Güncelleme Tarihi:
FINANCIAL TIMES: Dini lider Tahran hükümetine meydan okudu
İran’ın en üst düzey dini liderlerinden Büyük Ayetullah Hüseyin Vahid Horasani, yaptığı açıklamalarda Tahran rejimine karşı alışılmadık bir meydan okudu. Horasani, tutukluların ifadelerinin gerçekleri yansıtmadığını belirterek, Tahran’daki politik idareyle kutsal Kum kentindeki dini liderler arasındaki ayrılığı daha da güçlendirdi.
Horasani, “Tutukluların ifadeleri hiçbir doğruluk içermiyor. Bu ifadeleri kullanan yargıçlar da görevlerini yerine getirmeyen kişilerdir” dedi. Horasani,birçok internet sitesinde yayımlanan habere göre, açıklamalarını bu hafta içinde öğrencilerine yaptı. Bu siteler arasında, reformcu parlamenterlerin kurduğu Parlemannews sitesi de bulunuyor.
Horasani’nin açıklamaları, Kum’daki dini liderlerin uyarılarının Tahran’daki politik yönetim tarafından dikkate alınması gerektiğine yönelik bir mesaj olarak görülüyor. Dahası, Horasani’nin çıkışı, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in posziyonunu da tehdit ediyor. Hameney, tutukluların kendi eylemleri hakkında yaptıkları itirafların, davalara kanıt olarak kullanılabileceğini savunuyor.
Haziran 2009’da yapılan tartışmalı başkanlık seçimlerinin ardından, İran’da yüzlerce öğrenci, insan hakları savunucusu, gazeteci ve politikacı tutuklandı. Bu kişilerden bazıları televizyona çıkarak, rejime karşı muhalefet duruşlarını “itiraf” etti.
Uluslararası topluluk, İran’da yapılan tutuklamalara büyük tepki gösterirken, en çok tepki uyandıran tutuklu, zina yaptığı gerekçesiyle recm cezasına çarptırılan Sakine Muhammed Aştiyani odu. Horasani, açıklamasında Aştiyani’den bahsetmese bile, tutuklulara yaptırılan itiraflara karşı görüşlerini anlatırken, yedinci yüzyılda Aştiyani’nin durumuna düşen bir kadından örnek verdi. Horasani, ilk Şii imam Hz. Ali’nin, recm cezasına çarptırılan bu kadını ölümden kurtardığını anlattı.
Horasani, verdiği örnekte kadının suçlu olduğuna yönelik itirafını “baskı altında” yaptığını ve “geçerliliği olmadığını” vurguladı.
Analistler, Kum’daki dini liderler ile Tahran’daki politik rejim arasındaki görüş ayrılıklarının büyüdüğüne dikkat çekiyor. Yaşanan son gelişmeyle, muhafazakar dini liderlerle 2005’te iktidara gelen ve Hamaney’in desteklediği İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad arasındaki farklılıklar belirginleşmeye başladı.
GUARDIAN: Çin’deki cinayet olaylarını internet kullanıcıları çözecek
Çin’de yaşanan çeşitli suç olaylarının, mahkemelerde esrarengiz bir şekilde çözümlenmesi üzerine, Çin’deki internet kullanıcıları arka planı kesin olarak bilinmeyen olayları araştırmaya başladı. Bunun sebebi ise kimsenin resmiyetini bilmediği olayların içerikleri.
İnternet üzerinden en son büyük tartışma konusu yaratan ve kullanıcıların büyük bir merakla araştırdığı olay, bir kamyonun altında kalarak hayatını kaybeden Qian Yunhui adındaki köylünün ölümü. Cumartesi günü Zhejiang eyaletinde yaşanan olayda, polis ve diğer yetkililer Yunhui’nin kazaya kurban gittiğini belirtti.
Ancak arazi tartışmaları nedeniyle birçok defa tutuklanan köylünün, toprak kavgası nedeniyle öldürüldüğü düşünülüyor. Cinayet fotoğrafları da kazadan çok planlı bir cinayete işaret ediyor. İnternette çok büyük protestolara neden olan olay, son günlerde bir gazetecinin öldürüldüğü, bir avukatın dövüldüğü ve bir dergini yayımına son verildiği Çin’de, internet üzerinden çok büyük protestolara neden oldu.
Yunhui’nin yaşadığı köyün bir sakini Guardian’a, “Herkes bu olayı konuşuyor. Herkes Yunhui’nin öldürüldüğünü düşünüyor ancak polis korkusundan kimse konuşamıyor” dedi.
İnternet aktivistleri, sadece Yunhui’nin ölümüyle değil, diğer birçok şüpheli olayı da araştırıyor ve çözümlenmesini istiyor. Bunlar arasında, Xinjiang eyaletine Salı günü yediği dayak yüzünden komaya giren gazeteci Sun Hongjie dosyası. Komadan çıkamayan ve ölen gazetecinin, yerel yerleşim planlarındaki yolsuzluk olaylarını haber yaptığı için öldürüldüğü düşünülüyor. Gazeteler ve polis, bu iddiaları reddediyor.
Çin’de yaşanan suç olayları ve yargının halk üzerinde neden olduğu güvensizlik, internet üzerinden hızla yayılan protesto eylemleriyle yetkilileri zor duruma düşürmeye başladı. Yaşanan gelişmeler, resmi sansür olaylarının çok uzun bir geçmişe sahip olduğu Çin’de, demokrasi yanlısı en büyük komplo teorileri ağının oluşumuna işaret ediyor.
NEW YORK TIMES: Pakistan’da yaşanan kayıplar Obama yönetimini endişelendiriyor
Obama yönetimi, binlerce bölücü ve Taliban militanının Pakistan polisi ve güvenlik güçlerinin eline düşmüş olabileceği, hatta işkenceye maruz kalmış ve öldürülmüş olabileceğinden endişe ediyor. Geçtiğimiz ay ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Kongre’ye gönderilen bir rapor, Pakistan’da yaşanan insan hakları ihlali hakkında uyarıda bulundu.
Raporun neden olduğu endişeler yakın dönemde ilişkileri oldukça gerilen müttefikler arasındaki tansiyonu yükselteceğe beziyor. Raporda, başta Belucistan eyaleti olmak üzere son 10 yıl içinde Pakistan’ın binlerce insanı tutsak ettiği ve herhangi bir suçlamada bulunmadan gözaltında tuttuğu belirtildi.
ABD’li yetkililer, Pakistan’ın Afganistan savaşı öncesinde on yıllarca bağımsızlık için mücadele eden Belucistan bölgesindeki milliyetçileri gözaltına aldığını düşünüyor. Bu kişiler arasında militanlar ve siviller yer alıyor.
Rapor, mahkemelerde çok sayıda insanın kaybolmasıyla ilgili dosyanın beklediğini not düştü.Ayrıca, Pakistan ordusunun silahsız Taliban militanlarını yargı karşısına çıkarmadan öldürdüğüne yönelik endişelerden bahsedildi.
İki ay önce, ABD, silahsız Taliban militanlarını öldürdüğü düşünülen Pakistan ordusuna bağlı birliklerin donatım ve eğitim talebini reddetmişti. Kongre’ye gönderilen raporda, Pakistan ordusunun yargısız infazlarına dikkat çekilerek, “Pakistan hükümeti insan haklarının geliştirilmesi adına çok az ilerleme kaydetti” ifadesi kullanıldı.
Obama yönetimi, istihbarat kaynakları ve güvenlik güçleri aracılığıyla Pakistan hükümetiyle insan hakları konusuna özel görüşmeler yapmayı düşünmüş olsa da, bu tür bir uyarının ters etki yapacağından endişe duydu. Bu kapsamda, Pakistan’a yapılacak uyarının tepkiye sebep vererek, El Kaide, Taliban ve diğer militan örgütlerle yakınlaşma sağlanabileceği düşünüldü.
JERUSALEM POST: ABD Güvenlik Konseyi’nde İsrail’i savunacak
Filistin Yönetimi baş müzakerecisi Saeb Erekat’ın, Birleşmiş Milletler (NM) Güvenlik Konseyi’ne başvurarak, Yahudi yerleşimlerinin “yasadışı” ilan edilmesini isteyeceklerini belirtti. ABD ise bu konunun Güvenlik Konseyi’ne getirilmesine karşı çıkacak.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner, “bu tür konuları Güvenlik Konseyine getirmek hususunda çekimser olduklarını” belirtti ancak ABD’nin bu konuda olası bir oylama yapılması halinde veto kullanıp kullanmayacağına dair bir açıklamada bulunmadı.
İsrailli yetkililer ise yerleşimler üzerinde çeşitli çözümleri öngören taslak çalışmalarının yapıldığını ve ABD’nin kararını bu taslaklar üzerinde yapılacak görüşmelerden sonra alacağını beklediklerini iletti. AP haber ajansının Çarşamba günü bir kopyasını elde ettiği taslaklardan biri “yerleşimleri barışın önündeki en büyük engel” olarak belirtiyor. Ancak yaptırımlardan söz edilmiyor. Bunun yerine her iki tarafın müzakerelere devam etmesi öneriliyor.
Filistinlilerin Güvenlik Konseyi’ne yaptıkları itiraz, “1967’den beri işgal edilen Filistin topraklarında kurulan, Doğu Kudüs dahil tüm yerleşimler yasadışıdır ve adaletin yerine getirilmesiyle, daimi barışın sağlanmasının önündeki en büyük engeldir” ifadelerini içeriyor.
Ayrıca, İsrail’in “en kısa zamanda ve tamamen tüm yerleşim faaliyetlerini durdurması ve tüm yasal sorumluluklarını yerine getirmesi” isteniyor.
Avrupa ülkeleri sürekli olarak yerleşimlerin uluslararası yasalara karşı geldiğini belirtse de, ABD’nin olası bir oylamada itirazı veto etmesi bekleniyor. Toner, İsrail-Filistin arasındaki nihai görüşmelerin doğrudan müzakerelerle tamamlanabileceğini ve bunun için BM’de bir oylamaya gerek olmadığını belirtti.
Toner, “Devam edecek yerleşim inşaatlarının meşruluğunu kabul etmeyeceğiz” diyerek, devam edecek inşaatların barış görüşmelerine zarar vereceğini belirtti.
FINANCIAL TIMES: Vatikan kara para aklama olaylarını takip için birim kuracak
Vatikan bugün yayımlanacak bir kararla, kara para aklama olaylarının Avrupa’da geçerli kurallar kapsamında takip edilmesi yönünde taahhüt verildiğini belirtecek. Alınacak karar Vatikan’daki tüm devlet kurumlarını, Vatikan Bankasını ve Dini İşler Enstitüsü’nü (IOR) kapsayacak.
Vatikan’dan yapılan açıklamada, ülkenin Finansal Bilgi Kurumu’nun “yasadışı tüm finansal faaliyetleri önlemesi” ve “kara para aklanmasıyla terörün finanse edilmesine karşı çabaya ortak olması” adına yeni kurallar belirleyeceği belirtildi.
Vatikan’ın varlıkları ve finanse edilmesinden sorumlu organın başındaki isim Kardinal Attilio Nicora, Vatikan’ın benimseyeceği yeni kara para aklama karşıtı birimin denetleyicisi olacak.
Vatikan’dan gelen açıklama, Roma’daki yetkililerin, Vatikan bankasının en üst düzey iki yetkilisi Ettore Gotti Tedeschi ve Paolo Cipriani hakkında başlattığı soruşturmanın üç ay sonrasında geldi. Bankanın yönetim kurulu başkanı olan Tedeschi ve genel müdürü Cipriani’nin kara para aklanmasına karşı benimsenen kuralları ihlal ettiğinden şüphelenilmişti.
İtalya merkez bankasının, Vatikan kaynaklardan isimleri bilinmeyen lehtarlara yaptığı iki transfer, IOR hesabından 23 milyon euro transfer edildiğini ortaya koymuştu.
Ekim ayında ise bir İtalyan mahkemesi Vatikan’ın temyizini reddederek, söz konusu para transferini dondurdu. Tedeschi ve Cipriani ise herhangi bir yolsuzluğa karıştıkları iddiasını reddetti.
IOR’yi temsil eden avukat Vincenzo Scordamaglia, Financial Times’a, “Vatikan’ın kara para aklanmasına karşı alacağı tavrı açıklayan belgenin, ülkenin terörizmle mücadele ve kara para aklanmasına karşı benimsediği duruşu açıkça gösterdiğini” belirtti.
Scordamaglia, “İtalya bundan sonra Vatikan’ın kurallara uymadığını söyleyemeyecek. Geçmişte önümüzde birçok engel bulunuyordu. Ancak en son alınan karar daha önce çıksaydı, bunların üstesinden daha önceden gelebilirdik” dedi.