Güncelleme Tarihi:
NEW YORK TIMES: Wikileaks: ABD ile Mısır arasındaki hassas görüşmeler ortaya çıktı
Wikileaks belgeleri, Obama yönetiminin göreve gelmesinden kısa bir süre sonra ABD ile Mısır arasında yapılan gizli görüşmeleri ortaya çıkardı. Kahire’nin ABD Büyükelçisi Margaret Scobey tarafından Mart 2009’da gönderilen bir belgede, görevine kısa bir süre önce başlayan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Mısır Devlet Bakanı Hüsnü Mübarek arasındaki görüşmeye yer veriliyor.
Belgeye göre, Mısır, söz konusu görüşmede Clinton’dan tuhaf bir istekte bulundu. Bu istek, bir muhalefet liderinin hasta olduğu için hapisten çıkarılmasına izin veren Mübarek’e teşekkür edilmemesiydi.
Scobey, Clinton’a tavsiyede bulunarak, 2005 yılında tutuklanan ve hapse atılması dünyanın dört bir yanındaki ülkeler tarafından kınanan Ayman Nour’un bahsetmemesini rica etti.
Wikileaks’in gözler önüne serdiği belgeler, ABD’nin en güvenilir Arap müttefikinin tutukladığı muhalifler ve blog yazarları hakkında endişe duyduğunu, ayrıca polisin karıştığı işkence olaylarına yönelik kayıt tuttuğunu gösteriyor.
Gizli görüşmelerden birinde, Scobey, üç blog yazarını serbest bırakması için Mısır İçişleri Bakanına baskı yapıyor. Kendi elinden çıkan belgelerden bir diğerine göre ise Hıristiyanlıktan dönme birinin düğünü düzenleyen Kıptı bir papaza da baskı kuruyor. Bir diğer gizli girişimde Scobey üç ABD demokrasi yanlısı grubunun Mısır’da faaliyet göstermesi için talepte bulunuyor ancak Mısır bu talebi reddediyor.
Belgelerde ayrıca, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Bush yönetimi dönemindeki yaklaşımı değiştirerek Mübarek ile ilişkileri daha da geliştirdiği belirtildi. ABD güçlerinin Afganistan’daki komutanı General David Petraeus’un 2009’daki Mısır ziyareti için hazırlanan bir belgede ise ABD’nin kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerle “son yıllarda rutin hale gelen kamuoyuyla yüzleşmeyi engellediğini” ifade etti.
Ancak, özel görüşmelerde oluşturulan baskı ile Mübarek’e açıkça sunulan desteğin oluşturduğu denge, son günlerde giderek bozuldu. Binlerce öfkeli Mısırlı sokaklara dökülürken, ABD, hakaretlere maruz kalan bir rejimle anılmanın endişesini yaşıyor.
Belgeler, Obama’nın başkanlığının ilk yılında Mübarek’in ne kadar iyi bir müttefik olduğunu da gösteriyor. Mübarek’in, İran ile olan çatışmasında ABD’ye nasıl destek verdiği, İsrail ve Filistin arasında nasıl arabuluculuk yaptığı ve ABD’nin işgaline karşı olsa da Irak’taki zayıf hükümete nasıl destek verdiğinin detayları sunuluyor.
Clinton’ın 2009 yılında Ortadoğu barış görüşmelerini canlandırmak için verdiği çabalarda, Mübarek en önemli rolü üstleniyor. Belgeler, İsrail ile Hamas arasında ateşkes yapılmasında, hatta yeraltı tünellerinden Gazze’ye silah kaçakçılığının yapılmasının engellemesinde Mübarek’in öne çıktığını gösteriyor.
Belgeler, Mübarek’in İran konusunda “saplantılı” olduğunu ve ABD’lilere, Tahran’ın Hamas ve Hizbullah gibi kollarını kullanarak Fas körfezine kadar genişlemeye çalıştığı uyarısı yaptığını belirtiyor. Dahası, 29 Haziran 2009’da Petraeus ile yaptığı görüşmede, Mübarek, İran’ın Mısır içinde güçler oluşturmaya çalıştığını ifade ediyor. Petraeus, ABD’nin Körfez ülkeleri için aynı endişeyi taşıdığını ve önlem olarak Patriot füze savunma sistemlerinin konuşlandırılarak, bölgedeki F-16 savaş uçaklarının modernize edileceğini cevabını veriyor.
GUARDIAN: Mısır tarihinin en büyük hükümet protestosuna hazırlanıyor
Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek, Kahire’nin tarihindeki en büyük hükümet karşıtı protestoya hazırlandığı gün, tüm cephelerden artan bir baskı altında kalıyor. Düzenlenecek olan protesto gösterisinde, Mübarek’in en güçlü muhalifi Muhammed El Baradey’in, yeni bir rejim çağrısı yapması bekleniyor.
Son 30 yıldan beri iktidarda olan ve ülkenin en güçlü muhalefet gücü Müslüman Kardeşleri yasaklayan Mübarek, Cuma günü düzenlenecek protestolar için yapılan son çağrıları desteklediğini belirtti.
Birleşmiş Milletler (BM)Atom Enerjisi Kurumu’nun eski başkanı olan El Baradey, basın mensupları ve güvenlik birimlerinin doldurduğu Kahire havaalanına geldiği geçtiğimiz gün, “Mısır için kritik bir zaman ve ben Mısır halkının yanında olmak için geldim” dedi.
Yoğun kalabalığın arasından, eşiyle birlikte ilerlemeye çalışan Baradey’e bir gazeteci, “Yarın sokaklarda olacak mısınız” diye sorarken, destekçileri, Baradey’e onu yanlarında görmek istediklerini belirtti.
Mısır’daki mevcut rejimin değişmesini istediği belirten Baradey, “Rejim insanların ihtiyaçlarını dinlemiyordu… Eğer, başta gençler olmak üzere insanlar dönüşümde yer almamı istiyorsa, onlara sırtımı dönmeyeceğim. Benim önceliğim… yeni rejimin hayata geçtiğini ve Mısır’ın barışçı bir dönüşüm yaşadığını görmek” dedi.
Baradey ayrıca, “Hükümetin insanlara kulak vermesini ve şiddete başvurmamasını istiyorum. Artık geri dönüş yok. Umarım, rejim şiddete son verir, insanları gözaltına almaktan vazgeçer, işkenceyi bitirir. Bu kesinlikle çok üretici olacaktır” ifadesini kullandı.
El Baradey’in gelişi, Mısır’da şiddetli gösterilerin devam ettiği, hatta Süveyş’te gökyüzünün dumanlarla kaplı olduğu saatlere denk geldi. Dönüşünden önce CNN’e konuşan Baradey, Mısır hükümetini istikrarlı olarak tanımlayan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın sözlerini hor görerek, “Clinton’ın, Mısırı hükümetinin istikrarlı ve insanların ihtiyaçlarına eğildiğine yönelik açıklamaları beni aşkına çevirdi. Bende kendime hangi bedel karşılığı istikrar diye sordum. 29 yıldır süren sıkıyönetim mi? 30 yıldır devam eden katılaşmış rejim mi? Hileli seçimler mi? Bu istikrar değil, bu borç alınmış zamanda yaşamaktır” dedi.
Baradey, Clinton’ı eleştirisine devam etti ve “100 bin genç insanın çaresizliğini ve temel hakları için sokaklara döküldüğünü görünce, Clinton’ın ‘demokrasi, insan hakları’ gibi şeyler diyeceğini düşündüm” dedi.
Müslüman Kardeşlik örgütü, bugüne dek altı kişinin öldüğü ve bin kişinin gözaltına alındığı gösterilerin dördüncü gününde desteğini iyice artırmayı planlıyor. Örgütün liderlerinden Muhammed Mursi, “Bu hareketi biz sürüklemiyoruz, onunla hareket ediyoruz. Öncü olmak niyetimiz değil ancak onun bir parçası olmak istiyoruz” dedi.
Protestonun organizatörleri, hükümet karşıtı gösterilerin başlamasından bu yana en büyük kalabalığın sokaklara dökülmesini ve 1977’den bu yan düzenlenen en büyük gösterinin gerçekleşmesini bekliyor.
Öte yandan, isyanı bastırmak için bugün açıklamada bulunan Mısır’ın iktidar partisi, “diyaloga hazır olduklarını” belirtti ancak göstericilere sunmak adına hiçbir imtiyaz öne sürmedi.
Çok büyük bir protesto gösterisiyle karşılaşacaklarını bekleyen Başbakan Ahmed Nazif ise vatandaşlarına ‘kendilerini kontrol etmeleri’ çağrısında bulundu. Gösteride, katılımcıları karşılayacak miktarda polis bulunması bekleniyor.
WALL STREET JOURNAL: AB mali yardım konusunda detayları sunmaya başladı
Avrupa Komisyonunun ekonomiden sorumlu bakanı Olli Rehn, euro bölgesi ülkelerinin mali yardım kapsamında kredi verme kapasitelerini artıracaklarını ve daha esnek hale getireceklerini ancak hükümetlerin mevcut 440 milyon euroluk teminatlarını artırmayacağını söyledi.
Verilmesi muhtemel olan kararın, Portekiz, İspanya ve diğer Avrupa ülkelerinin ihtiyacı olan acil mali yardımı sağlayıp sağlayamayacağı ise belirsiz.
Bazı hükümetler, finansal piyasalara tekrar güvence vermek adına 1 trilyon euro talep etti. Eğer Rehn’in ifade ettiği plan üzerinde anlaşılırsa ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Avrupa Birliği’nden (AB) alınacak krediler de dahil edilirse, toplamda 700 milyar euro mevcut kılınacak.
Mali yardıma, euro bölgesinin ortak para birimini güçlü kılmak için ihtiyaç duyuluyor. Davos’ta bir konuşma yapan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, euronun ortadan kalkabileceğini düşünenlerin Avrupa’nın doğasını “yanlış anladıklarını” belirtti. Sarkozy, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile ortaya koydukları, “Euroya asla sırtımızı çevirmeyeceğiz” sözünü hatırlattı.
Rehn, Wall Street Journal’a, “Amacımız Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun (EFSF) etkin kredi sağlama kapasitesini güçlendirmek ve faaliyetlerinin sahasını genişletmek” açıklamasını yaptı. Rehn ayrıca, yeni plan üzerindeki tartışmaların, 4 Şubat’ta düzenlenecek AB liderleri zirvesine kadar sona ermensin beklenmediğini belirtti.
Rehn, 440 milyar euroluk kaynak ve 2013’te bu kaynağı yenileyecek kalıcı yeni mali paketin Mart ayındaki görüşmelerde değerlendirileceğini sözlerine ekledi.
Söz konusu planı Avrupa ülkelerine yaymak adına karşılaşılacak zorluk, Almanya, Finlandiya ve diğer güçlü euro bölgesi ülkelerini euro-tahvilleri ve EFSF’nin güçlendirilmesi konusunda ikna etmek olacak.
JERUSALEM POST: Ya'alon: Hizbullah’ın özel birimi Gazze’de terörist eğitiyor
İsrail Stratejik İşler Bakanı Moşe Yalon, Hizbullah’ın Gazze Şeridi’ne ajanlarını sokmayı başardığını ve amacının Filistinli teröristlere eğitim vermek olduğunu söyledi.
Emekli Genelkurmay Başkanlarından olan Yalon, basına yaptığı açıklamada, “İran füzeleri nasıl Gazze Şeridi’ne giriyorsa, Hizbullah’n uzmanları da içeri sızıyor” dedi. Yalon, Hizbullah militanlarının Lübnan’dan Sudan’a, bu ülkeden Mısır’a ve son olarak Gazze’ye geçiş yapabildiklerini belirtti.
Yalon, Hizbullah’ın, Filistinli teröristleri eğitmek için “1800” adını taşıyan özel birimi bulunduğunu söyledi ve Lübnanlı militanların aynı zamanda Batı Şeria’da faaliyet gösterdiklerini ifade etti.
İsrail, geçmişte Filistinli teröristlerin eğitilmesinden Hizbullah’ı sorumlu göstermiş olsa da, Gazze’de İran destekli militanların bulunduğuna dair kesin deliller bulunmuyor.
Gazze’de yabancı kuvvetler olduğunu reddeden Hamas’ın sözcüsü Fevzi Barhum, Yalon’un açıklamalarının “sahte” olduğunu belirtti. Barhum, “Gazze’deki tüm gruplar Filistinlilerden oluşuyor” dedi.
Yalon ise İsrail’in Gazze’nin deniz yakasından 2005’te çekilmesinden bu yana, Hizbullah’ın Gazze’ye girdiğini öne sürdü.
FINANCIAL TIMES: BP, Rusya’daki anlaşmalarında yasal engellerle karşı karşıya
İngiliz petrol devi BP’nin, Rus Rosneft ile olan ittifakı, İngiliz şirketindeki milyarder hisse sahiplerinin diğer Rus şirketleri adına Londra Yüksek Mahkemesi’ne başvurmasıyla tehlikeye girdi.
Alfa-Access-Renova (AAR) şirketi tarafından temsil edilen hisse sahipleri, Çarşamba günü BP-Rosneft işbirliğinin durdurulması amacıyla yaptıkları başvuruda, söz konusu ittifakın BP ile yaptıkları hisse sahipliği anlaşmasını, TNK-BP şirketi üzerinden ihlal ettiğini öne sürdü.
Yapılan anlaşmaya göre, TNK-BP hisse sahiplerinin işlerini yürütmekteki “öncelikli araç” olmalı ve şirket yönetim kurulu TNK-BP için serbestlik beyan etmedikçe, BP Rusya’daki tüm doğalgaz ve petrol işlemlerini bu şirket aracılığıyla yürütmek zorunda.
Ayrıca, tüm hisse sahipleri Rusya’da bir üçüncü partiyle materyal pazarlıklarına başlamadan önce TNK-BP bakanına danışmak zorunda.
Hisse sahiplerinin yaptığı itirazda, BP’nin yapılan anlaşmanın çerçevesine sadık kalınmadığı ve sürekli talep edilmesine rağmen Rosneft ile yapılan ittifakın içeriğinin belirtilmediği ifade edildi.
BP’nin, Rosneft ile yaptığı anlaşmanın ortaya çıkmasından bu yana geçen son iki haftada, şirketinhisseleri yüzde 2’den fazla değer kaybetti. BP, hisse sahipleriyle yapılan anlaşmanın ihlal edilmediğini ve AAR’nin işlemler hakkında tamamen bilgilendirildiğini belirtti.
BP’nin yıllık küresel üretiminin yaklaşık yüzde 25’ine sahip olan TNK-BP, AAR şirketiyle neredeyse üç yıl önce tekrar yasal uzlaşmazlığa neden olmuştu.
Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda elde edilen bilgilere göre, BP ile Rosneft arasında yapılacak 16 milyar dolarlık takas anlaşmasında, Rosneft, BP’nin yüzde 5 hissesine sahip olacak. İki şirket aynı zamanda Rusya’nın buzullarında petrol ve doğalgaz yatakları araması yapacak.