Güncelleme Tarihi:
Demokratik Toplum Partisi, Ankara’da yapacağı grup toplantısını bugün Diyarbakır’da gerçekleştirdi. Basına kapalı yapılan toplan öncesinde DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna, milletvekilleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bölge belediye başkanlarının katıldığı bir basın toplantısı düzenlendi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Konukevi önünde yapılan toplantıda konuşan Türk, Türkiye Cumuhuriyeti kurulduğundan bugüne en temel sorunun Kürt sorunu olduğunu iddia etti. Türk, “Özellikle 1924 Anayasası ile resmileştirdiği tek ulus-devlet anlayışı ve bunun üzerine oturttuğu inkar ve asimilasyon politikaları, sorunu derinleştirdi ve çözümsüz kıldı. Lozan Antlaşması sonucu her ne kadar uygulanmamaya çalışılsa da, azınlıklar kısmen rahatladılar. Ancak, azınlıkların sahip olduğu haklara sahip olmayan Kürtler ve diğer halklar hep kimliksiz kaldılar. Uygulanan inkar, imha ve asimilasyon gibi şiddet politikaları diğer halklar üzerinde etkili oldu. Yoğun göçler sonucu nüfusları azaldı. Baskılara dayanamadılar ve kimliklerini inkar, bilmeme, tanımama noktasına geldiler. Sadece kürtler bu konuda direnebildi. Hala da direniyor. Kimliğine sahip çıkıyor” dedi.
PKK SOYKIRIM ORTAMINDA DOĞDU
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, 1980 askeri darbesinin siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden olduğunu ileri sürerek, şöyle konuştu:
“1980 askeri darbesi hem Kürt halkı için, hem de bir bütün Türkiye için eşi benzeri görülmemiş siyasi, sosyal ve kültürel soykırıma neden oldu. PKK bu darbeye hazırlık ve soykırım ortamında doğdu, büyüdü. Geçtiğimiz, özellikle son 10 yıl içerisinde çok önemli gelişmeler yaşandı. İdam cezası, OHAL, 301 kalktı. Demokratik siyaset alanları açılır inancı gelişti. Ancak, Kürt sorununun çözme konusundaki iradesizlik hiç bir zaman değişmedi. Sıra Kürtlere gelince demokrasi lafları rafa kalktı. Yine imha, inkar, baskı şiddet politikaları ve bunun sonucu savaş devam etti. Bugün ise tam bir kaos ortamı yaşanmaktadır. Kürtler barış dedikçe savaşın dayatılması, Kürtler birlikte yaşam dedikçe linç girişimleri ile ayrılıkçılığın dayatılması, AKP’nin hükümet ettiği devlet politikalarıdır. DTP olarak birlikte yaşam ve birlikte çözüm için yola çıktık. Barış, birlikte yaşam, eşitlik özgürlük söylemimiz terörize edilmeye, bölücülük olarak gösterilmeye çalışıldı. Bugün Türkiye’de kavramlar tanımlarını kaybetmiş durumda. Yaşamdan, yaşayarak çözmekten bahsetmek şiddete teşvik sayılıyor. Ölümden, öldürmekten dem vurmak idealize ediliyor. Şu açıkça görülmelidir. Bu uygulamalar nedeniyle Kürtlerin bu konudaki bütün ısrarına ve irade beyanına rağmen ortak yaşam olanakları ve demokratik siyaset yapma koşulları ortadan kaldırılıyor. Türkiye mozaiği bölünme noktasına götürülüyor. Bu sonuçların bütün sorumluluğu başta Başbakan sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP hükümetinindir.”
ÖCALAN’A YÖNELİK UYGULAMALAR
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Abdullah Öcalan’a ‘sayın’ diye hitap ettiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün bizleri buraya toplayan neden PKK lideri Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan fiziksel şiddettir. Ne yapılmak istendiğini sorguluyoruz. 2006 yılında zehirlenerek yavaş yavaş öldürülmek istendiği ortaya çıktı. Bunun tehlikeli bir oyun olduğu konusunda çağrılarımız oldu. Bu durumun önü alındı. Görüşüne uzun aralıklarla izin verildi. Zaten hücreda kalıyor olmasına rağmen, sürekli hücre cezaları aldı. 2008 yılının başında bu kez saçları zorla kazıtıldı. Halk yine aynı refleksi gösterdi ve biz yine uyardık. Bugün ise yönelimler fiziksel şiddet boyutuna çıkarılmıştır. Bir sonraki adım ne olacak? Saldırıyı yapan bir görevlinin de belirttiği gibi ölüm mü? Abdullah Öcalan’a dönük geliştirilen her türlü politikanın Kürt halkına yönelik olduğu, oradaki en ufak onur kırıcı, irade kırıcı uyulamanın Kürtlerin onur ve iradelerini kırmaya yönelik olduğunu hepimiz biliyor ve görüyoruz. Kürtlerin iradesi olarak gördüğü ve her türlü saldırıda anında refleks göstererek iradesini beyan ettiği Sayın Abdullah Öcalan’a yapılan bu uygulama gayri insani, gayri ahlaki ve gayri hukukidir. Düşmanına bile saygı gösterilmesi sosyal ve siyasi etik gereğidir. Bundan yoksun olanlar kendilerine gösterilecek saygıdan da yoksun kalırlar. Kürtlerin hak ve özgürlük mücadelesinin geldiği noktada elde ettiği kimliği ve siyasi temsili klasik yöntemlerle engellemek mümkün değildir. Hele hele böylesi fiziksel şiddet uygulamaları ile iradesizleştirme çabaları boşunadır. Halkın iradesine saygı yerine bu Ortaçağ politikalarında ısrar, diğer hükümetleri bitirdiği gibi AKP hükümetini de bitirecektir.”
ÇÖP SİYASETİNİ BAŞBAKAN’A BIRAKIYORUZ
Türk, açıklamasında, Kürtlerin iki gündür sokaklarda tepkilerini gösterdiğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Taleplerini sloganlarla dövizlerle, yürüyüşlerle ifade ediyorlar. Bu gösterilere yine tahammülsüz yaklaşıldı. Silahla panzerle karşılık verildi. Onlarca insanımız yaralandı. Doğubayazıt’ta Ahmet Özhan adlı vatandaşımız öldü. 20 Ekim 2008 tarihinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafyada tüm Kürtler ayaktaydı. Özellikle Diyarbakır’da. Ve aynı gün Başbakan Erdoğan yol boyu uğradığı bütün protesto gösterilerini yaşayarak Diyarbakır’a geldi. Cayır cayır yanan Kürt coğrafyasının ortasında bu durumu görmezden geldi. Yine güvenlikten bahsetti. Sayın Başbakan’a burada bir kez daha ifade ediyoruz. Özgürlüklerin ve hakların ihlal edilmesi en büyük güvensizliktir. Bugün bu bölgede güvenlik sorununun yaşanmasının nedeni, siyasi, bir sorun olan Kürt sorununa da bir asayiş sorunu olarak yaklaşmanızdır.
DTP'NİN BULUNDUĞU HEYET İMRALI'YA GİTMELİ
Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve çözümü de ancak siyasi olarak mümkündür. Kürt bölgesinin milletvekillerini ben kazanırsam, belediyeleri ben kazanırsam DTP’yi bölgeden silersem bu sorunuda ortadan kaldırırım yaklaşımı bile Kürtlere ne kadar aşagılayarak ve saygısızca yaklaşıldığını göstermektedir. Buradan herkesi dikkatli olmaya ve böylesi tehlikeli oyunlardan vazgeçmeye çağırıyoruz. Kürtler 80 yıllık uygulamalar nedeniyle bugün PKK lideri Abdullah Öcalan’a ilişkin yapılan açıklamalara güvenmiyor. Bizler de açıklamaları samimi bulmuyoruz. Çözüm için öncelikle şiddet politikalarından ve siyasi literatüre hakim olan şiddet dilinden vazgeçilmelidir. İmralı Cezaevi’ne biran önce DTP’nin de dahil olduğu bir heyet gönderilmeli. İmralı Cezaevi sistemi ve uygulanan tecrite son verilmelidir. Sosyal ve siyasal yaşama dahil olabileceği bir ortam yaratılmalı ve onur kırıcı davranışlardan vazgeçilmelidir. Buradan herkesi bu uygulamaları yaratacağı sonuçları görmeye ve buna göre daha sağduyu, çözümleyici yaklaşıma çağırıyoruz. Çöp siyasetini Başbakan’a bırakıyoruz. Diyarbakır Türkiye’nin en temiz kentlerinden biridir.”
Gazetecilerin, Başbakan’ın Diyarbakır caddelerin pislik içerisinde olduğu sözlerinin hatırlatılması üzerine Türk, “O gün kentin o halde olmasının nedeni bir protestoydu. Bunu görmemesi onun kapasitesini ortaya koyuyor” dedi.
AKP'Lİ FIRAT'LA GÖRÜŞMESİ
AKP’nin iki numaralı ismi Dengir Mir Mehmet Fırat ile bir yemekte buluştukları ve neler konuşulduğu sorusuna ise, Türk, “Sayın Dengir Mir Mehmet Fırat ile 40 yıldır tanışıyorum. Tesadüfü bir karşılaşma oldu. Beraber bir yemek yedik. Meseleyi büyütmeye gerek yok” diye cevapladı.