Güncelleme Tarihi:
HAYRETTİN Eren’in 12 Eylül döneminde gözaltına alındıktan sonra kaybolmasına ilişkin yürütülen soruşturma zamanaşımı nedeniyle kapatıldı. İstanbul Hasköy’de yaşayan 26 yaşındaki Hayrettin Eren, 21 Kasım 1980 günü arkadaşı Ahmet Öztürk ile buluşmak için otomobiliyle evden çıkmıştı. Buluşma yeri, Saraçhane’ydi. Eren, burada polislerce gözaltına alınarak Karagümrük Karakolu’na götürüldü. Annesi Elmas Eren karakol karakol gezdi. Karagümrük’te, oğlunun adının gözaltı kayıt defterinde yazılı olduğunu görmüştü. Fakat burada, Hayrettin’in Gayrettepe’deki Siyasi Şube’ye götürüldüğü söylendi. Elmas Eren, Siyasi Şube’ye gittiğinde, “Oğlun burada yok” denildi. Dışarı çıkınca oğlunun otomobilinin şube bahçesinde olduğunu fark etti. Dönüp yeniden sorduğunda tartaklandı. Arkadaşı Ahmet Öztürk, “Onu hem karakolda hem de Siyasi Şube’de gördüm” dediyse de kulak veren çıkmadı. Ve bir daha Hayrettin’den haber alınamadı. Anne Elmas ve baba Kemalettin Eren, çalmadık kapı bırakmadı. Cumartesi Anneleri’nin her eyleminde yer aldılar.
ADINA ASKERLİK CELBİ
Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, 2011 yılında seçim öncesi Dolmabahçe’deki ofisine davet ettiği Cumartesi Anneleri’nin arasında, Elmas Eren de vardı. Elmas Eren söz alarak, “Oğlumun tek bir kemiğine bile razıyım. Senden oğlumun mezarını istiyorum” dedi. Fakat mezar bulunamadı. Buluşmadan 1 yıl sonra baba Kemalettin Eren, solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. Hayrettin Eren hakkında veraset işlemleri gereği 2013 yılında ‘gaiplik’ (yokluk) kararı çıkarıldı. Buna rağmen, halen annesinin yaşadığı eve, adına hazırlanmış seçmen kartları, askerlik celpleri ve nüfus kağıdını yenileme kararları gelmeye devam etti. Her bir davetiyede, Elmas Eren’in acısı tazelendi.
ZAMANAŞIMI DOLDU
Hayrettin Eren adına gönderilmiş son evrak, kaybedilmesine ilişkin soruşturmada verilen kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki karar oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu tarafından 24 Aralık 2014’te hazırlanan ve ‘Mağdur Hayrettin Eren’ adına gönderilen evrakta, 21 Kasım 1980’de Siyasi Şube’de kaybolmasına ilişkin olayın eski Türk Ceza Kanunu’nun 243/1. maddesine göre işkence ve 450/3. maddesine göre işkence ile öldürme suçları kapsamına girdiği, aynı yasanın 102/1-3 maddelerine göre bu suçlarda 10 ve 20 yıllık zamanaşımı süresinin olduğu ifade edildi. Bu nedenle “Suç tarihinden bugüne kadar tüm aramalara rağmen zamanaşımını kesen usuli bir muamele yapılmamış, suçun temas ettiği kanun maddesinde yazılı cezanın nevi ve miktarına göre zamanaşımı süreleri 29 Ocak 2000-29 Ocak 2010 tarihleri itibariyle dolmuş bulunduğundan kovuşturmaya yer olmadığına” hükmedildi.
ACIMIZ KÜLLENMİYOR
Eren’in kardeşi Faruk Eren, 90’lı yıllarda yaşanan; Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç ve Kenan Bilgin’in kaybedilmesine ilişkin vakalarda bile zamanaşımına gidilmek istendiğini belirterek, “Ülkemizde cezasızlık hali, kurala dönüştü. Bir şekilde hesap sorulması gerekirdi. İnsanlık suçlarında zamanaşımının olmaması gerekirdi. Ne yazık ki iktidar bu yönde hiçbir adım atmıyor. Bu bizi öfkelendiriyor. Devlet bizim acımızın küllenmesine izin vermiyor. Bu tebligatı bile ağabeyimin adına yolluyorlar. Gaiplik kararı aldığımız halde hâlâ seçmen kartı ve askerlik celbi gönderiliyor” dedi.
4 ÖLÜME DE TAKİPSİZLİK
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 24 Aralık 2014 tarihli kararında, Hayrettin Eren’in kaybedilmesinin yanı sıra İrfan Çelik’in 14 Eylül 1980’de Siyasi Şube’de ve Davutpaşa Askeri Cezaevi’nde, Mustafa Tunç’un 9 Temmuz 1982’de Sultanahmet Cezaevi’nde ve Maksut Tepeli’nin 5 Şubat 1984’te Siyasi Şube’de işkencede öldürülmesi ve Nurettin Yedigöl’ün de 17 Nisan 1981’de Siyasi Şube’de kaybedilmesine ilişkin kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Ayrıca Cengiz Şahin, Mustafa Kemal Derinkök, Memik Horoz, Filiz Öğretmen, Hüseyin Öge, Huzeyme Karakoçak, Atilla Karagöz, Filiz Yalçın, Turan Eldeniz, Nejat Kangal, Veysel Selen ve Hamza Eşit’in işkence gördüğü iddiasına ilişkin de aynı karara varıldı.