Güncelleme Tarihi:
Vahşeti gördüm
Sedat Ergin, dün gece İçişleri Bakanlığı'ndaki brifingde Hizbullah'ın vahşet kasetlerini izledi. Ergin, insanın kanını donduran işkence sahnelerinin yer aldığı kasetteki korkunç görüntüleri yazdı.
SADECE bir hırıltı duyuyorsunuz. Elleri arkadan bağlı şekilde yüzü koyun yatırılmış bir insan. Gözleri ve ağzı bez parçalarıyla sıkıca kapatılmış.
Yüzünü görmediğiniz işkenceci kurbanının boynuna doladığı teli yavaş yavaş sıkıyor. Telin bir eliyle tuttuğu bir ucunu sağa, öbür eliyle tuttuğu diğer ucunu sola doğru çekiyor.
İkinci bir şahıs kurbanın bağlı olan ayaklarına basarak vücudunun hareket etmesini önlüyor.
İşkenceci, daha sonra ayağıyla kurbanının kafasına basarak, boyna dolanmış olan telin açısını değiştiriyor ve ardından ağır bir şekilde yeniden sıkmaya başlıyor.
İşkence yapılan insandan yine hırıltılar, garip sesler geliyor.
İşkenceci, telin boğazı sıkma açısını yeniden değiştiriyor.
Bu hareketleri büyük bir soğukkanlılıkla, sanki bir spor egzersizi yapar gibi icra ediyor.
Filmin sağ alt köşesinde tarih kayıtlı: 11.3.1999
Saat 14.53'ü gösteriyor.
İşkence bu şekilde üç-dört dakika sürüyor.
Kameraman bir ara görüntüyü kurbanın elleri üzerinde büyütüyor. Eller hareket ediyor. Henüz ölmemiş.
Sonra görüntü birden kayboluyor.
KURBANIN BİLEKLERİ YARA İÇİNDE
Ardından bir başka işkence sahnesi başlıyor.
Önce yine yüzü koyun yatırılmış ikinci kurbanın ince zincirle bağlanmış ayakları görülüyor. Uzunca bir süreden beri kelepçeli kaldığı için bilekleri yara içinde.
Ona da aynı şekilde telle boğma yöntemi uygulanıyor.
Bu kez işkencecilerin bazı konuşmaları güçlükle duyuluyor.
Galiba işkencecilerden biri ‘‘öldüğünü’’ söylüyor.
Bu sırada işkencecilerden birinin Arapça dua okuduğunu duyuyorsunuz.
Dua, ölümü izliyor.
Tarih yine 11.3.1999.
Saat 15.26. Yani birinci sahneden yaklaşık yarım saat sonra.
Görüntü yine kayboluyor.
DEHŞET VEREN SAHNELER
Hizbullah'ın telle boğma tekniklerini gösteren ve yaklaşık beş dakika süren bu filmin gösteriminden önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi tarafından Hizbullah hakkında hazırlanan bir brifing filmi ekrana yansıyor.
Bu film Beethoven'in Beşinci Senfonisi ile açılıyor.
Biraz sonra görüntüye Hizbullah tarafından öldürülen Konca Kuriş'in kare içine alınmış görüntüsü geliyor.
Başı çiçek desenli beyaz bir türbanla kaplı.
Doğrudan kameraya konuşuyor. Ancak sesi duyulmuyor.
Hizbullah'ın işkenceyle aldığı itiraflardan bir sahne.
Filmin Hizbullah'la ilgili ayrıntılı bilgilerin verildiği daha sonraki bölümlerinde Konca Kuriş'in yüzü yine bir kare içinde karşınıza çıkıyor.
Bu kez yüzünde bir çaresizlik ve panik ifadesi var.
Belli ki, bir şeyler ters gidiyor.
Daha sonra yan yana yere serilmiş insan cesetleri görülüyor.
Bir başka görüntüde ise yere serilmiş kanlar içinde yarı çıplak bir erkek cesedi...
İşte İçişleri Bakanlığı'nda dün akşam basına gösterilen Hizbullah filmlerden akılda kalan sahneler.
Kasetleri
izleyen
gazeteciler
ne hissetti
ÜMİT SEZGİN (Kanal D)
İzlediğim görüntüler kasetlerin yayınlanmama kararının ne kadar haklı olduğunu gösterdi benim için. Ancak bu görüntüler aynı zamanda Hizbullah terör örgütünün insanları kandırma alanında ne kadar başarılı olduğunu da ortaya koldu. Böyle bir vahşeti insanların cennete gitmek umuduyla yapabilmesi bile son derece güç geliyor bana. İçişleri Bakanı Tantan'ın tüm anlatımları ise aslında gerçeğin çok küçük bir bölümünü açıklamış olsa da örgütün sanılandan çok daha yaygınlaştığını ve güçlendiğini ortaya koydu. Aklımda brifingten çıkarken şu soru vardı: Eğer bu örgüt bu darbeyi yemese ve planladığı eylemlere başlasa kimbilir Türkiye'de neler yaşanacaktı.
LEVENT EVKURAN (Tempo)
Benim için beklediğim kadar donanımlı değildi. Kamuoyuna yansımış bilgileri verdiler. Anladığım kadarıyla medya üzerinden bir takım yerlere mesaj göndermek istediler diye düşünüyorum.
OKTAY PİRİM (Gözcü)
Bize çok kısa görüntü izlettirildi. Sorgulandıktan sonra işkenceyle öldürülen birinin görüntüsüydü bunlar. Vahşet filmlerinde bile görülmeyecek tarzda insanın yüreğini burkan ve din adına da yapıldığı söylendiği için uzun uzun düşündüren çok hazin ve acı görüntülerdi. Bakanlığı bu örgütün kurutulması konusunda çok kararlı gördüm. Ama örgüt düşüncesinin ortadan kaldırılması konusunda hazırlıklı görmedim.
MUSTAFA BALBAY (Cumhuriyet)
2.5 saati aşan brifinge karşın hálá buz dağının ucundaki bir bölümün ortaya çıkarılabildiği anlaşılıyor. Tantan'ın çalışma anlayışı operasyona doğrudan yansımış görünüyor. Terörle mücadele konusunda medyadan destek istemesi çok da alışık olmadığımız bir tutum. Bir İçişleri Bakanı'nın terörle mücadelede polisiye tedbirlerin yeterli olmayacağını söylemesi de yeni bir davranış biçimi. Brifingte pek çok saptama yapıldı. Ancak sürdürülecek mücadele konusunda tatmin edici bilgiler fazla değildi. Görüntüler, tek kelimeyle vahşiydi. Böylesine soğukkanlılıkla cinayet işleyebilmek herhalde bütün insani duyguları yitiren kişilerin becerisi olabilir.
Çengele asıp
sorgulamışlar
Hizbullah'ın kurbanlarını sorgulama yöntemlerinden biri daha dün bir hücre evin bodrumunda bulunan kasap çengelleri sayesinde aydınlandı. Tavana asılı çengeller, tecrübeli polislerin bile kanını dondurdu. Yakalanan örgüt militanlarının ifadelerinden, Hizbullah tarafından kaçırılan kişilerin bu çengellere asılıp işkence altında sorgulandıkları anlaşıldı. Kurbanların cesetleri ise işkenceler ve uzun zaman toprak altında kalmaları nedeniyle zaman zaman kimlik tespitine imkan tanımıyor.
Basından yardım istedi
İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın düzenlediği Hizbullah brifingine, 59 gazeteci davet edildi. İslamcı kesimden Milli Gazete, Akit ve Yeni Şafak'tan gazetecilerin de katıldığı brifingde Tantan, ‘‘Bu mücadelede basının görevi bizden daha fazla’’ diye konuştu.
İÇİŞLERİ Bakanı Sadettin Tantan'ın dün akşam basın için düzenlediği Hizbullah brifingi büyük bir ilgiyle izlendi. Tantan, Hizbullah hakkında bilgi vermek ve aynı zamanda basını da milli bir strateji çerçevesinde ortak ve sorumlu bir tutum almaya davet etmek üzere düzenlediği brifinge toplam 49 kuruluştan yönetici konumunda 59 gazeteci davet etti.
Tantan, daveti yaparken gazete, haftalık dergi, ajans ve TV kanalları arasında hiçbir ayırım yapmamıştı. İslamcı kesimden Milli Gazete, Akit ve Yeni Şafak gibi gazetelerin yöneticileri de davetliler arasındaydı. Brifinge katılan resmi heyette İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün üst düzey bürokratları ile Jandarma Komutanlığı'nın İstihbarat ve Harekat Başkanları olan iki tümgeneral de yer aldı.
Gazeteciler saat 20.10'da başlayan brifinge alınmadan önce çok sıkı bir aramadan geçirildiler. Kapıdaki bir emniyet görevlisi gazetecileri hayatlarında hiç karşılaşmadıkları şekilde sıkı bir aramadan geçirirken, yanlarında ses alma cihazı ya da fotoğraf makinası olup olmadığını da kontrol etti. Cep telefonları kapıda alıkondu.
Toplantının en ilginç yönlerinden biri Tantan'ın brifing filmi ve işkence kasetinden sonra gazetecilere ‘‘Biz bu mücadelenin nasıl yürütülebileceği konusunda sizin de görüşlerinizi almak istiyoruz. Lütfen arkadaşlar kürsüye gelip görüşlerini anlatsınlar’’ demesiydi. Tantan'ın bu çağrısı gazetecilerden rağbet görmedi. Gazeteciler, görüş açıklamak yerine soru yöneltmeyi tercih ettiler.
Tantan, Hizbullah gibi dinci örgütlerin din alanındaki cehaletten beslendiğini belirterek, ‘‘Bu mücadelede dinin topluma doğru bir şekilde anlatılması da önem taşıyor. Toplumumuzda dinini öğrenme konusunda bir açlık var. Basınımızın da İslamiyet'i doğru anlayan ve topluma doğru bir şekilde anlatacak otoritelere geniş bir şekilde yer vermesini arzu ediyoruz.’’ dedi.
Tantan, açıklamalarında sıkça basının rolünün altını çizdi, ‘‘Bu mücadelede basının görevi bizden bile daha fazla’’ diye konuştu.