Düelloya devam

Güncelleme Tarihi:

Düelloya devam
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 1999 00:00

Haberin Devamı

Sen Gülçin, onlar yazar da sen yazamaz mısın? Hem de en álásını yazarsın. Her gazeteciye nasip olmayan haber kaynaklarından sana ulaşan bilgiler, zeka ve sağduyundan süzülerek Hürriyet'le okurlarına ulaşıyordu. İşte bu yazılarını, ‘‘Ben Gülçin’’ adını verdiğin kitapta topladın. İyi de yaptın. Kitabın, sevenlerinin sevmeyenlerinin kitaplıklarında, arşivlerinde yer alacak. Okudukça hafızalar tazelenecek. Okudukça Susurluk kapısı aralanacak, kapalı kapılar ardında olup bitenleri öğrenecek, kirli politikacıları bir kez daha ibretle yad edecek ve sana ‘‘Helal olsun’’ diyecek.

Sevgili Gülçin, seninle yaptığımız ikinci röportaj. İlkinde hasta değildin. Ama yüreğin, dostluğun, sağduyun yine aynı. Seni sarıp sarmalayan o müthiş dostluk çemberinin içinde yine ‘‘Bizans Cadısı’’ ya da ‘‘Boğaziçi Perisi’’ gibisin. Hep dersin ya, ‘‘Sınıf atlama yarışına girmedim. Hiçbir dostluğu kullanıp başka şeyler yapmak istemedim. Dostlukların çok özel yerleri vardır. Benim dostlarım çok özel insanlardır. Onların da beni sevdiğini biliyorum.’’ Gülçin, kendine ve dünyalar güzeli kedin I. Murat'a iyi bak. Yazılarını ve ikinci kitabını bekliyoruz.

Bir kitabın, pir kitabın oldu?

- İtelediler, kakaladılar; sonunda kitabın baskısını bir sene beklettikten sonra yayınevi sahibi üç dakikada hazırladı. Bir yıl önce hastalanmadan önce bırakıp Amerika'ya uçmuştum. Amerika'da hastalanıp döndüğümde kitabın çıkmasıyla hiç ilgilenmedim. Pan Yayıncılık'tan Işık'ı Murat Bardakçı sayesinde tanıdım. Murat benim de kitap çıkarmamı istiyor muydu istemiyor muydu pek belli değildi. Çünkü eleştiriyordu. Yazılacak şeylerim olduğunu söylüyordu. Bir başlangıç olsun, bir kısım yazılarım girsin dedim. Şimdilik böyle bir starting yaptım.

Dumanı üstünde sıcacık kitabını eline aldığında neler hissettin?

- İki gün oldu. Ağladım heyecandan. Ama ilgilenme durumum olmadı. Ailede birtakım sorunlarım oldu bir devre. Bu yoğun devrede kitabım çok lüks kaçtı.

Kitabında yer alan yazılarına, ‘‘bugün de imzamı atarım’’ diyor musun?

- Güvenmesem, bir daha bu kulvara girmeyi düşünmezdim. Başıma iş açılırdı, kitap yine bir ses getirirdi. Onun için güvenilir yazılarla yola çıktım. İnci Baba dahil bütün yazdıklarımdan içim rahat.

Gözden olan yazıların vardır, okumadan geçemediğin?

- Basın Konseyi ile ilgili olan yazımı arayıp buldum. Kullanamamıştım daha önce. Baktım, girmiş mi diye. Görünce sevindim. Kedi yazılarım vardı. Tarihin içinde yerini buldu. Daha önce Özer Çiller'in kedisini yazmıştım. Derken kendi kedimi yazdım. İkisi birbirini harmanlıyor.

BURÇLAR VE FAL

Hürriyet'te yayımlandığında keyifle okuduğum yazılarınla kitabında karşılaşmak daha da keyif veriyor. Doğumgünü davet listen, fal, Çillerler, Barlaslar, Tamraz, In'ler ve Out'lar...

- Burçlar ilgi alanıma giriyor zaman zaman. Hangi burçların girdiği önemli. İkizler önemli, Tansu ve Ecevit'in olduğu için. Türkiye akrep burcundaydı, Mesut Yılmaz, Erbakan, Demirel akrep burcunda.

Fal dedik de. Yıllar önce yazdıkların, yıllar sonra olacakların habercisiydi. Mesela Erol Evcil'i sen keşfetmiştin?

- Erol Evcil'le ilk röportaj yapan ben oldum. Onunla ilgili sağa sola soru sorduğumu duymuş. Bana telefon ettirdi. Özel uçağını yolladı. 10 ay önce sıfır kilometrede olan adam, birden bire milyon dolarlara sahip oldu. Güzel bir röportaj oldu. Yorumsuz verdim.

Ta o dönemlerde yazılarını okuyanlar, Susurluk'un ipuçlarını bulmuştu?

- Kapısından giriyor en azından. Ama içerisi yine karanlık.

Hangi kesim olursa olsun -ki bazıları üzülerek- hakkını teslim ediyor. Sen doğrusun, dürüstsün, ilkelisin. Gazeteciliğe ilişkin söyleyeceğin çok şey vardır?

- Bugün bahsettiğin yere gelmek için bütün emeğimi buna sarfettim. Ben gazeteciliğin dürüst yapıldıkça ses getireceğini, yapılmadıkça boşa çiçek atacağımızı biliyorum. Gazeteciliği bir heyecan alanı olarak çok seviyorum, çok heyecanlanıyorum. İnsanların bundan zevk almasını öneriyorum. Gazetecilik çok güzel ve heyecanlı bir meslek.

Kaleminden geçen sevdiklerin ve sevmediklerinin listesi hazırdır belleğinde?

- Her zaman o liste var. Sevdiklerim ve sevmediklerim diye ikiye bölünmüş bir insanım. Herkesi seven biri değilim ki.

Eminim ki sevmediklerinin kişisel bir yönü yok. Ülke üzerinde oynadıkları olumlu ya da olumsuz role göredir duyguların?

- Tabii. Ben Türkiye Cumhuriyeti için yaşıyorum. Benim Türkiye Cumhuriyeti'nden başka ayırdığım bir sevgi bağı yok. Aşkım yok, sevgilim yok, flörtüm yok. Bu, rahatlığımdan dolayı değil. Bu, şartlarımdan dolayı yok. Tesadüfen, kanser olmadan önce bir sevgili bulmuş olurum, herif bırakamaz vicdan azabından. O ayrı bir aşk. Ama böyle bir ilişkim yok ki. Hasta olduktan sonra da böyle bir ilişkiye girmedim. Önce kendime sonra karşımdakine acıdım.

Her yönünle sorumlu vatandaşsın?

- Çok sorumlu vatandaşım. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görevlerimi elimden geldiğince yerine getirmeye çalıştım. Sen de izlemişsindir. Bunun dışına çıktığımı görmemişsindir.

Son yazılarından birinde ‘‘Oyum Ecevit'e’’ dedin?

- Birden bire Ecevit'e iltifat etmem, beni toplum nezdinde yüceltti. Hüsamettin Özkan, Suadiye'den çocukluk arkadaşım. Telefon açtı. ‘‘Hayatımda ilk defa Ecevit'in bu kadar çok güldüğüne şahit oldum’’ dedi.

1. MURAT’LA BÜYÜK AŞK

Kedini anlatsana?

- Pencere önünden geçen kedi, kedime aşık oldu. Evin içine aşısız bir kedinin alınmasını tehlikeli gördüm. Rumelihisarı Veterineri'yle anlaştım. Benim kedimi aşıya geldiğinde sokak kedisi Gülbahar'ı da aşılıyor. Yakında çocuğu olacak. Dört çocuğu da bende olacak. Hangi sokak kedisinden oldu, bilmiyorum.

Kedinle aran nasıl?

- Hiçbir bağım yoktu. Ertuğrullar'ın (Özkök) evine yemeğe gittim. Kedi çok güzeldi. Bana değişik hisler verdi. Eve dönerken miyavlıyordum. Ertesi gün yeğenim Ayşe Telci bildirdi. Himalaya-Siyam karışımı. Gecenin 12.00'lerinde yatağımın içinde zelzele gibi zıplama oluyor. ‘‘Vaap’’ diye geliyor. Bir bana, bir etrafa bakıyor. ‘‘Beni kabul ediyor musun?’’, der gibi. Ediyorum, gel diyorum. Sarılıyor bana. Muazzam bir aşk yaşanıyor aramızda. Her gece benimle yatıyor. Çok duygusal bir ilişkimiz var.

KİTAPTAN

Özer Bey'in kedisi

Geçtim televizyonun karşısına bir yandan kitapları karıştırmaya bir yandan da televizyon seyretmeye başladım. İyi ki seyretmişim. O akşam haberlerden Özer Çiller'in de bir kedisi olduğunu öğrendim. Çillergillerle Clintongillerin bir benzerlikleri daha ortaya çıkmıştı. Kedileri öldürme planlarımdan hemen vazgeçtim. Kedilere methiyeler yazmaya karar verdim. E ne de olsa bizim ‘‘Beyaz Saray’’da da yani Başbakanlık Konutu'nda bir kedi miyavlıyordu. Çok hoşuma gitti bu. Mutlu oldum. Amerikalılarla aramızdaki fark hızla kapanıyordu. Gelişme yolunda önemli bir adım daha atmıştık. Konutun bu yeni Siyamlı erkek misafirinin adı ‘‘Çarli’’ymiş... Çarli Çiller. Yani kısaca ‘‘Ç.Ç’’ Tabii kedisinin ismi Ayşe, Fatma veya Ahmet, Mehmet olacak değil ya. Ertuğrul Özkök sonunda kedisine ‘‘Kedi’’ ismi takmıştı. Mümtaz Soysal'ın ünlü kedisinin ismi de ‘‘Mırnık’’... Bu isimlerin hiçbirinin yaratıcı yanları yoktu. Üstelik konutun kedisi Özkök veya Soysal'ın kedisiyle arkadaşlık edecek değildi ya... (9.9.1995)

Benim bir kedim bile var

(...)

Şimdi birbuçuk aylık kedim ve ben birlikte çok mutluyuz. Hatta bir adet dişi Himalaya veya İran ona arkadaşlık etsin diye arıyorum. Kedimi geceleri salona kilitliyorum, ben yatak odasına geçiyorum. Salonda uzun zaman sessizlik olunca ‘‘Kedim iyi mi?’’ diye merak ediyorum. Gece yarısı kendimi salona atıyorum. Kedim salonun en özel kanepesinde keyif yapıyor, onu yana kaydırıp yanına girip uyuyorum. Uyanınca odama gidiyorum. Bazen de kedi içeride çok miyavlıyor. Acaba aç mı, bir sorunu mu var diye dayanamayıp salona gidiyorum. Geceleri çok iyi uyku aldığımı söylersem yalan söylemiş olurum. Bu tabii 50'sinden sonra kedi sahibi olmanın görgüsüzlüğü!

Belki artık maaşıma kedi zammı alırım. Malum kedim asil ve bir tek ithal mama yiyebiliyor...

Kedimin adı I. Murat

İsmini merak edenleri de merakta bırakmayayım: I. Murat. Yaşlanınca da ‘‘Üstad’’ diye çağıracağım.

Kedi aldığım zaman ilk müjdeyi Tansu Özkök'e verdim. Tabii ikinci müjdeyi Murat Bardakçı'ya verdim. Murat'ın Recep adında bir Siyam kedisi var. Murat her telefonla konuştuğumuzda mutlaka Recep'e telefonu uzatır ve bana miyav dedirtir. (...)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!