Güncelleme Tarihi:
|
Danzon, kuş gribi virüsünün şu ana kadar insandan insana geçişinin görülmediğini kaydetti. Danzon, ”İnsandan insana bulaşmış bir tane bile vaka olsa bunu açıklamak WHO'nun sorumluluğudur. Şayet bu olursa, dünyada pandemi, salgın için birinci adım atılmış demektir. Böyle bir şeyin meydana gelmesi bir salgın tehdidini de meydana getirecektir” diye konuştu.
"VATANDAŞLARI İÇİN EN BÜYÜK TEHLİKE, ÖLÜ VEYA HASTA HAYVANLARLA TEMAS"
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölge Direktörü Marc Danzon, Türkiye halkının özellikleri gereği, bölge vatandaşları için en büyük tehlikenin, ölü veya hasta hayvanlarla temas olduğunu belirterek, bu temasın özellikle çocuklar için çok daha büyük önem taşıdığına işaret etti. Danzon, uluslararası katkılarda bulunmak için durum değerlendirmesi ve ihtiyaç tespiti yapmayı amaçladıklarını anlattı.
“ASIRLIK KÜLTÜRÜ ORTADAN KALDIRMALIYIZ”
Virüsün havyanlar tarafındaki kısmının çok daha büyük olduğunu ifade eden Akdağ, Türkiye'nin geçmişe dayanan kültürü gereği, ev tavukçuluğunun yaygın olduğunu anlattı. Akdağ, “Bu asırlık kültürü ortadan kaldıramayız. Ciddi bir itlaf çalışması sürüyor. Bu itlaf süresince, alışkanlığın yok edilebilmesi çerçevesinde, halkı özenle uyarmaya devam etmeliyiz” dedi.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ da, şu ana kadar 15 vaka görüldüğünü, bunların 3'ünün ne yazık ki ölümle sonuçlandığını kaydederek, “Ümit ediyoruz ki, bu sayılar artmasın, artmayacak” dedi. Akdağ, laboratuvar olarak kanıtlanmış vakalar içinde ölü sayısının 2 olduğunu, ancak Koçyiğit ailesinden ölen 3. çocuğun “kuvvetle muhtemel” kuş gribinden ölmüş olabileceğinin düşünüldüğünü bildirdi. Akdağ, “Vücut örneklerinde virüsü gösterebilmiş değiliz. Bu nedenle ölen yavrularımızın sayısına 2+1 demek daha doğru” diye konuştu.
DSÖ'NÜN SORUMLULUĞU
Marc Danzon, “Virüsün mutasyona uğramasından WHO ne kadar korkuyor?” sorusuna karşılık, hastalıkla ilgili eldeki vakaların tümünün, hastalıklı havyanla temas sonucu ortaya çıktığının belirlendiğini, insandan insana bulaşmanın söz konusu olmadığını bildirdi. Danzon, insandan insana bulaşmanın meydana gelmesinin, bir salgın tehlikesini de ortaya çıkaracağını belirterek, “Bu ihtimal konusunda da sürveyans çalışmalarını sürdürmek, elimizden geleni yapmak, WHO'nun sorumluluğudur” dedi.
"DOMUZ VE BAZI DENİZ CANLILARININ DA VİRÜSTEN ETKİLENDİĞİ DURUMLAR VAR"
WHO Avrupa Bölge Ofisi Bulaşıcı Hastalıklar Danışmanı Dr. Rodier, vakaların duyulmasının ardından Türkiye'ye gelerek yerel uzmanlarla çalıştıklarını ve bu işin içinde olduklarını belirtti. Türkiye ile hastalığın görüldüğü diğer ülkeler arasında benzerlikler olduğunu kaydeden Rodier, şunları söyledi: “Burada Türkiye'ye özgü bir durum var. Göçmen kuşların olması ve bunların farklılığı biraz diğer ülkelerle farklılık arz ediyor. İnsanları eğitim ve bilgilendirme çabaları devam ettikçe, havyan rezervleri azaldıkça vaka sayıları da azalacaktır. Kümes hayvanları ile insanlar arasında temas kısa vadede böyle devam edecektir.”
Hastalığın başka bir ülkede kedilere bulaştığının belirtilerek, kurbanlıklara da bulaşması ihtimalinin sorulması üzerine Rodier, bu konunun derinlemesine incelendiğini, yalnız kuş gribi değil, tüm grip virüslerinin hem insanları hem de hayvanları etkileyebildiğini söyledi. Rodier, “Domuz ve bazı deniz canlılarının da virüsten etkilendiği durumlar var. H5N1 virüsü ile hastalığı aynı tutmamamız lazım. İşin virüs tarafında, çok marjinal de olsa hayvanlara bulaşabildiği, fakat bu hayvanlardan insanlara bulaşabildiği gibi bir durum yok. Şu ana kadar en çok gördüğümüz, kümes hayvanlarından insanlara geçtiği. Diğer hayvanlara bulaşmış olması çok sınırlıdır. İlgili kuruluşlar bunun üzerinde ciddiyetle duruyor” dedi.
"HASTA HAYVANLARLA TEMAS DEVAM ETTİĞİ SÜRECE RİSK DE OLACAKTIR”
Akdağ, hastalıkla ilgili insan vakalarının iyi bir sistemle izlendiğini belirterek, hastalarla ilgili gerekli tüm işlemlerin zamanında ve doğru yapıldığını söyledi. Akdağ, hasta hayvanlarla temas devam ettiği sürece riskin de olacağını vurguladı. Bir ihmallerinin olup olmadığının sorulması üzerine Akdağ, “Bu sorunun yanıtını bağımsız kaynaklardan almanız daha iyi” dedi.
“ŞU ANDA KUŞLARIN GÖÇ ZAMANI”
Basında, “Şu anda kuşların göç zamanı olmadığı” yönünde bilgilerin yer aldığını söyleyen Akdağ, şunları kaydetti:
“Buna katılmıyorum. Şu anda kuşların göç zamanı. Türkiye'de 2 türlü göç var. Doğu'da Türkiye üzerinden gidenler, bir de su kuşlarının havalar soğudukça güneye inmeleri ve geri dönmeleri var. Şu anda bu göçün tam ortasındayız. Vatandaşlarımızın bilinç derecesini artırdığımız zaman daha da yayılmayacaktır. Bütün mesele, temastan kaçınmaktır. Bunu son 1 hafta içinde yüzüncü defa söyledim. Yine söylüyorum.”
Akdağ, “Kurban kesme alışkanlığı bununla doğrudan ilişkilendirilmemeli” dedi. Sağlık Bakanı Akdağ, hastalıkla ilgili ilk açıklamalarının, testlerin negatif çıktığı yönünde olduğunun hatırlatılması üzerine, bu açıklamayı yapan genel müdürün, “ilk örnekler negatif, müteakip örnekler hastadan alınmaktadır” dediğini söyledi.
ULUSLARARASI DAYANIŞMA
Marc Danzon'a, Tamiflu veya benzer ilaçların, gelişmiş ülkelerde stoklandığı ve gelişmekte olan ülkelerde bulunmadığının söylenmesi ve ”Doğubayazıt'ta da ilk günlerde ilaç bulunamadığı söyleniyor. WHO, ilacın daha yaygın üretilmesi için ne yapıyor?” sorusu yöneltildi. Danzon, bu soruya karşılık “İş gelip uluslararası dayanışma konusuna dayanıyor. İşin içine çıkarların girmesi, olacak bir şey değildir. Sağlık sisteminde iyi olan ülkelerin gelişmekte olan ülkelere destek vermelerini çok iyi buluyorum” dedi.
Marc Danzon, gelişmekte olan ülkeler içerisinde Türkiye'yi saymadığını vurgulayarak, “Biz artık global bir krizle uğraştığımız için zenginlerin, gelişmekte olan ülkeleri desteklemeleri dünyanın çıkarına olacaktır. Bu türlü risk ve tehlike söz konusu olduğunda konunun açıklık ve şeffaflıkla ele alınması, üstesinden gelinmesinde o kadar iyi olacaktır” diye konuştu.
“İLAÇLARLA İLGİLİ ERKEN HAREKET ETTİK”
Aynı soruyu yanıtlayan Recep Akdağ da, Türkiye'nin söz konusu ilaçlarla ilgili erken hareket ettiğini, 2.5 ay önce 1 milyon ünite ilacın alınması için siparişin verildiğini anımsattı.
Sipariş verilen ilacın 100 bin ünitesinin, şu anda Türkiye'de olduğunu söyleyen Akdağ, Doğubayazıt'ta hastalığın başlaması ve ön tanının konması arasında geçen sürenin 5-6 gün olduğunu bildirdi. Akdağ, “Yani ön tanı konduğunda hastalığa sahiptiler. Ön tanı konar konmaz ilk 24 saat içinde ilaçlara başlanmıştır. İlk test sonuçları negatif olmasına rağmen...” dedi.
Türkiye ile WHO arasında en kötü ihtimale karşı yapılmış bir plan olup olmadığı sorusu üzerine de Akdağ, 60 bilim adamıyla birlikte, son 6 ay içinde “Ulusal Pandemi Planı” hazırladıklarını ve WHO'ya bildirdiklerini hatırlattı.
Marc Danzon da krizle uğraşma konusunda her ülkenin planı olduğunu, Türkiye'nin de bir planı bulunduğunu belirtti.
Danzon, gazetecilerin başka soru sormak istemeleri üzerine, 36 ülkenin temsilcileriyle bir toplantı yaptığı sırada Türkiye'yi ziyarete geldiğini ve bu toplantıya dönmek zorunda olduğunu ifade ederek, başka soru yanıtlayamayacağını kaydetti.