Güncelleme Tarihi:
Bir ay içinde dünyanın farklı iki noktasında üç büyük deprem meydana geldi. 17 Ağustos’ta Marmara bölgesini, 7 Eylül’de Atina'yı, 20 Eylül’de de Tayvan'ı vuran deprem binlerce can aldı. Bu depremler arasında bir ilişki var mı?.. Bilim adamlarının genel kanısı yok. Depremlerin böyle peşpeşe gelmesi tamamen tesadüf. Ancak ‘‘depreme neyin neden olduğu konusu’’ hâlâ tartışılıyor.
Fransa'nın en çok okunan gazetelerinden Le Figaro'da yer alan bir yazıya göre insanoğlu, depremler hakkında aslında çok az şey biliyor. Depremlerin nasıl oluştuğu, depreme neyin neden olduğu konusunda ise çeşitli teoriler var. Tam 2 yüzyıldır uzmanlar bu ‘‘neden’’ sorusuna cevap arıyor.
BURUŞUK ELMA TEORİSİ
Bu konudaki ilk teori, 1760'ta İngiliz bilim adamı John Michell tarafından ortaya atıldı. Dünyanın merkezindeki yüksek ısının yerkabuğunun altındaki kayaları kımıldattığını düşünen Michell, ilk kez ‘‘yerkabuğunun altındaki kaya blokların hareketi sonucu oluşan dalgalar’’ düşüncesini ortaya attı. İlk sismologların bu dalgaları ölçmesi için tam 100 yıl beklemek gerekti. Bu araştırmalar sonucunda dünyanın çürümüş bir elmaya benzediği düşüncesi ortaya atıldı. Yumuşamış veya çürümüş et kısmındaki oynamalar elmanın kabuğunu buruşturuyordu.
KITALARIN HAREKETİ
Ama bu benzetme, bütün bilim adamlarını tatmin etmedi. ‘‘Buruşuk elma’’ teorisinden çok önce ise 1620'de Francis Bacon, Afrika'nın batı kıyısı ile Güney Amerika'nın doğu kıyısının bir puzzle gibi birbirine çok iyi ‘‘oturduğuna’’ dikkat çekiyordu. Ancak kıta hareketlerinin adının koyulması için, 20'nci yüzyılın başını beklemek gerekti. Okyanus tabanındaki incelemeler sayesinde, yerkabuğunun altındaki magma hareketleri de belirlenebildi. Bu araştırmalar yer kabuğunun altında yatay hareketler meydana geldiğini gösterdi. Bu bilgiler ışığında artık depremlerin nasıl oluştuğu yavaş yavaş aydınlanmaya başladı.
Çok basite indirilirse, dünyanın çekirdeğinden yüzeyine kalınlığı 6400 kilometredir. Yerkürenin en iç kısmında, merkezde 1300 km yarıçapında bir çekirdek vardır. 5 bin derece sıcaklığı olan bu eriyik haldeki metal çekirdek hareketsizdir.
5100 ile 2900 km arasındaki 2200 km'lik katmanda ise 3500 derece ısıda magma bulunur ve hareket halindedir. Magmanın üzerinde de katı yerkabuğu bulunur ve aynı bir tahta parçasının suyun üzerinde yüzmesi gibi magma üzerinde yüzer. Magma ısı etkisiyle hareket edince yer kabuğunu da hareket ettirir. Son yıllarda geliştirilen teknolojilerle yerkabuğunun ‘‘sismik tomografisi’’ çıkarılabiliyor. Ancak bu bulgular da depremli ilgili her şeyin bilinmesi için yeterli değil.
Kozmik çekim
Depremler konusunda çok sık sorulan bir diğer soru da uzayla ilgili: Ay'ın çekim gücü, dünya yüzeyindeki suları, her 12 saatte 30 santime kadar alçaltıp yükseltiyor ve buna gelgit olayı diyoruz. Ay'ın çekimi ya da güneş tutulması gibi astronomik olaylarla depremlerin ilgisi olabilir mi?.. Fransız uzman Annie Souriau, bu soruya ‘‘Küçük faylar ayın çekim gücünden etkilenebilir. Ama büyük faylar, hayır’’ diyor.
Sismologlar ‘‘Depremi önceden tahmin etmek mümkün değil’’ diye ısrar ediyor. Gerçekten de mevcut teknoloji ve bilimsel bulgularla depremi önceden tespit etmek mümkün değil. 1984 yılında üç Yunanlı uzmanın geliştirdiği ‘‘VAN’’ adlı sistem, bir zamanlar büyük umut olmuştu. Ölçülen titreşimler ‘‘öncü hareketler’’ olarak dikkate alınıyordu. Ancak Paris'teki bir enstitü, ölçülen yer kabuğu sarsıntılarının aslında ‘‘VAN’’ın 3 km ötesindeki Atina Havalimanı'ndaki uçak hareketleri olduğunu belirledi.