Güncelleme Tarihi:
LOS ANGELES TIMES: Ankara’nın Batı politikalarını reddetmesinin nedeni iş çıkarları
Türkiye’nin izlediği iddialı dış politika kapsamında İran gibi ülkelerle yakınlaşarak Batı’dan uzaklaşması ABD ve Avrupa’da endişeye oluyor. Ancak Türkiye’nin verdiği kararlar, Batı politikalarını reddetmekten çok, daha hırslı ve ekonomik çıkarların peşinden gitmekten kaynaklanıyor. Türkiye, jeopolitik avantajlarını, ekonomik gücüne ve Müslüman ülkelerle olan tarihi bağlarını öne çıkarıyor.
Yeni piyasaların açılması, var olanların büyümesi ve ticari olanaklardan en iyi şekilde yararlanmaya çalışması Türkiye’nin dış politikasını etkileyen bir diğer faktör. İhracata dayalı olan Türk ekonomisi, yeni piyasalarda kendisine yardımcı olması için hükümete bakıyor.
Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde İran yaptırımları aleyhine oy vermesi ve Tahran’la beş senelik karşılıklı ticaret anlaşması yapmasının arkasında bu yatıyor. Washington’da politikacılar, Türkiye’nin hamlelerinden endişe duyuyor ancak Türkiye’nin aslında bir yere gittiği yok. En önemli sorun iletişimdeki boşluk. ABD, Türkiye’nin içinde yaşadığı dönüşümü ve bunu ikili ilişkilerine nasıl uygulayabileceğini kabul etmeli.
Türklerin bugüne kadar Washington’a gösterdikleri basit ve komplocu yaklaşım, ABD’nin çıkarlarını yanlış değerlendirmelerine neden oldu. Bunun en iyi örneği Türkiye’nin İran nükleer programında Brezilya ile arabuluculuk yapmaya çalışması. Ankara, Obama yönetiminin stratejik silahların yayılmasını önleme çabalarını tamamen yanlış anladı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Türk seçmenlerin daha olgun ve dış politika yaklaşımında daha yapıcı bir lider beklediği seçimlere güvenle giderken, Washington’la arasındaki bağları göz ardı ederek fayda sağlayamaz. Türkiye iç sorunlarını çözer ve otoriter yönetim anlayışını bırakıp daha anlayışlı bir hale gelirse Avrupa Birliği’nde zamanı geldiğinde daha iyi bir yer edilebilir.
NEW YORK TIMES: Avrupa borç krizini bastırmaya çalışıyor
Avrupa’da yaşanan borç krizinin neden olduğu endişeler, birliğin ekonomisi zayıf ülkelerinden, güçlü ülkeleri İtalya, Belçika ve hatta Almanya’ya yayılmaya başladı. Yunanistan ve İrlanda’ya yapılacak yaklaşık 200 milyar euroluk mali yardıma rağmen, kıta genelinde borçlanma maliyetleri ve yatırımcıların endişeleri büyümeye devam ediyor.
Yatırımcılar, gelecekte ekonomisi zayıf ülkelerin de büyük miktarlarda mali yardıma ihtiyaç duymaları halinde, bu yardımı karşılaması gereken Almanya’nın borcunu kapatmaya çalışıyor. Salı günü Almanya devlet tahvilleri değer kazanırken, yatırımcıların borcunu ödeyememe riskine karşı yapılacak sigorta maliyetinin de artması, endişelerin güçlenmesine neden oldu.
Yatırımcılar İtalya ve Belçika’nın Yunanistan, Portekiz ve İrlanda kadar ciddi finansal sorunlar yaşadığını düşünmese de, Avrupa’nın ülkelerin borçlarını teker teker düşürmeyi öngören stratejisi bugüne kadar piyasaları rahatlatmaya yetmedi. Eğer yatırımcılar endişelerini gideremez ve borç krizi İspanya ve hatta İtalya’ya yayılırsa, hem finansal hem de politik olarak yeni yardım paketlerinin altından kalkmak Almanya için çok zor olabilir.
Finansal piyasalardaki gerginlik bastırılamamışken, borç krizini ortadan kaldırmak için yeni planlar ortaya atılıyor. Bunların arasında mali şartlar içeren yeni Avrupa tahvilleri veya Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Avrupa modelini oluşturmak bulunuyor.
WASHINGTON POST: Wikileaks belgelerinde ‘Musudan’ füzesi korkusu
Kuzey Kore, kuruluşunun 65’inci yılını kutladığı 10 Ekim tarihinde, yeni geliştirdiği füze Musudan’ı askeri geçit töreninde gözler önüne serdi. Musudan füzesi, Wikileaks’in en son yayımladığı belgeler arasında önemli bir yer kaplıyor. Bir belgede İran’ın Kuzey Kore’den 19 füze temin ettiğinin belirtilmesi, İran’ın sahip olduğu füzelerin menzilinin tahmin edilenin de ötesinde olduğunu ve Avrupa ile Rusya’nın içlerine ulaşabileceği endişesini doğurdu.
Ancak belgelerde diğer adı BM-25 olan füzenin işlevsel olup olmadığı veya bugüne kadar test edilip edilmediği hakkında bir bilgi yer almıyor. ABD’li yetkililer İran’ın hiçbir zaman kamuoyuna sunmadığını belirttikleri füzeleri temin ettiği konusunda emin değilken, bazı uzmanlar 10 Ekim tarihindeki askeri geçitte çekilen fotoğraflarlardaki füzenin gerçek olmadığını öne sürdü.
22 Aralık 2009 tarihine ait olan ve “Gizli” olarak sınıflandırılan belgede, İran ve Kuzey Kore’nin füze tehdidini değerlendirmek için 15 ABD’li ve 14 Rus yetkilinin bir araya geldiği yer alıyor. İki taraf birçok konuda anlaşmazlık yaşarken, bazı konularda görüş birliği sağlıyor. Ruslar, “gizemli füze” olarak belirttikleri Musudan’ın gerçek olup olmadığı hakkında bile emin olunmadığını ifade ederken, ABD’liler bu füzenin İran’da hiç görülmediğini onaylıyor.
Belge hakkında bilgisi olan kaynaklara göre, ABD ve Rus yetkililer birbirleriyle çelişen gündemlerle bir araya geldi. ABD, İran’ın nükleer programına yönelik endişeler ve milyarlarca dolarlık füze kalkanı projesini öne çıkartırken, Ruslar, İran ve Kuzey Kore’nin teknolojilerine sahip olmasının verdiği rahatsızlık nedeniyle füze kalkanı projesine karşı çıktı.
Belgeye göre, ABD, BM-25 füzesinin Kuzey Kore’den İran’a satıldığına inanıyordu. 2005 yılında Alman Bild Zeitung ise Alman istihbarat kaynaklarına dayanarak İran’ın 19 füze değil, füze parçalarından oluşan 18 donanım takımı aldığını belirtti.
NEWSWEEK: Wikileaks belgeleri: Soğuk Savaş düşmanlarını füze tehdidi birleştirdi
Wikileaks belgeleri, İran’la yaşanacak olası bir savaşı ve ABD ile Rusya’nın bu olasılığın oluşmamasını sağlamak için işbirliği içinde şaşırtıcı bir yakınlık sağladığını göz önüne seriyor. Belgeler arasında, ABD’li ve Rus üst düzey yetkililerin Şubat 2010’da Washington’da yapılan görüşmenin büyük detaylarını içeriyor.
Toplantıda, iki taraf Kuzey Kore ve İran üzerindeki istihbaratlarını öne koyarken, iki ülkenin birbirleriyle istihbarat paylaşımı yapmak için gösterdikleri eğilim şaşırtıcı boyutta. Rusya, verdiği bilgilerde İran’ın sıvı yakıtlı Şahab-3 füzesini geliştirdiği ve Orta Doğu ile Güneydoğu Avrupa’da istediği yeri vurabileceğini tahmin ettiğini belirtti. Rusya Ulusal Güvenlik Konseyi müsteşar yardımcısı Vladimir Nazarov’un verdiği bilgilere göre, menzili 1,300 kilometreyi bulan füzelere sahip olan Kuzey Kore’de tehdit açısında İran’dan farklı bir yerde değil.
Rus ve ABD’li yetkililer, geliştirilen füzelerin Tahran ve Pyongyang için büyük teknik sıkıntılar oluşturduğunu bilse de, iki ülkenin füze programlarından vazgeçmemesi yüzünden giderek güçlenen bir işbirliği içine girdi.
Belgelerde, Soğuk Savaş dönemi düşmanlarının nasıl işbirliği yapmaya başladığını en iyi özetleyen bilgi, Rusya’nın Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) en üst düzey yetkililerinden Anatoliy Raikeviç’in, “ABD ve Avrupalı güvenlik kurumlarıyla mutlaka işbirliği yapılması gerektiğini” belirtmesi. Belgeler aynı zamanda, FSB’nin ABD güvenlik kurumlarını “çok profesyonel ve hazırlıklı olarak gördüğü ve işbirliğinin devam etmesini umduğunu” ifade ediyor.
Bu bilgilerin ortaya koyduğu en şaşırtıcı gerçek, ABD Başkanı Barack Obama’nın Rusya ile başlattığı “sıfırlama” politikasının gelmiş olduğu ancak çok az kişinin fark ettiği boyutu. Rusya, İran füzelerine karşı güvenlik için önemli bir rol oynarken, FSB Kuzey Kore’nin yasadışı materyal temin etmesini ve üçüncü ülkelerin Rusya üzerinden Pyongyang’a donanım göndermesini engelliyor.
Raikeviç, açık bir şekilde “Kuzey Kore ve İran’ın Rus teknolojisi elde etmeye yönelik programları bulunduğunu ve İran’ın sahte şirketler kurarak Rus teknoloji ithal etmeyi denediğini” belirtti. Raikeviç, Rusya’nın sahte şirketleri ve diğer teknolojilerini elde etmeye yönelik girişimleri ortaya çıkarmak için şirketler kurduğunu ifade etti. İran, FSB, Rusya’dan elde edeceği teknolojiyle İran’ın ölçüm cihazları, yüksek hassasiyete sahip santrifüj ve basınç göstergeleri ve yeni füze motorları üretmek istediğini belirtti.
TIMES: İngiltere Irak soruşturmasında ABD’ye gizlice yardım etmeyi teklif etti
Wikileaks belgelerinde, İngiltere’nin Irak savaşı soruşturmasında ABD’yi korumak için soruşturmanın kapsamını daraltmaya söz verdiği ortaya çıktı. Belgelerin öne sürdüğü iddia, İngiltere eski Başbakanı Gordon Brown’un başlattığı ve Irak savaşının doğruluğunu denetleyen Chilcot komitesinin temelini zayıflatmış oldu.
Londra’daki ABD büyükelçiliğinden Washington’a çekilen belgede, İngiltere Savunma Bakanlığı genel direktörü Jon Day’in, Irak savaşının başlatılması gerekçelerini inceleyen soruşturmada ABD’nin çıkarlarını “korumaya” söz verdiğini içeriyor.
Bu belgenin gönderilmesinden üç ay sonra, Chilcot komitesinin başındaki isim Sir John Chilcot, soruşturmayı yürütmek için büyük önem taşıyan belgelere ulaşamadığı için öfkesini dile getirmiş, Liberal Demokrat parti lideri ve bugün İngiltere Başbakan Yardımcısı olan Nick Clegg, soruşturmanın “ağzının tıkandığını” öne sürmüştü.
Dönemin Dışişleri Bakanı David Miliband, geçtiğimiz yıl Eylül ayında Londra’da yapılan görüşmelerde ABD müsteşarı Erin Tauscher ile bir araya geldi. İran ve silahların yayılmasının önlenmesi hakkında değerlendirmeler yapılan görüşmeler hakkında bir yetkili, Times’a verdiği bilgide, “Irak savaşı öncesinde gönderilen ABD istihbarat belgelerinin korunacağını” belirtti.
Aynı yetkili, “bu belgelerin gün ışığına çıkarılamayacağını çünkü ABD ile bulundurulan özel ilişkilere, istihbarat takasına zarar vereceğini” ifade etti. Jon Day, Chilcot komitesine verdiği ifade de, üst düzey İngiliz askeri yetkili ve bakanlar için “politik danışmanlık” yaptığını belirtmişti.