Güncelleme Tarihi:
1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini ‘Dünya Su Günü’ olarak ilan etti. Dünya Su Günü, artan su krizini, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden bir olgu olduğunu vurgular.
İlk kez 1992'de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda önerilen "Dünya Su Günü", gerek BM üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasında teşvik olması amacıyla bu isme bir gün adamak anlamında oluşturuldu.
ÜLKEMİZ SU AZLIĞI YAŞAYAN ÜLKELER ARASINDA
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Türkiye'nin kaynaklarını çok titiz bir şekilde koruması gerektiğini belirterek, "Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan ülkeler sınıfındadır. Kuraklığa karşı tedbir almak, su tasarrufu yapmak zorundayız." ifadesini kullandı.
Bayraktar, 22 Mart Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 1000 metreküpten az olan ülkelerin su fakiri, 1000-2000 metreküp arası olanların su azlığı çeken ülke sınıfında kabul edildiğini belirtti.
Türkiye'de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1366 metreküp olduğunu bildiren Bayraktar, "Türkiye İstatistik Kurumu 2030 yılı için nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmüştür. 2030 yılında kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1120 metreküpe gerileyeceğini söyleyebiliriz. Su fakiri olmaya doğru gidiyoruz. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan ülkeler sınıfındadır. Kuraklığa karşı tedbir almak, su tasarrufu yapmak zorundayız. Suyun damlasını bile ziyan edemeyiz." değerlendirmesinde bulundu.
Artan gıda ihtiyacını karşılamak durumunda olan tarım sektörü için suyun kritik düzeyde önem taşıdığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
"Tarımda sürdürülebilirlik bakımından tarımsal üretimde sulama, ürünün kalite ve veriminin artırılmasında önemli rol oynamaktadır. Son yıllarda yer altı sularının aşırı tüketilmesi nedeniyle ülkemizin birçok bölgesinde su sorunu görülmeye başlamıştır. İşlenen 19,7 milyon hektar tarım arazisinin 3,5 milyon hektarı yağışların azlığı nedeniyle her yıl nadasa bırakılmaktadır. Ülkemizde sulamaya açılan alanların büyük bir kısmında da hala geleneksel yüzey sulama yöntemleri uygulanmaktadır. Salma, tava ve karık sulama yöntemleriyle sulanan alanlarda su kaynakları etkin kullanılamıyor. Yüzde 60'a varan su tasarrufu sağlayan basınçlı sulama sistemlerini kurmak, su kayıplarını azaltmak, aşırı ve yanlış sulamanın topraklarımıza ve çevreye verdiği zararlı etkileri en aza indirmek zorundayız. Vahşi sulamaya son vermemiz şart. Ülkemizde basınçlı sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması için teşvik ve hibeler artırılarak üreticilerimiz için daha cazip hale getirilmelidir."
Nüfusun gıda güvencesini sağlamak için tarımsal faaliyetlerde verimin artırılması gerektiğine işaret eden Bayraktar, "Bu kapsamda GAP, KOP, DAP gibi büyük sulama yatırımlarını içeren projeler başta olmak üzere sulama yatırımları hızla tamamlanmalıdır. Sulama oranları ve sulama randımanları yükseltilmelidir. Arazi toplulaştırma çalışmaları hızlandırılmalıdır. Yer altı suyu rezervleri korunmalıdır.” ifadesini kullandı.