Dünya felsefecilerini Türkiye'ye getiren Türk profesör

Güncelleme Tarihi:

Dünya felsefecilerini Türkiyeye getiren Türk profesör
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 10, 2003 00:00

21. yüzyılın ilk Dünya Felsefe Kongresi, Batı'nın birçok ‘durum’da ‘öteki ülke’ olarak gördüğü Türkiye'de yapılıyor. Bunda, yarım asır önce hayalleri için Ä°stanbul Ãœniversitesi Felsefe Bölümü'nü seçen Ä°oanna Kuçuradi'nin emeÄŸi var.Uluslararası Felsefe KuruluÅŸları Federasyonu ve Türkiye Felsefe Kurumu BaÅŸkanı, baÅŸta Goethe Madalyası olmak üzere birçok uluslararası ödül sahibi Kuçuradi'nin bir özelliÄŸi de mütevazılığı. Kuçuradi, makam sahiplerinin eÅŸ ve çocuklarına, sekreterlere bile makam otomobili verilen Türkiye'de, otobüse, dolmuÅŸa binen bir profesör. Kongre sürecinde iÅŸadamı bir öğrencisi Kuçuradi'ye bir araba tahsis etmiÅŸ.Devlete müteÅŸekkirimDünya Felsefe Kongresi'ni devletten aldığımız destekle yapabiliyoruz. Devletin dışında iki hizmet sponsorumuz vardı. Son aylarda gazetelerde çıkan haberlerin ardından iki sponsor daha eklendi. Ama bu kongreyi yapabilmemizi en baÅŸta devletin saÄŸladığı imkanlara borçluyuz. DışiÅŸleri Bakanlığı Kültür Ä°ÅŸleri Genel Müdürlüğü ile ideal bir ÅŸekilde çalışıyoruz. Terörü felsefeciler tanımlamalıBugün ‘dünya problemi’ dediÄŸimiz birçok sorunun temelinde, hareket noktalarının temelindeki fikirlerin problemli olması yatar. Felsefenin bir iÅŸi de bu fikirleri kavramlaÅŸtırmak, kavramları açıklığa kavuÅŸturmaktır. Hep tanımlar konusunda kavgalar oluyor, biliyorsunuz. Bugün hálá dünyamızda resmen kabul edilen ortak bir terör tanımı yok. Çünkü herkes kavramı bir tarafa çekiyor. Bu tür kavramların açıklığa kavuÅŸturulması, tanımlar felsefenin iÅŸidir. Bilgiyle temellendirilen tanımlara, kavramlara ihtiyacımız var, ki ayaklarımızı onlara basarak yola çıkalım. Birisinin terörist eylem dediÄŸine, sizin de terör eylemi demeniz için bilgisel bir terör tanımı gerekiyor. Ä°nsanların felsefenin önemini görmesi için kendi hayatlarıyla bir baÄŸ kurmaları ÅŸartTürkiye'de laik/anti-laik, asker/sivil gibi ikileÅŸmeler yaÅŸanıyor. Sizce 21. yüzyılda ‘ben ve öteki’ kavramı, Türkiye'de farklı zeminlerde yeniden mi yerleÅŸiyor?-Bizdeki karşı karşıya gelmelerin, daha çok politik, ideolojik, dünya görüşü baÄŸlamında olduÄŸunu düşünüyorum. Ancak geçenlerde beni çok ÅŸaşırtan bir ÅŸey oldu. CNN Türk'te yaptığımız bir program sırasında öğrendim: Bu konuda yapılan bir ankete katılanların, oranı oldukça yüksek bir bölümü, komÅŸusunun ÅŸu ya da bu dinden olmasını istemiyor. Bu beni ÅŸaşırttı, çünkü Türkiye'de bu tür bir ayrımcılığın az olduÄŸunu düşünüyordum, daha çok siyasal ayrımcılık var. Tabii anket ne kadar saÄŸlıklı yapıldı, bilemem.Felsefe, ülkemizde günlük yaÅŸama ‘‘Bana felsefe yapma’’ gibi olumsuz bir yargı ile yerleÅŸmiÅŸtir genelde. Türkiye'de düzenlenen Dünya Felsefe Kongresi'nin bu yönde de bir getirisi olacak mı?- Biz felsefeyi dört duvarın arasından çıkartmayı özellikle istedik ve yıllardır bunu yapmaya çalışıyoruz. Türkiye Felsefe Kurumu'nu kurmanın temel amaçlarından biridir bu. Ne kadar becerdik bilemem tabii.1970'lerde üniversite gençliÄŸi, tek boyutlu da olsa felsefe kitaplarına dokunan bir gençlikti. Bugünün gençliÄŸinin felsefe ile iliÅŸkisi ne?- Genel bir cevap vermek çok zor. Türkiye Felsefe Kurumu'nun çocuklar için felsefe birimi var. Ä°stanbul'da, Ä°zmir'de, Antalya'da, Urfa'da lise düzeyinde öğrencilerle çalışmalar yapılıyor. Bu ders dışı çalışmalara çok ilgi var. Dünya Felsefe Kongresi'nde de gençlik oturumlarımız var. Bu, kongrenin bir yeniliÄŸidir. Kongremizde iki oturum lise, üç oturum da üniversite öğrencileri için. Son oturumlara gönderilen bildirilere ve gelen öğrenci sayısına bakarsanız, ilgi var. Ancak bunu söyleyebilirim. Felsefe sözcüğü ilk kez ilkokulda karşıma çıktı. Sanırım Köy Enstitüleri'nin yayınladığı çizgi romanlar vardı. Birisinde Platon, cahil bir kölenin bile yöntemi gösterilirse problem çözebileceÄŸini anlatıyordu. Kongre dışında çocuklara, gençlere yönelik ne tür çalışmalarınız var?- Biz felsefe olimpiyatlarını da düzenliyoruz. Ulusal düzeyde Türkiye Felsefe Kurumu olarak, uluslararası düzeyde de federasyonun himayesi altında. Arjantin'de yapılan 2003 Uluslararası Felsefe Olimpiyatı’na 20 civarında ülke katıldı. Bu sayı gitgide artıyor. Bu gruptan gençler gelecek, Fransızca ve Ä°ngilizce iki oturum olacak.MÄ°NÄ°BÃœSTEKÄ° FELSEFÄ° SORUNTürkiye'de günlük yaÅŸamda giderek etkisini artıran kapkaç, tinerciler, belki de Marcuse'nın deyimiyle ‘dışarıdakilerin’ sokaklarda yarattığı ÅŸiddeti, bir felsefeci olarak nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz? Ve günlük hayatta en çok ne sizi rahatsız ediyor?- Ä°nsanlar bazı ÅŸeyleri yaparken ne yaptıklarının farkında deÄŸil. Olmayacak bazı ÅŸeyleri o kadar doÄŸal yapıyorlar ki. BaÅŸkaları da bunları görüyor, ‘‘Herhalde bu normal bir ÅŸey’’ diye düşünüyor. Çok basit bir örnek vereyim. Bazı minibüslerden inerken kapıyı sizin tutmanız gerekiyor. Siz inerken, arkadan gelene çarpmasın diye kapıyı tutuyorsunuz. Ama bazıları iniyor ve kapıyı tutmuyor. Siz orada tutarak bekliyorsunuz. Bunu yapanlar, ne yaptıklarının farkında deÄŸiller. Olsalar, hiç kimse yapmaz. Birçok ÅŸeyde bu böyle.Yani daha çok eÄŸitim-öğretim sorunu mu?- Evet eÄŸitimle ilgili. Otomatik olarak siz çıkarken kapıyı tutarsanız, arkadan gelen de tutar, bu böyle gider. Bu, temeli saygı olan otomatik hale gelmiÅŸ bir davranıştır. Bazı ÅŸeyler ailede, okulda öğrenilir, gözlemle de öğrenilebiliyor. EÄŸitim çok önemli, ama nasıl bir eÄŸitim?Türkiye'de eÄŸitime, ilkokuldan üniversiteye kadar bir ‘‘derece yarışı’’ yerleÅŸti. Bu da kalite sorununu etkiliyor. Kaliteli insan hatta nesil yetiÅŸtirmek, eÄŸitime felsefi bir bakış açısını zorunlu kılıyor. Sizin, Felsefe Kurumu'nun öncülüğünde bir kampanya yapılamaz mı?- Çocukların da, büyüklerin de felsefenin önemini görebilmeleri için, kendi hayatlarıyla bir ÅŸekilde baÄŸlantı kurmaları gerekir. Siz dinlediÄŸiniz ÅŸeyi hayatınızla baÄŸlantı içine sokmazsanız, önemini göremezsiniz. Bir kulaktan girer bir kulaktan çıkar. Bizim böyle bir kampanyamız yok. Milli EÄŸitim'in yaptığı bazı çalışmalara katılıyoruz, ama biri geliyor bir ÅŸey yapıyor, bir yere kadar götürüyor, sonra baÅŸkası geliyor iÅŸler deÄŸiÅŸiyor. Oysa bazı deÄŸerli amaçların gerçekleÅŸebilmesi için, süreklilik gerekli.Elazığ’da bir lokantada Picasso’nun Guernica’sının tahtadan oyulmuÅŸ kopyasını görünce çok ÅŸaşırdımBizim insan hakları eÄŸitimiyle ilgili Ulusal Komitemiz var. Türkiye'nin çeÅŸitli bölgelerinde insan hakları seminerleri düzenliyoruz. Bu vesileyle Türkiye'yi çok gezdik ve beni sevindiren bir ÅŸey gördüm. ÇeÅŸitli illerde kendi içlerinde kültürel etkinlikler geliÅŸtirme eÄŸilimi var. Hiç unutamayacağım bir ÅŸey: Elazığ'da bir göl var, etrafında hiçbir ÅŸey yok, sadece bir küçük lokanta. O lokantaya yemeÄŸe gitmiÅŸtik, birden ÅŸaşırıp kaldım: duvarda tahtadan oyulmuÅŸ kocaman bir Guernica tablosu. O lokantanın sahibi Picasso'nun bu tablosunu tahta üzerinde iÅŸlemiÅŸ. Korelilere etik borcum var, gelecek kongrede Kore’yi destekliyorumBundan sonraki Dünya Felsefe Kongresi'nin yapılacağı ülke için iki aday var: Kore ve Yunanistan. Ben birkaç nedenden dolayı, Kore'yi destekliyorum. Bir kere güveniyorum, yapabilirler. Ä°kincisi de etik bir borcum var onlara. Kore'de 20-25 yıldır arkadaşım olan bir meslektaşım var. Bir gün ‘‘Kongreyi Kore'de düzenlemek için biz aday olmayı düşünüyoruz’’ dedi. Ben de, ‘‘Biz baÅŸladık bile. Sen ve ben rakip olamayız’’ dedim. O da ‘‘Tamam, aday olmuyoruz’’ dedi ve genel kurulda Kore'nin temsilcisi ‘‘Aday olmayı düşünüyorduk, ama Türkiye aday olduÄŸu için aday olmuyoruz. Ama herhangi bir nedenden dolayı Türkiye kongreyi yapamazsa, biz yine adayız’’ dedi. Bu açıdan benim etik bir borcum var. KiÅŸiler arası etik iliÅŸkiler, karşılıklı saygıya dayanıyorsa, birçok ÅŸeyi etkileyebiliyor. Bu pek alışılmış bir yol deÄŸildir dünyamızda; yani hep hesaplar, hırslar ön plandadır, ama bu da olabiliyor iÅŸte.Felsefenin ardından dans21. Uluslararası Dünya Felsefe Kongresi'ne katılacak olan konukları bir de sürpriz bekliyor. Bir hafta boyunca felsefe oturumlarında yorulan felsefeciler, ‘‘Magic You / Ney’’ topluluÄŸunun sunacağı dans gösterisiyle dinlenecekler. Ä°ki yıl önce Mydonose çatısı altında Dansın Sultanları'nı ortaya çıkaran ekipten Ali Erten ve Ömer Önder'in birlikte oluÅŸturdukları topluluk konuklara 80 dakikalık bir ÅŸov sunacak. Bu müzik ve animasyon şöleninde Antik ÇaÄŸ'dan günümüze dansın Anadolu'daki serüveni anlatılıyor.Yeni çağın bütün sorunları konuÅŸulacak21. Dünya Felsefe Kongresi'nin ana konusu: Dünya Problemleri Karşısında Felsefe. Ana oturumlar şöyle:Felsefenin Rolü: Aydınlanma, postmodern düşünce ve diÄŸer perspektifler.Bilim ve teknolojideki yeni geliÅŸmelerde karşılaşılan etik ve felsefi sorunlar.GloballeÅŸme ve kültürel kimlik.Ä°nsan hakları, devlet ve uluslararası düzen.Sempozyumlar ise şöyle:EÅŸitsizlik, yoksulluk ve geliÅŸme: Felsefe perspektifler.Åžiddet, savaÅŸ ve barış.Demokrasi ve geleceÄŸi: YurttaÅŸlık ve sivil toplum.Ä°nsan hakları: Kavramlar, problemler ve beklentiler.Türkiye'de felsefe.Ayrıca pekçok felsefeci bildiriler sunacak. Dil felsefesinden matematik felsefesine, Marx'tan Sartre'a, OrtaçaÄŸ felsefesinden Afrika felsefesine kadar sayısız konuda oturumlar düzenlenecek. Kongrenin bir özelliÄŸi de öğrenciler için ayrı oturumlar düzenlenmesi. Bu oturumlarda gençler postmodern çaÄŸda siyasal eylem, insan hakları, yabancı düşmanlığı ve öteki sorunu gibi konular tartışılacak.JURGEN HABERMAS68’lilerin ruhani lideriVirginia Ãœniversitesi'nden Richard Rorty'nin, ‘‘Modern zamanların en sistematik filozofu’’ dediÄŸi Habermas, 1929'da Almanya'da doÄŸdu. Frankfurt Okulu'nun 2. kuÅŸak üyelerinden. Max Horkheimer ve Theodor Adorno'nun öğrencisi oldu. Televizyona çıkma taleplerini geri çevirmesiyle tanınan Habermas, Alman gazetelerine yazdığı birkaç makale ile kamuoyu oluÅŸturdu. Alman Sosyal Demokrat Parti lideri Peter Glotz'un ifadesiyle, ‘‘bu yazılar özellikle parti görevlileri ve gazeteciler üzerinde etkili oluyordu.’’ 1945'te Müttefikler Almanya'yı iÅŸgal ettiÄŸinde Habermas 15 yaşındaydı ve Hitler Gençlik Kulübü üyesiydi. Nürnberg Mahkemeleri sırasında gösterilen filmler, Habermas'ın politik uyanışının da baÅŸlangıcı oldu. Öyle ki, 68 olaylarında, ‘‘Teröristlerin ruhani lideri’’ olarak suçlanıp eleÅŸtirildi. Dostları ve öğrencileriyle Frankfurt'taki bir Yunan lokantasına gidip gecenin geç saatlerine kadar siyaset, felsefe konuÅŸmak en sevdiÄŸi ÅŸeylerden. Bu sohbetlere garsonlar ve lokantanın sahibi de katılıyor. Ãœstelik eÅŸi, ertesi gün dersi olduÄŸunu hatırlatmasa kalkmaya da niyetli görünmüyor. Habermas'ın Türkçe'ye çevrilen kitapları arasında Ä°deoloji Olarak Teknik ve Bilim (YKY), Ä°letiÅŸimsel Eylem Kuramı (Kabalcı), KüreselleÅŸme ve Milli Devletlerin Akibeti (Bakış) Öteki Olmak, Ötekiyle YaÅŸamak (YKY), Ä°nsan DoÄŸasının GeleceÄŸi (Everest), Kamusallığın Yapısal Dönüşümü (Ä°letiÅŸim) var.ÅžEYLA BENHABÄ°BÄ°stanbullu hemÅŸerimizÄ°stanbul'da doÄŸdu. Amerikan Kız Koleji'nde okudu. ABD'ye giderek Brandeis Ãœniversitesi'nde felsefe tahsil etti. Öğrenimini Yale Ãœniversitesi'nde sürdürdü. 1993'ten beri Harvard Ãœniversitesi'nde profesör. Bir ara New School AraÅŸtırma Merkezi'ni yönetti. Liberal demokrasilerde çokkültürlülük, vatandaÅŸlık kavramının deÄŸiÅŸimi gibi konularda çalıştı. Cambridge Ãœniversitesi'nde dersler verdi. Benhabib, feminist teoriye en önemli katkıları yapan isimlerden biri olarak kabul ediliyor. Feminist Mücadele: Felsefi DeÄŸiÅŸim kitabı, bu konuyu tartışıyor. 1995'ten bu yana Amerikan Sanatlar ve Bilimler Akademisi üyesi olan Benhabib, Marx, Hegel, Weber ve Habermas üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınıyor.VICTORIA CAMPSEtik sorunlarının üstadı, milliyetsiz KatalanKendisini ‘‘milliyetsiz’’ olarak tanımlayan Camps aslında bir Katalan. Barcelona Ãœniversitesi'nde felsefe, Bağımsız Barcelona Ãœniversitesi'nde ise etik hocası. Ölü Tanrı'nın Ä°lahiyatçıları (1968), Analitik Felsefe ve Pragmatik Dil (1976), Etik Ä°mgelem (1983), Etik, Retorik, Siyaset (1988) Halk Erdemleri (1990), Gündelik Hayatın HuzursuzluÄŸu (1996), Kadın Yüzyılı (1998) gibi mühim kitapların altında imzası var. Barcelona'daki çeÅŸitli hastanelerin etik komitesinde yer aldığı gibi, çeÅŸitli alternatif kuruluÅŸların da baÅŸkanlığını veya yönetim kurulu üyeliÄŸini yürütüyor. Bir taraftan da, Isegoria Dergisi'nin yazı kurulu üyeliÄŸini ve Etik Tarihi isimli ortak bir kitabın koordinasyonunu yapıyor. ‘‘GeleceÄŸi geçmiÅŸten deÄŸil, bugünden baÅŸlayarak inÅŸa etmeliyiz’’ diyen Camps, Katalan milliyetçiliÄŸi kadar, Ä°spanyol milliyetçiliÄŸine de karşı çıkıyor.RENE GIRARDÅžeytanı gören filozof1923'ün Noel'inde Avignon'da doÄŸdu. 1943-47 yılları arasında Paris'teki Ecole des Chartres'de tarih ve arÅŸiv okudu. OrtaçaÄŸ tarihi konusunda uzmanlaÅŸtı. 1947'de bir yıllığına Indiana Ãœniversitesi'ne gitti. Burada çalışmalarını sürdürürken dile merak saldı. Duke Ãœniversitesi'nde bir süre görev yaptıktan sonra Johns Hopkins'te profesör oldu. 1981'de Stanford'da göreve baÅŸladı ve 1995'te emekli oldu. MeslektaÅŸları, Girard'ın tezlerini tartışmak üzere 1990 yılında ‘‘Şiddet ve Din’’ isimli bir platform oluÅŸturdu. Söz konusu platform, her yıl ABD'de veya muhtelif Avrupa ülkelerinde çalışmalarına devam ediyor. Ayrıca yine Girard'in fikirlerini tartışmak üzere kurulan Contagion Dergisi de 1994'ten beri yıllık olarak yayımlanıyor. Kitapları arasında, Feodor Dostoyevski: Yeraltının DoÄŸuÅŸu, Åžiddet ve Kutsal, Kıskançlığın Tiyatrosu: William Shakespeare, ÅžimÅŸek Gibi Düşerken Åžeytanı Gördüm sayılabilir. (YKY), Ä°nsan DoÄŸasının GeleceÄŸi (Everest), Kamusallığın Yapısal Dönüşümü (Ä°letiÅŸim) var.JELIO JELEVBulgaristan’ın ilk demokratik baÅŸkanıydıBulgar Jelio Jelev, bir felsefeci ve modern zamanlarda Balkanlar'a damgasını vuran önemli bir devlet adamı. 1935 Varna doÄŸumlu. Sofya Ãœniversitesi'nde felsefe okudu. Ãœniversitedeki toplantılarda dogmatik görüşlere karşı çıkmasıyla göze çarptı. Yönetimle başı sık sık derde girdi. Doktora tezinde Lenin'in ‘‘felsefi kategoriler’’e iliÅŸkin görüşünü eleÅŸtirdi. Önce bursu iptal edildi, ardından Sofya'ya ayak basması yasaklandı. Yedi yıl eÅŸinin köyü olan Grosden'de toprakla ve felsefeyle haşır neÅŸir oldu. Bu sırada kaleme aldığı ‘‘FaÅŸizm’’ adlı kitabı önce pek önemsenmedi. Ama bir müddet sonra eserdeki ‘‘totaliter devlet’’ olarak ortaya koyulan tezin esas olarak Bulgaristan'daki sisteme bir eleÅŸtiri olduÄŸu anlaşıldı. Eski sistemin 10 Kasım 1989'da devrilmesinden sonra politika sahnesine çıktı. 1990'da Bulgaristan devlet baÅŸkanı oldu. Yapılan ilk serbest seçimlerde tekrar devlet baÅŸkanı seçildi. 1997'de görevini bıraktığını ve yeniden felsefeye döneceÄŸini açıkladı. Öyle de yaptı.AGNES HELLERNazi kamplarından kurtulan felsefeci 1929'da BudapeÅŸte'de doÄŸdu. Aile fertlerinin pek çoÄŸunu kaybettiÄŸi Nazi kamplarından kurtulmayı baÅŸardı. 1947'de Georg Lukacs'ın öğrencisi ve asistanıydı, daha sonra da aynı kürsüde profesör oldu. SavaÅŸ sonrasında yayımlanan Macar Felsefe Dergisi'nin ilk editörü. Macar Devrimi'nden sonra Lukacs'la birlikte üniversiteden uzaklaÅŸtırıldı ve yazı yazması yasaklandı. 1968'de Sovyetler'in Çekoslovakya'yı iÅŸgalini protesto ettiÄŸi için yıllarca gözetim altında tutuldu. 1973'te Komünist Parti'nin aldığı özel bir kararla bütün akademik sıfatları elinden alındı. 1977'de Avustralya'ya iltica etti. 1989'da DoÄŸu Bloku'nun çökmesinden sonra ülkesine döndü ve Macar Bilimler Akademisi'ne seçildi. Eserlerinden bazıları: GüzelliÄŸin Konsepti, Bir Modernite Teorisi, KiÅŸisel Etik, Biyopolitika, Modernite YaÅŸayabilir mi? Yalta'dan Glasnost'a, Genel Etik, Postmodern Siyasal Durum, Batı Solu-DoÄŸu Solu (Özgürlük, Totalitarizm, Demokrasi), Utancın Gücü.  Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!