittikçe boÅŸalan ve soÄŸuyan bir kara deliÄŸin ortasında yaÅŸamak anlamına gelecek. Cleveland, Case Western Reserve Ãœniversitesi’nden Dr. Lawrence M. Krauss, hızlanan bir evreni, yaÅŸamın niteliÄŸi ve niceliÄŸi açısından en kötü olasılık olarak görüyor ve şöyle diyor: ‘Tüm bilgimiz, uygarlığımız ve kültürümüz unutulmaya yazgılı. Uzun erimli bir gelecek yok.’Dört yıl öncesine kadar astronomların büyük bir çoÄŸunluÄŸu, gökadaların toplu kütleçekimi nedeniyle evrenin geniÅŸlemesinin yavaÅŸladığını düşünüyordu. 1990’larda bu yavaÅŸlama hızını belirlemek üzere iki ayrı ekip uzaklardaki yıldızlar, süpernovalar ve kozmik ışınlarla ilgili bir araÅŸtırma baÅŸlattı. 1998’de her iki ekip de, yavaÅŸlamak şöyle dursun, yıldız kümelerinin sanki bir ‘kara enerji’nin etkisiyle birbirlerinden gittikçe uzaklaÅŸtıklarını gördü. Dr. Witten, ‘Fizikle uÄŸraÅŸmaya baÅŸladığım günden beri karşılaÅŸtığım en garip deney bu. Ä°nsanlar bunu kabullenemiyor. Son derece rahatsız edici bir sonuç,’ diyor. Astronomlara göre bu kara enerji, Albert Einstein’ın 1917’de ileri sürdüğü ama daha sonra herkesin büyük bir yanılgı olarak niteleyip bir kenara ittiÄŸi görüşü anımsatıyor. Einstein, genel görelilik denklemlerinde gökadaların birbiri üzerindeki kütleçekimini dengeleyecek bir tür itme gücü olarak düşündüğü ve evrensel sabit adını verdiÄŸi bir matematik faktörü kullanıyordu. Amerikalı astronom Edwin Hubble, evrenin gittikçe geniÅŸlediÄŸini ve bu nedenle de dengelemeye gerek olmadığını anlayınca, Einstein evrensel sabiti kullanmadı. Ama bu faktör varlığını korudu ve atomaltı dünyaya yön veren kuvantum mekaniÄŸinin geliÅŸmesiyle yeni bir kimlik kazandı. Kuvantum mekaniÄŸine göre, boÅŸ sandığımız uzay gerçekte boÅŸ deÄŸildir ve enerji doludur. Bu enerjiyi Einstein’ın denklemine yerleÅŸtirirsek, evrensel sabitin iÅŸlevini yerine getirecek ve evreni parçalamaya çalışacaktır. En kötü evrenAstronotlar kara enerjinin evrendeki kütlenin üçte ikisini oluÅŸturduÄŸunu gördü. Bu, Einstein’ın evrensel deÄŸiÅŸmezi olabilir miydi? Yoksa bu hızlanma, bilinmeyen güç alanlarından kaynaklanan geçici bir geliÅŸme miydi? Peki ya hızlanma gerçekse? Bu itme gücü evrenden geldiÄŸine göre, evren geniÅŸledikçe kara enerjinin gücü de artar. Baltimore’da Uzay Teleskopu Bilim Enstitüsü’nden Dr. Adam Riess, ‘Kara enerji evrensel sabitse, her zaman bizimle olacak ve evren geniÅŸledikçe büyüyecek olan boÅŸluÄŸun bir özelliÄŸi demektir. Gelecekte bunun gibi birkaç alan ortaya çıkabilir ve o zaman evrenin geleceÄŸine iliÅŸkin hiçbir ÅŸey söyleyemeyiz,’ diyor. Dr. Krauss’a göre ise, bütün bu tartışmadan çıkarılabilecek en sevindirici sonuç, ‘olabilecek en kötü evrende yaÅŸadığımızı kanıtlayacak durumda olmamamız.’Neler olabilir?Evren bu hızda geniÅŸlemeyi sürdürürse neler olabileceÄŸine iliÅŸkin öngörüler ÅŸunlar: Yaklaşık iki milyar yıl içinde, GüneÅŸ daha da ısınacağından sera etkisiyle Yerküremiz insan yaÅŸamına uygun olmayacak. BeÅŸ milyar yıl içinde GüneÅŸ ÅŸiÅŸip ölecek ve bu arada dünyamızı da kavuracak. Aynı dönemde Samanyolu, aralarında iki milyar ışık hızı uzaklık olan ve hızla kendisine yaklaÅŸan Andromeda gökadasıyla çarpışacak ve yıldızlar, gaz ve gezegenler gökadaları arasındaki uzaya saçılacak. Bütün bu olaylar sırasında varkalmayı baÅŸaran bir uygarlık, evrenin gittikçe hızlanan geniÅŸlemesiyle evrenin büyük bir bölümü bizden uzaklaÅŸacağı için, gittikçe daha büyük bir karanlık ve bilinmezlik içine düşecek. Dr. Krauss’a göre, ‘ Zamanla evreni bilme yetimiz azalacak. Bugünkü inancımızın tersine gittikçe daha az ÅŸey biliyor olacağız.’ Harvard’dan Dr. Abraham Loeb’e göre ise, bir gökada bizden ne kadar hızla uzaklaşırsa bize ulaÅŸan ışığı da o kadar sönükleÅŸecek.Bundan 150 milyar yıl sonra, evrendeki hemen tüm gökadalar hızla Samanyolu’ndan görülmeyecek bir uzaklığa ulaÅŸacaklar. Biz, bizim gökada gurubumuzla baÅŸbaÅŸa kalacağız. Gece göğe baktığımızda yine yıldızları göreceÄŸiz. Aşıklar için hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmezken, yıldızların ötesini görmek isteyen astronotlar, bomboÅŸ bir gökyüzüyle karşılaşıp düşkırıklığına uÄŸrayacaklar.Karanlık 100 trilyon yıl sonra ise, yeni yıldızların doÄŸmasını saÄŸlayan yıldızlararası gaz ve toz da tükenmiÅŸ olacak ve artık yeni yıldız oluÅŸmayacak. Bundan sonra gökyüzü daha da kararacak ve gökadalar da kara delikler içinde yok olacak. Peki yaÅŸam?Dr. Stephen Hawking’in 1973’te yayınladığı hesaplamalara göre ise, gerçekte bir kara delik bile sonsuza kadar varlığını sürdüremeyecek. Hawking, kuvantum mekaniÄŸi ilkeleri ışığında incelediÄŸi kara deliklerin yüzeyinin ya da olay ufkunun dalgalanmalar göstereceÄŸini, ışınım ve parçacık patlamalarıyla enerji yitireceÄŸini, ve gittikçe ısınarak sonunda patlayıp yok olacağını söylüyor. Peki bütün bu patlamalar olurken bunları gözleyecek birileri olacak mı ortalıkta? Dr. Dyson 1979’da yazdığı bir makalede, geniÅŸleyen karanlık ve soÄŸuk bir evrende yaÅŸamın ve zekanın, ancak daha ağır ve soÄŸuk varoluÅŸ biçimlerini benimseyerek varlığını sürdürebileceÄŸini ileri sürdü. Ä°ngiliz astronot Sir Fred Hoyle’un 1957’de yazdığı bilim-kurgu romanı The Black Cloud’da (Kara Bulut) betimlendiÄŸi gibi, zeka, yıldızlararası bir buluttaki elektrik yüklü toz taneciklerinde varlığını sürdürebilir. Dr. Dysson’a göre, kara bulut gibi bir organizma soÄŸuduÄŸunda, daha ağır düşünmeye baÅŸlayacak, ama enerjiyi daha yavaÅŸ metabolize edecek ve böylece ürettiÄŸinden daha az tüketecek. Bulut, düşünce başına harcanacak enerji miktarını gittikçe küçülterek, son derece az enerji tüketerek sonsuz sayıda düşünceye sahip olabilecek. Yine de bir sorun var. Yalnızca düşünmek bile enerji gerektiriyor ve ısı yaratıyor. Tıpkı çalıştıkça ısınan bir bilgisayar gibi. Dr. Dyson, bu ısıyı uzaklaÅŸtırmak için canlı varlıkların arada bir düşünmeyi durdurup kış uykusuna yatmaları gerektiÄŸini söylüyor. Öte yandan hızlanan bir evrende bir baÅŸka ısı kaynağı daha olacak. Kara deliklerin patlayacağını ortaya koyan hesaplamalar, aynı zamanda uzayın da Hawking ışınımı denilen bir ısıyla karşı karşıya kalacağını gösteriyor. Bu ışınım miktarı akıllı yaÅŸamı yok etmeye yetiyor. Dr. Krauss’a göre, "Hawking ışınımı, bu derecenin altında hiçbir ÅŸeyin soÄŸutulamayacağı minimum sıcaklığı verdiÄŸi için bizi öldürür. Bir organizma bu sıcaklığın altında bir ısıya sahip olduÄŸunda, sabit bir oranda enerji yitirir. Toplam enerji sonlu olduÄŸuna göre, yaÅŸam süresi de sonlu demektir.’ Sonsuzluk yok mu?Ancak ileride neler olabileceÄŸini de bilemeyiz, belki de yeni bir evren oluÅŸur. O zaman bizler için deÄŸilse de, baÅŸkaları için umut var demektir. Fizik bilimi, zaman içinde olanaksız gibi görünen ÅŸeylerin bile kaçınılmaz hale gelebileceÄŸini öğretiyor. Dr. Dyson’ın dediÄŸi gibi, doÄŸanın bizimle iÅŸi bitmedi, bizim de onunla iÅŸimiz bitmedi. Hepimiz ölümlüyüz. Ama bu gelecekte bile bir soyluluk olabileceÄŸini düşünen Dr. Weinberg, geçenlerde The New York Review of Books’da yayımlanan bir makalesinde şöyle diyordu: ‘Evrende insanlığın belli bir amaçla yaratıldığını gösteren hiçbir ÅŸey olmadığını bilsek de, evrenin ya da kendimizin geleceÄŸine iliÅŸkin masallara sığınmadan evreni bilimsel yöntemlerle incelemek gibi bir amaca yönelebiliriz.’ Fizikçilere göre evren sonsuza kadar var olabilir. Peki ya yaÅŸam? Evren’in yaÅŸam döngüsü içinde, biz gibi canlıların sonsuz hayat gibi bir ÅŸansı yok. Ama yeni bir evren oluÅŸabilir. BaÅŸkaları için yeni hayatlar baÅŸlayalabilir. Fizik bilimi, zaman içinde olanaksız gibi görünen ÅŸeylerin bile kaçınılmaz hale gelebileceÄŸini öğretiyor. DoÄŸanın dahas neler yaratacağını bilmek mümkün deÄŸil.Â
button