DRAMATÄ°K ANLATIMDA 'KORKU'YU YARATAN ÖGELER VE MÜZÄ°K

Güncelleme Tarihi:

DRAMATİK ANLATIMDA KORKUYU YARATAN ÖGELER VE MÜZİK
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 07, 2001 00:00

DRAMATÄ°K ANLATIMDA 'KORKU'YU YARATAN ÖGELER VE MÃœZÄ°K (1) Korku dendiÄŸi zaman akla ilk gelen, genel bir yaklaşımla; karanlık, kaza, ölüm, kan, kurtulunamayan acı verici hastalıklar, sevgilinin terketmesi, yakınların kaybedilmesi, deprem gibi doÄŸal afetler, gelecek kaygısı, faÅŸizm, ÅŸeriat, tecavüz, savaÅŸ, teknoloji, karanlık, tanrı kavramı, cinler, iÅŸkence, gökgürültüsü, tanımlanamayan ve kaynağı bilinmeyen sesler; bunlara baÄŸlı olarak da tüylerin diken diken olması, ürperme, soÄŸuk soÄŸuk terleme, taÅŸikardi (çarpıntı), gözlerin gereÄŸinden fazla açılması, ağız kuruluÄŸu, kasların aşırı derecede gerilmesi, bulantı, beyin zonklaması, yutkunma güçlüğü... vb.'dir... Psikologlar; dışarıdan gelen bir tehlikeye karşı olan duygusal tepkiye Korku diyorlar. Korku duygusu özellikle hem bireyin kendi içinden hem de dışarıdan gelen bir tehlikeye karşı savunma, kaçma davranışlarını baÅŸlatan bir duygu. Bu anlamda anlaşılan o ki korku duygusu metabolizmanın kendini dengeye getirmesi açısından önemli bir uyarılış. "KORKU: YaklaÅŸan tehlike nedeniyle ortaya çıkan ve kaçma isteÄŸinin eÅŸlik ettiÄŸi temel DUYGU. Korku temel insanî deneyimlerden olmasına ve kaçma da kuÅŸkusuz temel biyolojik yanıtlardan olmasına karşın psikanalizin korku hakkında çok az söyleyecek ÅŸeyi vardır. Bunun iki nedeni vardır. Ä°lk olarak, temel ilgi alanı patalojidir. Dolayısıyla korku ANKSÄ°YETE tarafından gölgelenmiÅŸtir. Bazan anksiyete mantıksız korku, korku da nesnel anksiyete olarak tanımlanır. Freud'un antitezler ve zıtlar konusundaki tutkusu açısından korkunun hem sevginin hem de nefretin zıddı olduÄŸu savunulabilir." (1)Burada belirtilen, en basit anlatımıyla, tedirginlik yani anksiyete, korkuyu, korku da bir üst aÅŸama olarak panik duygusunu getiren bir zincir oluÅŸturmaktadır. Korku duygusunun deÄŸer yargılarıyla bir bileÅŸimi yoktur, ancak öğrenilirliÄŸi vardır. Metabolizmanın korkuyu bir savunu olarak kullanıyor olması, bu duygunun tahammül sınırı konusunu gündeme getirir. Daha önce belirtilen tepkimelerden de anlaşılacağı üzere korku duygusu uzun süreli olmaz. Belirtilen zincir panik duygusuna ulaÅŸtığında birtakım sapmaları getirecek ve artık bir tepki olmaktan çıkıp, biçim deÄŸiÅŸtirecektir. Korkuyu neden tarif ettiÄŸimize gelince... Günümüzde toplumların özellikle iletiÅŸim biçimleriyle ilgili olan 'sanat' aracının ilgilendiÄŸi temel duygulardan biri olmasıdır. Ä°letiÅŸim, günümüzde, önceki yüzyıllara oranla inanılmaz hızla geliÅŸen bir daldır. Bu açıdan bakıldığında sanat da iletiÅŸimin en hızlı takipçi ve yararlanıcılarından biridir. Burada özellikle üzerinde durulacak olan sanat dalları 'görsel-iÅŸitsel'dir. Korku duygusunun bu sahalarda iÅŸleniÅŸ biçimi, birbirini hem destekleyici, hem de ateÅŸleyici olmalıdır. Sanatsal ifadede sanat alıcısının bilinçaltı korkularına yönelinir. Özellikle de sistemin yarattığı korkular, ÅŸiddet ögesi içermesi nedeniyle de önemli bir malzeme oluÅŸturur sanat için. Bu açıdan; söylentiler, psikozlar ve salgınlar gitgide topumsal, psikolojik rahatsızlıklar da nevrozlar biçimine dönüşebilir. Bu dönüşümde bilimin de katkısı yoÄŸundur ve korku ögesinin yaÅŸanmasında ekonomik ve toplumsal geliÅŸmenin geriplanını oluÅŸturur. Sanat üreticisi paylaşım ürünlerini oluÅŸtururken çeÅŸitli ifade biçimlerini kullanır. Direkt duygulara yönelerek ajite edebilir, akla yönelerek objektif bir tartışma biçimi yaratabilir, saÄŸaltıma yönelik ifade biçimlerini kullanabilir veya anlaşılırlık kaygısı gütmeyebilir. Hangi biçemle olursa olsun, izleyicinin ortaklaÅŸa katılımıyla gerçekleÅŸecek bir süreçtir baÅŸlayan... Sanat alıcısının katılımı; birikimiyle, geçmiÅŸiyle, ÅŸimdiki zamanı, statüsü, ekonomik sınıfı, geleneksel yetiÅŸtiriliÅŸ tarzı ile bütünlenen bir oluÅŸumdur. Bu anlamda sanat üreticisi tarafından iletilen her kodlama, sanat alıcısı tarafından dekode edilirken bir takım öznel filtrelerden süzülmektedir. Bu anlamda üreticinin tüm bu filtreleri doÄŸru saptayıp, mesajları en net biçimleriyle, alıcının imgelemine postalaması gereklidir. Bu postalama iÅŸlemi sırasında da estetik bir kaygı gütmelidir ki yapılan iletiÅŸim biçiminin adı mesajlaÅŸmak deÄŸil, "sanat" olsun. MesajlaÅŸmayı, sanata dönüştürecek olan biçimler doÄŸrudan teknikle ilgilidir. Etkili, dozu ayarlanmış, ilgi çekici, çarpıcı, eÄŸlendirici, saÄŸaltıcı, bilinçlendirici olma yolunda kullanılan tekniklerdir burada sözü edilenler. Dram sanatına baktığımızda, görsel-iÅŸitsel sanat dallarına ait iletiÅŸim tekniklerinin bir kullanım biçimi olduÄŸunu görürüz. Burada belirtilmesi gereken en önemli noktalardan biri; görsel ve iÅŸitsel olanın günümüzde birbirinden ayrı düşünülemez birliktelikleridir. Daha önce de belirtildiÄŸi gibi birbirinin tetikçisi ve tamamlayıcısı durumundadırlar. Dramatik anlatımı saÄŸlayan biçemler teknik açıdan da birbirinin geliÅŸtiricisidirler. Dramatik anlatımın insan duygulanımını kullanış biçimleri, iÅŸitsel anlatımı -ve tam tersi de aynı biçimde- da doÄŸrudan etkilemektedir. Tiyatral olandan sözedebilmek için, ki tiyatral tanımı, tiyatro, opera, sinema, bale, dans gibi tüm görsel-iÅŸitsel sanatları kapsamaktadır, "söz-ses-hareket tekniklerinin izleyici katılımıyla bütünleÅŸme" gerekmektedir. "...Dram:'Dramatik' özellik taşıyan bir olayın, oynanmaya uygun bir ÅŸekilde biçimlendirilmiÅŸ durum, konuÅŸma ve hareketlerle geliÅŸen oyun metnidir. Tiyatral olan ise dramatik bir özün sahne üzerinde canlı oyuncu, dekor, kostüm, ışık, efekt, aksesuar gibi ögelerle ortaya çıkarılma sanatıdır. Bu durumda Tiyatral, Dramatik olanın ifade yöntemlerinden sadece biri olmaktadır. (...) Oysa çağımızda geliÅŸen kitle iletiÅŸim araçlarının saÄŸladığı olanaklar Dramatik anlatıma yepyeni ufuklar açmaktadır. Dramatik Tasarım: Tiyatral yöntemlerle sahnede bir "Tiyatro Oyunu" olarak ortaya konulabileceÄŸi gibi Filmogrofik yöntemlerle biçimlendirilerek "Sinema" ya da "Televizyon Filmi" biçiminde; Radyofonik yöntemlerle biçimlendirilerek "Radyo Oyunu" biçiminde iÅŸlenebilmektedir. Dramatik olan, müzik sanatının çeÅŸitli formlarında da biçimlendirilebildiÄŸi gibi; yaygın olmamakla birilikte, özündeki devingen niteliÄŸi nedeniyle daha sınırlı olanaklarla yansıtılabilen Resim, Heykel, Grafik vb. Plastik ve Uygulamalı sanatlarda da örnekleri görülebilen bir öz olma niteliÄŸini korumaktadır."(2) Prof. Dr. Murat Tuncay'ın buradaki tanımıyla en net kullanım alanlarını gördüğümüz dramatik kavramı, Aristoteles'den, Yirmibirinci Yüzyıla gelene deÄŸin dinamik bir yaÅŸam öyküsü geçirmiÅŸtir. Bu yaÅŸam öyküsünün bebeklik çağı; dramatik olanın insanı irdeleyen bir temelde oluÅŸu-gençlik çağı; düşünsel ve toplumsal boyutuyla, diyalektik bir çatışma kuramında geliÅŸmiÅŸliÄŸi-olgunluk çağı; ilginçlik, inandırıcılık ve renklendirmesinin ince ayarının oluÅŸması ve bu ayar oluÅŸurken hiç yaÅŸlanmayacak bir devingenlikle oluÅŸumunu sürdürmesi evrelerinden geçmiÅŸtir. Buradan da anlaşılacağı gibi dramatik anlatım, insanla ilgili bir kavramı pek çok açıdan irdeleyip, paylaşılması aÅŸamasının en önemli temel noktası konumundadır. Bu irdelemeyi yapan pek çok saha bulunmaktadır. Görsel sanatlar için Dramaturgi, iÅŸitsel sanatlar içinse psikoakustik bu teknik araÅŸtırmaları yapmaktadır. Tabii ki tüm bu araÅŸtırmalara ihtiyaç duyulmasının nedeni toplumların ortak birer iletiÅŸim aracı olan sanat olgusunun toplu bir paylaşıma götürülmesi gereksinmesidir. Ä°kinci bölümde: Dramaturginin yararlandığı bilimler ve bu bilimlerden nasıl yararlanılmakta?.. (1) Charles RYCROFT, PSÄ°KANALÄ°Z SÖZLÜĞÜ, Çev:SaÄŸman Kayatekin, Ara Yay., Ä°stanbul 1989, s:96. (2) Doç.Dr.Murat TUNCAY, DRAMATÄ°K OLAN-Dramatik Kavramının Anlamı, Evrimi Ve Özellikleri Ãœstüne Bir Ä°nceleme, D.E.Ãœ. G.S.F. Yay., Ä°zmir 1992, s:6. Ayçe TÃœRE- 7 Åžubat 2001, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!