Güncelleme Tarihi:
BBC: Kuzey Kore BM Komutanlığı ile görüşüyor
Kuzey Kore, nadir görülen bir temas gerçekleştirerek ABD öncülüğünde Birleşmiş Milletler (BM) Komutanlığı ile görüşmelere başladı. İki taraf arasındaki görüşmeler Mart ayında Kuzey Kore torpili ile batırıldığı düşünülen Güney Kore savaş gemisine üzerinde olacak.
Yapılan görüşmelerin üst düzey askeri yetkililer arasında daha geniş kapsamlı değerlendirmelere zemin hazırlaması bekleniyor. BM Komutanlığı, Kuzey Kore ile Güney Kore arasında 60 yıl yaşanan savaşın ardından imzalanan ateşkesin geçerliliğini koruyor.
BM ile Kuzey Kore arasında yapılan görüşmelerde, ABD’li Albay Kurt Taylor ve Kuzey Koreli meslektaşı Pak Ki-yong Kuzey ile Güney Kore sınırında bulunan Panmunjom kasabasında bir araya geldi.
Kuzey Kore, Mart ayında batan ve 46 denizciye mezar olan Cheonan savaş gemisini batırdığı iddialarını şiddetle reddetmişti. Güney Kore ise Pyongyang’ın savunmasını bu husus üzerindeki gelecekte yapılacak görüşmelerde devam ettireceğine inanıyor.
BM ile Kuzey Kore arasında yapılan görüşmelerin Salı günü başlaması planlanmışken, Kuzey Kore ‘idari sebepler’ öne sürerek görüşmeleri başlamasına bir saat kala ertelediğini duyurmuştu.
Görüşmelerin konusu olan Cheonan savaş gemisinin batırılması, Güney ile Kuzey Kore arasında büyük bir krize neden olmuş ve Seul Pyongyang ile tüm ilişkilerini askıya almıştı. Geçtiğimiz hafta BM Güvenlik Konsey yaptığı açıklamada Güney Kore’nin bu olay üzerinde gösterdiği “temkinliliği” yüzünden Seul’u övmüştü.
Gelecek hafta içinde ise ADB Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Savunma Bakanı Robert Gates’in güney Kore’ye giderek Güney Kore ile Japon Denizi ve Sarı Deniz’de gerçekleştirecekleri deniz tatbikatını değerlendirmesi bekleniyor. Kuzey Kore ise bu tatbikata şimdiden karşı gelirken, Çin, kara sularının yakınındaki bir tatbikatın Kuzey Kore ile ilişkileri gerebileceğini belirtti.
EL CEZİRE: BP yeni muhafaza sisteminin testine başladı
Petrol devi Birtish Petroleum’un mühendisleri Meksika Körfezi’ne üç aydan beri petrol sızdıran kuyunun kapatılması için kullanacağı yeni muhafaza sistemini testine başladı. ABD hükümeti, uygulamasına başlanan testi kuyuya daha fazla zarar verebileceği ihtimaline karşı askıya almıştı.
Ancak Çarşamba günü BP planları doğrultusunda yeni muhafazanın testine başladı. Yapılacak olan test, Salı günü denizin tabanına yerleştirilen 75 tonluk başlığın, kuyudaki sızıntıyı etkin bir şekilde önleyip önleyemeyeceğini görmeye yönelik olacak.
ABD’li yetkililer BP’nin planına ilk başta karşı çıkmış, petrol sızıntısının aniden kesilmesi nedeniyle ortaya çıkabilecek basıncın kuyunun bir başka noktasında delik açılmasına neden olabileceğini ileri sürmüştü.
Salı günü yerleştirilen muhafaza geçici bir çözüm olarak görülmesine rağmen, eğer basınca karşı koyabilirse BP’nin kuyuda basıncı azaltmak için başka bir delik açmasına gerek kalmayabilir.
El Cezire’nin Louisiana eyaletindeki muhabiri John Terrett, mühendislerin kuyudaki basıncı azaltması için açmayı düşündükleri delikler konusunda endişeli olduklarını, çünkü açılacak deliklerin denizin tabanındaki hasar boyutu bilinmeyen boruları daha kötü bir hale getirebileceğinden korktuklarını belirtti.
Testlerin başarılı olması halinde, mühendisler ABD’nin yaşadığı en büyük petrol sızıntısı felaketinin önüne geçilebileceğini düşünüyor. Testlerin 6 ile 48 saat arasında sürmesi bekleniyor. BP, eğer istenilen sonuç alınırsa 20 Nisan tarihinde Deepwater Horizon platformunda yaşanan patlamayla başlayan ve bugüne dek devam eden sızıntının ilk defa durdurabileceğini belirtti.
Meksika Körfezi’ne petrol sızdıran kuyu denizin 1.6 km derinliğinde bulunuyor. Kuyuyu örtebilmesi için tasarlanan muhafaza eğer istenilen sonucu vermezse, BP sızan petrolü deniz yüzeyinden çekme çalışmalarına devam edecek.
AGENCE FRANCE PRESSE: Kuzey Kore’de sağlık altyapısı çöküyor
Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı bir rapor, Kuzey Kore’deki sağlık hizmetinin içler acısı bir halde olduğunu ortaya koydu. Salı günü açıklanan rapora göre ülkede ameliyatlar anestezi olmadan yapılıyor, sterilize olmayan iğneler kullanılıyor ve yetersiz beslenmeden dolayı salgın hastalıklar hızla yayılıyor.
Örgütün raporunda, 1990’larda yaşanan kıtlıktan bu yana gıda sıkıntısı çeken Kuzey Kore’de bazı insanların kısmen çimen, ağaç kökleri ve ağaç kabukları yiyerek hayatta kalmaya çalıştıkları belirtildi.
Pyongyang sağlık hizmetlerinin herkes için bedava olduğunu ileri sürse de, rapor 1990’lardan bu yana tüm tedavilerin paralı yapıldığını belirtti. Ayrıca doktorların muayene için sigara, alkol veya yiyecek; ameliyat içinse nakit para kabul ettikleri ifade edildi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarına atıfta bulunan rapora göre, Kuzey Kore dünyada sağlık hizmetine en az kaynak ayıran ülke. Öyle ki, bir yıl içinde kişi başına yapılan sağlık harcaması bir doların altında.
Af Örgütü uluslararası kamuoyuna çağrıda bulunarak Birleşmiş Milletler’in ‘son derece az kaynak ayrılan’ Dünya Gıda Programı’na ve diğer yardım kuruluşlarına destek verilmesini istedi.
Örgütün Asya-Pasifik bölgesi direktörü Catherine Baber, “Kuzey Kore’nin bağışçı ülkeler tarafından politik çıkar için kullanılmaması” gerektiğini belirtti. Rapor, bugün Kuzey Kore’nin dışında yaşayan 40’tan fazla Kuzey Koreli ie yapılan röportajlar ve ülkede çalışan sağlık yetkililerinden alınan bilgilere dayanarak hazırlandı.
Raporda, Kuzey Kore’de yetersiz sağlık hizmetinin mağduru olan insanların sözlerine de yer verildi. 20 yaşındaki bir kadın, “Eğer paranız yoksa burada ölürsünüz” derken, Musan kentinde yaşayan 56 yaşındaki bir kadın 2001 yılında anestezi kullanılmadan ameliyata yatırıldığını ve az daha çektiği acıdan öleceğini belirtti.
Uluslararası Af Örgütü, Kuzey Kore’de sonu gelmeyen gıda sıkıntısının izlenen politika ve geçtiğimiz Kasım para biriminin yeniden değerlenmesi yüzünden daha da kötüleştiğine dikkat çekti. 2008 yılında BM’nin yayımladığı bir rapora göre, ülkede en az bir milyon kişi gıda sıkıntısı çekiyor. Tüm bunlara rağmen, Pyongyan uluslararası yardımları kabul etmiyor.
HAARETZ: ‘İsrail’in İran’a saldırması uzun süreli savaşın başlangıcı olur’
İngiltere’de bulunan düşünce kuruluşu Oxford Araştırma Grubu, Salı Perşembe günü yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer tesislerine İsrail tarafından yapılacak bir saldırının uzun süreli bir savaş başlatabileceğini belirtti.
Çatışmalara şiddet içermeyen çözümler sunan Oxford Araştırma Grubu, İran’ın nükleer silah elde etme hevesine karşı yapılacak eylemlerin askeri operasyonları kapsamaması gerektiğini ifade etti.
Grubun yayımladığı raporda, “İsrail’in İran’a düzenleyeceği bir saldırı, uzun süreli bir savaşa neden olabilir ve İran’ın nükleer silah elde etmesini önlemeyebileceği gibi Tahran’ın bu amacını güçlendirebilir” denildi.
Rapor ayrıca, bu tür bir saldırının Ortadoğu’da istikrarsızlık ve belirsiz bir güvenlik ortamına neden olabileceğini belirtti. Bradford Üniversitesi akademisyeni Paul Rogers tarafından hazırlanan raporda, ABD’nin İran’a karşı askeri bir harekât yapma olasılığının düşük olduğu, ancak İsrail’in bu alanda etkinliğini artırdığı belirtildi.
Raporda, ABD tarafından kullanılacak uzun menzilli savaş uçakları, bu uçaklara destek verecek uçak gemileri, uzun menzilli insansız hava araçlarının kullanılması ile Irak’ın ve Azerbaycan’ın kuzey doğusunda bulunacak takviye tesisleri İsrail’in İran’a yönelik saldırı ihtimalini güçlendirebilir” ifadesi yer aldı.
Oxford Araştırma Grubu’nun raporunda, Tahran’ın üç ile yedi yıl arasında küçük bir nükleer silah cephaneliği kurabileceği belirtildi. Ancak bu tür bir amaca yönelik kesin delil oluşturacak bir bilginin bulunmadığına da dikkat çekildi.
Raporda yer alan diğer ayrıntılarda işe şunlar belirtildi:
“İsrail’in yapacağı bir hava saldırısı sadece İran’ın nükleer tesislerini yok etmek değil, ancak fabrikaları, araştırma merkezlerini ve hatta üniversite laboratuarlarını vurmayı amaçlayabilir. Bu durum çok sayıda sivil zayiata neden olabilir.”
“İsrail, Tahran’daki hedeflerin doğrudan bombalanmasının hedeflenmesi halinde, nükleer programa öncülük eden liderlerin öldürülmesi girişiminde de bulunabilir.”
“İran, İsrail’in yapacağı bir saldırıya cevap olarak Nükleer Silahsızlanma Antlaşması’ndan çıkabilir ve ileriki saldırıları önlemek için en kısa zamanda nükleer silah üretemeye yönelebilir. Ayrıca İsrail’e yönelik füze saldırıları, Batı veya Körfez’deki petrol tesislerine yönelik saldırılar yaşanabilir. Tahran’ın Hormuz Boğazı’nı kapaması ise petrol fiyatlarının fırlamasına neden olacaktır.”
Rogers, İsrail’in bir hava saldırısı yapmasının ardından İran’ın nükleer programını güçsüz kılmak için bu saldırıları devam ettirmesi gerekeceğini, İran’ın ise uzun süreli saldırılarla tepki vererek, bir savaşın patlak verebileceğini belirtti.
XINHUA: Gazze’ye giden Libya gemisi Mısır limanına demirledi
Kaddafi Uluslararası Yadım Derneği’ne ait olan Libya gemisi Amalthae, Çarşamba günü geç saatlerde Mısır’ın El Ariş limanına ulaştı. Liman’ın direktörü Cemal Abdel Maksut, Xinhua haber ajansına geminin limana 500 metre kadar yaklaştığını ve demirlemek için izin istediğini belirtti.
Gemide 2,000 ton gıda ve ilaç malzemesi bulunuyor. Bunlar arasında 500 ton un, 225 ton buğday, 200 ton yenilebilir yağ, 45 ton süt ve 28 yon ilaç kutusu yer alıyor. Mısır Kızılay’ının başkanı Osama El Sergani, geminin getirdiği yardımları limana boşaltacaklarını ve Gazze’ye ulaşmasını sağlayacaklarını belirtti.
Bir başka yetkili, yardımların limana boşaltılmasının Perşembe günü bitmesinin beklediğini belirtti ancak, TSİ 23.00’da henüz boşaltma işlemlerine başlanmadığı bildirildi. Yetkililer ilk olarak limanda yardımları denetleyerek, Gazze’ye iletilmesine izin olan ürünlere uygunluğunu denetleyecek.
İlaç ve bebek sütünün Refah kapısından Gazze’ye ulaştırılacağı, gıda yardımlarının ise Mısır-İsrail sınırından ulaştırılacağı belirtildi.
WASHINGTON POST: ABD İranlı bilim adamına beş milyon dolar ödedi
ABD’li yetkilier, Çarşamba günü Tahran’a teslim edilen İranlı nükleer bilimci Şahram Emiri’ye, İran’ın nükleer programı hakkında istihbarat vermesi için CIA tarafından 5 milyon dolar ödendiği iddia etti.
Yetkililer, Emiri’nin CIA ile önemli bir işbirliği gerçekleştirdiğini ve aldığı parayı geri vermek zorunda olmadığını ancak, paranın İran’a dönmesinin ardından kendisine iletilemeyebileceğini belirtti. Ayrıca, Emiri’nin İran’a dönmesini, Tahran rejiminin kendisine ve ailesine zarar vermesini göz ardı etmiş olduğundan kabul etmiş olabileceğini ileri sürdü.
Bir yetkili, “İran’a uygulanan ekonomik yaptırımlar nedeniyle, Emiri’nin sahip olduğu her şeyin şu an erişiminin dışında. O İran’da ancak parası onunla değil. Biz istihbaratımızı aldık, Tahran’da onu aldı” diye konuştu.
Emiri, Hac’a katılmak için 14 ay önce Suudi Arabistan’a gitmiş ve esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu. İran’a dönmesinin ardından, ülkesine döndüğü için çok mutlu olduğunu söyleyen Emiri, ABD’li ajanlar tarafından kaçırıldığı iddialarını yineledi. Emiri, ABD’lilerin kendi ülkesi aleyhine propaganda yapması için kendisine baskı uyguladığını ve ABD’de kalması için 50 milyon dolar teklif ettiğini ileri sürdü.
Emiri, İran’ın uranyum zenginleştirme tesisi hakkında çok az bilgisi olduğunu belirterek, “Ben sıradan bir araştırmacıyım, Natanz kentindeki tesisten sokaktaki biri bile benden daha fazla şey biliyordur” dedi. Bir seneden fazla bir süredir CIA için çalıştığı bildirilen Emiri, geçtiğimiz hafta ABD’li yetkililere ülkesine gönderilme talebinde bulunmuştu.