Dünya basınından manşetler - 4 Ağustos

Güncelleme Tarihi:

Dünya basınından manşetler - 4 Ağustos
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2010 13:24

Dünya basınında bugün ön çıkan tüm manşetler:

Haberin Devamı

ASSOCIATED PRESS: Wyclef Jean Haiti devlet başkanlığına aday olacak
Haiti Temsilciler Meclisi'nin eski başkanı, Haiti kökenli ABD’li şarkıcı Wyclef Jean’in devlet başkanlığı için adaylığını koyacağını belirtti. Pierre Eric Jean-Jacques, hip hop şarkıcısının 28 Kasım’da yapılacak seçimlerde yarışacağını belirtirken, Jean’in basın sözcüsü Cindy Tanembaum konu hakkında açıklama yapmadı. Tanembaum, Jean Perşembe gecesi Haiti’de bir açıklama yapacağını belirtti ancak detay vermedi.

Yapılacak seçimlerde “Birlikte güçlüyüz” adlı bir koalisyon kurarak Temsilciler Meclisi'ne geri dönmeyi planlayan Jean-Jacques, “Jean ile bir anlaşmamız var. Ancak bu planı ilk açıklayacak kişi o” dedi. Haiti’de sevilen bir şarkıcı olan Jean, 12 Ocak’ta yaşanan ve yaklaşık 300 bin insanın ölümüne neden olan depremin ardından Yele Haiti adlı yardım derneği kurdu ve milyonlarca dolarlık yardım topladı.

Haberin Devamı

Aylarca Jean’in devlet başkanlığına adaylığını koyacağı dedikoduları yaşandı. Jean ise bu ihtimali değerlendirdiğinin bir işareti olarak “Eğer Başkan Olsaydım” adında bir parça bile hazırladı. 37 yaşındaki sanatçı Haiti’nin başkenti Port-au Prince’in dışındaki bir yerleşim biriminde dünyaya geldi ve sonra ailesiyle New York’a taşındı.

Ancak Jean’in 28 Kasım’daki seçimlerde başkan seçilmesi çok kolay görünmüyor. Birçok kişinin başkanlık için yarışacağı seçimlere adaylığını koyacak isimler arasında Haiti’nin Washington büyükelçisi Raymond Joseph ve Haitili şarkıcı Michael “Şeker Micky” Martelly de bulunuyor.

Adayların Cumartesi gününe kadar isimlerini seçim konseyine bildirmesi gerekiyor. Konseyin direktörlüğünü yapan Jean-Marie Lumier ise bugüne kadar Jean’in seçime adaylığını koymak için işlem yaptırmadığını belirtti. Jean’in adaylığını netleştirebilmesi için Haiti’de en az beş sene yaşamış olduğunu, ülkede mülkü bulunduğunu ve Haiti dışında bir ülkenin vatandaşı olmadığını kanıtlaması gerekiyor.

WASHINGTON POST: Macondo Kuyusu'nda ‘öldürme’ işlemi başladı
Mühendisler “static kill” adı verilen ve Meksika Körfezi’ne petrol sızdıran Macondo Kuyusu'nun süresiz olarak kapatılmasını amaçlayan işlemi başlattı. Yetkililer çalışmaların beklendiği gibi sonuçlanması halinde bile kuyunun açılacak bir başka kuyudan yapılacak müdahale olmadan tamamen devre dışı kalmayacağını belirtti. ABD Enerji Bakanı Steven Chu, Washington Post’a kuyu tamamen kapatılana dek işlemin süreceğini, kuyuyu tamamen devre dışı kalmış olarak görmek istediklerini söyledi.

Haberin Devamı

İngiliz petrol şirketi BP mühendisleri, Salı gecesi Macondo kuyusuna çamur pompalama işlemine başladı. Kuyunun kapatılması süreci kapsamında ilk basamak olan çamur pompalama sürecinde, dakikada iki varil çamurun kuyuya iletildiği belirtildi. Hesaplamalara göre, kuyunun doldurulması için 2 bin varil çamur gerekecek.

Tahminlere göre, kuyuya boşaltılan çamur kuyudaki basıncın sıfıra inmesini sağlayacak. Ancak mühendisler bu yöntemin kuyunun kapatılması için yeterli olmayacağını belirtiyor. Çünkü çamur deniz tabanının 800-1,200 metre derinliğine ulaştığı zaman sıcaklık yüzünden erimeye başlayacak ve tekrar deniz tabanının üzerine itilecek.

Bu yüzden mühendisler çamur pompalama sürecinin ardından kuyuya çimento boşaltmayı düşünüyor. Ancak bazı bilim adamları bu fikre kuyuyu kapatma sürecini riske edebileceğini öne sürerek karşı çıkıyor. Bu yüzden kuyuya çimento akıtılsa bile birkaç hafta içinde başka bir kuyudan deniz tabanının altındaki petrol ve doğalgaz yatağından yukarı doğru bir basın oluşup oluşmadığını kontrol etmek gerekiyor.

Haberin Devamı

BBC: Klonlanmış inek eti piyasaya sürüldü
İngiltere Gıda Standartları Kurumu (FSA), geçtiğimiz yıl klonlanmış bir inekten elde edilen etin piyasaya sürüldüğünü belirtti. Kurum, klonlanmış ineklerden süt elde edildiğine yönelik haberlerin bazına sızmasının ardından bu konuda soruşturma başlatmıştı. İncelemelerde, embriyosu ABD’den alınan iki boğanın İngiltere’de yetiştirildiği tespit edildi.

Kurum, boğaların ikisinin de kesilerek etlerinin piyasaya sürüldüğünü açıkladı. Araştırmalara göre klonlanmış hayvanlardan elde edilen süt ve et normal hayvanlarınkiyle aynı besin değerini taşıyor ancak satılmaları için Avrupa yasalarına uyulması gerekiyor. FSA ise bgüne kadar klonlanmış hayvanların süt veya etlerinin İngiltere’deki  gıda zincirine dahil edilmesi için hiçir talepte bulunulmadığını belirtti.

Haberin Devamı

Avrupa’da geçerli olan yasalar altında, klonlanmış olan hayvanlardan elde edilen gıda ürünlerinin güvenlik değerlendirmesinden geçmeleri ve gıda zincirine sunulmaları için onay almaları gerekiyor. Ayrıca, Avrupa Birliği’nde (AB) bu tür gıdaların yasaklanması için çeşitli faaliyetler mevcut. ABD’de ise, 2008 yılında Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) klonlanmış hayvanlardan elde edilecek süt ve etin insan sağlığına yararlı olduğunu beyan etti.

Bugün ABD’de faaliyet gösteren biyo-teknoloji şirketleri süt ve et getirisi yüksek olan hayvanların klonlanması işlemleri yürütüyor. BBC bilim muhabiri Pallab Ghosh, klonlama sanayisinin büyümesi halinde, bu alanda uygulanmak istenecek yasakların önüne geçmenin giderek zorlaşacağını vurguladı.

Haberin Devamı

GUARDIAN: Obama yönetimi çevrecilerin saldırısı altında
Guardian’ın elde ettiği bilgilere göre, Meksika Körfezi’ndeki petrol kirliliğinin önüne geçilmesi için denize çok büyük miktarda kimyasal çözücü boşaltılmasına izin veren Obama yönetimi bilim insanları ve çevre kuruluşlarının ağır eleştirisi altında kaldı.

ABD Çevre Koruma Kurumu (EPA), Kongre ve bilim adamları tarafından Körfeze yaklaşık 2 milyon galon (7,570,000 litre) Corexit kimyasal çözücü püskürtülmesine izin verdiği için eleştirilerin hedefi haline geldi. Uzmanlar ve politikacılar bunun yanı sıra İngiliz petrol şirketi BP’nin denizin 1,500 metre derinliğindeki petrol sızıntısının yaşandığını bölgede de aynıkimyasalı kullanmasına izin verildiğini belirtti.

Hükümetin çevre faaliyetleri hakkında bilgi sızdıran bir grubun direktörü olan Jeff Ruch, birçok bilim adamı ve yetkiliden, petrol tabakasını temizlemek için uygulanan kimyasl püskürtme işleminin büyük riskler taşıdığına dair bilgi aldığını söyledi. Ruch, EPA’nın yapılan işlem kapsamında kendi bilim adamlarını bile bilgilendirmediğini ve tamamen gözü kapalı bir şekilde böyle bir işleme giriştiğini ifade etti.

Tarihin en büyük petrol sızıntısı facialarından biri olan Exxon Valdez felaketinde tecrübe edinen uzmanlar ise kimyasalın denizin derinliklerine erişmesi halinde deniz canlılarının besin zincirini çok olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor. Ruch, milyonlarca litre kimyasalın denize boşaltılmasının EPA’daki birkaç kişinin kararı olduğunu ve kurumun geri kalanının bu kararın dışında bırakıldığını öne sürdü.

Demokrat Parti üyesi Jerrod Nadler ise, EPA’nın kimyasalların çevreye etkisi hakkında yeterince test yapmadan böyle bir işe giriştiğini ve BP’ye kullanılmaması tavsiye edilen kimyasalları kullanma izni verdiği için sorumluluğunu yerine getirmediğini belirtti.

EPA, Corexit kimyasalının deniz canlıları üzerinde bir tehlike oluşturmadığını öne sürmüştü.

CNN: Uyuşturucu savaşında dört senede 28 bin kişi öldü
Meksika ulusal istihbarat ve güvenlik direktörü Guillermo Valdes Castellanos, Devlet Başkanı Felipe Calderon’un uyuşturucu kartellerine savaş ilan ettiği Aralık 2006’dan bu yana yaşanan çatışmalarada 28 binden fazla insanın hayatını kaybettiğini açıkladı. Castellanos, o tarihten bu yana Meksika güvenlik yetkilileri ile uyuşturucu çeteleri arasında 963 silahlı çatışma yaşandığını belirtti. Bu şekilde, Meksika’da ortalama olarak her gün bir silahlı çatışmanın yaşandığı ifade edildi.

Valdes, çatışmaların Calderon göreve geldikten sonra gittikçe arttığını ve göreve geldiği günden bu yana 22 bin 700’den fazla insanın uyuşturucuya bağlı şiddetten dolayı öldüğünü belirtti. Başsavcılık ise aynıdönem için ölü rakamını birkaçhafta önce 24 bin 826 olarak açıklamıştı.

Latin Amerika’da faaliyet gösteren istihbarat ağı Southern Pulse Direktörü Samuel Logan, Calderon hükümetinin uyuşturucu çetelerine savaş açmadan önce bu mücadelenin ne boyuta geleceğini ön göremediklerini söyledi. Logan, sürekli artan çatışmaların işlerin iyiye gitmediğinin sinyali ve kısa zamanda bu durumun değişmesinin zor olduğunu belirtti.

Logan, yaşanan ölümlerin yüzde 90 ile 95’inin çeteler arasındaki çatışmalardan kaynaklandığına da dikkat çekti.

INDEPENDENT: Zerdari: Taliban’a karşı verilen savaş kaybediliyor
Pakistan Devlet Başkanı Asif Ali Zerdari, resmi bir ziyaret için geldiği İngiltere’de ilk günden Başbakan David Cameron üzerindeki baskısını artırmaya başladı. Zerdari, Afganistan’da Taliban’a karşı verilen savaşın kaybedildiğini belirtti ve Cameron’u Pakistan istihbarat kurumları hakkında ettiği sözler nedeniyle eleştirdi.

Beş günlük ziyareti için dün gece Londra’ya gelen Zerdari, Fransız Le Monde gazetesine, “Pakistan’ın da içinde bulunduğu uluslararası kamuoyu Taliban’a karşı verilen savaşı kaybediyor. En önemlisi Afganistan halkının kalbine ve aklına girmeyi başaramadık” dedi. İngiltere Başbakanı Cameron’ın, ülkesinin “terörü ithal ettiği” sözlerini eleştiren Zerdari, “Belli kişilerin militanlarla olan savaşta endişelerini dile getirirken endişe ve korkularını verdiğimiz mücadelenin kararlılığını bozacak şekilde ifade etmeleri üzücü” dedi. Zerdari, bu tür açıklamaların militanlar ve radikalcilerle verilen savaşta uluslararası çabaları zayıflatacağını söyledi.

Pakistan Devlet Başkanı Cuma günü gerçekleştireceği Cameron görüşmesi öncesinde, teröre karşı verilen mücadelenin uluslar arası kamuoyunu bir araya getirmesi gerektiğini belirtti ve Cameron’ın yüzüne ülkesinin bu savaşta en büyük insan zayiatını verdiğini söyleyeceğini ifade etti.

Zerdari ayrıca Taliban’ın Afganistan’da tekrar kontrolü ele geçirme şansının bulunmadığını ancak güçlenmeye devam ettiğini söyledi. Zerdari,ülkesinde yaşanan sel felaketine ve Pakistan’ın Cameron tarafından aldığı ağır eleştirilere rağmen İngiltere’ye gittiği için ülkesinde tepki topladı.

JERUSALEM POST:  Netanyahu: Sınırdaki çatışmadan Lübnan sorumlu
Göreve geldiği 2009’un Mart ayından bu yana kuzey sınırındaki en şiddetli çatışmaya tanık olan İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, olaydan doğrudan Lübnan hükümetini sorumlu tuttu. Netanyahu, bir İsrail subayının ölümüne, bir askerin de ağır yaralanmasına neden olan çatışmayı “vahşirovokasyon” olarak tanımladı.

Gün boyunca istihbarat, güvenlik ve diplomatik yetkilileriyle değerlendirmelerde bulunan Netanyahu, İsrail’in yaşanan olayı “çok vahim” olarak nitelendirdiğini ve 2006’daki İkinci Lübnan savaşını sona erdiren  Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 1701’inci kararının açıkihlalini gördüğünü söyledi. Netanyahu, “Bu vahşi provokasyonda doğrudan Lübnan hükümetini sorumlu görüyorum. İsrail cevap verdi ve gelecekte de kuzey bölgesindeki refahıi yerleşimcileri ve onları koruyan askerlere zarar verece her eyleme sert bir şekilde cevap verecek” dedi.

Netanyahu, Çarşamba günü bir araya gelecek güvenlik kabinesinde sınırda Lübnan ile yaşanan çatışmayı ve Pazartesi günü Sina Yarımadası’ndan Eylat üzerine atılan roketleri değerlendirecek. Lübnan eski Başbakanı Rafik Hariri suıkastini inceleyen uluslararası bir panelin Hizbullah’ı suçlu göstermesi ardından Lübnan’da gerginlik artarken, İsrail Suriye ve Lübnan’a İsrail’i provoke ederek konunun bu konunun saptırılmaya çalışılmaması uyarısında bulundu.

Diplomatlar ise Salı günü yaşanan çatışmanın Hariri suikasti soruşturması üzerindeki dikkatleri dağıtmak için düzenlenmiş “planlı bir pusu” mu olduğu yoksa yerel sebeplerden mi kaynaklandığını belirlemek için henüz erken olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, BM elçisi Gabriela Shalev’den Güvenlik Konseyi’ne şikayette bulunmasını istedi. Diğer yanda, bölgedeki BM barış gücü UNIFIL’e olayın İsrail’e yönelik bir pusu olduğu suçlalası iletildi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!