Güncelleme Tarihi:
NEW YORK TIMES: Lübnan’da yaşanan süreç Türkiye’nin artan nüfuzunun işareti
Lübnan’ın son yıllardır yaşadığı en derin krizin çözümü ABD’yle müttefik olan bir ülkenin hükümetini Hizbullah’ın kontrol edip etmeyeceğini gösterecek. Ancak ABD diplomasisi bugün Beyrut’ta bir şaka olarak görülüyor. Bir zamanlar ülkede söz sahibi olan Suudi Arabistan da her şeyden vazgeçmiş durumda. Bu ikisinin yerini krizde arabuluculuk yapmaya çalışan Türkiye aldı.
Beyrut’ta yaşanan durum Ortadoğu’nun haritasında son yıllarda yaşanan kaymanın son işareti. Çok uzun bir süre boyunca bölgenin söz sahibi konumundaki Suudi Arabistan ve Mısır’ın neredeyse hiç önemi kalmazken, son dönemde ortaya çıkan Türkiye ve İran gibi güçler ve küçük Körfez ülkesi Katar sadece birkaç yıl içinde önemli yer sahibi oldu.
Kriz’de ABD’nin desteklediği tarafı tutan üst düzey bir Lübnanlı yetkili, “ABD varlığı, etkinliği ve rolü açısından bir düşüş yaşarken bölgesel oyuncuların yükselişe geçtiği yaygın bir kanı” dedi.
Öte yandan Arap-İsrail çatışmasından Lübnan krizine kadar bir dizi açmazda, Türkiye kendisiyle kıyaslanacak ölçüde başka bir ülkenin olmadığı Arap dünyasının önünde, bölgenin en dinamik, en aktif ve bağımsız dış politika anlayışını ortaya koydu. Ankara’nın başarısı aynı zamanda ABD’nin Ortadoğu’da uzun yıllardır sürdürdüğü düşmanları yalnızlaştırma ve dışlama politikalarının da üstü kapalı bir eleştirisi anlamına geliyor. Lübnan’da Hizbullah’ta, Irak’ta Amerikan karşıtı din adamlarına kadar Türkiye, ABD’nin düşmanları ve müttefikleriyle diyalogunu güçlendirmeyi başardı.
Beyrut merkezli saygın analist ve köşe yazarı Sarkis Naoum, “Bence Türkiye aksi ispatlanana kadar bu bölgenin yeniden düzenlenmesi açısından vazgeçilmez bir devlet olduğunu ortaya koydu” dedi.
Bugüne kadar Türkiye genelde sembolik roller oynadı. Ancak geçmişte Ankara’nın sesinin duyulmadığı krizlere kıyasla, bu girişimler bile Türkiye’nin bölgenin yükselen süpergücü olduğunun bir işareti.
REUTERS: Obama ve Hu’nun gündemi ekonomi ve Kuzey Kore
ABD Başkanı Barack Obama ve Çinli mevkidaşı Hu Jintao bugün Washington’da bir araya gelecek. İkilinin gündemine Kuzey Kore konusundaki anlaşmazlıklar ve ikili ekonomik ilişkilerdeki dengesizlikler damgasını vuracak.
İki dünya devi, geçtiğimiz yıl insan hakları, Tayvan, Tibet ve ABD’nin Çin’le olan ticaretindeki açıkla ilgili gerginliklerin üzerine bir sünger çekme çabasıyla daha güçlü bir işbirliği sözü verdi. Ancak bu anlaşmazlıkların çözümü için ne kadar büyük adımlar atmaya niyetli oldukları da ortaklığın sınavı niteliğinde olacak.
Washington ve Pekin’den analistler zirvenin iki gücün bir arada ne kadar başarıyla çalışabileceklerinin de göstergesi olacağı görüşünde.
Öte yandan Obama görüşmede Çin’deki insan hakları sorunlarını gündeme getirmesi için ağır baskı altında. Çin’deki Uygur ve Tibet azınlıkları ve demokrasi savunucuları ile muhalifler Obama’ya Hu’yla görüşmelerinde bu konuyu gündeme getirmesi çağrısı yaptı.
Temsilciler Meclisi İnsan Hakları Paneli Başkanı Chris Smith de yaptığı açıklamada, Çinli muhalif Liu Xiaobo’ya gönderme yaparak, “Obama gibi bir Nobel Barış Ödülü sahibinin bir başka Nobel ödülü sahibini hapiste tutan bir siyasetçiyle görüşüp bu ödül sahibinin serbest bırakılmasını talep etmemesi söz konusu olamaz” dedi.
EL CEZİRE: Haitili diktatöre yolsuzluk ve zimmetine para geçime davası
Haitili savcılar eski diktatör Jean-Claude “Bebek Doktor” Duvalier’nin 15 yıllık yönetimi boyunca işlediği yolsuzluk, hırsızlık ve zimmetine para geçirmek gibi bir dizi suçtan yargılanması için dava açtı.
Ülkesine döndükten 48 saat sonra dün Port-au-Prince’teki otelinden polis eskortuyla alınan Duvalier’yle ilgili olarak Savcı Aristidas Auguste, “Kaderi artık yargıcın ellerinde” dedi.
Yargıç davanın açılıp açılmaması gerektiğine karar verecek.
Dün yapılan birkaç saatlik duruşmanın ardından serbest bırakılan Duvalier’nin ülkeden çıkmasına yasak getirildi.
BBC: Tunus geçici hükümetinde istifa
Tunus'ta dün kurulan ulusal birlik hükümeti krizle sarsılıyor
Geçici hükümette yer alan bakanlardan dördü görevlerinden ayrıldı.
Hükümetten ayrılan bakanların üçünün ülkedeki isyanlarda önemli rol oynayan Tunus İşçi Sendikası'ndan (UGTT) oldukları bildirildi.
Bakanlar ayrılışından önce, Tunus İşçi Sendikası olağanüstü bir toplantı düzenleyerek yeni hükümeti tanımama kararı aldı.
Fransız haber ajansı AFP, görevden çekilen üç bakanın isimlerini Anouar Ben Gueddour, Abdeljelil Bedoui ve Houssine Dimassi olarak duyurdu.
İstifa eden bakanlardan Anouar Ben Gueddour'un ulaşımdan sorumlu bakan olduğunu bildirdi.
Bu üç bakana günün ilerleyen saatlerinde sağlık bakanı Mustafa bin Cafer de hükümetten çekildiğini açıklayarak katılmış oldu.
Bin Cafer ülkedeki muhalefet partilerinden Özgürlük ve Emek Partisi'nin önde gelen isimlerinden.
'Geçici hükümet, RCD'nin devamı değil'
Dün oluşturulan ulusal birlik hükümetinde, devrik Cumhurbaşkanı Bin Ali'nin partisi RCD'den isimlerin yer alması tepkiyle karşılanmıştı.
Söz konusu eleştiriler en çok, ülkenin başbakanlığını geçici olarak devralan Muhammed Gannuşi'ye yöneltildi.
Gannuşi ise yaptığı açıklamda, yeni hükümete dahil edilen eski iktidar partisi üyelerinin 'ellerinin temiz' olduğunu söyledi.
Gannuşi ayrıca, eski Cumhurbaşkanı Zeynelabidin Bin Ali'nin ülkeyi terk etmesiyle sonuçlanan protestoların şiddet kullanılarak bastırılmasından sorumlu yetkililerin adalete teslim edileceğini belirtti.
Geçici devlet başkanı Gannuşi günün ilerleyen saatlerinde ise Bin Ali'nin partisi RCD'den istifa ettiğini açıkladı.
Bin Ali'nin bu hamlesi, yeni hükümetle eski rejim arasında bağlantı olmadığı yönünde bir intiba yaratma çabası olarak değerlendirildi.
Ancak Tunus'taki protestoların sona ermedi.
Ülkedeki BBC muhabiri Lyse Doucet sokaklarda polisle çatışmaların yaşandığını ve göstericilere gözyaşartıcı gazla müdahale edildiğini bildirdi.
Protestocuların taşıdıkları pankartlarda mesajlarını açıkça ilettiklerini söyleyen Doucet, "RCD gitmeli" diyen Tunuslular'ın eski iktidar partisinden hiçbir ismi yeni hükümette istemediklerini bildiriyor.
Sokağın nabzı
Doucet'e Tunus sokaklarındakileri neyin tatmin edeceğini sorduk
Doucet: Öncelikle hatırlamamız gereken, sokaktaki insanların bu devrimin en belirgin grubunu oluşturdukları.
Ancak başka gruplar da var. Birlik hükümetine katılan muhalefet partilerinden birinin temsilcisiyle konuştuğumuzda, gerçekçi olunması gerektiğini vurguladı.
Yavaş ve barışçıl reformlarla ilerlemek gerektiğini düşünüyordu. Yeni hükümet siyasi reformlar ve yolsuzluğa dair incelemeler başlatmaya dair oldukça ciddi sözler verdi.
Toplumun sokağa çıkmayan kısımları arasında da barışçıl bir geçiş ve normalleşmeden yana olanlar var.