Güncelleme Tarihi:
RESMİ ismiyle ‘Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşmasına Taraf Devletler Konferansı’nın 17’nci oturumu, Güney Afrika’nın Hint Okyanusu kıyısındaki Durban şehrinde dün başladı. 191 ülkeden 20 bin hükümet yetkilisi ve çevrecinin katıldığı 12 gün sürecek konferans, tarihi Kyoto Protokolü’nün gelecek yıl çöpe gitmemesi için son şans olarak görülüyor.
Atmosfere salınan sera gazlarının insan kaynaklı iklim değişikliğine neden olmaması amacıyla ülkelerin alacağı önlemleri belirleyen Kyoto Protokolü, 1997’de kabul edilip 2005’te yürürlüğe girmişti. Türkiye’de de 2009’da yürürlüğe sokmasıyla, 191 ülkenin imzaladığı protokole taraf olduğu halde imza atmayan tek ülke olarak ABD kaldı. Çin ile birlikte atmosfere sera gazı salımının enaz yüzde 40’ından sorumlu olan ABD, protokole imza atmak için mevcut anlaşmada şu an için diğer gelişmekte olan ülkelerle birlikte çevreci önlemlerden muaf tutulan, dolayısıyla “kirli” sanayisini sürdürebilen Pekin’in de kapsama alınmasını istiyor.
Sadece Avrupa gönüllü
Yoksul ülkeler, gelişmiş ülkelerin, zamanında kömür, petrol ve gazı hoyratça kullanarak zenginleştiğini, şimdi kendileri yoksulluktan kurtulmaya çalışırken bu tür dayatmaları kabul etmeyeceklerini savunuyorlar. Gelişmiş ülkelerse, özellikle Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan devlerin işbirliği olmadan sera gazı salımının azaltılamayacağında ısrarcı.
Kyoto Protokolü’nün ilk aşaması seneye sona erecek. 2015’e kadar ikinci aşama taahhütler üstünde anlaşmaya varılması hedefleniyor. Rusya, Japonya ve Kanada, ABD ile Çin gibi “büyük kirleticiler” yeni taahhütlerde bulunmadan imza atmayacağını açıkladı.
Afetler önlenebilir
Durban’da aşılacağı umulan bu açmaz, Dünya için hayati. Zira son AGİT tahminine göre mevcut sera gazı salımları sürerse küresel sıcaklıklar yüzyıl sonuna kadar 3-6 derece artacak ve buzulların erimesiyle büyük afetler yaşanacak. Deniz seviyeleri yükselecek; seller, kasırgalar ve kuraklık artacak; gıda fiyatları iyice tırmanacak.
Afrika’da bir ilk
Afrika’da ilk kez bir iklim zirvesi düzenleniyor. Dün başlayan konferansın açış konuşmalarını Güney Afrika Devlet Başkanı Jacob Zuma ve Çadlı mevkidaşı İdris Debi yaptı. 12 günlük konferans, üst düzey bakanlar toplantısıyla sona erecek. Güney Afrika’nın evsahibi olarak müzakerelerdeki arabulucu rolünde başarılı olması da kritik önemde.
BM’den ürküten rapor
BM, konferans öncesinde, tarihinde ilk kez Dünya’nın kara kaynaklarının küresel bir değerlendirmesini içeren raporu açıkladı. Rapora göre dünyadaki tarım alanlarının dörtte biri büyük ölçüde bu niteliğini kaybetmiş durumda. Dünyanın giderek artan nüfusunu beslemeyi sürdürmek için bu gidişatın geri çevrilmesi şart. BM Gıda ve Tarım Örgütü’nün raporundaki sayılar şöyle:
- Çevreci teknolojilerle tarım alanları yüzde 12 büyürken, gıda üretimi 1961’e kıyasla yüzde 150 arttı.
- Ama çiftçiler, 2050’de 9
milyara ulaşacak dünya nüfusunu beslemek için yüzde 70 daha çok üretim yapmalı.
- Bunun anlamı, 1 milyar ton daha buğday, pirinç ve diğer hububat ile 200 milyon ton daha ete ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor.
- Dünyadaki mevcut tarım alanlarının çoğu zaten işleniyor. Tek çare, üretimin “yoğunlaştırılması.”
- Gelişmekte olan ülkelerde 2050’ye kadar sulama sistemleri için 1 trilyon dolara, toprağı koruma ve sel önlemleri için 160 milyar dolara ihtiyaç var.
- Risk altındaki bölgeler: Toprağın kirlendiği Batı Afrika. Erozyon ve sellerin vurduğu Himalayalar, Andlar, Etiyopya ovası ve Afrika’nın güneyi. Güneydoğu ve Doğu Asya’da ise tarım alanları şehirleşme tehdidi altında.