Güncelleme Tarihi:
NEW YORK TIMES: Çin’de artan enflasyon ABD ithalatına yansıyacak
Enflasyon sonunda Çin’e ulaştı. Çin Merkez Bankası’nın Salı günü açıkladığı ciddi finansal rakamların ardından, ekonomistler Pekin’in artan fiyatları kısa zamanda kontrol altına alamayacağı görüşünde.
Çin’den mal ithal eden ABD’liler, artan fiyatların etkisini hissedecekken, aynı etki ABD’li tüketiciler için daha az olacak. Böylece, Çin’deki enflasyonun ABD üzerindeki etkisinin en düşük seviyede olması bekleniyor.
ABD’nin Çin’den alınan malların perakende fiyatını etkileyen kar marjları hesaba alınmadığında, Çin’den yapılan ithalat ABD ekonomisinin yüzde 2’sinden daha az bir kısmını oluşturuyor. Öte yandan, artan üretimler daha fazla insanın tüketime yöneldiği Çin’de, tüketiciler doğrudan enflasyonun etkisini hissediyor.
Hükümet verilerine göre, Çin’de tüketim fiyatları bir yıl öncesine oranla Kasım ayında yüzde 5.1 artış gösterdi. Analistler ise ülkedeki enflasyon oranının bu rakamın iki katı civarında olabileceğini belirtti.
Küresel alanda emtia fiyatlarında görülen artışın yanı sıra, Çin’deki ücretlerin de artması, Çim mallarının fiyatlarını yükseltiyor. Ancak ekonomistler ülkedeki enflasyonun asıl sebebinin döviz rezervleri olduğunu ifade ediyor. Döviz rezervleri dördüncü çeyrekte rekor seviye artarken, merkez bankası yuanın dolara karşı değerini son yıl içinde belirli bir seviyede tutmak için çok daha fazla para basmaya başladı.
Çinli ihracatçılara küresel piyasalarda fiyatlarını düşük tutmalarını sağlayan bu stratejinin, artık sınırına yaklaştığı ve ihracatçıların fiyat rekabetindeki üstünlüğünü ortadan kaldırmaya başladı.
GUARDIAN: Brisbane’de on binlerce kişi evlerini terk ediyor
Avustralya’nın son 50 yılda yaşadığı en büyük sel felaketinde, sel sularının ulaştığı ülkenin en büyük üçüncü kenti Brisbane’de insanlar evlerini terk etmeye başladı. 20 bin evin selden etkilendiği şehirde, sel sularının neden olduğu zararı gören çok sayıda Avustralyalı, yetkililerin belirlediği tahliye noktalarına akın etti.
Brisbane’in batısında kalan Toowoomba’yı su altında bırakan Pazartesi günkü sellerde 10 kişi hayatını kaybederken, 40’tan fazla kişi evlerinin çatısından helikopterlerle kurtarıldı, 90 kişinin de kayıp olduğu belirtildi.
Avustralya Savunma Gücü ise felaket bölgesi ilan edilen Queensland’in güneyine 200 personel daha gönderdi. Yetkililer, son iki haftada 14 kişinin öldüğünü, ancak evlerinde ve arabalarında mahsur kalarak ölen insanlar da bulunabileceğini belirterek, bu rakamın ileriki günlerde artabileceğini belirtti.
Queensland’in başkenti Brisbane’de işletme sahipleri ürünlerini kum torbalarıyla inşa ettikleri setlerle kurtarmaya çalışıyor. Ancak iki milyon kişinin yaşadığı şehirde, şehrin ortasından geçen Brisbane Nehri’nin taşması, alçak bölgelerde yaşayan insanların yüksek yerlere kaçmasına neden oldu. Şehir merkezi hayalet kasabaya dönerken, bazı bölgelerde elektrik kesintileri yaşandığı belirtildi.
WASHINGTON POST: Tucson, BaşkanObama’yı bekliyor
Pazar günü yaşanan silahlı saldırının ardından, ABD Başkanı Barack Obama, saldırıda ölenler için düzenlenecek bir dizi cenaze töreninin öncesinde Tucson’a gelecek. Güvenlik yetkilileri, cenaze ve mezarlıklara 90 metre mesafe içinde gösteri yapılmasına izin vermeyecek.
Öte yandan, saldırıda ölen 9 yaşındaki Christina Gren için Kansas’ta cenaze töreni düzenlenmesini öngören teklif Senato’da oy birliğiyle kabul edildi. Washington’da, başsavcı Eric Holder Jr, yaşanan saldırının yetkililere yönelik tehditlerin toplum içinde devam ettiğini gösterdiğini belirtti. Holder, Çarşamba günü Başkan Obama ve eşi Michelle ile bir araya gelerek, Arizona Üniversitesi’nde düzenlenecek ve Obama’nın konuşma yapacağı anma törenine katılacak.
Temsilciler Meclisi üyeleri ise bugün bir araya gelerek Cumartesi günü yaşanan saldırıyı kınayacak ve “şiddetin hiçbir ABD’linin sesini kısamayacağı” mesajını verecek. Ayıca, hafta sonuna kadar meclisteki oturumlar ertelenecek.
22 yaşındaki saldırgan Jared Loughner’ın hedefi olan Temsilciler Meclisi üyesi Gabriell Giffords’ın, sağlık durumu ciddiyetini koruyor. Öte yandan, şu ana kadar Loughner’ın sessiz kalan ailesi bir açıklama yaparak “basından özel hayatlarına saygı göstermelerini istedi ve yaşananlar hakkındaki hislerini nasıl tarif edeceklerini bilemediklerini” belirtti.
HAARETZ: İsrailli subay: ‘Tel Aviv bir sonraki savaşta hedef olacak’
İran füzelerinin İsrail’in orta bölgelerini vurmaya başladığı Körfez Savaşı’nın başlangıcında İsrail ordusunda görevli olan Albay Adam Zussman, 20 yıl önceki tehdidin tekrar İsrail’in üzerine çöktüğünü belirtti. Zussman, olası bir savaşta, aynı senaryo altında İsrail’in çok sayıda füzeyle vurulabileceğini, hedefini ıskalamayacak füzelerin çok ölümcül olabileceğini ifade etti.
Eskisine göre daha füze saldırılarına çok daha hazırlıklı olduklarını söyleyen Zussman, Ocak 1991’de başlayan savaşın 20’nci yıldönümünde, İsrail Güvenlik Güçleri’nin beslediği endişeleri ortaya koydu. Savaşta Guş Dan bölgesindeki birliklerin komutanlığını yapan Zussman, muhtemel füze saldırılarında çok sayıda binanın yıkılacağını ve zayiatın yüksek olacağını belirtti. Zussman, 1.5 milyon insanın yaşadığı Tele Aviv ve yerel belediyelere güvenlik planları oluşturma çağrısı yaptı.
“Dan bölgesinin en çok tehdit altında bulunan bölge olduğunu” belirten Zussman, “Tüm mahalleler düşmanın menzili içinde ancak terör örgütlerinin bölge içinde hareket kabiliyeti var. İkinci Lübnan Savaşı ve Dökme Kurşun Operasyonu’na kıyasla, uzun menzilli silahların sayısı daha fazla ve daha ölümcüller” dedi.
Zussman, en önemli uyarıyı başken Tel Aviv için yaptı: “Bir sonraki savaşta bu şehrin vurulacağını biliyoruz. Bunun savaşın ilk gününde mi olup olmayacağını hakkında bir şey söyleyemeyiz. Bu düşmanın kararı ve onların elinde olan bir şey” ifadesini kullandı.
Söz konusu senaryolar, İsrail’in Hamas, Hizbullah ve daha ötedeki tehdit unsuru olan İran’la girebileceği bir savaşa yönelik. Ancak Zussman, tek bir cephede savaş çıkacak olsa da, Hizbullah ve Hamas’ın Tel Aviv’e çok fazla roket atabilme kapasitesine sahip olduğunu vurguladı.
TIMES: İngiltere ve AB, Çin’e silah satışı konusunda çatışıyor
AB Dışişleri Bakanı Catherine Ashton’ın, Pekin’e yapılan silah satışı üzerinde uygulanan 20 yıllık ambargo üzerinde reform yapılmasını teklif etmesi, İngiltere hükümetini rahatsız etti. Kısa zamanda Çin Başbakanı Wen Jiabao’nun ziyaret edeceği İngiltere, 1989’da yaşanan Tiananmen Meydanı katliamının ardından hayata geçirilen ambargonun sürdürülmesi gerektiği düşüncesini destekliyor.
Pekin’in insan hakları karnesinin oldukça kötü olması ve bu alanda yaşanan yavaş ilerlemelerin, ambargonun tersine çevrilmemesi gerektiğini savunan İngiltere Başbakanı David Cameron, Ashton ile ciddi bir görüş ayrılığına girdi.
Silah ambargosu üzerindeki tartışma, Çin’in yeni lideri olması beklenen Li Keqiang’ın, ileri teknoloji ürünleri üzerindeki denetimlerin kaldırılması için İngiltere’den yardım istediği günlere rastladı. Ancak Li, silah ticareti hakkına bir açıklamada bulunmadı.
Ashton, silah ihracatı üzerinde uygulanan politik kısıtlamaların, özellikle güvenlik alanında Çin ile AB ülkeleri arasındaki işbirliğini etkileyen önemli bir engel haline geldiğini belirtti. Ashton, “AB’nin uygulamalarını değerlendirmesi ve bir adım öteye taşıması” gerektiğini belirterek İngiltere’yi şaşkınlığa uğrattı.
Ashton’ın açıklamalarının, Pasifik’teki müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda Pekin’in silah satışına karşı çıkan ABD’yi de rahatsız etmesi bekleniyor.Diğer yandan, AB üyeleri, Pekin’e uygulanan silah ambargosunun hafifletilmesi konusunda ikiye ayrılmış durumda. İngiltere, ambargonun devam etmesi gerektiğini savunurken, Fransa ve İspanya ambargonun kaldırılması gerektiğini belirtiyor.
Yunanistan ve İspanya devlet tahvillerini satın almaya başlayan Çin, artan askeri gücüyle Avrupa politikalarında nüfuzu giderek artan bir güç haline geliyor. Pekin’in Avrupa’daki yeni müttefikleri ise mükafatlarını alıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Kasım ayında yaptığı Pekin ziyaretinde, içinde 102 Aisrbus uçağının siparişini de yer aldığı milyarlarca euroluk anlaşmaya imza attı.
Cameron ise “AB’nin mevcut ambargosunun kalkmaması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. İngiltere Başbakanı, “Bu konu değerlendirilmeli, ancak zaman doğru değil” ifadesini kullandı.
XINHUA: İsrail casusluk ağını çökerttiğini açıklayan İran, İsrail’e dava açacak
İran, Salı günü İsrail’i nükleer bilim adamına suikast düzenlemekle suçladı ve dava açacağını belirtti.
İran İstihbarat Bakanlığı, İsrail’in casusluk ağını çözdüklerini ve nükleer bilim adamlarına saldırı düzenlemeyi amaçlayan bir grup terörist casusu ele geçirdiklerini açıkladı. İstihbarat Bakanı Haydar Moslehi, basına yaptığı açıklamada casusluk ağına bağlı 10’dan fazla kişinin tutuklandığını söyledi.
Moslehi, İsrail’in bilgi sistemine girmeyi başardıklarını ve İran’daki casus ağlarını tespit edebildiklerini ifade etti. Ocak 2010’da, Tahran Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan nükleer bilim adamı Mesud Ali Muhammedi, evinin yakınlarına park edilen bomba yüklü bir motosikletin infilak etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Moslehi, tutuklanan kişilerin bu suikastla bağlantıları bulunduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Ramin Mehranparast, Muhammedi suikastı nedeniyle İsrail’e dava açacaklarını söyledi. Mehranparast, “Bazı deliller topladık, Bu deliller bir araya getiriliyor ve yasal süreç için kullanılacaklar” dedi. Mehranparast, bu konuda “İsrail’in uluslararası alanda cezalandırılması ve kınanması konusunda ciddi olduklarını” sözlerine ekledi.
Öte yandan, Salı günü, Pres TV kanalına çıkan ve Muhammedi suikastının elebaşı olduğu belirtilen kişi, “İsrail’de eğitim gördüğünü” açıkladı.
Mehranparast, Batı ülkelerine İsrail’i destekledikleri için eleştiride bulunarak, “İran, İslam ve insanlık karşıtı amaçlarına hizmet etmek için, Mossad Avrupa ve Avrupa dışındaki ülkelerin üslerini kullandı” dedi. Ayrıca, Muhammedi suikastında İran’ın komşu ülkelerindeki üslerin de kullanıldığını ifade etti.
Muhammedi’nin dışında, Kasım 2010’da bir diğer nükleer bilim adamı, Mecid Şahriari’de arabasına konulan bir bombanın patlaması sonucunda ölmüştü.