Güncelleme Tarihi:
Yaşanan son gelişmelerle ilgili Guardian için bir analiz kaleme alan Michigan Üniversitesi uluslararası ilişkiler profesörü Muhammed Eyüb Türkiye’nin, ABD ve Suudi Arabistan’ın tersine, 'kaçamayacağı' bir savaşın içine çekilme riski taşıdığını vurguladı.
Eyüb'e göre, AK Parti’nin Suriye muhalefetine verdiği desteğin bir nedeni, ABD ile İran’ın nükleer faaliyetleri ve İsrail-Filistin meselelerinde ABD ile farklılıklarına rağmen, hâlâ Batı kampında olduğunu gösterme çabası. Türkiye’nin İran ve Suudi Arabistan arasındaki soğuk savaşta sıkışıp kaldığını yazan akademisyen, Suriye’deki savaşın Türkiye’de Sünni ve Aleviler arasındaki bölünmüşlüğü artırdığına ve Kürt meselesini tırmandırabileceğine dikkat çekerek uyardı: "Türkiye konumunu bir kez daha gözden geçirmeli. Yoksa Suriye keşmekeşi Türk keşmekeşine dönüşür."
İngiliz gazetesinin Guardian'ın deneyimli Ortadoğu temsilcisi Ian Black ise ne Ankara’nın, ne Türkiye’nin komşularının, ne de Batı’nın savaştan bir çıkarı olduğunu savunuyor.
"TÜRKİYE BÖLGENİN YENİ GÜCÜ OLUR"
Bir başka İngiliz gazetesi Daily Telegraph’ın Ortadoğu muhabiri Richard Spencer ise aynı fikirde değil. Spencer, “Türkiye’den Suriye'ye açılan top ateşi beklenen müdahalenin işareti mi?" sorusunu yöneltiyor. Türk ordusunun NATO desteği olsun ya da olmasın muhtemelen Suriye ordusunu bitirecek güce sahip olduğunu söyleyen yazar, "Böyle olursa Türkiye, bölgenin yeni gücü olarak ortaya çıkar" diyor.
Financial Times ise Türkiye'nin karşı ateşini de içeren son atışmanın Suriye'de tablosu giderek ağırlaşan iç savaşın bölgesel bir çatışmaya dönüşebileceğinin bugüne kadarki en karamsar işareti olduğunu yazdı.
Fransız Le Figaro gazetesi konuyla ilgili haberinde, "Kürt faktörü"nün Ankara’nın Suriye’ye ilişkin tavrını belirlediğini belirtti. Türk yetkililierinin Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerden endişe duyduğunu yazan gazete, “Suriyeli Kürtlerle Türk ordusu arasında sınırda yaşanan çatışmaların bu bağlamda sürpriz olmadığını” savundu.
"TÜRKİYE'NİN SURİYE'YE GİRMESİ ESAD'A YARAR"
İsrail’in liberal eğilimli Haaretz gazetesi ise Türkiye’nin Suriye’ye girmesinin Beşar Esad’ın işine yarayabileceğini öne sürdü. Gazetenin önde gelen yazarlarından Zvi Bar’el tarafından kaleme alınan yazıda, TBMM'den alınan Türkiye sınırları dışında operasyon yapma yetkisinin bir savaş niyeti veya savaş ilanı anlamına gelmediği belirtilerek, “Türkiye bir kez saldırmaya karar verirse, elinin altında dünyanın en büyük altıncı ordusu var. Bu, 2 bin 200’den fazla uçak ve helikopteriyle, Suriye’nin modası geçmiş silahlarla donatılmış ve muhaliflere karşı mücadelede bütün zaafları ortaya çıkmış ordusunu kolayca yenebilecek, iyi donatılmış bir ordu. Fakat ‘tampon bölge’ gerekçesiyle bile Suriye’nin işgal edilmesi muhtemelen Suriye lideri Beşar Esad ile şu ana kadar Suriye’den Türkiye topraklarına ateş açılmasını bile kınamayan Rusya’nın işine yarayacaktır” denildi.
Yazıda, birkaç ay önce Esad’ın İsrail’e karşı cephe açarak Suriyelilerin dikkatlerini iç çatışmadan başka yere çekmesinden endişe edildiği hatırlatılarak şu sözlere yer verildi: “Şimdi aynı endişeler Türkiye için de geçerli. ‘Batının ve Siyonistlerin çıkarlarına hizmet ettiği gerekçesiyle zaten Suriye’nin düşmanı ilan edilmiş olan Türkiye bunun için iyi bir düşman olacak ve Esad istediğini elde edecektir. Türkiye’yi Suriye topraklarına girmesi için kışkırtmak ayrıca Rusya, Çin ve İran gibi Suriye dostlarının da konuya dahil olmasına ve dolayısıyla iç savaşın uluslararası bir çatışmaya dönüşmesine yol açarak Esad’a zaman kazandırabilir.”
İsrail’in sağ eğilimli Jerusalem Post gazetesi ise yayımladığı başyazıda, Suriye’de rejim değişikliğinin ve Ankara ile Tel Aviv arasındaki ilişkilerin yumuşamasının İsrail’in çıkarına olduğu savunuldu. Ankara’nın Şam karşıtı tavrının Suriye’den çok İran’la ilgili olduğunu iddia eden gazete, “Suriye ve İran arasındaki sıkı bağlar düşünüldüğünde, Türkiye’nin liderleri Alevi rejimini Şii İslam Cumhuriyeti’nden uzaklaştırma çabalarının anlamsızlığının farkına verdi” ifadelerini kullanıyor. “Şam’da Sünni bir yönetimin iş başına gelmesinin İran’ın bölgedeki Şii yayılmacılığını engellemeye yardım edeceğinin” öne sürüldüğü makale, “Arap dünyasındaki değişikliklere gelindiğinde, Gazze Şeridi’nden ve sözde Arap Baharı’ndan öğrendik ki, ne umut ettiğimize dikkat etmeliyiz” ifadeleriyle sona erdi.