Güncelleme Tarihi:
Kaplan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada, Irak'a ekonomik yaptırım uygulanması, bu nedenle ticaretin Suriye'ye kaydırılması ve Habur Sınır Kapısı'nın kapatılması tartışmalarını değerlendirdi. Habur'un 2 milyon aileye ekmek kapısı olduğunu kaydeden Kaplan, "Bu kapıyı ordan Nusaybin'e de alsanız, Antep'e de getirseniz, o kapı Suriye'den, yani Kerkük'ün aşağısından Musul'a varacak bir yaptırım olacak diye düşünülüyorsa bu bir yanılgıdır" dedi. Suriye üzerinden ticaret tercihinin yanlış olduğunu ifade eden Kaplan, "Beşar Esad'ın geleceğini de ben parlak görmüyorum, öyle fazla da güvenmeyin. Beşar Esad'ın özellikle Lübnan'daki suikastlerden sonra iktidarı da sayılıdır. Bakmayın bizim magazin hayatımıza" dedi.
Kaplan, gerçekci olmak gerektiğini ifade ederek, "Devletler ve hükümetler, geçici konjonktürel daralmalara göre, kişi ve örgütlere göre olaylara göre, stratejik hedeflerinden sapmamalı. Türkiye'nin stratejisi Irak ile iyi komşuluk, oradaki akrabalarımızla, Türkmen ve Kürtlerle tarihe dayalı bin yıllık statejinin devamı düzeyindeki iyi ilişkilerle, etkin bir diplomasiyle sorunlarıyla çözebilmeli" diye konuştu.
"İKİ KÜRTÇE LAF EDERİM, KÜRT VAR MI ANLAR"
Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu'nun Kürt ve Ermenilerle ilgili açıklamalarını gündeme getiren Kaplan, şunları söyledi:
"Devlet Bakanı Aydın'a soruyorum. Özellikle Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, kamuoyunu sarsan, yani Kürtlerin olmadığı... Burada olsaydı ben ona Kürtçe iki laf ederdim, olup olmadığını anlardı diye düşünüyorum. Asıllarının Türkmen olduğu, Alevi Kürtlerin de Ermeni olduğu gibi bilime, tarihe sosyolojiye, hiçbir gerçeklikle bağdaşmayan ve 20 milyonu aşkın Kürt yurttaşımızı ve bir o kadar Alevi yurttaşımızı rencide eden böyle bir kişinin neden hala bu kurumun başında olduğunu sayın bakana burada sormak istiyorum. Savcılık soruşturma açmış, biz bununla yetinmiyoruz. Bu kadar aşağılanmayı artık kabul etmiyorum."
AZINLIK VAKIFLARINA SUÇ ODAKLARI GÖZÜYLE BAKMAYIN
Kaplan, Vakıflar Yasası çalışması kapsamında düzenlemedeki belirsizliği gidermek gerektiğini ifade etti. Süryanilerin sayısının 10 bine yakın bir rakama düştüğünü kaydeden Kaplan, Süryanilerin Deyrul Zafaran, Deyrul Umur gibi manastır ve vakıfları, öbür yanda 70 bin dolayında Ermeni cemaati, Yahudi ve Rum cemaatlerine bağlı oldukça çok sayıda vakıf gayri menkulünün atıl kaldığını söyledi.
İstihbarat birimlerin vakıflara yaklaşımından yakınan Kaplan, soğuk savaş döneminden kalan tavırlar sergilendiğine işaret ederek, "Vakıflar, devletin azınlık vatandaşlarına sunmak zorunda oldukları din hizmetleri, eğitim ve sağlık gibi bazı alanlardaki yüklerini de önemli ölçüde azalttığı halde hayır kurumaları olarak değil, artık potansiyel suç odakları olarak görülmekten vazgeçmemiz gerektiğini, çağdaş bir hukuk devletine yaraşır bir tutum içine girmemiz gerektiğini düşünüyorum" dedi. Kaplan, azınlık okullarının da Vakıflar Yasası içinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtti.