Murat BARDAKÇI
Oluşturulma Tarihi: Ekim 29, 2004 01:27
Sadrazam Melek Ahmed Paşa, devlet hazinesinin ödeme güçlüğü içerine girmesi üzerine 1651’de dulların, yetimlerin ve din álimlerinin maaşını keserek parayı orduya aktardı, kendisine ‘Beddua alıyorsun, bu işin sonu iyi olmaz’ diyenlere de kulak vermedi.
Ama uğursuzluk söylentileri çok kısa bir müddet sonra doğru çıktı ve Paşa’nın emriyle inşa edilen o günlerin en büyük kalyonunun denize indirilmesi töreninde tam bir facia yaşandı. Kalyon devrildi, 50 denizci hayatını kaybetti ve bütün bunların üzerine Melek Ahmed Paşa da azledildi.
SULTAN Dördüncü Mehmed döneminde ekonomik sıkıntı yüzünden 1651’de dul, yetim, ulema, derviş ve şeyhlerin devletten aldıkları maaş ödenmedi. Bir süre sonra dönemin sadrazamı Melek Ahmed Paşa’nın yaptırdığı kalyonun denize indirilirken batması, halk arasında rızkı kesilen mazlumların ahı çıktı diye yorumlandı
Türk nesrinin büyük ismi Evliya Çelebi’nin dayısı olan Melek Ahmed Paşa, 5 Ağustos 1650’de sadrazamlığa getirildiği zaman, ekonomik sıkıntı had safhadaydı ve askerin maaşı bile ödenemiyordu. Çözüm bulmaya çalışan defterdar, yani Maliye Bakanı Emir Mustafa Şerif Paşa ile devletin diğer ileri gelenleri hazineden maaş alan dul, yetim, ulema, şeyh, derviş ve Hazreti Muhammed’in soyundan gelenlerin 1651 senesinde alacakları maaşın ödenmeyip devlete gelir olarak kaydedilmesine karar verdiler.
Bunun üzerine padişahın büyükannesi ve devletin en güçlü kişisi olan Kösem Sultan, devlet adamlarına ‘Bir defada 30 bin adamın gelirini kesip rızklarından mahrum ediyorsunuz. Beddualarını üzerinize hanginiz alacak?’ deyince, ‘Bu kadar zamandır kaleler fetholundu. Hiç kaleler filán mollanın feşmekán derviş filanın duasıyla fetholundu denildiği işitildi mi? Memleketleri ve kaleleri yiğitler fethetti. Dervişlerin ağzıyla iş mi görülür?’ cevabını almıştı. Hadisenin sonucu, Naima Tarihi’ne ‘Devlet adamlarının, duaları kabul olunan fakir fukaranın hayır dualarını ve beddualarını hafife aldıkları, dullara ve yetimlere gözyaşı döktürenlerin çok geçmeden devlet basamaklarından düşüp vücutlarının ortadan kalktığı’ sözleriyle geçti.
Tam o günlerde, donanmada yeniliklerle meşguldük. Dönemin Osmanlı donanması, kürekle çekilen kadırgalardan oluşurdu. Avrupalılar’ın yelkenle hareket eden ve kadırgaya göre oldukça büyük olan kalyonlar sayesinde üstünlük sağlamaları üzerine 17. yüzyıl ortalarından itibaren Osmanlı donanmasında da kalyona geçilmesine karar verildi ve Sadrazam Melek Ahmed Paşa, İstanbul’da büyük bir kalyonun inşasını emretti. Kalyon, Bahçekapı gibi merkezi bir yerde inşa edildi, kısa zamanda tamamlandı ve 26 Nisan 1651 günü törenle denize indirilmesine karar verildi.
Sadrazam, şeyhülislam ve devletin diğer ileri gelenleri hep beraber törene katıldılar. Aylardır kalyonun büyüklüğünden bahseden İstanbullular da tören alanını doldurdular. Kalyonda 200 kişi vardı. Şeyhülislam’ın duasından sonra, gemi kızaktan denize salındı. Ancak geminin inşasında önemli hatalar yapılmıştı ve kalyon suya indiği sırada yan tarafına devrildi, içine sular doldu ve içerisinde bulunan denizcilerin ellisi boğuldu.
Melek Ahmed Paşa olup, bitenler karşısında hüngür hüngür ağlarken, inşaat sırasında kalyonun büyüklüğünü anlata anlata bitiremeyen İstanbullular, hadiseye ‘zulüm ile yapılan geminin hali budur’ yorumuna getirdiler. Her tarafta ‘Diğerlerinin ákıbetinin nasıl olacağı, bu geminin ákıbetinden bellidir. Dulun, yetimin ve ulemanın parasını keserek askerin maaşını ödemeye kalkan devlet büyükleri, uyarıldıkları zaman ‘Hayır dua ile bedduanın bize faydası ve zararı yoktur’ demişlerdi. İşte, bu yüzden böyle iláhi bir cezaya çarptırıldılar’ gibisinden sözler ediliyordu.
Kalyonun bir anda batması, halk arasında ‘rızkı kesilen mazlumların áhının çıkması’ diye yorumlandığı için şairlere de iş düştü ve ‘Áh ile battı vezirin gemisi deryáya’ diye tarih de düşürüldü.
Batan kalyon, sudan güçlükle çıkartıldı ve bu sırada sağı-solu parçalandı. Tershaneye taşındığında, tarihçi Naima’nın ifadesiyle ‘burunsuz ve kulaksız adama benzemişti’.
Dönemin müneccimbaşısı Hasan Bahai Efendi ise, kalyonun batmasını daha farklı yorumlamış ve ‘Kalyonu denize indireceği gün gayet uğursuzdu. Sadrazama bu işi bugün yapma, başka bir güne bırak, diye defalarca söyledim ama sözümü dinlemedi. İhtarlarıma aldırış etmeyip kalyonu aceleyle denize indirdiler ve Allah’ın hikmetiyle battı, gitti’ demişti.
Melek Ahmed Paşa’nın sadrazamlığı da bu hadiseden sonra pek fazla sürmedi. Düşük ayarlı para basmaya kalkan Paşa, 1651’in 21 Ağustos’unda esnafın başını çektiği bir ayaklanma neticesinde görevinden azledildi.